Ahzab Suresi, 7, 9-14, 16, 18-20, 22-23, 29, 45-48, 56, 58, 60 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 28 Haziran 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Hani Biz Peygamberlerden kesin sözlerini almıştık. Senden…” Peygamberimiz (s.a.v)’den. “Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.” Nasıl bir söz Mehdi (a.s)’ye yarım edeceksiniz diye hepsinden söz aldı ve YaRabbi dediler biz Mehdi (a.s) geldiğinde ona yardım edeceğiz dediler. Ayetin ikinci işari anlamı budur. Baksınlar ayeti görecekler inşaAllah. “Ey iman edenler Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın” verdiği gücü, kuvveti, neşeyi, sevinci, iyiliği, güzelliği hatırlayın Allah’a hamdolsun. “Hani size ordular gelmişti.” Kafir orduları, münafık orduları, aşağalık pislik herifler Müslümanların üzerine hücum edecektir. Mehdi (a.s)’nin üzerine hücum edeceklerdir. “Böylece de Biz de onların üzerine bir rüzgar…” Sizin görmediğiniz ordular. Mehdi (a.s)’nin meleklerden oluşan ordusu değil mi? Aynı zamanda buna bakıyor. Cibril, Cebrail (a.s), Mikail (a.s) ve İsrafil (a.s) ve 46.000 melek inşaAllah. “Sizin görmediğiniz ordular göndermiştik, Allah yaptıklarınızı görendir.” Onları yerle bir ettik diyor Allah. “Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi”, yani her yönden saldırmışlardı.

Asrımıza bakacak olursak basınla, gazeteyle, radyoyla, televizyonla değil mi? Adamıyla şalgamıyla, iddia edilen Ergenekon Örgütü’yle. Kafalısıyla, küfeliylisiyle değil mi? “Gözler kaymış yürekler hançere dayanmış ve siz Allah hakkında birtakım zanlarda bulunuyordunuz.” O devirde Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında bir kısım kalbinde hastalık olanlar münafıklar sarsılıyorlar. Müslümanların üstüne saldırı olunca panik oluyorlar ve Allah hakkında şüpheye düşüyorlar. Asrımıza bakacak olursak ne yapacaklardır? Allah hakkında şüpheye düşecek, Peygember (s.a.v.) hakkında şüpheye düşecek, Mehdi (a.s.) hakkında şüpheye düşecek. İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti hakkında şüpheye düşecek, değil mi? Bak “Siz Allah hakkında birtakım zanlarda bulunuyordunuz” İlk önce Allah’a şüphe ediyor. Demek ki böyle kahpe, alçak ve şerefsizler Mehdi (a.s.) cemaati içerisinde korkakça ve kalleşçe bir korku içerisinde yaşayacaklar. Alçakça bir korku içinde yaşayacaklar ve Müslümanlara her saldırı olduğunda bunların yürekleri ağzına gelecek. Müslümanların şevki artacak ama bu kahpelerin değil mi? İçi korku ile sarsılacak. “İşte orada iman edenler sınanmış” Müslümanlar sınanıyor mu?

OKTAR BABUNA: Evet Hocam elhamdülillah.

ADNAN OKTAR: “Ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğramışlardı.” Ne diyor rivayette; “Mehdi (a.s.) cemaati Medine’de İstanbul’da sarsıntıya uğrayacak.” Hadis sarsıntıya uğrayacak. “Üç defa sarsılacak” diyor Medine, İstanbul ve bütün münafıklar atacak diyor içinden. Yani saldırı anında münafıkların her yeri hoplar. Ağzı burnu seyirir, orası burası kasılır. Yani sapıtırlar. Değil mi her yeri kasılabilir. “Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı.” Asrımıza bakarsak ne diyorlar? “Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar:” bu asrın kahpeleri, alçakları böyle haysiyetsiz, şerefsiz ve gücünü kaybetmiş iradesiz zavallılar, mahluklar: “Mehdi ve Resulü bize, Allah ve Mehdi bize boş ve aldanıştan başka bir şey vaat etmedi.” Yani Kur'an'daki hükümde yanlış, Mehdi'nin anlattıkları da yanlış diyecekler. Değil mi? Onlardan bir grup da hani şöyle demişti. “Ey Yesrib”, Medine halkı. Medine İstanbul içinde söyleniyor biliyorsun. “Artık sizin için burada kalacak bir yer yok. Şu halde dönün.” Artık dağılın. Evinize gidin. “Onlardan bir topluluk da gerçekten evlenmemiz açıktır.” Anam babam bekliyor beni diyor. Evlenmem lazım diyor. İşime gitmem lazım. Çoluğuma çocuğuma gitmem lazım diyor. Değil mi? Avrupa'ya gitmem lazım diyor. Falan peşmeken.

