Yunus Suresi, 73-87 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Mart 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela 73. ayet Yunus Suresi şeytandan Allah’a sığınırım. “Fakat onu yalanladılar;” Ne olacak? Mehdi (a.s)’yi de yalanlayacaklar. “Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık” Yani Mehdi (a.s) ve talebeleri o devirde kurtulmuş insanlardır. Diğer insanlar adeta ehli fetret gibidir. Yahut bir kısmı bilgiye ihtiyacı olan insanlardır. Yani, daha canlandırılması gereken insanlardır. “Ve onları halifeler kıldık.” Mehdi (a.s) halife olacaktır mesela. Kuran buna işaret etmiş oluyor. “Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk.” Allah onları da manen boğuyor şu an. Mutsuzluk, neşesizlik, bunalım, korku, gerilim. Değil mi? Ve buna bağlı hastalıklarla ve sevgisizlikle Allah onları boğmuş oluyor.

Çünkü ölümden insanlar niye korkuyorlar? Acı çekeceği için korkuyor. Allah zaten şu an manen öldürmüş oluyor yine acı çektiriyor. Yani, ölü olmak, diri olmak da asıl şey nedir? Acı çekmemektir değil mi? Ve rahat etmektir. Suda boğulduk, mesela adam suda boğulsa da mutlu olsa suda boğulmak ona bir ceza olmaz ki. Acı çektiği için orada suda boğulma bir ceza olmuş oluyor. Adam suda boğulmadan, suda boğulmanın acısını çekiyorsa ki bin katını çekiyorsa suda boğulmuş oluyor o da işte. Değil mi? Şu an dünyayı Nuh (a.s) dönemindeki gibi sular kapladı her yeri. Ve insanlar o suyun içinde boğuldular. Materyalizmin, Darwinizm’in, ateizmin, Allahsızlığın verdiği o ruhsuz, sevgisiz, heyecansız, tutkusuz, korku dolu, gerilim dolu kapkaranlık dünyalarında karanlık denizin sularında boğulur gibi boğuldular. Ve çırpınıyorlar şu an suyun içinde. Evet.

CİHAT GÜNDOĞDU: Hocam siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah. Alkol ve uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşmasının sebebi de bu acılarını unutmaktı Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabi. Alkol aldıkça daha da boğuluyor. Uyuşturucu alınca daha da boğuluyor, suyun içinde daha da debeleniyor. Bak “Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.” diyor Allah. Şu an bakıyoruz, ekonomik kriz bir yandan değil mi dünyayı kasıp kavuruyor. Acılar, terörler, savaşlar. Kimse kafasını yerden kaldıramıyor korkudan dolayı. Birbirlerinden korkuyorlar. Ve dünyayı Cehenneme çevirdiler. Ve bu suyun içinde, bu karanlık denizin içinde boğuluyorlar şu an. “Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik;” Mesela Mehdi (a.s)’ı gönderiyor Cenab-ı Allah “onlara apaçık belgeler getirmişlerdi.” Biz de mesela Mehdi (a.s) öncüsü olarak apaçık belgeler getiriyoruz. Fosilleri gösteriyoruz, proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğini gösteriyoruz, Kuran ayetleriyle, hadislerle Mehdi (a.s)’ın çıktığını anlatıyoruz.

Apaçık belge değil mi bu? Net ispat etmiyor muyuz tek tek birer birer “apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar.” Bizlere de inanmıyorlar anlatıyoruz. Adam diyor, kendi şeyine göre anlatıyor. Yok öyle bir şey diyor, inanmıyor. “İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.” Allah, bir gaflet meydana getirdim ben diyor. Göremiyorlar diyor, göremezler diyor. Mühürledim diyor. Cehaletinden, saflığından olanları tenzih ederim ama, böyle bir olay oldu şu an. “Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik.” Alın size Mehdiyet işte buyurun. Yani nereden çıkarıyorsun diyorlar. Mehdiyet bütün hayata hakimdir. Her devirde var. Bakın o devirde Mehdi'sinden bahsediyor Cenabı Allah.

“Sonra bundan ardından Firavun'a”, Deccal'e o devrin Deccal'ine, “ve onun önde gelen çevresine”, Deccal ordusuna o devrin iddia edilen Ergenekon örgütü çevresine, “Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle” yani Allah'ın delilleriyle “gönderdik”. Mehdi de öyle delillerle, Kur'an'la gelecektir insanlara. Kur'an ve ilmi delillerle gelecektir. “Fakat onlar büyüklendiler”. Şu an karşımızdakiler, mesela tebliğ yaptığımız insanlar niçin reddediyorlar? Büyüklendikleri için. Ben diyor şeyhim çok büyük diyor. Ben de çok büyük. En büyük müceddid benim diyor. Asrın müceddidi de benim diyor. Asrın müştehidi benim diyor. Her yüzyılda bir müceddid gönderilecek deniyor ya. O benim diyor işte diyor. Öbürü de diyor ki benim diyor. Öbürü de benim diyor. Her biri ayrı benim diyor.

Bak diyor ki Allah, “fakat onlar büyüklendiler”, diyor. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”, diyor. Mesela fuhuş, zina, uyuşturucu, içki dünyada çok yaygın. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”. Bak tam Kuran ayetinin karşılığı işte. “Onlara katımızdan hak geldiği zaman”, onlara katımızdan Mehdi geldiği zaman. “Dediler ki; “bu kuşkusuz apaçık bir büyüdür”. Yani hipnoz yapıyorsun. Kandırıyorsun. İnsanlara büyü yapıyorsun. Yani insanlara tekrarlar yaparak, anlatarak falan onları aldatıyorsun. Mehdi'ye de böyle diyeceklerdir. Mehdi öncüsü olarak bize de bunu diyorlar. Geçmişte peygamberlere de bunu söylemişler. Musa diyor ki, “size hak geldiğinde böyle mi söylersiniz”, diyor. Yani sizin kanununuz bu mudur diyor. Hak geldiğinde. Yani Mehdi geldiğinde, Mehdiyet geldiğinde, Kuran'ın hakikatleri geldiğinde, bilimsel gerçekler geldiğinde siz böyle mi söylersiniz diyor.

