Yunus Suresi, 79, 82, 88 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 4 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yunus Suresi, 79 “Firavun, bana bütün büyücüleri getirin.” O devirde bilim adamlarıyla dinsizlik propagandası yapılıyor. Asrımızda da bilim adamlarıyla dinsizlik propagandası yapılıyor. Değil mi? Darwinizmi, materyalizmi bilim adamlarının dilinden insanlara anlattırıyorlar. Hatta Müslüman alimlere bile Darwinizmi anlattırıyorlar. “Allah suçlu günahkarlar istemese de hakkı hak olarak kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Allah'ın kelimesi aynı zamanda Hz. İsa Mesih (a.s)'dır. Değil mi? Ebcedi de 2042 tarihini veriyor. İsa Mesih (a.s)'in anlı, şanlı devirleri. “Musa dedi ki: Rabbimiz şüphesiz Sen Firavun ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik, güç, ihtişam ve mallar verdin. Rabbimiz seni yolundan saptırmaları için mi? Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir. Ve onların kalplerini şiddetle bağla. Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler.”

 


Yunus Suresi, 82-88 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 29 Mart 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki Yunus Suresi, 82, “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de,” bak, adam suç işlemiş ve günahkar, ama istemiyor. Neyi istemiyor? Hakkı istemiyor, hak. “hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam’ı hakim edecek. Mehdi’sini çıkaracak. İsa Mesih’i indirecek. Bak, diyor ki; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak)” yani Allah’ın istediği güzel olan, doğru olan her şeyi, “kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Allah kendi kelimeleriyle şu an hakkı gerçekleştiriyor. Suçlu günahkarlar istemiyor ama buna rağmen oluyor.

Bakın diyor ki Cenab-ı Allah, 83. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Sonunda Musa'ya” Hz. Musa (a.s)’a “kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka” bir avuç gençten başka, “firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla” o zamanki devletin azgın baskısı nedeniyle, “başka iman eden olmadı.” “Çok az bir genç topluluğu iman etti” diyor. “Çünkü firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba” enaniyetli bir zorba, “ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” Ölçüyü taşırmaktan Allah’a sığınmak lazım. Zorbalıktan Allah’a sığınmak lazım. Büyüklenmekten Allah’a sığınmak lazım. Büyüklendin mi, zorba oldun mu, ölçüyü taşırdın mı, Allah yerle bir eder. Bunu unutmamak lazım. Bak, bir avuç genç, o zamanın azgın firavun sistemine karşı halk panik halinde. Korkuyorlar. Ama bir avuç genç delikanlı. Gençler korkmaz. Korkmuyorlar, maşaAllah.

“Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız” bak, Müslümanlık her devirde var. O zaman da Museviler Müslümanlar. Hani Yahudi falan diyor ya insanlar, Musevi. Müslüman. O zamanki isimleri de Müslüman yine. Musevi Müslüman. “La ilahe illaAllah Musa Resulullah” diyorlardı. O zamanki kelime-i şahadet öyleydi. Sonra “La ilahe illaAllah İsa Resulullah” dediler. Şimdi “La ilahe illaAllah Muhammeden Resulullah” deniyor. Hepsi hak, hepsi doğru. Bak, “siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız, artık yalnızca Allah’a (O'na) tevekkül edin” diyor. (Yunus Suresi / 84) Allah’a tevekkül dünyadaki en büyük lükstür. Diyor ki adam, “Çok lüks ve ihtişam içinde yaşamak istiyorum. Zengin olmak istiyorum.” Kardeşim, rahat edemezsin. Mutlu olmazsın. Koca sarayında sürünürsün. Allah vermesin, Allah vermesin, saraydaki avizeye kendini asıp intihar ediyor adam. Allah vermesin. Saray seni mutlu etmez. Allah’a tevekkül seni mutlu eder. En büyük lüks tevekküldür. Tevekkül ettin mi; insan zayıf çünkü her türlü ıstırap kalkar.

