Sayın Adnan Oktar'ın 25 Aralık 2010 tarihli röportajından Rum Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik.”Cenab-ı Allah onu bir nimet olarak veriyor, Süleyman (a.s)’ı. “O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.” Devrinin Mehdi (a.s)’ı Hz. Süleyman (a.s). Ki Peygamberimiz (s.a.v) diyor, “Hz. Zülkarneyn (a.s.) ve Süleyman (a.s.) gibi evlatlarımdan Mehdi (a.s) dünyaya hakim olacak” diyor. “Hani ona akşama yakın”bak, çok manidardır, “akşama yakın” bunu sonra bunun hikmetini açıklarız, inşaAllah. “Bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Allah için seviyorum bitkileri, hayvanları, malı, sarayları, hepsinin üstünde insanları. Müthiş bir kadın sevgisi vardı Hz. Süleyman (a.s.)’da biliyorsunuz. "’Gerçekten ben, mal sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.’ Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar. ‘Onları bana geri getirin’ (dedi).” Bakın hayvan sevgisini Allah burada vurguluyor. “Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.” Bakmayla gözü doymadığı için dokunmak istiyor, dokunduğunda ruhu rahatlıyor. Bacaklarını okşadığında, boynunu okşadığında atların rahatlıyor. “Andolsun, Biz Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.” Sonra bunu yine açıklarız, bu da çok hikmetli ve çok önemli bir konuya bakıyor. “Sonra (eski durumuna) döndü. Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et.” Küfürden hiç kimseye hakim olmayan, yoksa Müslümanların mülkün hakimi olmasını ister, çünkü Mehdi (a.s) çıkacak Mehdi (a.s) zamanında bütün dünyaya İslam hakim oluyor ve görülmemiş bir mülk olacaktır. “Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin."
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Eylül 2011 tarihli röportajından Rum Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Rum Suresi, 35.ayette, diyor ki Allah; “Yoksa Biz, onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu ortak koşmalarını söylüyor?” Yani “o müşriklerin ortaya attığı hurafelerin kaynağı nedir?” diyor, “neye göre çıkarıyorlar?” diyor. “Ben delil mi indirdim, ayet mi indirdim, nereden çıkardılar?” diyor. “Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler;” hakikaten havalara zıplarlar, heyecanlanırlar, “kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla,” mesela farz edelim bir kötülük yapıyor, Allah da bir karşılık olarak ona bir dert veriyor. “Onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.” Hakikaten bakıyorsun; eli-yüzü çökmüş, beti-benzi atmış, bir kenara çekilmiş; ya ağlar, ya titrer. Daha önce de sevinçten havalara uçuyor. Halbuki her ikisini de yapan Allah’tır. Sevinçten havaya uçmasını sağlayan da Allah’tır, diğerini sağlayan da Allah’tır. Orada yapılacak şey, Allah’a güzel bir tevekkülle tevekkül etmektir. Mesela Allah bana bin bir türlü zorluklar veriyor ama kolaylıklar, güzellikler de veriyor. Hepsi Allah’tan. Allah’a hamdolsun, maşaAllah.