“Bu bir büyü müdür”, diyor Hz. Musa? Benim anlattıklarım değil mi? Tevrat'ın hükümleri bir büyü müdür diyor. “Oysa büyücüleri kurtuluşa ermezler”, diyor. Ama biz kurtuluşa ediyoruz diyor. Siz de batıyorsunuz diyor. Onlar diyor ki, “siz ikiniz bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Bak siz ikiniz Mehdi ve Hz. İsa bu devre uygulaması. Bizi atalarımız üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek, Darwinist, materyalist, ateist düşünceden bizleri çevirmek, vahşi kapitalizmden bizi çevirmek, komünizmden, faşizmden bizi çevirmek için mi? Yeryüzünde çevirmek için mi geldiniz diyor? “Ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Yani mehdilik iddiasıyla mı, büyüklük iddiasıyla mı geldiniz diyor.

“Biz sizin ikinize inanılacak değiliz”, diyorlar. Yani yalan söylüyorsun biz size inanmıyoruz diyorlar. Bak “yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi geldiniz?” Yani iddialar hep böyle oluyor. Büyüklük iddiasına mı geldiniz? Lider mi olmak istiyorsun. Sorunun ne falan gibi inşaAllah. Mesela Firavun diyor ki bana, 79. Mehdi'nin zuhur tarihidir. Mehdi'nin mücadeleye başladığı dönem. “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin”. Yani bu devrim mesela ateist, Darwinist, materyalist, bütün bilim adamlarını biz çağırıyoruz değil mi? Gelin tartışalım diyoruz. Getirin.

“Büyücüler geldiğinde Musa; “atacağınız şeyleri atın” dedi”. Yani biz de diyoruz ki atacağınız şeyleri atın. Ne varsa elinizde değil mi? Fosiliniz varsa getirin. Hatta üstüne para vereceğiz diyoruz. Değil mi? Atın elinizdekileri. “Onlar atınca Musa dedi ki; “sizlerin ortaya getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır”. Biz de diyoruz ki sizin söyledikleriniz yalandır. Tekrarlardan oluşan bir büyüdür. Siz bir pagan dine mensupsunuz. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Çünkü proteinler tesadüfen meydana gelemez. 350 milyon fosil var. Sizin yalan söylediğiniz açık diyoruz. Allah onu geçersiz kılacaktır, göreceksiniz diyoruz. Değil mi? Şu an.

“Şüphesiz Allah bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez”. Bozgunculuk çıkartırlar dünyada. Terör, anarşi çıkartırlar. Komünizmi, faşizmi getirdiler. Üç yüz elli milyon insanın katline sebep oldular. “Allah bozgunculuk çıkaran işini düzeltmez” ve işleri de düzelmedi. Evet. Ve ekonomik yönlerinde çöktüler. Perişan oldular, mutsuz oldular, neşesiz oldular. Allah kalplerine sevinci, neşeyi, aşkı, tutkuyu aldı. “Allah suçlu günahkarlar istemese de hakkı, hak olarak kendi kelimeleri de gerçekleştirecektir”. Yani Mehdi'yi getirecek, İslam'ı dünyaya hakim edecektir. İnşaAllah.

“Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden, gençlerinden başka Firavun'un ve önde gelen çevresinin kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla iman eden olmadı”. Bakın tam Mehdi işti. “Firavun ve önde gelen çevresi”, mesela iddia edilen Ergenekon örgütü ve onların elemanları ve onların etkilediği kişiler. “Bunların kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla”, yani öldürür, asar, keser, iftira eder bunların, değil mi? Gazetesinde rezil edebilir. Güya rezil eder. Rezil eder değil mi? Allah affetsin. Yahut işte iftira eder. Zor durumda bırakır. “Düşüncesiyle sadece gençlerden”, diyor. “Bir küçük grup Hz. Musa'ya tabi oluyor”. Mehdi de nasıl oluyor? Mehdi de yine insanların öyle bir durumda zorda kalacaklarını anlıyoruz ki bir avuç gencin dışında aynı bu olaydaki gibi Mehdi'ye tabi olan olmayacak. Bakın.

“Kendi kavminin gençlerinden başka”, diyor. “Kimse ona tabi olmadı”, diyor. Mehdi'ye de aynı şey. Ashabı Kehf'te gençlerden oluşuyor değil mi? Çok az bir grup. Evet. Ailelerin yanına kaçıyorlar, ayrılıyorlar. Hicret ediyorlar. Bir araya sığınıyorlar. Mehdi'ye ne yapacaklar? Ailelerin yanından kaçıp, kurtulup Mehdi'nin yanına sığınacaklar. Hz. Musa'da nasıl oluyor? Ailelerin yanından kaçıp, bakın zürriyet gençler geliyorlar sadece. Ailesi gelmiyor, anası babası gelmiyor. Gençler geliyorlar sadece. Ve az bir genç topluluğu. Neden? Toplum baskısından. O devrin Darwinist, materyalist, ateist düşüncesinden. O devrin kapitalist kafasından o devrin çıkartı kokoş mantığından. O devrin putperest inançlarından ve birçok sapkın düşünceden dolayı insanlar korkup gelemiyorlar.

Bu devrimizde de aynı şeylere karşılaşıyoruz. Toplum kınar, basın kınar, işte gazeteciler dedikodu çıkartır. İşte sevgilim beni terk eder diyor, nişanlısı oluyor mesela. Veyahut sözcüsü nişanı atar diyor. Beni işimden atarlar diyor. Okulum yarım kalır. Sınıftaki okuldaki karizmam bozulur diyor. Değil mi? Diyor da diyor yani. Önü sonu yok. Ve o yüzden çok az bir insan aktif olarak canlı mücadelenin içine girebiliyor. Çekiniyor insanlar. Yapanlara da diyorlar ya sen deli misin diyor. Sen ne alaka Diyanet İşleri Başkanlığı bu işi yapar diyor. Senin ortaya çıkman son derece boş bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onları bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi? Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onlar yapar diyor. Sen okuluna git, işine git. Ondan sonra evlen, çolukla çocuğuna karış diyor. Yani öyle bir konu yok. Senin üstüne bir farziyet yok diyor. Halbuki her Müslüman üzerine Emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker farzdır. Allah'ın dinini tebliğ etmek farzdır. Dili dönen, konuşabilen, aklı yerinde olan herkes bunu yapmakta mükelleftir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu yapacak, siz tutacaksınız demiyor ki Kur'an'da Allah. Diyanet İşleri Başkanlığı ayrı bir nimettir, bir güzelliktir. Bir hizmet grubudur. Ama onun sevabını kendileri alır onlar. Oradaki çalışan kişiler alır onun sevabını. Onların sevabı sana gelmez yani. İnşaAllah.