“Gerçekten evlerim açıktır diye peygamberden izin istiyordu. Oysa onların evleri açık değildi”, diyor Allah. “Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı”, diyor. Kahpece ve alçakça ve şerefsizce kaçmak istiyorlar diyor. Korku sarmışım ki. “Eğer onlara şehrin her yanından girilseydi,” her yerinden baskın yapılsa gazete, televizyon, radyolarla şuraya burayla mesela değil mi? Malum. “Sonra da kendilerine fitne karışık çıkartma istemiş olsa”, ya Müslümanların hakkında bir oyun oynayın. Yalancı ihbarda bulunun. Yalancı şahitlikte bulunun. Bir kahpelik yapın. Değil mi? Bir onları sırtlarından vurmaya kalkın. Yapar mısınız dendiğinde ne diyorlarmış? “Hiç şüphesiz buna yanaşır. Ve bunda pek az zaman dışında kararsız kalmazlardı.” Bu kahpeliği mutlaka yaparlardı diyor Allah. Bu alçaklığı. Ama Allah için hizmete ona yanaşmazlar diyor. Ama kahpelik istendiğinde, alçaklık istendiğinde onu hemen kabul ederler diyor Allah. Münafıklar için. İnşaAllah.“De ki eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız”, bunlar çok hayata çok meraklıdır. Köpek gibi korkarlar öldürülmekten ve ölmekten. Kanser korkusu, ülser korkusu. İt gibi titrerler korkuyla. “Kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Böyle de olsa bile pek az bir zaman dışında yararlandırılmasın.” Zaten az yaşayacaksınız diyor Allah. Birkaç on sene sonra canınızı alırım diyor. Veya çok az bir süre. Neyse Allah'ın takdiri.

“Gerçekten Allah içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine bize gelin diyenleri bilir.” Münafıklar diyorlar ki “ya ne yapıyorsunuz siz? Mehdi cemaatin içinde ne işiniz var? Gelin bize. Bak burada yeme içme var, namaz da kılmıyoruz, oruç da tutmuyoruz. Her türlü ahlaksızlık var. Gelin bize diyorlar.” Veyahut biz kendimize göre bir şeyler yapıyoruz. Gene bize gelin diyorlar.

“Bunlar pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.” Allah bunalırlar diyor. Korkarlar, savaşlara girmezler. Rahatlık olacak bunlara. Tatlı su balığı gibi suyun içine gezecek. Değil mi? Delikanlılar gelmez diyorlar zorlamaya. Değil mi? Böyle yiğitlik gereken şeye gelmez. Niçin? Kahpeler de onun için. İnşaAllah. Bak diyor.

“Korku gidince”, Müslümanın üstündeki saldırıyı Müslümanlar püskürtünce “hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle eleştirip inciterek karşılarlar.” Bir de Müslümanları eleştirirler diyor. İşte “namazı şöyle kılıyorsunuz, orucu böyle tutuyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz, eksiksiniz, hatalısınız”, gibisinden keskin dilleriyle sizi incitirler, inşaAllah.

“İşte onlar iman etmemişlerdir.” Allahsız, kitapsızlar. Yani Allah'a inanmıyorlar. Allah, Müslümanlar için tabii ki, sonsuz büyük Allah onlar için de haşa yok onların inancına göre.

“Böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. Onlar münafıklar düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlar.” Müslümanların muhasarası ve Müslümanların baskının devam ettiği kanaatindeler. “Eğer birlikler gelecek olsa”, yani aslımızda mesela basın televizyon şunlar bunu falan bir kısım basın. Yani ben kafir olan Allahsız kitapsız olanı kastediyorum. Yoksa bizim basınımız medyamız nur gibidir. İçindeki kahpeleri kastediyorum. Kimse onlar.

 


Ahzab Suresi, 45-54, 56-62 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 13 Ağustos 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 45. ayet: “Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik”, asrımıza bakan yönü ile Mehdi (a.s.)’ye bakıyor. “Ey Mehdi (a.s.), gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Tebliğci, insanlara hatırlatıcı olarak gönderdik. “Ve Kendi izni ile” Allah’ın izni ile, Mehdi (a.s.)’nin kendi gücü ile değil, Peygamberimiz’in (s.a.v.) kendi gücü ile değil, Allah’ın gücü ile ve Kendi izni ile “Allah'a çağıran, Kuran’a çağıran, İslam’a çağıran ve nur saçan bir çerağ, bir kandil olarak gönderdik” diyor. Mehdi (a.s.)’nin özelliğidir; nur saçar, hidayet onun yoluyla etrafa yayılır çünkü kutbu irşattır. Bütün feyzler, bereketler onun kanalıyla saçılıyor onun için bak “nur saçan” diyor. Nur’dan kasıt hidayettir, Allah “senin kanalınla ben safha dağıtıyorum” diyor. “Seni vesile ediyorum” diyor Allah, Ahir zamanda Mehdi (a.s.)’yi vesile ediyor, Nur saçan bir çerağdır Mehdi (a.s.) olarak gönderdik.

47. ayette şeytandan Allah’a sığınırım Cenab-ı Allah ne diyor; “Mü'minlere müjde ver”. Mehdi (a.s.) ne yapacaktır? Müminlere müjde verecektir. Peygamberimiz ne yapıyordu? Müminlere müjde veriyordu. Kuran ayetleriyle, hadislerle müjde verdi, hem Cennetle müjdeledi, ama dünya müjdesi de verdi, hakimiyet müjdesi verdi, mutluluk ve sevinç müjdesi verdi ve aynısı ile oldu. “Gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır”, büyük bir güzellik büyük bir iyilik. “Gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır”, bir kurtuluş, bir nimet tarihi net olarak 2005 tarihini veriyor. Ne zamana bakıyor, Mehdi (a.s.)’ye bakıyor, ikinci bir tarih yok bir tane tarih veriyor 2005.

Bak Cenab-ı Allah diyor ki, Peygamberimiz’e (s.a.v.); “Kafirlere ve münafıklara itaat etme”, Mehdi (a.s.)’ye bakan yönüyle ne diyoruz? Darwinistlere, materyalistlere, komünistlere, faşistlere sabaha kadar sayarım ve münafıklara itaat etme, onlara karşı mücadele et. “Ve eziyetlerine aldırma”, seni hapsettirebilirler, iftira edebilirler, hakaret edebilirler, kalleşlik yapabilir bir kısmı, bir kısmı kahpelik yapabilir, oyun oynayabilir. “Ve Allah'a tevekkül et.” Şimdi bak bunlara karşı mücadele ederken, dev bir güç karşısında mesela Mehdi (a.s.)’nin karşısında milyarlarca insandan oluşan bir güç olacak milyarlarca. O tek başına talebeleriyle. Şimdi bak o zaman insan gözü ile bakarsa, dini unutmuş, Kuran’ı unutmuş bir insan gözü ile bakarsa, hem eziyetlerine bakar etkilenir, bak “eziyetlerine aldırma” diyor Cenab-ı Allah.