Adam diyor ki; “Ben bugün ziyafet vereceğim. Falanca geldi mi? Tabaklar yerinde mi? Şıralar düzgün mü? Porselen tabaklar marka mı?” Eli ayağına şaşıyor. Acayip ıstırap çekiyor. Yani Allah tevekkülünü kaldırdığı için her şeyde ayrı ıstırap çekiyor. “Acaba” diyor adam “bunlar dedikodu yapacak mı? Bir şey söyleyecekler mi? Yemeklerden memnun olacaklar mı?” Ziyafete bak, çektiği acıya bak. Tevekkülde bunların hiçbiri olmaz. Mutlu gelir, mutlu gider, mutlu rahat yaşar. Ben çok küçük örnekler veriyorum. Yoksa önü sonu gelmez. Elinde bir ben çıkıyor, “Eyvah, kanser oldum” diyor. Mesela ciğerinde bir hırıltı duyuyor; “zatürre oldum herhalde” diyor. “Öleceğim herhalde” diyor. Önü sonu gelmez. Tevekkül en büyük lükstür. Allah nimet olarak yaratmıştır.

Diyor ki, “Allah bizden tevekkül istiyor, şunu istiyor, bunu istiyor” hepsi senin mutluluğun için istiyor. “Namaz kıl,” mutlu olursun namaz kıldığında. Abdest aldığında mutlu olursun. Tevekkül ettiğinde mutlu olursun. Allah'ı andığında mutlu olursun. Kur'an okuduğunda mutlu olursun. Kafan açılır. Çünkü zayıf varlıksın. Buna ihtiyaç duyulacak şekilde seni Allah yaratmış. Bu güzellikleri yaşamazsan boğulursun. Bu suda boğulmayı önleyen nimetler. Can kurtaran nimetlerdir. Kur'an'ın bütün hükümleri can kurtaran hükümdür. Yoksa insan boğulur. Hayat onu boğar. İnsan suyun içinde yaşıyor zaten. Bu güzellikler olduğu için insan boğulmadan yaşıyor. Bu olmadığında boğuluyor insanlar bu nimet olmadığında. Suyun dibine batar hemen. Nuh kavminin durumu gibidir hep insanlık.

“Dediler ki; “biz Allah'a tevekkül ettik”, ne güzel. “Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Zulmeden bir kavimin fitne konusu kılma yani bizi bu zalimlerle imtihan etme ya Rabbi diyor Müslümanlar. Allah istese imtihan edebilir ama “etme ya Rabbi”, diyorlar. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinle kurtar”. Ebcedi 2018. Demek ki, müminler bu ızdıraptan, bu acıdan 2018'leri de kurtaracaklar. İnşaAllah. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinden kurtar”. Şeddesiz 2018, şeddeli 2021. Çok mühim tarihler. Gayet net tarihler vermiş Kur'an. MaşaAllah. Allah öyle güzel bir işaret vermiş.

“Musa ve kardeşine şöyle vahyettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın”. Müslüman ne yapacak? Tebliğ yeri neresi? Evler olacak. Evler. “Evleriniz namaz kılınan yerler yapın”. Allah'a ibadet edilen, tebliğ yapılan nur müesseseleri haline getirin. “Ve namazı dosdoğru kılın. Müminlere müjdele” diyor Allah. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak, dosdoğru kılmak yani namaz zaten kolay bir ibadet. Bazı bağnazlar işte parmağını şöyle yapacaksın, bacağını şöyle yapacaksın, şu kadar ayıracaksın falan. Öyle detaylar meydana getiriyor ki adam ben kılmayayım o zaman diyor. Yüzlerce detay. Abdest alacak 320 sayfa, 370 sayfa kitap yazıyor. 370 sayfadaki bilgiyi adam toparlayamadığı için namazdan vazgeçiyor. Bu şeytani bu. Bu şeytanın bir oyunu. Din bu kadar kolayken Allah ne diyor Cenab-ı Allah?

“Hz. İbrahim'in dini gibi kolaydır. Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler”, diyor. 370 sayfa kitap yazarsan bu kolaylık mı oluyor? O zaman ki takva olduğu için yapıyor. Sen takva diyerek detaya dalıp boğulmuşsun. Detaya boğulma Kur'an'da belirtilen bir fitne ve felakettir. “Musa diyor ki; “Rabbimiz şüphesiz sen Firavuna ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik ve mallar verdin”. Yani deccaliyeti imkanlar verdin diyor Allah. “Rabbimiz senin yolundan saptırmaları için mi?” Senin yolundan saptırmaları için mi? “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir”. Bak ne kadar şiddetlenmiş. “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla”. İki mühim şey. Mallarını yok diyor Cenab-ı Allah'a. Bir de kalplerinin üzerini şiddetle bağla. Akıllarını örtüyor yani. Akılları geçsin. Evet.

“Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler”, diyor. İman ediyor mu? Acı azabı görünce görüyor mu? O zaman da zaten imtihan bitmiş oluyor. Onun için namazı, ibadetleri zor göstertip şeytana imkan tanımamak lazım. Milyonlarca insan abdest zor gösterildiği için, namaz zor gösterildiği için dinden uzaklar. Milyonlarca insanı böyle dinden çıkarttılar, mahvettiler.

 


Yunus Suresi, 61-66, 86-101 Ayetlerinin Tefsiri

(Hz. İsa (as) göklerde, Hz. Mehdi (as) yerdedir. Gücün tamamı Allah'ındır. Üzülmek haramdır.)

 

(Sayın Adnan Oktar'ın 28 Aralık 2009 tarihli Kral Karadeniz, Adıyaman Asu ve Ekin TV röportajından)

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Yunus Suresi’nde. “Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey.” Mesela şu an biz Kuran okuyoruz değil mi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey, sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona iyice daldığınızda biz sizin üzerinize şahitler durmuş olmayalım.” Yani şu an Ben sizi seyrediyorum diyor Allah. Şu an Allah bizi seyrediyor ve dinliyor. Zaten bizi konuşturan da Allah. “Yerde ve gökte hiçbir şey zerre ağırlığınca Rabbinden uzakta saklı kalmaz.” Yani atom da, atomun içindeki elektronlar da, protonlar da hepsi Benim bilgim dahilinde diyor Allah. “Bunun daha küçüğü” bakın daha da onun küçüğü de, yani artık fotonlar da. “…daha büyüğü de yoktur ki O’nun katında kayıtlı olmasın.” Hepsi Benim katımda kayıtlı, sabit biliniyor diyor Allah. MaşaAllah.

66. ayette “Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır.” Bir yönü de Mehdi (a.s.)’ye ve Hz. İsa (a.s.)’ya bakıyor. Hz. İsa (a.s.) göklerde, Mehdi (a.s.) de yerdedir ona bakıyor inşaAllah. “Haberiniz olsun;” diyor Cenab-ı Allah 62. ayette; “Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.” Bu aynı zamanda Mehdi (a.s.)’ye ve talebelerine bakıyor. Çünkü onlar için korku yoktur ve mahzun da olmayacaklar. Yani zorlu ortamlara girecekler, çatışacaklar fikren, ama hiçbir şekilde mahzun olmayacaklar. “Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.” Hem iman ediyorlar, hem Allah’tan sakınıyorlar. “Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır.” Müjde nedir? Hz. İsa (a.s.)’nın inişi, dünyada İslam’ın hakim oluşu, adaletin tesisi, huzurun, barışın ve kardeşliğin gelmesi, değil mi, dünya hayatında. Ahiret’te de Mehdi (a.s.) de, Hz. İsa (a.s.) da talebeleri de cennetteler inşaAllah. “Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.” Mesela hadislerde bildirilmişse Mehdi (a.s.), bunda değişiklik yok diyor Allah. Hz. İsa (a.s.) inecek dediysem, bunda da değişiklik yok inecek diyor Cenab-ı Allah.

“Onların sözleri seni üzmesin.” diyor Peygamberimize (s.a.v.) Cenab-ı Allah. İftira ediyorlar, hakaret ediyorlar, komplo yapıyorlar, ahlaksızlık yapıyorlar o zamanın iti kopuğu, çakalı. “Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.” Yani bu izzeti nefsine ağır gelmesin diyor Cenab-ı Allah. Gücün tümü Allah’ındır. Bak onlar bir şey oluşturuyorsa diyor, onu Ben yaratıyorum diyor Allah. Bak, izzeti nefsine ağır gelmesin. Arkasından diyor ki Allah “gücün tümü Allah’ındır.” Yani onlara da o gücü veren de Benim diyor. Seni imtihan ediyorum diyor. Bunu demek istiyor diyor Cenab-ı Allah. “Onların sözleri seni üzmesin.” Bu farzdır, yani üzerse harama girmiş olur. Muhkem ayet, muhkem hüküm. Yani hiçbir şekilde üzülmemesi lazım. Üzüldüğünde harama girmiş olur. Aynı şekilde Mehdi (a.s.)’ye bakan bir ayettir bu. Çünkü Mehdi (a.s.)’ye de çok fazla iftira edilecektir, çok fazla aleyhine konuşulacaktır. O zaman biz de diyoruz ki Mehdi (a.s.)’ye: “Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ‘izzet ve gücün’ tümü Allah’ındır.” Senin karşılaştığın bütün olaylar Allah’ın izniyle oluyor diyoruz inşaAllah Mehdi (a.s.)’ye. Zaten Allah sonra da 66. ayette diyor ki: “Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır.” Mehdi (a.s.) de, İsa (a.s.) da Allah’ın kontrolünde diyor Cenab-ı Allah inşaAllah.