Ahirete biz Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyordu da mı diyeceğiz yani ya Rabbi onlar bu görevi yaptılar. Biz yapmaya gerek duymadık. Camiye giden amcalar namaz kıldılar. Biz de namaz kılmaya gerek duymadık. Halk diyeceğiz oruç tuttu. Biz gerek duymadık. Hacılar hacca gittiler. Biz gerek duymadık. Olur mu böyle şey? İbadetler herkese kapsayan bir farzdır. “Musa dedi ki; “Ey kavmim”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olursanız. Artık yalnızca ona tevekkül edin”, Allah'a tevekkül edin diyor. Yani vesveseler, korkular, gerilimler işte yarın ne yiyeceğim, aç mı kalacağım, okuldan atarlar mı, işten mi atarlar, işte nişanlım beni terk eder mi, boşanır mıyım, işte hastalanır mıyım? Bunu Allah haram kılmıştır. Yani bunu, bundan dolayı vesvese ve acı çekmeyi haram kılmıştır.

Tevekkül edeceğiz. Allah'a bırakacağız çünkü hepsini Allah yaratır. Yani sen korksan da onu yapar Allah, korkmasan da onu yapar. Acı çeksen de yapar, çekmesen de yapar. Yani olacak olan iş zaten olur. Değil mi? İnşaAllah. Bir de ne biliyorsun aleyhine olacağını? Mutlaka lehine olur. Mutlaka. Her şerde bir hayır vardır. İnşaAllah. Bir de yani her şeyin sen nefsinin aleyhine olacağını biliyorsun. İnsanın nefsinin hoşuna gidici şekilde de yaratır Allah isterse. Nefsinin hoşuna gitmeyeceği şekilde de yaratabilir. “Dediler ki”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Biz Allah'a tevekkül ettik”. MaşaAllah. Ne güzel.

“Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Yani zulmeden kavimi bize musallat etme ya Rabbi diyorlar. E biz de diyoruz. Allah zalimlerden bizleri korusun. Deccal’ın şerrinden bizleri korusun. Kötülüklerinden. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. 86. ayet. Bak 86'da bir kurtuluş dinleniyor. 1986'ya bakıyor ayet. Demek ki, 86'da bir saldırı var. Bir şey var. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. Kurtarmak için. Demek ki insan bir yere sıkışırsa o zaman kurtuluş ister değil mi? 86'da kurtarma isteniyor.

“Musa ve kardeşine şöyle vahiy ettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın. Evlerinizi namaz kılınan yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Müminleri müjdele”. Müslümanlar küçük küçük kendilerine evler açsınlar diyor. Oralarda bir arada toplansınlar. Orada namaz kılsınlar, o evler mescit edilsinler. Değil mi? Allah'a hizmet etsinler diyor. O evler nur, çırağı olsun o evler diyor. Allah'ın dinini tebliğ ettiğiniz yerler olsun, inşaAllah.

 


Yunus Suresi, 79-87 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Nisan 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Firavun diyor ki: Bana bütün bilgin büyücüleri getirin”, bakın, “bilgin büyücü” mesela Ahir Zamanda da insanlara Darwinist ve Materyalist felsefeyi ilka edenler bilginler. Değil mi? Ama ilmi görünümde büyü yapıyorlar. Mesela geçenlerde de o kitaplarından bir tanesini aldım. Fizik formülleri gibi formüllerle doldurmuşlar. Yani bakan diyecek ki; “adamlar neler biliyor, bilmedikleri yok bunların, biz anlayamadığımıza göre bu formülleri.” Var ya eski Afrika’da, şurada, burada büyücülerin, böyle tılsımlı sözler falan yaparlar kendi kafalarına göre. “Büyücüler geldiğinde Musa: Atacağınız şeyleri atın dedi. Onlar atınca, Musa dedi ki: “Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür”.” Yani “gerçeği yok” diyor. “Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır.” Bu Ahir Zamanda tam gerçekleşmiş oldu.

“Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez”. Bak 82. ayet; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam’ı dünyaya tam anlamı ile hakim edecektir. Bak, “suçlu-günahkarlar istemese de” diyor Allah, “hakkı (hak olarak)”, yani Allah’ın hükmünü, “kendi kelimeleri ile gerçekleştirecektir. Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka - Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı”. Bakın, dikkat ederseniz 79’dan itibaren, 80’de bir olay var, 81’de bir olay var, 82’de var ve 83’de bir topluluğun, az bir topluluğun, küçük bir topluluğun oluşmasından bahsediyor Kuran. Dolayısıyla 1983’e de bakıyor. Bak “Sonunda Musa’ya kendi kavminin”, yani kendi bulunduğu ülkedeki, kendi çevresinden, “bir zürriyetinden (gençlerinden) başka”, Firavun’dan çekindikleri için ve o zamanki rejimden ve o zamanki polis ve askerin ve toplumun baskılarından çekindiği için az bir genç topluluğundan başka Hz. Musa’ya tabi olan yok. Kuran bunu söylüyor.

Bak, “zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin”, sırf Firavun değil bakın, “önde gelen çevresi”, yani onun şakşakçıları, o zaman onun kendine has bir medya gücü de vardı Firavun’un o zaman. Yani o zamanın medyası, tellallar, oraya buraya haber götüren kişiler, “Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla”, belalar nedir? İşinden atabilir, canını yakabilir, iftira atabilir, öldürebilir, hapsedebilir “korkusu ile iman eden olmadı”, korkuya dayalı iman edemiyorlar. “Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba”, yani kendini çok büyük görüyor ve “zorba” yani demokrasi, hukuk diye bir şey yok “ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” Ölçü diye bir şey yok. Çünkü Kuran’a yahut o zamanki Tevrat’a yönelik bir düşüncesi yok, yani tabi olma şeklinde düşüncesi yok.

Bakın 86'da. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetliyle kurtar”. 86'da da bir sıkıntı var. Kurtulma talebi var. Yani 1986'ya bir işaret var. Yani bakın, “ve bizi kafire toplumdan rahmetinden kurtar”. Bir kurtuluş istiyor. 87'de de bir kurtuluş var. Bakın diyor ki, “Musa ve kardeşine şöyle vahiy ettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın”. Mesela şu anda da değil mi Müslümanlar evlerini açıyorlar. Allah'ın dininin anlatıldığı, Kur'an'ın okunduğu yerler haline getiriyorlar. “Evlerinizi namaz kılınan ve kıbleye dönük yerler yapın”. Yani her yerde Müslümanların evi mescittir. “Ve namazı dosdoğru kılın. Müminleri de müjdele”. Müjdele ne demektir? Kurtuluş. Hakimiyet. Ne zaman? 87. ayette. Bu sıralamalarda da bir hikmet vardır genelde. Bu gözle de bakabilirler bakanlar. İnşaAllah.

