(Sayın Adnan Oktar’ın 13 Ekim 2009 Tarihli Kocaeli TV ve Mavi Karadeniz TV Röportajından)
ADNAN OKTAR: Al-i İmran Suresi 178. “O küfre sapanlar kendilerine tanıdığımız süreyi kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.” Mesela, küfür ve ahlaksız insanlar herşeyi yapıyorlar. Bayağı zulüm yapıyorlar Müslümanlara. Allah niye bela vermiyor onlara? Niye bunlara müsaade ediyor diye insanlar düşünür diye. Cenab-ı Allah diyor ki; “O küfre sapanlar kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onları ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz” İyice belanın içine girsinler. Cehennem de iyice derine düşsünler diye Allah imkan veriyoruz diyor. “Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. Allah murdar olanı” yani pis olanı “temiz olandan ayırd edinceye kadar, müminleri sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” yani iyilerle kötüleri Allah ayırd edeceğim diyor. “Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir.” geleceği bilmezsiniz diyor Allah. “Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer.” yani dilediği kişiyi elçi seçer.
“Öyleyse siz de Allah’a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.” diyor Allah. “İşte bu şeytan ancak kendi dostlarını korkutur.” Yani Müslümanları mesela şununla bununla korkutmaya çalışıyorlar işte çeşitli iddialarla korkutmaya çalışıyorlar. “Siz onlardan korkmayın” -diyor Allah. “Eğer müminlerseniz, sadece Ben’den korkun.” diyor Allah. Haramdır. Bana diyorlar ki niye korkmuyorsun? İşte Allah’ın emrinden dolayı korkmuyorum. Bak diyor ki “İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur”, imanı zayıf, aklı zayıf, şeytanın damına düşmüşleri korkutur. “Siz onlardan korkmayın” yani korkutacak ne yaparlarsa yapsınlar, ürkütecek ne yaparlarsa yapsınlar. “Siz onlardan korkmayın eğer müminlerseniz” gerçekten iman ettiyseniz. “Sadece Ben’den korkun” diyor Allah. “Küfürde büyük çaba harcayanlar seni üzmesinler” yani Müslümanların aleyhine ahlaksızlık yapanlar, onlara tuzak kuranlar, iftira edenler, oyun oynayanlar, onları ezmeye çalışanlar. “Sakın seni üzmesin” diyor Allah.
“Çünkü onlar, Allah’a hiç bir şeyler zarar veremezler.” yani ne demektir size de zarar veremezler diyor. En fazla şehit ederler. Sen de makbul bir yere gidersin. Cennetin en güzel yerine gidersin inşaAllah. “Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister.” yani Allah belalarını vermek için bu imkanları veriyor diyor. “Onlar için büyük bir azap vardır” diyor Allah. Çok büyük bir azap vardır diyor. Onun için ben müsaade ediyorum diyor. “Bundan dolayı” diyor müminler için, “kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk fazl ve Allah’tan bir nimetle geri döndüler.” Bak bundan dolayı diyor kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan. Müslümanlara Cenab-ı Allah hiç bir şey olmaz diyor. “Bir bolluk” zenginlik vereceğim size diyor Allah. Müslümanlara. Zengin olacaksınız diyor. “ve Allah’tan bir nimetle” umulmadık bir nimetle. “geri döndüler” bu mücadeleden, bu gayretten.
Yani Müslümanlar bir mücadele veriyorlar. Bunun sonucunda “size diyor Allah bolluk vereceğim ve bir nimetle geri döneceksiniz.” Benim bildiğim bir nimet diyor. “Onlar Allah’ın rızasına uydular.” sadece Allah’ın rızası için hareket ediyorlar. “Allah büyük ihlas ve fazl sahibidir.” ve O ihsanı istediğine nasip eder. “Her nefis ölümü tadıcıdır” diyor Cenab-ı Allah. Biliyorsunuz mezarlığın kapısında da var. Evet. “Kıyamet günü ecirleriniz eksizce ödenecektir.” kim sevap kazandıysa o eksiksizce sevabını alacak. “Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” sadece bir oyun ve eğlencedir diyor Allah dünya. Aldatıcı metadır.
Sakın kanmayın diyor Cenab-ı Allah. “Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz” mallarınız gidebilir, canlarınıza eziyet edebilirler, hapise düşebilirsiniz, iftiraya uğrayabilirsiniz, canı rahatsız eden herşeyle karşılaşabilirsiniz diyor Cenab-ı Allah ve imtihan edileceksiniz diyor Cenab-ı Allah Müslümanlar için. “ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan” o devrin müşriklerinden, ehl-i kitaptan mesela masonundan, itinden, kopuğundan, “elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz.” Size iftira atacaklar, hakaret edecekler, çirkin sözler söylecekler. Bak “çok eziyet verici sözler işiteceksiniz”, onlardan. O devrin azgınlarından, küfür içinde olanlarından, İslam düşmanı olanlarından eziyet verici sözler işiteceksiniz. “Eğer sabreder ve sakınırsanız” yani sabredeceksiniz buna ve sakınacaksınız yani helale harama dikkat edeceksiniz. “(bu) emirlere olan azimdendir.” Azim sahibi olun diyor Allah, Allah’ın emirlerine karşı. Azim sahibi olun diyor.