86’da; “Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” 86’da bir olay var demek ki. Yani 1986’yı işaret ediyor. “Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” Bir azap ve zorluğa işaret var. “Musa ve kardeşine” Bu ayetler de Mehdi (a.s.)ve Hz. İsa (a.s.)işaretler var inşaAllah. İkinci anlamı açık olan anlamıdır, ikinci anlamını da ayrıca veriyorum. Üçüncü, dördüncü, beşinci anlamları da var. “…vahy ettik: “Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın,” Mehdi (a.s.)’ye yönelik nedir? Bulunduğu yerde Müslümanların evleri olsun. Kardeşlerinizin evleri olsun, evler açın. “..evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan yerler yapın.” O evlerde Allah anılsın, ibadet edilsin. Allah’a adayın o evleri diyor Allah. “ve namazı dosdoğru kılın.” Beş vakit, tam tadili erkan’la Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tarif ettiği gibi namazı kılın “...ve Müminleri de müjdele” diyor. Biz de ne diyoruz? Dünyada hakimiyet ahirette cennet var inşaAllah diyoruz. Ama hepsinin üstünde aslolan Allah’ın rızasıdır diyoruz. Allah’ın rızası için gayret edelim diyoruz inşaAllah. Mehdi (a.s.)’ye bakan yönü de odur inşaAllah.

90’da: “Biz, İsrailoğulları'nı denizden geçirdik;” Mehdi (a.s.) de denizden geçecektir hadis var biliyorsunuz, kuru bir yol açtığı yoldan diyor yani Boğaz köprüsünden geçip İstanbul’a geleceğine dair hadis var. Yani bu şekilde açıklamıyor hadis ama, hadisin üslubundan anlıyoruz. Çünkü kuru bir yoldan geçerek boğazı geçer diyor Mehdi (a.s.). Kuru yol Boğaz köprüsüdür, başka bir yol yok. “Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü.” Hz. Musa (a.s.)’nın peşine düşüyorlar Firavun ve askerleri. Ahir zamanda Mehdi (a.s.)’ye bakan yönü de Ergenekon Örgütü, masonlar, dinsiz, bir kısım ateistler, Mehdi (a.s.)’yi ve Hz. İsa (a.s.)’nın rahatını, huzurunu, şevkini, mücadele azmini kırmak için ona karşı mücadele verecekler. Aynı zamanda da münafıklara da bakıyor. Çünkü Mehdi (a.s.)cemaatinin içinde münafıklar da çıkacaktır. Kendi içerisinde münafıklarla da mücadelesi de, onlara da bakıyor. “Andolsun, Biz İsrailoğulları’nı, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik”

93. ayet. Mehdi (a.s.)’ye bakan yönü nedir? İstanbul gibi güzel bir yere yerleştirecektir Mehdi (a.s.)’yi. Hatta denizin kenarında diyor bayrağı diker diyor. Demek ki denizin kenarında olacak Mehdi (a.s.)’nin evi yahut yeri ne ise. Değil mi? Güzel bir yere yerleştirecek Cenab-ı Allah inşaAllah ona bakıyor inşaAllah. “..temiz şeylerden kendilerine rızık verdik.” Mehdi (a.s.)’nin temizliğe verdiği önemden de bahsediyor. Müslümanların temiz olmasının önemine dikkat çekiyor. Çünkü Allah müminler temizdir diyor Allah, Tahir’dir. Bulunduğu yeri de temizle diyor Peygamber Efendimize (s.a.v.) Cenab-ı Allah. Üstünü temizle diyor. Müslümanın üstü başı, eli, yüzü, vücudu, olduğu her yer temiz demek oluyor. Bu Allah’ın emri, farzdır. Mesela diyor ki Cenab-ı Allah.

101. Ayet, ki 2001’e bakan bir ayet olarak görüyoruz aynı zamanda. “De ki: “Göklerde ve yerde ne var?” Yerde Mehdi (a.s.) var, gökte de Hz. Mesih (a.s.) var. İnşaAllah. “Bir bakıverin.” diyor Allah. “İman etmeyen bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarmalar bir şey sağlamaz.” İmansızlar bunlardan etkilenmezler diyor Allah. Açık yani istediğiniz kadar uyarın, etkilenmezler diyor Allah.