 


Yunus Suresi, 79, 82, 88 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 4 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yunus Suresi, 79 “Firavun, bana bütün büyücüleri getirin.” O devirde bilim adamlarıyla dinsizlik propagandası yapılıyor. Asrımızda da bilim adamlarıyla dinsizlik propagandası yapılıyor. Değil mi? Darwinizmi, materyalizmi bilim adamlarının dilinden insanlara anlattırıyorlar. Hatta Müslüman alimlere bile Darwinizmi anlattırıyorlar. “Allah suçlu günahkarlar istemese de hakkı hak olarak kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Allah'ın kelimesi aynı zamanda Hz. İsa Mesih (a.s)'dır. Değil mi? Ebcedi de 2042 tarihini veriyor. İsa Mesih (a.s)'in anlı, şanlı devirleri. “Musa dedi ki: Rabbimiz şüphesiz Sen Firavun ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik, güç, ihtişam ve mallar verdin. Rabbimiz seni yolundan saptırmaları için mi? Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir. Ve onların kalplerini şiddetle bağla. Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler.”

 


Yunus Suresi, 82. Ayetinin Tefsir

(Allah İslam ahlakını dünyaya hakim edecektir)

 

(Sayın Adnan Oktar'ın 30 Kasım 2010 tarihli Kaçkar TV röportajından)

ADNAN OKTAR: Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Yunus Suresi 82. “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” İslam ahlakını dünyaya hakim edecektir inşaAllah. 86. Ayet, “Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” Deccaliyetten, Süfyaniyetten Allah bizi rahmetiyle kurtaracak, Mehdi (as) vesilesiyle inşaAllah. 86. ayet de 1986’ya bakıyor inşaAllah.

Yunus Suresi, 86 (Allah deccaliyetten bizi Mehdi (as) vesilesiyle kurtaracak. Ayetin ebcedi:1986)

 


Yunus Suresi, 82. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Şubat 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani Kuran anlatılarak, izah edilerek, söylenerek, tebliğ yapılarak İslam’ı dünyaya hakim edeceğim diyor Allah. Yunus Suresi, 82.

 


Yunus Suresi, 82, 86 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Şubat 2011 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Yunus Suresi, 82. ayet. “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de,” küfür içinde olanlar, Darwinistler, materyalistler kim olursa olsun, İslam’a karşıt olan, İslamiyet’e karşı mücadele veren kim varsa, “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle” Kuran ile, İslam ile “gerçekleştirecektir.” Ebcedi 2042 tarihini veriyor.En ihtişamlı yıllar inşaAllah. 86. Ayet; “Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” 2021, e kardeşim bu kadar tevafukat nedir, mucize bu.

 


Yunus Suresi, 82. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 19 Nisan 2011 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yunus Suresi 82; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam dünyaya hakim olacak, inşaAllah.

 


Kuran'da Mehdiyet ile İlgili Ayet Tefsirleri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Kuran'da Mehdiyet ile ilgili ayet tefsirleri

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki; Rad Suresi, 42’de; şeytandan Allah’a sığınırım; “Bu yurdun sonu,” dünyanın sonu, “kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir.” Yurt, duran bir yurttan bahsediyor: “Bu yurdun sonu kimindir,” “bu yurt kime aittir, kimlerin kontrolündedir, Allah kimlere vermiştir, bunu bilecekler” diyor. Ne zaman? “Pek yakında” diyor. Allah için 1400 sene, 1500 sene uzak bir vakit değil. Bu ayetin ifadesi önümüzdeki yıllarda tahakkuk edecek.

Şuara Suresi, 227; “Zulmetmekte olanlar,” deccaller, “nasıl bir inkılaba uğrayıp,” inkılab; yeni bir değişim, yeni bir hal, yeni bir anlayış, yeni bir hayat; “nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini,” yıkılacaklarını, yok olacaklarını, etkisiz hale geleceklerini , “pek yakında bileceklerdir” diyor, deccaller. Şimdi bunu da görecek insanlar pek yakında. Allah buna da “pek yakında” diyor, buna da “pek yakında” diyor. 1430, 1440 Allah için uzak değil. Ama 1440 tabii çok önemli bir tarihtir.

İsra Suresi, 81; şeytandan Allah’a sığınırım; “De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu.” Mehdiyet geldi mi, deccaliyet gider. “Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” Yani batıl mutlaka, Darwinizm-materyalizm mutlaka yıkılır. Yani 100 yıl direnmesi, 150 yıl direnmesi önemli değil. Mutlaka yok oluyor. Bak, “hiç şüphesiz batıl yok olucudur” diyor Allah.

Araf Suresi, 137; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin,” Türkiye de bunun içinde; Türkiye, Suudi Arabistan dahil, İsrail dahil, Filistin dahil, Mısır’a kadar; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin doğusuna, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları),” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri, Hz. Mehdi (a.s) talebeleri hor kılınacaktır. İnsanlar tarafından horlanacaklardır, Hz. Mehdi (a.s) dahil. Ve zayıf bırakılacaklardır. Hakaretlerle, iftiralarla, komplolarla… Kimi mesela mahkemeye verecek, kimi hapsetmeye kalkacak, kimi onları savcılıklara ihbar edecekler Ezmeye çalışacaklar. “Zayıf bırakılanları,” onlara ‘müstaz’af’ diyor Cenab-ı Allah, “(müstaz'afları) mirasçılar kıldık.” “Onlar hakim olacaklar” diyor. Yani Ben-i İsrail, Hz. Davud (a.s)’ın soyu, yani Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Biz Ben-i İsrail’iz. Ben Ben-i İsrail’im. Sizler de Ben-i İsrail’siniz. Bizler Mehdi talebesiyiz. Mehdi talebeleri Ben-i İsrail’dir.

Tevbe Suresi, 32; “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.” Konuşarak yani. Mesela internette konuşması yazılıyor, kitaplara konuşmaları yazılıyor. Ağızlarıyla derken, ağızlarından çıkan sözler, yani fikirleri. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Şu anda da bunu yapmaya çalışıyorlar. Dünyanın her tarafında demeçlerle, konuşmalarla, radyo-televizyon programlarıyla. “Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek…” Allah’ın nurunu, Mehdi (a.s)’ı kendilerince söndürmek istiyorlar. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Bütün kanallarda çıkıyor. “Oysa” diyor Allah, “karşıtlar,” karşıt olan kişiler, “istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” Mehdiyeti hakim etmekten başkasını istemiyor Cenab-ı Allah. Ahir zaman işareti. Tabii Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olanlar küfür içindedir demiyorum ben. Ama bilgisizlik içindeler. Yanlışlık içindeler.

