Sayın Adnan Oktar'ın 22 Ocak 2010 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: “Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.” (Al-i İmran Suresi, 199) Hocam bu ayette tam sizin dediğinizi teyit etmiş oluyor, elhamdülillah inşaAllah. Kitap Ehli’nden diyor Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır, diyor Allah, dediğiniz gibi.
ADNAN OKTAR: Evet bu ayetleri de o ilgili şahıslar duyarsa iyi olur, inşaAllah. Devam et.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2010 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: “Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.”
Sayın Adnan Oktar'ın 22 Ekim 2010 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Al-i İmran Suresi, 199; “Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene,...” Kuran’a, “...ve kendilerine indirilene,...” yani Tevrat ve İncil’e, “-Allah’a derin saygı gösterenler olarak-” bak, Allah’a herhangi bir saygı değil, “...derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.” En azından Flash Tv’nin bize bu şahsın yaptığı tahribatı tamir etme fırsatı vermesi lazım. Böyle bir imkan vermeleri lazım ki o tahribatı dengeleyebilelim. Yoksa geceli-gündüzlü o tahribat çok olumsuz etki yapabilir, yani çok büyük zarar veriyor olabilir. Bunu çünkü birçok insan seyrediyor, öyle. Ahirette sorumlu olurlar o zaman. Eğer buna karşı tedbir almazlarsa.
Sayın Adnan Oktar’ın 16 Ocak 2011 tarihli röportajından Kitap Ehli ile ilgili ayet açıklamaları.
AL-İ İMRAN, 113-115
ALTUĞ BERKER: İnşaAllah hocam. “Onların hepsi bir değildir” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Al-i İmran Suresi 113-115’te. “Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar.”
ADNAN OKTAR: İşte biz bu Ehl-i Kitab’ı, burada Kuran’da bahsedilen, Allah’ın övdüğü Ehl-i Kitab’ı seviyoruz ve destekliyoruz. Cübbeli’nin bu ayetlerden haberi yok veyahut anlamazlıktan geliyor.
AL-İ İMRAN SURESİ, 199
ALTUĞ BERKER: “Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır” diyor, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bizim sevdiğimiz Ehl-i Kitab’ı, Kuran bize tarif ediyor. Biz bu insanları sevip, bunları destekliyoruz Ehl-i Kitab’tan. Cübbeli’nin bu ayetleri bilmesi lazım. Tek yanlı, bir ayetin üzerinde duruyor. Diğer ayetler nedir, Kuran ayetleri? Onları niçin okumuyorsun?
AL-İ İMRAN SURESİ, 75
ALTUĞ BERKER: “Ehl-i Kitab’tan öylesi vardır ki, kendisine yüklerle altın emanet bıraksan onları sana öder; ama öylesi de vardır ki, bir altın bile versen, başında dikilip durmadıkça onu sana geri vermez.”
ADNAN OKTAR: Demek ki iyisi de var, kötüsü de var. Mesela, Cenab-ı Allah’ın takdir ettiği bölümü var Kuran’da. O bir hiç değil. Ayeti sen beğenmiyorsan o zaman küfre gidersin. Allah bir doğru olanını söylüyor, bir de yanlış olanı söylüyor.
ANKEBUT SURESİ, 46
ALTUĞ BERKER: “İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.”
ADNAN OKTAR: Hakaret, aşağılama, saldırma, asma, kesme; demek ki bunlar yok. En güzel tarzın dışında tartışma, konuşma olmuyor Ehl-i Kitapla. Allah yasaklamış. Küfretmek yok. Hakaret yok. Saldırmak yok. Asmak kesmek yok.
ALTUĞ BERKER: “Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz.”
ADNAN OKTAR: Bizim hitabımız işte budur. Biz Cübbeli’den değil, Kuran’dan öğreniriz. Onun vereceği akla hiç ihtiyacımız yok. Kuran’ı tenzih ederim, ayetleri tenzih ederim.
AL-İ İMRAN SURESİ, 64
ALTUĞ BERKER: “De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.”
ADNAN OKTAR: Bu ayeti yok hükmünde sayıyor herhalde Cübbeli, anladığım kadarıyla. Biz ne diyoruz? “‘Allah birdir’ deyin” diyoruz. “Allah birdir” demelerini Allah beğeniyor ve güzel buluyor Allah. Bunu bu ayette belirtmiş. Cübbeli’ye göre bu ayetin hükmü ne olmuş oluyor o zaman? Kabul etmiyor gibi bir üslubu var. Bir tek ayet, birkaç ayet; ama bak bu ayetler, diğer ayetler diğer ayetleri şerh ediyor, açıklıyor. Bu ayetleri bütün olarak değerlendirmesi lazım. Bir ayetle, iki ayetle olmaz; hepsini değerlendirmesi lazım. O ayeti bir daha oku.
ALTUĞ BERKER: İnşaAllah. “De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin.”
ADNAN OKTAR: “Ey Kitap Ehli” derken Yahudiler ve Hıristiyanlar, “ortak bir kelimeye gelin” diyor Cenab-ı Allah, “bunu deyin” diyor. Demek ki Müslüman bağlantı halinde, onlarla konuşuyor ve onlara tebliğ yapıyor. Ne Diyor? “La İlahe İllallah”a onları inandırmaya çalışıyor. “Muhammeden Resulullah” ayrı. Önce “La İlahe İllallah”. Evet, devam et.
ALTUĞ BERKER: “Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.”
