Sayın Adnan Oktar'ın 28 Ocak 2010 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: 11. “Nice peygamberlerle birlikte birçok Rabbani bilginler mücadele ettiler”. Gayret ettiler. “Ve Allah yolunda kendilerine isabet eden güçlük ve mihnetten dolayı ne gevşeklik gösterdiler ne boyun eğdiler”. Ne iftira, hakaret, baskı, hiçbir şeyden yılmıyorlar.
“Allah sabredenleri sever”. Ali İmran Suresi 146. “Yoksa siz Allah içinizden”, bak, “yoksa siz Allah içinizden cehd edenleri, cihat edenleri, çaba harcayanları belirtip ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip ayırt etmeden cennete gireceğini mi sandınız?” Cennete gireceğini zanneden çok fazla insan var öyle. Allah diyor ki, “içinizden cehd edenleri, cihad edenleri, gayret edenleri belirtip ayırt etmeden ve sabredenleri belirtip ayırt etmeden cennete gireceğini mi sandınız?”, diyor. Bak öbür ayette bu konuyu açıklıyor. “Daha önceden gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğini mi sandınız?”, diyor.
Cennet öyle kolay değil. Var öyle kardeşlerimiz işte başörtüsünü örteriz diyorlar. Bir de bir adam buluyor evleniyor. Kız mesela çocuğu var. Onu bir önce okutuyor. İşte kariyer, buzuyer bilmem ne falan öyle bir yollardan da geçiyorlar. Ondan sonra diyorlar sen şey gibi bir adamsın. Sen şimdi evlendirme vakti, üreme vakti geldi diyorlar artık yani. Doğdun, büyüdün, geliştin ve üreme devrindesin, üredikten sonra öleceksin diyor. Sanki görevi buymuş gibi. Ve onu hemen baş göz ediyorlar anında. Ne cihat yani cihat derken kafa göz doğrama anlamında değil. Cehd etmek. Gayret etmek. Ne Allah yolunda bir zorluk bunlara girmiyor mesela Allah yolunda bir zorluğa girmiyor. Müslümanlardan fellik fellik kaçıyorlar. Kaçıyorlar. Ama bir de sorsan diyor ki biz mutaassıp aileyiz. Çok mütedeyyin aileyiz. Mesela bilmem ne eşraflarından, bilmem ne beyefendi diyorlar böyle. Kısa üç numara tıraş ense dört katı olmuş böyle bol yağlı pilav yiyerek ondan sonra e diyor aslan gibi de kızı da yetiştirdik. Artık şunu da bir baş göz edersek diyor. Oh tam mütedeyyin olmuş olacağız diyor. Ve Allah yolunda da çok mücadele ediyoruz biz.
Daha geçen sene diyor Umre'ye gittik diyor. Umre'yi de artık böyle bir bayram seyahati gibi yani bayramlar falan var ya millet eline gidiyor oraya buraya. En lüks otellerde oranın en lüks otellerine gidiyorlar orada. Yemeli, içmeli artık pilavlar, hoşaflar orada ticaret biraz da dedikodu da yapıyorlar. Ondan sonra buraya uçaktan geliyorlar geri. Uçaktan gidiyorlar. Eee Umre yapmış. Sakal da göbeğine kadar o da tamam. Onu da yapmış. Ticaret yapıyor. Ticaret sünnet zaten. Pilav yemek de sünnet. Kavun yemek de sünnet. Onları da yerine getirmiş. Cihadı da işte adamlar yapsın. Yani var böyle değişik tipler var. Onların böyle eleştireceği evet değil mi? Böyle uzaktan haberlerini inceleyecek kişiler oluyor. Onlar da cihad edecekler. Hepsi birden yapamayız ki biz diyoruz. Hepsi nasıl yapalım? Değil mi? Umre'yi yaptım diyor. Pilav sünnetini de yaptım. Kavun sünnetini de yaptım. Sakal sünnetini de yaptık. Tebliğ de sen yapacaksın diyor. Sizler yapacaksınız diyor. Ama riskli adamsın sen diyor. diyor, çekiniriz senden diyor. Yani tehlikeli işler bunlar. Benim çoluğum çocuğum ailem var diyor, ben bu işlere girmeyeyim. Ben sağlam zaten mütedeyyinim diyor. Mutaassıp aileyiz biz diyor, biz zaten öyle bir şeylere giremeyiz diyor milletin içinde. Nasıl gidip tebliğ yapalım diyor.
Bu kafa Suriye'de de daha önce olmuş. Mesela gelmişler Müslüman gençler. Demişler ki bir fabrika sahibine ya memleket elden gidiyor. Memleket komünist olacak. Bak komünist darbe söylentileri var. Gelin bize yardım edin demişler. Adama demiş fabrika sahibine. Adam da çıkartmış bir dolar vermiş. Çocukların avucuna koymuş. Bir hafta sonra diyor komünist darbe oldu diyor. O bir dolar veren yurt dışına kaçmış. Fabrikalarına her şeyini bırakıp bütün malına mümkün her şeyine el kondu diyor. Tamamı gitmiş elinden. O zaman Stalinist rejimdi şeyde Suriye'de. Yani böyle bir mantık içerisinde. Yani bela ta kapıya gelinceye kadar bekleyen insan mantığı. Bir de sorsan yani böyle fitneden kaçınan mütedeyyin, aklı başında adam havalarında. Biz diyor evde mesela toplanıp Kitap okuyoruz diyor. Ev mücahidi yani böyle. 6-7 tane arkadaşı oluyor. Güzel çaylar geliyor. Börekler de geliyor hanım. Börek de yapmış oluyor.
Kitaptan okurken uyumaya başlıyor o anda böyle uyku kimi yan yatıyor, kimi düşüyor. Hatta direkt gözlük burnundan düşüp böyle kendini kaybedip uyuyanlar mı dersin? Değil mi? Takma dişi ağzından düşüyor böyle artık şeyin olayın şiddetinle. Ve bunlar ev mücahidi. Çok muazzam netice almış oluyorlar. Sorsan hepsi tamam işte. Ne istiyorsan yapıyoruz diyorlar. Ama biz tehlikeli tiplerden uzak dururuz. Ne bize lazım. Tebliğ yapmak, gidip okullarda tebliğ yapmak, Kitap dağıtmak. Aman aman diyor. Sakın biz öyle bir şeylere yanaşmayız. Biz muhafazakar aileyiz. Bak çocuğumu yetiştirdim evlendirmek için diyor. Ben en büyük cihadı yapıyorum zaten diyor. Ondan çuval çuvalda pirinç var diyor. Onu da yiyoruz diyor. Oradan da sünneti yerine getiriyoruz diyor. Değil mi? Bir de misvak alıyor. Onu da ağzına birkaç defa sürdün mü? Bitti işte o kadar. Yani başka da yapacağı bir şey yok onun kafasına göre. Bu kafadan dolayı koskoca İslam alemi yani bir buçuk milyar İslam alemi esir konumda. Bu mantıktan dolayı. Bir kişi çıkıp da ne oluyor demiyor yani. Demiyor. Böyle mantık mı olur demiyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 22 Şubat 2011 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
ALTUĞ BERKER: Ben de tebliğ etmenin önemiyle ilgili bir ayet okuyorum inşaAllah. Al-i İmran Suresi, 142. ayet: “Yoksa siz, Allah içinizden cehd edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden, cennete gireceğinizi mi sandınız” diyor Cenab-ı Allah inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Demek ki, cihat edenler, Allah yolunda gayret edenleri, cehd edenleri, Allah ortaya çıkartacak inşaAllah.