Yine Saf Suresi, 8; “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” O televizyon programlarına bakın. “Mehdi alametleri de çıkmadı, Hz. Mehdi (a.s) de çıkmayacak, Hz. İsa (a.s) inmeyecek, İttihad-ı İslam da olmayacak, İttihad-ı İslam hiçbir zaman için olmaz, insanların beşte biri ancak Müslüman olur, böyle bir şey yoktur” gibi; ağızlarıyla Allah’ın nurunu, İttihad-I İslam’ı, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışını, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın çıkışını, insanların mutlu oluşunu durdurmaya çalışıyorlar. “Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır.” “Ben yapacağım” diyor Allah. “Tamamladım” demiyor Cenab-ı Allah, “tamamlayıcıdır.” Nasıl tamamlıyor? Hz. Mehdi (a.s)’la tamamlıyor. Hz. İsa Mesih (a.s)’la tamamlıyor. Öyle olsa Allah, “tamamladım” derdi. “Tamamlayıcıdır” diyor. Tamamlayacak. “Kafirler hoş görmese bile.” “Küfredenler, İslam’a karşı olanlar tabii ki bundan hoşlanmayacaklar” diyor Cenab-ı Allah. Onlar hoş görmese de İttihad-ı İslam olacak. Terör de kalmayacak, anarşi de kalmayacak, silahlar susacak.

Ahzab Suresi, 27; “Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.” “Bütün dünyaya hakim olacaksınız” diyor Allah. “Topraklarına, yurtlarına, mallarına, ayak basmadığınız her yere mirasçı olacaksınız.” Yani “siz her yerde olacaksınız” diyor Müslümanlara. Ben-i İsrail, yani Mehdi talebeleri. Ben-i İsrail’i Tevrat tarif ediyor: Yakupoğulları’nın yönetimindeki müminler, Müslümanlar. Yani Hz. Mehdi (a.s)’ın liderliğindeki Müslüman milleti, inşaAllah. Onun içerisinde tabii İsrail de var. Onlar da çünkü hakkı, hak olarak, inşaAllah ilerde kabul edecekler. İlk önce Tevrat’ın aslına uyacaklar. Hz. Mehdi (a.s) onları Tevrat’ın aslıyla yönetecek. Yakupoğulları’na bir mirasçı olarak, bir güzellik olarak, bir koruyucu olarak. Onları koruyup kollayan; onlara iyilik, bereket, bolluk getiren bir şahıs olarak Hz. Mehdi (a.s) zuhur ettiğinde, Ben-i İsrail 3000 yıldan beri görmedikleri sevinci, mutluluğu, güzelliği yaşayacaklar. Hz. Mehdi (a.s)’ın bir alameti de Hz. Süleyman (a.s)’ın mescidini yapmasıdır. Mescidi yaptığında İsrail bayram edecek, inşaAllah.

Hz. Mehdi (a.s) Hz. Musa (a.s)’ın sandığını da getirip, Hz. Süleyman’ın mabedinin önüne koyduğunda, Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki; “Pek azı dışında bütün Museviler Müslümanlar olur” diyor. “Çok azı dışında hepsi Müslüman olacaklar” diyor. Bütün vaat olmuş çünkü. Tevrat’ın dediği olmuş. Alenen belli ki Hz. Mehdi (a.s), yani belli ki Mesih (a.s) o. Sandık da gelmiş; sandık zaten Tevrat’a göre alamet, çok net. Sandık sadece onun getirebileceği bir şey, Hz. Mehdi (a.s)’a ait bir şeydir. Sırf o yaptığına göre; o, o. Kuran’da da ona işaret ediyor. “Huzur ve sekinet getirecek size o sandık” diyor. Ona işaret ediyor Allah. Kutsal sandığın bir alamet olduğunu söylüyor Allah, Kuran’da.

Al-i İmran Suresi, 139; “Gevşemeyin” diyor Allah. Gevşemek ne demek? Teyakkuzu azaltmak, sıklığı azaltmak, presi azaltmak, güçlü atakları azaltmak, gevşemek. “Çok güçlü olun” diyor Allah, “çok atak olun.” “Üzülmeyin.” Haram kılmış. Bütün Müslümanlara Allah bu ayetle üzülmeyi haram kılmış. Gevşemeyi de haram kılmış. Teyakkuz ve atak halinde olacak. Üzülmeyi de haram kılmış. “Eğer gerçekten iman etmişseniz,” samimi iman ediyorsanız, “en üstün olan,” her yönden ama; askeri, siyasi, politik, her yönden; “üstün olan sizsiniz” diyor Allah. “Size söz veriyorum, garanti veriyorum” diyor Allah. Mehdiyet’in bir başka açıklamasıdır bu ayet.

Hac Suresi, 41; “Onlar ki,” yani Mehdi talebeleri; ‘onlar ki dediği’, ayetin ifadesi o, inşaAllah. “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,” yeryüzü neresi? Dünya. Dünyada kendilerini yerleştirir, bütün dünyaya hakim eder, “iktidar sahibi kılarsak,” dünyanın iktidarına, dünya devletine hükümet ettiğinizde ki edeceksiniz, “iktidar sahibi kılarsak, onlar dosdoğru namazı kılarlar.” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Dosdoğru namaz, tam tarif edildiği gibi. “Zekatı verirler,” bol bol mal dağıtırlar. Hz. Mehdi (a.s)’ın şeyi odur. “Gelir, iki rekat namaz kılar” diyor; “zekatı verirler, malı dağıtırlar.” “Marufu emrederler,” güzelliği söylerler. Anarşiden, terörden, savaştan kaçınmayı; kardeşliği, barışı, iyiliği, güzelliği emrederler. “Münkerden sakındırırlar.” Kan dökmekten, şiddetten, savaştan kaçındırırlar. “Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.” “Hepsini Allah yapar” diyor Allah ayette.

Yunus Suresi, 82; şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de”, “suçlu ve günahkarlar istemezler” diyor Allah. Neyi? Hakkı. Hak ne? İslam. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle,” Kuran’ın hükmüyle, Kuran’ın kelimeleriyle, Hz. Mehdi (a.s)’ın dilinden dökülen kelimelerle, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın ağzından çıkan kelimelerle, Kuran hükümleriyle, “gerçekleştirecektir.” Gerçekleştirecek ne demek? Vaatten gerçekleşmeye dönüşecek. Gerçekleştirecek ne demek? Somut, elle tutulur, net hale gelecek. Yani olay tahakkuk edecek, gerçekleştirilecektir. “Suçlu-günahkarlar istemese de,” yani “onlar direnecekler” diyor, karşıtlar direnecekler. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” “Hak her yere hakim olacak” diyor Allah.

