Sayın Adnan Oktar'ın 28 Eylül 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: 88. ayet, şeytandan Allah'a sığınırım. “Rahman çocuk edinmiştir dediler”. Evangeliklere ve Hristiyanlara yönelik Allah açıklıyor. “Andolsun siz oldukça”, şeytandan Allah'a sığınırım, “siz oldukça çirkin bir cesarete bulunup geldiniz”. Çok çirkin bir cesaret diyor Allah. “Neredeyse”, Allah çocuk edindi, İsa Allah'ın oğludur demenizden dolayı diyor Allah, “neredeyse bundan dolayı gökler paramparça olacak. Ve yer çatlayacak. Dağlar yıkılıp göçüverecekti”. Göçecekti diyor. Kıyamet kopacaktı diyor Allah. Ama İsa Mesih geldiği için, Mehdi geldiği için bunu yapmayacağım diyor Allah. Normalde dünya belayı hak ediyor diyor Allah. Kıyameti hak ediyor. Ama kıyameti durdurdum diyor Allah. Durdurdum.
Bak “neredeyse olacak”, diyor. Bu ayette ona işaret ediyor. Hadisteki açıklanan olay budur. Mehdi geldi mi kıyamet durduruluyor. İsa Mesih ile birlikte kıyameti durduran iki mübarek varlıktır. Allah'ın dilemesiyle. Bak Allah gerekçeyi söylüyor. “Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden ötürü bunlar olacaktır”. Yani kıyamet kopacaktır diyor Allah. “Rahman olan Allah'a çocuk edinmek yaraşmaz. Göklerde ve yerde olan herkesin ve her şeyin tümü Rahman olan Allah'a yalnızca kul olarak gelecektir”. Allah'ın kulu olduğunda Allah işte İsa'yı gösterdi.
Bak. “Yalnızca kul olarak gelecektir”. Bak dikkat et. “Göklerde ve yerde olan herkesin ve her şeyin tümü Rahman olan Allah'a yalnızca kul olarak gelecektir”. Göklerde olan İsa neresi gelecek? Kul olarak gelecek. Ayet ne diyor? Bak. “Göklerde ve yerde olanların tümü Rahman olan Allah'a yalnızca kul olarak gelecektir.” İnşaAllah. İsa'nın gelişine de bir işaret verin. 93. ayet Meryem suresi. “Andolsun onların tümünü kuşatmış”. Gök taşlarından dünyanın etrafı sarılmadı mı şu an?
OKTAR BABUNA: Sarıldı hocam, evet.
ADNAN OKTAR: Nemesis de yaklaştırıldı. Kuşatma tamam. Bak diyor ki Allah, tabi melekleriyle de ayrı sarıyor. Kur'an'ın işareti çok geniş. “Andolsun onların tümünü kuşatmış”, ilmiyle de kuşatıyor Allah. “Ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır”. Sayıları bile belli diyor Allah. Gök taşlarının sayısı da belli değil mi? “Ve onların hepsi kıyamet günü ona yapayalnız tek başına geleceklerdir”, diyor. Öyle ekibiyle efendim büro arkadaşlarıyla, Facebook'taki arkadaşların gelmiyor. Hepinizi teker-teker karşıma getireceğim diyor Allah.
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahman olan Allah onlar için bir sevgi kılacaktır”, diyor. Çok seveceksiniz onları diyor. İnşaAllah. İsa Mesih ve Mehdi. Ve mümin olan, salih olan bütün müminler. “Biz bu Kur'an'ı senin dilinle kolaylaştırdık”, diyor Allah. Zorlaştırmadım diyor. “Takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi”, direnen, Hakk’a, İslam'a direnen Deccal'ın ve Süfyan'ın eline geçmiş bir kavmi, “uyarıp korkutman için”, diyor. Değil mi? Hafız Esad Süfyan'dır. Darwin'de Deccal'dir.
“Biz onlardan önce nice insan nesillerinin yıkımı uğrattık. Şimdi ise onlardan hiçbirini hissediyor musun? Veya onların fısıltılarını duyuyor musun?” Hiçbir şey duyamazsın. Ama tabi burada ayet çok manidar. Bak “şimdi onların hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?” Duyamıyorsun diyor. Ama duyamayacaksın demiyor. Hiçbir ses kaybolmaz. Yani uzayda hiçbir ses kaybolmuyor. Duruyor. Allah ona işaret ediyor. Yani sesin kaybolmadığına. İnşaAllah.