Tüm evren, içindeki canlı ve cansız varlıkların tamamı ile birlikte Allah'a aittir. Ve Allah, sahip olduklarından dilediklerini dilediği insanların emrine verir. İnsanlara rızık veren, onları zenginleştiren, bol bol ürünler veren, nimetlendiren Allah'tır. Allah'ın ayetlerinde bildirdiği gibi, Allah dileği insana rızkını genişletip yayar, dilediğinin ise rızkını kısıp daraltır ve bunların hepsini hayırla ve bir hikmet üzerine diler. Rızkı bollaşan da, azalan da bunlarla denenmektedir. Allah'ın verdiği nimetlerle azıp şımarmayan, hepsi için Allah'a şükredici olanlar, ellerindeki nimetler alındığında ise, Allah'a tevekkül ederek, sabır gösterenler Allah'ın hoşnut olduğu kullardır. Kuran'da bildirilen Hz. Süleyman'ın sözleri, Allah'ın nimetlerinin insanlar için bir deneme olduğunu açıklamaktadır:
Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: “Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.” Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.” (Neml Suresi, 40)
Hz. Süleyman'ın Kuran'da haber verilen, “Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti)” şeklindeki sözleri, nimetlerin insanlara veriliş nedenlerinden birini açıklamaktadır.
Allah, Kuran'da dünya hayatının süsü olarak tanımladığı malları, oğulları, eşleri, akrabaları, makamı, itibarı, zekayı, güzelliği, sağlığı, kar getiren ticareti, başarıyı kısacası her türlü nimeti insanı denemek için verir.
İnkarcılara bolluk verilmesinin sırları
Dünya üzerinde, Allah'a inanmadığı halde bolluk ve nimet içinde yaşayan, bereketli topraklar, sağlıklı çocuklar sahibi olan, uzun ömür sürmüş ve halen de sürmekte bulunan birçok insan vardır. Bu insanlar sahip olduklarıyla Allah'ı razı etmek yerine şımarmakta, bunlarla Rabbimiz'in rızasını aramak yerine, Allah'tan uzaklaşmaktadırlar. Her geçen gün küfürleri artan ve durmadan günah toplayan bu insanlar, sahip olduklarının kendileri için hayır olduğunu zannederler. Oysa Allah Kuran'da bu insanlara verdiği nimetlerin ve tanıdığı sürenin hikmetini ve sırlarını şu ayetlerle açıklamaktadır:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (Al-i İmran Suresi, 178)
Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Mü'minun Suresi, 54-56)
Ayetlerde açıklandığı gibi söz konusu insanların sahip oldukları nimetler onlar için hayır değildir. Onlara tanınan süre günahlarının daha da artması içindir. Vakitleri dolduğunda ise ne malları, ne çocukları, ne makamları onları acı bir azaptan kurtaramaz. Nitekim, Allah Meryem Suresi'nde daha önceki insan nesillerinde de varlık ve bolluk içinde yaşayan, ancak bu nimetlerin kendilerini azaptan kurtaramadığı kavimlerin durumunu bildirmiştir:
Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler. (Meryem Suresi, 74)
Aynı ayetin devamında ise, bu insanlara süre tanınmasının sırrı şöyle açıklanmıştır:
De ki: “Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)
Allah, sonsuz adaletli ve merhametlidir. Herşeyi bir hikmet ve hayır ile yaratır ve her insan yaptığının karşılığını eksiksiz olarak alır. Bunu bilen müminler, çevrelerinde gerçekleşen her olaya Allah'ın yarattığı hikmet ve hayrı görmek niyetiyle bakarlar. Aksi takdirde, insanlar gerçeklerden uzak, aldatıcı bir dünya yaşarlar.
İnsanların yaptıkları kötülüklerin karşılığını hemen almadıkları, her karşılığın belli bir vakte kadar ertelenmesi Kuran'da bildirilen sırlardan biridir. Allah bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. (Fatır Suresi, 45)
Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azabla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)
Birçok insan yaptığı kötülüğün karşılığını hemen almayınca, kötülüklerin karşılıksız kalabileceğini zanneder. Hatta bu nedenden dolayı tevbe etmez, pişmanlık duymaz ve tavrını düzeltmez, karşılıksız kalacağını sandığı için azgınlığını daha da artırır. Akılsız olduğu için, bunun gelecek olan azabını daha da dayanılmaz yapacağını hesap edemez. Allah, bu konuda şöyle hükmetmektedir:
O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (Al-i İmran Suresi, 178)
Bu, Allah'ın insanları denemek için yarattığı bir ertelemedir. Oysa, her insanın yaptıklarının karşılığını alması için Allah Katında belirlenmiş bir süre vardır. O süre geldiğinde ne bir an öne alınır, ne bir an ertelenir. Allah, herkesin karşılığını mutlaka alacağını ayetlerinde şöyle açıklar:
Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı, muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu. (Taha Suresi, 129)
Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır. (Araf Suresi, 183)