Sayın Adnan Oktar'ın 4 Şubat 2010 tarihli röportajından Ankebut Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “İnsanlardan öylesi vardır ki, ‘Allah'a iman ettik’ der; fakat Allah uğruna”, sevgilimiz uğruna “eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar” ve Allah’a isyan ediyor tabii Allah esirgesin. “Ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse, andolsun: ‘Biz gerçekten sizlerle birlikteydik’” diyor. Aşka geliyor. “Demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?” diyor Allah. Dürüst olacak Müslüman. Acıda da aşık, tatlılıkta da aşık olacak. Hiçbirinde Allah’a aşkını bırakmayacak. “Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir” diyor. “Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.” 950, 1000 ekle; 1950. Evet. Risale-i Nur’un serbest bırakıldığı tarihin yakın tarihi. 1950ler artık İslam’ın inkişafının başladığı tarihlerdir, inşaAllah. Ona da işaret ediyor ki, 14. ayettir. Hicri 1400’e işaret ediyor inşaAllah. 14. Hicri yüzyıla işaret ediyor.
“Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık” 15’te. “Ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk. İbrahim de; hani kavmine demişti ki: ‘Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz.’” Bu asrın putu da Darwinizm, değil mi? Ve bir takım yalanlar uyduruyorlar mı şu an Darwinistler? Bir takım değil, bayağı bir yalan uyduruyorlar. “Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler.” Değil mi? Tabii. “Öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz. Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de” İbn-i Miskeveyhler, Firavunlar hepsi, Nemrut da “yalanlamışlardır. Elçiye düşen”, Mehdi’ye düşen, "yalnızca açık bir tebliğdir." Ondan gerisini Allah bana bırakın diyor.
SUNUCU: Hocam. Afedersiniz, sözünüzü kestim. Kavimlerin Helakı kitabınızda da giriş cümlesiydi sanıyorum.
ADNAN OKTAR: Evet, maşaAllah. “Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor” yaratılış. Değil mi? Biz de bak yaratılışı ispat ediyoruz. Bak diyor Allah; Ben nasıl yarattım, yaratmaya başladığımı görün diyor. Delilleri var diyor. “Sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah'a göre kolaydır.” “De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın’” Fosilleri araştırın. Proteinlerin yapısını araştırın yeryüzünde. "Yaratmaya nasıl başladığına bir bakın" diyor Allah. “Sonra Allah Ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır.” Nasıl ilk önce diyor doğrudan yarattıysam, evrim olmadan yarattıysam, Ahirette de aynı şekilde yaratacağım diyor Allah. “Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.”
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Kasım 2010 tarihli röportajından Ankebut Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ankebut Suresi, 17. Bak diyor ki Allah şu anki Darwinistlere, o devirdeki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanındaki müşriklere bakıyor, bu devrimize bakan yönüyle açıklıyorum. "Siz yalnızca”, Darwinistlere hitap var, “Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz.” Atomu put haline getirmiş. Atomlar diyor ki, ya diyor, biz niye duruyoruz diyor atomlar, ne yapalım diyorlar, ya bir protein yapalım diyorlar, nasıl olur, molekül halkası çok karışık diyorlar ya böyle olacak iş değil yani çok kapsamlı bir şey o diyor. Sen takma kafanı diyor, gel bakalım ey karbon, sen de oksijen sen de gel diyor arkadaşlar, bir araya geliyorlar, nefis bir tane protein oluşuyor. Ey protein toplulukları diyor, tesadüfen olan protein toplulukları, Malezya’daki protein diyor, sen de buraya gel diyor. Singapur’daki olan da geliyor, Konya’da olan da geliyor, hepsi bir araya geliyorlar, protein tozu oluyorlar, ya diyorlar bu nasıl iştir, bir hücre olamadık diyorlar. Yumun gözlerinizi arkadaşlar, hep beraber diyorlar, bakın göreceksiniz hücre olacağız diyorlar. Bir yumuyorlar gözlerini, bir de bakıyorsun ki hücre olmuşlar, bunların anlattığı bu. Atışın şekli bu. Nazmi Bolatar havası var yani bunlarda.
Bak “bir takım yalanlar uyduruyorsunuz” diyor Allah. “Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler.” Değil mi mesela Allah limon ağacı yaratıyor, portakal ağacı yaratıyor, incir ağacı, zeytin ağacı, buğday. Bütün gıdaları da Allah canlı yaratmış, hepsi hücre sahibi varlıklar. Mesela buğday, buğdayın içi her yeri hücre dolu ve her yeri kromozomlarla dolu. Mesela portakal diyorsun, portakalın her yeri hücre doludur ve her yeri kromozomlarla doludur ve muazzam bilgi hazinesidir. Yani portakalın tadı, kokusu, rengi, şeker miktarı, içindeki c vitaminin hangi oranda olacağı, kalsiyumun, magnezyum, fosfor, mangan bunların hangi oranlarda olacağı, B1, B2, B3, B6, B12 vitaminlerinin nasıl olacağı değil mi oranları hepsi kromozomlarda kodlu. Adamlar eczane gibi, bir tek portakal, portakal nasıl sulu olacak, kokusu, şekerinin çok yüksek olmaması, çok da aşağı olmaması değil mi, içindeki sitrik asit, değil mi portakalı açtığında üstündeki paketi, muhteşem bir paketi var değil mi yumuşacık, çektiğinde hemen açılıyor, tertemiz içinden gıcır gıcır portakalın eti çıkıyor. Üstü mis gibi kokuyor. İstediğin gibi mesela atsan da, düşse de duruyor, hiçbir şey olmuyor.
Mükemmel bir ambalaj üstünde. Nerede kodlu? Kabuğundan jiletle küçücük bir parça alsak, binlerce kromozom kodlu orada anlatıyor. Kütüphane gibi. Yuvarlaklığı, ağacının şekli nasıl olacak, dalları nasıl olacak, nasıl çiçek açacak, çiçeğin tozlanma sistemi nasıl olacak, çiçeği hangi mevsimde açacak, hangi mevsimde kapanacak, mevsimi nasıl anlayacağı da yazılmış ayrıca. Baharı nereden anlayacak, kışı nereden anlayacak, çiçeğinin kokusu nasıl olacak, çok şahane bir kokusu vardır, tabii çiçeğinin kokusu nasıl olacak. Yaprağının parlaklığı, yaprağının ebadı, şekli, ağacın boyu, bunların hepsinin tesadüfen olduğunu söylüyorlar. Bu şımarıklığı Allah’ın karşısında söyleyemeyecekler, bak dilleri tutulacak göreceksiniz. Yani bu münasebetsizlik, bu sahte entel havalar, Ahiret’te tamamen zavallılığa dönüşecek ve perişanlığa dönüşecek.