“Onların fısıltılarını duyuyor musun?” Duyuyorum da diyeceğimiz vakit gelir. İnşaAllah. Duyacağız yani. Duyuyor musun? Allah'ın dilemesini duyarız. Allah dilese duyarız. İnşaAllah. Hiçbir görüntüde kaybolmaz Allah katında. Ama diyor bak “onlardan hiçbirini hissediyor musun?” Zamanı gelince onları da göreceğiz. Allah'ın dilemesiyle istediği an insan istediği vaktin görüntüsünde Cenab-ı Allah dilerse görebilir. Yani geçmişi ve geleceği tek bir an olarak Allah peygamberlerine göstertiyor. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Aralık 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: 77. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım. “Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?” Hem Allah’ı inkar ediyor, hem de bana mal da kazanacağım, çocuklar da olacak, dünya benim olacak diyor. “O, gayba mı tanık oldu” diyor Allah, “yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?” “Nerden biliyor?” diyor Cenab-ı Allah. “Asla” diyor Allah, “demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.” Ona imkan vereceğiz diyor Allah, azabının artması için, inşaAllah. “Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız” onun söylemini biz alıp muhafaza edeceğiz diyor Allah. Sözleri bende kalacak. “O Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir” diyor. Malını -mülkünü, çoluğunu-çocuğunu hepsini bırakacak, tek başına Bana gelecek diyor. Hesap vermeye gelecek diyor Allah. “Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.” İşte falanca bir şahsı ilah ediniyor, falanca grubu kendini ilah ediniyor, Darwinizm’i ilah ediniyor veyahut çıkar gruplarını kendine ilah ediniyor.
"Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.” Mesela Darwin onların sözünü kabul etmeyecek Ahiret’te. Hepsi perişan oluyorlar, hepsi o dehşet anını yaşıyorlar ve “tapınışlarını inkar edecekler” diyor Allah. “Ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.” Yani birbirleriyle çelişecekler diyor. Onun dediğini kabul etmeyecekler. “Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.” Darwinistlere, materyalistlere şeytanlar musallat olacaklar, ateistlere. İşte Ahir zamanda deccaliyetin yaptığı olay budur. Fakat Allah, “Ben yaptırıyorum” diyor. Deccali Allah vesile ediyor. Ne diyor bak Cenab-ı Allah; “Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları” milyarlarca şeytanı, “kafirlerin üzerine gönderdik” bedenlerine, isim isim, tek tek geliyorlar. “Onları tahrik edip kışkırtıyorlar.” Sürekli anarşiye, teröre, kan dökmeye, zulme, Müslümanları parçalamaya, kimini işte Mehdi (a.s.) yok dedirttiriyor, kimine İsa (a.s.) gelmeyecek dedirttiriyor. Kimine “madde ilahtır” diyor, “madde kendi kendine yaratmıştır” diyor. “Tesadüfler sonucu dünya meydana gelmiştir” diyor. “Bunları onlara şeytan söyletecek” diyor Cenab-ı Allah.
“Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz” diyor Cenab-ı Allah 84. ayette. 94. ayette, “Andolsun, onların tümünü kuşatmış” bakın bütün kafirlerin hepsini kuşattım diyor Allah. Ruhları, bedenleri tamamen Benim kontrolümde diyor Allah. “Ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.” Hepsini sayı olarak biliyorum diyor Allah. Yerlerini, ne yaptıklarını, ne ettiklerini, hepsi Benim katımda belli diyor. İnsanlar zannediyor ki tesadüfen yapıyor. Öyle bir şey yok. Hepsi Allah’ın kontrolünde. “Bilgim dahilinde” diyor Allah. “Ve onların hepsi, Kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir.” Orada grup halinde slogan atma imkanı yok. Bağırma-çağırma imkanları yok. Artistlik, kabadayılık falan yapamazlar. İki büklüm ve sürünerek gelecekler, yerde. “Gözleri gömgök” diyor Allah. Mor, gözlerinde renkli kısım da yok. Gözünün iç kısmı mor. “Daha önce görüyordum” diyor, “şimdi göremiyorum” diyor. “Kör olarak haşr edeceğiz” diyor Allah, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ocak 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Rahman çocuk edinmiştir dediler, (Şeytandan Allah’a sığınırım) Andolsun siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz”. Bakın Allah çocuk edindi, Hıristiyanların bu sözünü Allah nasıl karşılıyor. “Neredeyse bundan dolayı gökler param parça olacak ve yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçü verecekti.” diyor . Yani çok çirkin bir söz ediyorsunuz diyor. O Allah’ın bir kulu Allah’ın bir Peygamberi Allah niçin çocuk edinsin? “Ve onların hepsi Kıyamet günü O’na (Cenab-ı Allah) yapayalnız tek başlarına gelecekler” diyor. Bunda da bir sır var daha önce anlattıklarımı düşünenler ne demek istediğimi anlarlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 10 Aralık 2010 tarihli röportajından çoğunluğa uymamak ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Allah diyor ki; “Çoğunluğa uyarsanız, sizi Allah yolundan saptırırlar” diyor Allah, şeytan’dan Allah’a sığınırım. Biz çoğunluğa göre hareket etmeyiz. Mesela Biri bir diskoya gidiyor, çoğunluk. Çoğunluk anormal düşünüyor olabilir. Biz ne yapacağız? Kendi aklımızla düşüneceğiz.