Enbiya Suresi, 18; şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır” diyor Allah,”Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder” diyor. Fikir yapısını; beyinden kasıt, fikir yapısıdır. “Beynini darmadağın eder; patlatır, parçalar beynini” diyor; fikirle, ilimle, akılla. “Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir.” “Bakarsın ki,” “göreceksin” diyor. “Göreceksiniz, bakacaksınız, yok olup gittiğini göreceksiniz” diyor. “Fiilen olacak” diyor. “(Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” Hani “tesadüfen oldu, kendi kendine oldu” diyorlar ya Darwinistler; “eyvahlar size” diyor Allah. Çünkü ahirette, cehenneme gittiğinde… Mesela adam Darwinist, Allah’a inanmıyor. Şimdi toprak dümdüz; toprak magma, kaynıyor. Böyle şeytan başı gibi çok itici görünümlü ağaçlar -tek ağaç odur, bitkiler- meyvesi öyle, şeytan başı gibi ve pis kokulu, bayağı iğrenç kokulu bir ağaç. Böyle irin denizleri var, irin gölleri var; onların protein kaynağı olacak. Bir de kaynar su, kaynayan su. Şimdi tesadüf demiyor muydu bunlar?

“Tesadüfen oluşmuş bitki işte bu” diyor Cenab-ı Allah. “Öyle inanıyorsunuz ya” diyor, tesadüf gibi olan. “Tesadüf değil, Ben yarattım ama sizin kafanıza göre tesadüf böyle olmuyor mu?” diyor Allah. “Bu bitkiyi, o zaman bu meyveyi yiyeceksiniz” diyor. Böyle mis gibi kokan çilekler, portakallar, mandalinalar; mis gibi kokan kavun, karpuz; siz bunlara tesadüf diyordunuz. “Tesadüf öyle olmaz, böyle olur” diyor Allah, sizin zihniyetinize göre. “Şimdi yiyin bunu” diyor Allah. Pırıl pırıl mis gibi su. Oranın suyu leş gibi kükürt kokar. Kaynar ve tuzlu, pis bir su; her yerde vardır bu, yeryüzünde de vardır kaynar magma. Birçok yerde var, görüyorsunuz. “Su olarak bunu içeceksiniz” diyor Allah. “Tesadüf demiyor muydunuz?” diyor. “İşte tesadüf olunca böyle olur” diyor Allah. İnşaAllah. Sizin inancınıza göre. Çünkü yerde magma olduğuna göre, suyu da ısıttığına göre o; kara toprağın içinden, kükürdün içinden, tuzun içinden geçerek geldiğine göre bu su, sizin tesadüf inancına göre bunun kükürtlü, civalı, leş gibi kokan, bulanık, çamurlu, kaynar bir su olması lazım. Makul bu değil mi, onların dediğine göre? “İçin” diyor Allah şimdi. Adam inat ediyor zaten yine orada. Darwinist yine inat ediyor. “Evrimle oldu” diyor.

“O zaman evrimle olduysa, böyle olmuyor mu?” diyor. Adam da inkar edemiyor. “Evet, evrimle olunca böyle olur” diyor. “Bitki de böyle olur” diyor. İnsan? “İnsanı da ‘evrimle oldu’ diyorsun” diyor. Kafası, başı arkaya dönük insanların, cehennem ehlinin. Yani göğsü düz, bu tarafa doğru; başı sırt tarafını görüyor. “Mutasyon” diyor ya; madem mutasyon, işte mutasyona uğramışsın olarak alacak. Mutasyona inanmıyor musun sen? Başları arkaya dönük, gözü görmüyor. Mutasyon demiyor musun? İşte gözü görmüyor. Kolları tutmuyor, yerde sürünüyorlar. Hani diyordu ya, “yerdeydiler ilk önce, sürüngendiler; sonra yavaş yavaş ayağa kalktı.” “İşte ilk atalarınız gibi oldunuz” diyor Allah da. “İnanmıyor musunuz?” diyor Allah. “Yerde sürüngendik” diyordunuz. “Önce gözler görmüyordu, evrimle oldu” diyordunuz. “İşte gözünüz görmüyor” diyor Allah. Ayette var, “gözleri görmez” diyor. Yerde süründürüyor Allah, sürünme var. O da yine “sürüngenlerden olduk” diyorlar, Allah onu meydana getiriyor. Reddedeceği bir durum var mı? Yok. İnancına göre öyle işte. Kendi inancını yaşamış oluyor. Sürekli de bu inancı muhafaza ediyor zaten, hiç bir şekilde vazgeçmiyorlar.

Diyorlar ki; “Rabbinize söyleyin de o nimetlerden bize de versinler” diyor. Orada cehennem melekleri var, onlar ara ara geliyorlar, onların aracı olmasını istiyorlar. “Ya Rabbi bize o nimetlerden ver” demiyor. “Rabbinize söyleyin de bize onlardan versin” diyor. Daha hala inat ediyor. Cehennem tabaka tabakadır, çeşit çeşittir. Mesela bazı insanlar vardır, sırf Allah’ı inkar eder ama hiç kimseye kötülüğü olmaz. Yani dürüst, normal yaşar ama evrimci; onlara öyle bir ortam oluyor. Fakat böyle kötü mahalleler, soğuk mahalleler… “Nimeti Allah yarattı” demiyor ya, bütün nimetlerin alındığı bir ortamda Allah yaşatıyor. Onun inancına uygun bir ortamda yaşatıyor. “Allah yapmadı” dediği her şeyi Allah, orada ona, onun dediği inançla yaratıyor. Allah’a vermiyor ya bu şeyleri, onların hepsini alıyor Allah. Ama ateşte de yakmıyor. Ateşte yakmıyor, sadece duruyor. Sıkılmayla Allah bunaltıyor onları da, sıkılıyorlar. Biz nasıl televizyonda haberler seyrederken güzel bir yer gördüğümüzde imreniyoruz, kötü bir yer gördüğümüzde de Allah’a sığınıyoruz. Onlar da sürekli televizyondan bakar gibi cennet ehlini görüp, kıyas yapıp, onun sıkıntısını çekecekler. Sürekli bunalacaklar.