Eziyetlerine aldırır o zaman, etkilenir ondan Kuran gözü ile bakmazsa. Münafıklara itaat etme ve kafirlere. Münafıklara ve kafirlere itaat eder, zayıf olursa. Yani kurtuluş olarak der ki; “ben bunlara itaat edeyim yakamı kurtarayım, der bir insan iman gözü ile bakmazsa. Ama Mehdi (a.s.) Kuran gözü ile baktığı için asla itaat etmez. Ve eziyetlerine de aldırmaz. Allah diyor “eziyetlerine aldırma.” Eziyetlerine aldırma nedir? Tavsiye gibi zannediyor insanlar. Öyle değil muhkem farz, hüküm. Eziyetlerine aldırırsa harama girer, eziyetlerine aldırmayacak, haramdır. “Ve Allah'a tevekkül et.” Bu da bir tavsiye değil. Tevekkül farzdır. Yani her şeyin Allah'tan olduğunu bilecek. Gönlü rahat olacak. Vekil olarak Allah yeter. Allah'a teslim oluyor. Mehdiliğin vasfıdır bu inşaAllah.

Allah'a alem o zamanlar bir peygambere yine cinsellikle ilgili bir ahlaksızca bir şeyler yapmaya kalkmışlar. Yani bu kafa bunların hep buralarda dönüyor ya bu münafıklarda.

Bak 49. ayeti diyor ki Cenab-ı Allah, “Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız” yani cinsel ilişkiye girmeden boşarsanız “bu durumda sizin üzerinde bir sayacağınız bir iddet yoktur.” Yani kadının beklemesine gerek yok. Evlenebilir. Mesela farz edelim bir ihtimal, bir kadın o dönemde herhalde boşandı. Eşi dokunmadan ona eşi dokunmadan boşandı. Ve peygamberimizden evlenecekti herhalde. Anladığım kadarıyla öyle görünüyor. Allah da bunu açıklıyor. Şerh ediyor. Yani iddet beklemesine gerek yok. Beklemediği için dedikodu yapmış olabilirler. Nasıl oluyor evli kadın boşandı iddet beklemiyor. Dokunmadı ise, cinsel ilişkiye girmediyse, iddet beklemesine gerek yok diyor Cenabı Allah, onu açıklıyor.

“Artık hemen onları yararlandırın onlara yetecek bir miktar verin” ve para verin, imkan verin, ev neyse o kadın mağdur olmasın. “Ve güzel bir tarzda onları salıverin.” Yani boşlayabilirsiniz. İnşaAllah. Ama iddet beklemelerine gerek yok diyor Cenab-ı Allah. Bak arkasından “Ey peygamber gerçekten biz sana mehirlerini verdiğin eşlerine”, nikahlı olursa mehir vermesi gerekir. Yani belirli bir para.

“Ve Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduğu ile bütün cariyeler.” Bak “Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin malik oldukları” cariyeler. “Seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını,” kızını değil kızlarını. Tamamını. “Halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık” diyor peygamberimize. Bu münafıklara acayip koyuyor bu konu. Acayip. Açın kafir sitelerini. Başka konu yok. Hep bu. Peygamberin gücü, cinselliği. Cinsel hayatı. Onun kadınlara karşı muhabbeti. Onun Allah'ın tecellisi olarak onlara karşı sevgisi. Nasıl oluyor diyor. Ulan Allah senin kalbini mühürlemiş, sığır. Ne kelebeğe karşı sevgin var, ne kuşa karşı, ne insana karşı, ne çocuğuna karşı, ne eşine karşı. Peygamber aşk insanı. Allah aşkıyla kalbi coşmuş. Hepsini seviyor. Herkesi seviyor. Sahabeleri seviyor, kuşları seviyor, torunlarını seviyor, eşlerini seviyor. Allah'ın tecellisi olarak seviyor.

“Bir de kendisini peygambere hibe eden ve peygamberi de kendisine almak istediği mümin kadını da.” Diyor ki, geliyor mümin kadın, ben diyor, “kendimi sana hibe ediyorum ya Resulullah. Sen benim velimsin. Sana aitim”. O kadar. “İster al, ister alma diyor. Sen bilirsin.” Bu şey diyor. Azatlı cariye deniyor. İnşaAllah.