Allah diyor ki; “Yapayalnız, tek başına” diyor, “bana geleceksiniz” diyor Allah. Bilgisayar koltuğunda, annesi, babasıyla, Facebook arkadaşlarıyla gelmez gelirken.” Ölür, cenaze kalabalık oluyor, o doğru oraya kadar gider. Mezarlığın toprağın altına, iki buçuk metrenin altına koyduktan sonra, var gücüyle oradaki belediye işçileri toprağı üstüne dökmeye başlıyorlar. Ondan sonra toplumla bağlantı kopar. Simsiyah karanlığın içerisinde, buz gibi toprağın içerisinde sadece bakteriler, oradaki kurtlarla kalır arkadaş. Işık mışık yok. Her geçen dakika vücudu şişmeye başlar. Ağzından, yani bunu söylemek istemiyorum ama köpükler gelmeye başlar. Ve kadının rahmi, cinsel organından dışarı atılıyor basıncın etkisiyle, davul gibi şişer. En yakışıklı, en güzel, dünyanın en güzel kadını olsa, o akıbete uğramaktan ayrı kalamaz. En yakışıklı erkekte bu şeyden geçer. Bir tek Peygamberlerde bozulma olmuyor, velilerde, Peygamberlerde. Bir mucize olarak olmuyor. Mesela bak yıllar sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mezarı düzeltilirken, Hz. Ömer (a.s.)’ın ayağı görülmüş toprakta, olduğu gibi duruyor mezar düzeltilirken. Geri kapatmışlar ama duruyor. Allah’ın hikmeti. Bediüzzaman’ın çok uzun süre sonra açıldı mezarı, Abdülmecit Nursi kardeşi de yanında “gül kokusu vardı” diyor kardeşi, “olduğu gibi duruyordu.” Diyor yani bütünüyle. Ebu Eyüp El Ensari, TRT’nin programında çıktı. Üstündeki taş dahi kaldırıldığında, tertaze cesediyle karşılaşıyorlar yüzyıllar sonra. Açık, bakın tarih kitaplarına. Yani onlara mahsus bir özellik oluyor. Yani normalde hayret edilecek bir şeydir, şaşırtıcı ama oluyor. Ama normal olan bu şekildir.
Oradan artık ne çetleşebilir, ne böyle şımarık ifadeler kullanabilir, ne Facebook arkadaşlarına slm bilmem ne falan gülücük işareti, hiçbir şey gönderemez. Onlarda ona haber gönderemez. Elektrik bağlantısı falan hiçbir şey olmaz. Parfümleri, elbiseleri, marka kıyafetleri, ayakkabıları hepsi dolapta evde kalır, fabrikası da orada kalır. Fabrikasına işçiler gidip, geliyor, devam ediyor, arabalarını millet kullanır, eşyalarını millete dağıtırlar ama o yerin altında beze sarılı olarak orada durur. Ayak başparmakları birbirine bağlı, iple bağlı, çenesi bağlı, üstten çenesi bağlı morgdan gasilhaneye geldiğinde, bu işlemlerden geçer. Yırtarlar Amerikan bezinden bir parçayı kafasının üstünden geçirip, çenesinin altından bağlarlar. Ağzından çıkacak nevaleleri durdurmak için. Ama buna rağmen, ağzını parçalar çıkar. Böyle feci şekilde bir son meydana getiriyor Allah ama buna rağmen insanlar deliler gibi. Mesela geçende sosyetede toplantısını gösteriyor, 70 yaşında, 80 yaşında birçok kişi böyle tintin böyle sırtları çıkmış, “sosyete” diyor, “çok mutlu bir toplantı yaptı” diyor. Adam evde kalp ilacını alıyor, kolesterol ilaçlarını almış, romatizma ilaçlarını ayrı alıyor, böbrek ilaçları ayrı, birçoğu kanser hastası, tedavi görüyorlar, halen devam ediyor. Birçoğunun uru var, ona karşı ilaçlar alıyorlar, siyatiği var, akla gelmedik hastalıklar, şekeri var, şekeri aniden toplantıda yükseliyor, binbir türlü tedaviyle, ilaçla zor ayakta duruyor ama ayakta durunca görünce millet, onlar hiçbir şey olmuyor zannediyor. Halbuki hepsinin bin bir çeşit hastalığı var, perişanlığı var. Ama oraya gelirken süsleniyor, püsleniyor, allık boya falan, o ayakta durmasını onlar yeterli zannediyorlar. Bu bir hata olur. Gerçekçi ve akılcı bakacaklar.