ADNAN OKTAR: “Önce onları şirkten kurtarın” diyor Cenab-ı Allah, “La İlahe İllallah’a davet edin” diyor ve bunu Allah güzel görüyor Kuran’da. Onun arkasından Muhammeden Resulullah teklif edilecektir. Ama bak bir aşamasında Allah “bunu yapın” diyor. Bizim yaptığımız da budur. Ve Allah’ı onların sevmesi, Allah’ın bir olduğunu söylemelerini Allah beğeniyor. “Allah birdir” demelerini beğeniyor Allah. Aksi şirk. Yeterli mi? Değil ama Allah bunu hiç hükmünde görmüyor. Bu, Allah’ın beğendiği bir tavır olmuş oluyor. Evet.
MAİDE SURESİ, 5
ALTUĞ BERKER: Şeytandan Allah’a sığınırım. Maide Suresi, 5’inci ayet. “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.”
ADNAN OKTAR: Hıristiyanların, Musevilerin yemeğini Müslümanlar yiyor; Müslümanların yemeğini de Hıristiyanlar, Museviler yiyor. Beraber yemek yiyebiliyorlar demek ki. Birbirlerini asıp kesmiyorlar, hakaret etmiyorlar. Evet.
ALTUĞ BERKER: “Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara mehirlerini ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)”
ADNAN OKTAR: Mesela bak, Musevi ve Hıristiyan kadınla evlenilebiliyor. Nikahlıyorsun, eşin oluyor. Aynı odada ona “sevgilim” diyor, bağrına basıyor. Eşi oluyor onun. İnsan eşine nasıl hitap eder? Hepsini söylüyor. Ama Ehl-i Kitap. Ömür boyu onunla nikahlı kalıyor, çocukları oluyor, birlikte oluyorlar. Bunu ben söylemiyorum; Allah söylüyor, Kuran’da söylüyor. Cübbeli bu ayetleri okuması ve anlatması lazım. Bunları söylemeden birkaç ayetle olmaz. Ayetler bir bütündür; ayet, ayeti açıklar. Mesela Yahudi hanımı olabiliyor bir insanın, Hıristiyan bir hanımı olabiliyor. Ona “ey kafir” demiyor; “hanımım” diyor, “eşim” diyor. “Bu kim?” dediğinde; “bu kafir” demiyor, “hanımımla tanıştırayım sizi” diyor, “sevgilim” diyor. İnsan karısına nasıl hitap ediyorsa o şekilde hitap ediyor. Çocukları da annesine “ey kafir” demiyor; “anneciğim” diyor, “canım anneciğim” diyor. “La İlahe İllallah” diyen Hıristiyan hanımla da Musevi’yle de evlenildiğini Kuran gösteriyor.
MAİDE SURESİ, 82
ALTUĞ BERKER: “Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Hıristiyanlarız” diyenleri bulursun.”
ADNAN OKTAR: “İman edenlere, Müslümanlara en yakın olan Hıristiyanları bulursun” diyor, Cenab-ı Allah. Ayet bu. Cübbeli’nin bu ayetten haberi yok. Bu ayeti söylesene sen. Bu ayet hiç hükmünde mi? Buy ayet bir şey anlatıyor; “Hıristiyanları, inananlara yakın bulursun” diyor Allah ayette. Biz Allah’a inanıyoruz, Kuran’a inanıyoruz. Kuran’a göre bunun hükmü açık işte, anlatıyor Allah.
BAKARA SURESİ, 62
ALTUĞ BERKER: “Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır.”
ADNAN OKTAR: Evet, yani hak din olarak, mesela Hıristiyan, Hz. İsa (a.s.) devrinde hak din olarak yaşadıysa Ehl-i Nejat’tır ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geldikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i kabul etmemesi Ehl-i Nejat olmasını kaldırır. Muhakkak “Muhammeden Resulullah” demesi lazım. O zaman gerçek Hıristiyan olur. Musevi de, Hz. Musa (a.s.)’a bağlı; çok güzel. Sevsin, aşkla sevsin, muazzam sadakat göstersin ama Muhammedi olmadan gerçek Musevi olması mümkün değil. Çünkü Müslümanlığın bir şartı da peygamberlerin tamamına iman etmektir. Biz Müslüman’ız, bütün peygamberlere iman ediyoruz. Bir adam çıksa dese ki; “ben bütün peygamberlere iman ediyorum ama bir tek Hz. Nuh (a.s.)’a iman etmiyorum.” Bitti, Müslüman olamaz. Hz. Nuh (a.s.)’a iman edecek.
Aynı şekilde bir Musevi de; “bütün peygamberlere iman ediyorum, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman etmiyorum” derse, gerçek anlamda iman etmiş olmaz. Çünkü peygamberleri ayırmış oluyor. Peygamber olduğu açık Peygamberimiz (s.a.v.)’in. Net, İslam peygamberi olduğu belli. Hiçbir vicdan aksini söyleyemez. Bir Hıristiyan da öyle; bütün Peygamberleri kabul edip, Peygamberimiz (s.a.v.)’i kabul etmezse Hıristiyan olamaz zaten. Gerçek bir Hıristiyan olamaz. Gerçek bir İsevi olmak istiyorsa mutlaka Muhammedi olmak durumundadır. Mutlaka Kuran’a tabi olmak durumundadır. Kuran’a tabi olduğunda gerçek İsevi olur. Her Müslüman gerçek anlamda -daha önce de söyledim- hem Muhammedi’dir, hem Musevi’dir, hem İsevi’dir, hem Nuhi’dir, hem Yakubi’dir; bütün peygamberlere bağlısındır. Çünkü peygamberlerin hepsi övülüyor. Onların ne dediği de Kuran’da uzun uzun anlatılıyor. Hepsine tabi olmuş oluyor. Hz. İbrahim (a.s.)’ın her sözüne tabiyiz, Kuran’daki her sözüne. Ve dolayısıyla İbrahimi’yiz aynı zamanda.