Mesela bazı kişiler var; Allah’a, dine inanıyor ama İslam’ın, Kuran’ın hükümlerini hiç yapmıyor. Kavgacı, dedikoducu, laf sokuyor, milletle uğraşıyor ama Allah’a, dine muhalif her şeyi de yapıyor. “İnanıyorum” diyor ama inanmıyor. Laf götürüyor getiriyor, kavga imkanı olduğunda hemen kavga yapıyor. Cehennemde de bunlar sürekli kavga ediyorlar, ayette açıklanmış. Birbirlerini kolluyorlar, sürekli arıyorlar karanlık cehennem mahallelerinde, cehennem sokaklarında. Mesela bunlar da öyle; suçu ağır olmayanlar yanmaz ateşte. Yani herkes ateşte yanmaz. Suçunun derecesine göre yapılır. Tabaka tabakadır. Mesela münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadır. Onlara çok şiddetli azap yapılıyor. Mesela daha üst tabakalar var; çok çok daha sakin cehennem tabakaları var. Bediüzzaman da onu anlatıyor, çok çok sakin. Ama sıkıntıyla Allah orada azap yapıyor. Dümdüz çöl gibi bir ortam; oturuyor, dedikodu yapıp oturuyor. Sürekli görüyor cennet ehlini. Mesela yüz bin sene geçiyor, bunalıyor; sıkıntıdan delirecek böyle. Bir yüz bin sene daha geçiyor, öyle oturuyor. Çünkü önem vermemiş; dine, Allah’a önem vermemiş; İslam’a önem vermemiş, gereksiz görmüş.

Müslümanlarla alay etmiş. Cennete de sokulamadıkları için, Allah orada sadece sıkıntıyla bunaltıyor. Öyle duruyor. Ama anlamıyor tabii sıkıntıdan, ondan da anlamıyor. Birbirleriyle dalaşıyor. O, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor; o, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor. Birbirlerine dalaşıyorlar. Birbirlerini kovalıyorlar cehennem mahallelerinde. Yani onların meşguliyeti bu. “Cennet ehli de güzel bir meşguliyet içindedir” diyor Allah ayette. Onlar da kötü bir meşguliyet içindeler. Sıkıntıdan birbirleriyle uğraşıyorlar cehennemde. O, ona dedikodu yapıyor; o, onun lafını götürüp getiriyor; o, ona saldırıyor, kavga ediyor. Bütün hayatı öyle geçmiş oluyor. Ölmek de istemiyorlar bunlar zaten. Sorsan, “ölmek istiyor musun?” diye; “Ölmek istemiyorum” diyor. Allah’ı kabul ediyor mu? Etmiyor. Ama bir kısmı; “Bizi gönder Ya Rabbi, çok mükemmel olacağız” diyor. O zannediyor ki, geri gittiğinde imtihandaki o ortam kalkacak. O şartlarda gideceğini zannediyor. Halbuki unutturulup gönderilir o. Allah; “Gitse de yine aynı şeyleri yaparlar” diyor. Çünkü o cehenneme gitse, ahirete gitse, Allah yeniden dünyaya gönderse; rüyasında gördüğü gibi kabul etse adam, rüyasında kabus görmüş gibi kalksa; “Ne kadar korkunç bir kabus gördüm” diyor. Aynı azgınlığıyla devam eder, daha şiddetli azgınlığıyla devam eder. Vazgeçmiyor. “Onlar yalancıdır” diyor Allah.

 


Yunus Suresi, 82-83 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 25 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Adnan cennetleri inşaAllah göreceğiz. Ya Allah bismillah. Hz. Musa (a.s) diyor ki 82. Ayet Yunus Suresi’nde. “Allah, suçlu günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” (Yunus Suresi, 82) Dünya hakimiyeti, ebcedi 2042 tarihini veriyor. Moşiyah’ın, Hz. Mehdi (a.s)’ın en şaşalı yılları. Dünya hakimiyetinin en netleştiği yıllar. “Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka – Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı.” (Yunus Suresi, 83 )

Bak Hz. Musa (a.s)’nın talebeleri de hep gençlerden. Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep gençlerden. Ashab-ı Kehf gençlerden. Ashab-ı Kehf zaten Hz. Mehdi (a.s)’ın talebelerini anlatmak içindir Kuran’da. Firavun, o devrin deccalinin korkusundan halk Hz. Musa (a.s)’a yanaşamıyor. Hz. Musa (a.s)’yı çok tehlikeli gösteriyorlar. Yalancı, devletin çıkarlarını zedeleyen, akıl hastası, riskli bir adam hiç kimsenin uymaması gereken bir insan olarak gösteriyorlar. Devletin bütün imkanlarını kullanıyorlar. Her yerde propaganda yapılıyor. O yüzden gençlerden bir gurubun dışında Hz. Musa (a.s)’a uyan olmuyor. Kaçıyorlar, uzak duruyorlar. Hz. Mehdi (a.s)’da da aynı durum olacaktır.

 


Yunus Suresi, 82-88 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 29 Mart 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki Yunus Suresi, 82, “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de,” bak, adam suç işlemiş ve günahkar, ama istemiyor. Neyi istemiyor? Hakkı istemiyor, hak. “hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam’ı hakim edecek. Mehdi’sini çıkaracak. İsa Mesih’i indirecek. Bak, diyor ki; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak)” yani Allah’ın istediği güzel olan, doğru olan her şeyi, “kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Allah kendi kelimeleriyle şu an hakkı gerçekleştiriyor. Suçlu günahkarlar istemiyor ama buna rağmen oluyor.

Bakın diyor ki Cenab-ı Allah, 83. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Sonunda Musa'ya” Hz. Musa (a.s)’a “kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka” bir avuç gençten başka, “firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla” o zamanki devletin azgın baskısı nedeniyle, “başka iman eden olmadı.” “Çok az bir genç topluluğu iman etti” diyor. “Çünkü firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba” enaniyetli bir zorba, “ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” Ölçüyü taşırmaktan Allah’a sığınmak lazım. Zorbalıktan Allah’a sığınmak lazım. Büyüklenmekten Allah’a sığınmak lazım. Büyüklendin mi, zorba oldun mu, ölçüyü taşırdın mı, Allah yerle bir eder. Bunu unutmamak lazım. Bak, bir avuç genç, o zamanın azgın firavun sistemine karşı halk panik halinde. Korkuyorlar. Ama bir avuç genç delikanlı. Gençler korkmaz. Korkmuyorlar, maşaAllah.

“Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız” bak, Müslümanlık her devirde var. O zaman da Museviler Müslümanlar. Hani Yahudi falan diyor ya insanlar, Musevi. Müslüman. O zamanki isimleri de Müslüman yine. Musevi Müslüman. “La ilahe illaAllah Musa Resulullah” diyorlardı. O zamanki kelime-i şahadet öyleydi. Sonra “La ilahe illaAllah İsa Resulullah” dediler. Şimdi “La ilahe illaAllah Muhammeden Resulullah” deniyor. Hepsi hak, hepsi doğru. Bak, “siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız, artık yalnızca Allah’a (O'na) tevekkül edin” diyor. (Yunus Suresi / 84) Allah’a tevekkül dünyadaki en büyük lükstür. Diyor ki adam, “Çok lüks ve ihtişam içinde yaşamak istiyorum. Zengin olmak istiyorum.” Kardeşim, rahat edemezsin. Mutlu olmazsın. Koca sarayında sürünürsün. Allah vermesin, Allah vermesin, saraydaki avizeye kendini asıp intihar ediyor adam. Allah vermesin. Saray seni mutlu etmez. Allah’a tevekkül seni mutlu eder. En büyük lüks tevekküldür. Tevekkül ettin mi; insan zayıf çünkü her türlü ıstırap kalkar.

Adam diyor ki; “Ben bugün ziyafet vereceğim. Falanca geldi mi? Tabaklar yerinde mi? Şıralar düzgün mü? Porselen tabaklar marka mı?” Eli ayağına şaşıyor. Acayip ıstırap çekiyor. Yani Allah tevekkülünü kaldırdığı için her şeyde ayrı ıstırap çekiyor. “Acaba” diyor adam “bunlar dedikodu yapacak mı? Bir şey söyleyecekler mi? Yemeklerden memnun olacaklar mı?” Ziyafete bak, çektiği acıya bak. Tevekkülde bunların hiçbiri olmaz. Mutlu gelir, mutlu gider, mutlu rahat yaşar. Ben çok küçük örnekler veriyorum. Yoksa önü sonu gelmez. Elinde bir ben çıkıyor, “Eyvah, kanser oldum” diyor. Mesela ciğerinde bir hırıltı duyuyor; “zatürre oldum herhalde” diyor. “Öleceğim herhalde” diyor. Önü sonu gelmez. Tevekkül en büyük lükstür. Allah nimet olarak yaratmıştır.

Diyor ki, “Allah bizden tevekkül istiyor, şunu istiyor, bunu istiyor” hepsi senin mutluluğun için istiyor. “Namaz kıl,” mutlu olursun namaz kıldığında. Abdest aldığında mutlu olursun. Tevekkül ettiğinde mutlu olursun. Allah'ı andığında mutlu olursun. Kur'an okuduğunda mutlu olursun. Kafan açılır. Çünkü zayıf varlıksın. Buna ihtiyaç duyulacak şekilde seni Allah yaratmış. Bu güzellikleri yaşamazsan boğulursun. Bu suda boğulmayı önleyen nimetler. Can kurtaran nimetlerdir. Kur'an'ın bütün hükümleri can kurtaran hükümdür. Yoksa insan boğulur. Hayat onu boğar. İnsan suyun içinde yaşıyor zaten. Bu güzellikler olduğu için insan boğulmadan yaşıyor. Bu olmadığında boğuluyor insanlar bu nimet olmadığında. Suyun dibine batar hemen. Nuh kavminin durumu gibidir hep insanlık.

“Dediler ki; “biz Allah'a tevekkül ettik”, ne güzel. “Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Zulmeden bir kavimin fitne konusu kılma yani bizi bu zalimlerle imtihan etme ya Rabbi diyor Müslümanlar. Allah istese imtihan edebilir ama “etme ya Rabbi”, diyorlar. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinle kurtar”. Ebcedi 2018. Demek ki, müminler bu ızdıraptan, bu acıdan 2018'leri de kurtaracaklar. İnşaAllah. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinden kurtar”. Şeddesiz 2018, şeddeli 2021. Çok mühim tarihler. Gayet net tarihler vermiş Kur'an. MaşaAllah. Allah öyle güzel bir işaret vermiş.

“Musa ve kardeşine şöyle vahyettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın”. Müslüman ne yapacak? Tebliğ yeri neresi? Evler olacak. Evler. “Evleriniz namaz kılınan yerler yapın”. Allah'a ibadet edilen, tebliğ yapılan nur müesseseleri haline getirin. “Ve namazı dosdoğru kılın. Müminlere müjdele” diyor Allah. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak, dosdoğru kılmak yani namaz zaten kolay bir ibadet. Bazı bağnazlar işte parmağını şöyle yapacaksın, bacağını şöyle yapacaksın, şu kadar ayıracaksın falan. Öyle detaylar meydana getiriyor ki adam ben kılmayayım o zaman diyor. Yüzlerce detay. Abdest alacak 320 sayfa, 370 sayfa kitap yazıyor. 370 sayfadaki bilgiyi adam toparlayamadığı için namazdan vazgeçiyor. Bu şeytani bu. Bu şeytanın bir oyunu. Din bu kadar kolayken Allah ne diyor Cenab-ı Allah?

“Hz. İbrahim'in dini gibi kolaydır. Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler”, diyor. 370 sayfa kitap yazarsan bu kolaylık mı oluyor? O zaman ki takva olduğu için yapıyor. Sen takva diyerek detaya dalıp boğulmuşsun. Detaya boğulma Kur'an'da belirtilen bir fitne ve felakettir. “Musa diyor ki; “Rabbimiz şüphesiz sen Firavuna ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik ve mallar verdin”. Yani deccaliyeti imkanlar verdin diyor Allah. “Rabbimiz senin yolundan saptırmaları için mi?” Senin yolundan saptırmaları için mi? “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir”. Bak ne kadar şiddetlenmiş. “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla”. İki mühim şey. Mallarını yok diyor Cenab-ı Allah'a. Bir de kalplerinin üzerini şiddetle bağla. Akıllarını örtüyor yani. Akılları geçsin. Evet.

“Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler”, diyor. İman ediyor mu? Acı azabı görünce görüyor mu? O zaman da zaten imtihan bitmiş oluyor. Onun için namazı, ibadetleri zor göstertip şeytana imkan tanımamak lazım. Milyonlarca insan abdest zor gösterildiği için, namaz zor gösterildiği için dinden uzaklar. Milyonlarca insanı böyle dinden çıkarttılar, mahvettiler.