“Peygamberin kendisine almak istediği mümin bir kadını da. Müminler için olmaksızın.” Bu amcanın kızları, halanın kızları. Çünkü mesela iki kardeşi birden nikahlayamaz. Müslümanlara haramdır. Bir kardeşini alabilirsin. İkinci kardeşi alamazsın. Ama peygamberimize helal kılınmış. İnşaAllah. “Başka kadın istediğin peygamberin kendisine almak istediği mümin bir kadını da müminler için olmaksızın. Yalnızca sana has olmak üzere senin için helal kıldık” diyor Cenab-ı Allah.

“Biz kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu cariyeler konusunda onlar müminler üzerine neyi farz kıldığımızı bildik, açıkladık, size bildirdik. Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır ve çok esirgeyendir.” Küfür için kadın bambaşka biridir. Müslüman için bambaşka biridir. Müslüman için Allah'ın görüntüsüdür, tecellisidir. Onlar için de boşalınacak bir et yığınıdır. Yani maymundan gelişmiş bir mahluk gibi görür onlar. O zaman da kafadaydılar. Sonradan da bu kafadalar. Peygamber Efendimiz için de Allah'ın bir tecellisi. MaşaAllah. Çünkü mesela Hz. Süleyman'a atları getiriyorlar. Cins Arap atlarını. Mesela at sahibi bakar işte yarışa sokalım falan. Değil mi? Ben bir şey demiyorum yarışa. Yani ne yapıyorsa yaparlar. Ondan sonra tabii yani bahis haramdır. O ayrı. Fakat atlar geldiğinde ilk yaptığı ne? Bak Kur'an Allah övüyor. Boynunu okşamaya başladı diyor. Boynunu. Ve bacaklarını okşamaya başladı diyor atın. Müthiş bir sevgi var içerisinde Hazreti Süleyman'ın. “Ya Rabbi” diyor “ben bu sevgiye senin rızan için düşkünüm. Senin bu yarattıklarının olan sevgiye düşkünlüğünün sebebi senin rızan” diyor. Senin tecellin olarak gördüğüm için bu kadar seviyorum diyor. MaşaAllah. Küfür de bambaşkadır. Mal mülk olarak görür. O Allah'ın tecellisi olarak seviyor. O devirde böyle bir fitne olmuş ki Cenab-ı Allah münafıklara cevap veriyor ve müminlere bilgilendiriyor.

51. ayette “onlardan dilediğini geri bırakır. Dilediğinde yanı alıp barındırabilirsin.” Eşlerinden istediğini tutarsın. İstediğinde bırakırsın. Mesela ailesinin yanında da kalabilir. İstediğini yanına alabilirsin. “Ayrıldıklarından istek duyduklarına dönmen de senin için bir sakınca yoktur.” İstediğinde dönüp görüşebilirsin konuşabilirsin. “Onların gözlerinin aydınlanıp yüzüne kapılmamalarına”. Çünkü bir kısmı kıskançlık yapabilir üzülebilir haksız uğradığını düşünebilir. Peygamberin onlara adaletsiz davrandığını düşünebilir Haşa böyle bir şey olmaması için bak diyor Allah “onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına,” bak “onların gözlerinin içlerine bir ferahlık var” değil mi? “Ve hüzne kapılmamalarına”, hüznü kaldırıyorlar üstlerinden ve “kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına”. Bak gözleri aydınlanıyor, hüzne kapılmıyor ve hoşnut oluyorlar. “Olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir.” MaşaAllah. Peygamberimiz öyle tatlı, öyle mübarek maşaAllah.

“Bundan sonra”, diyor Cenab-ı Allah “başka kadınlar ve bunları başka eşlere değiştirmek, güzellikleri senin hoşuna gitse bile”. Çünkü baktın mı ben bunu da alacağım diyor. Peygamberimiz bakıyor, bunu da alacağım diyor. MaşaAllah. “Güzellikleri senin hoşuna gitse bile.” diyor Cenab-ı Allah. Etkilensen de hoşuna gitse de “sana helal olmaz” artık durduruyor Allah'ın. İnşaAllah. MaşaAllah. Benim o güzel gözlü peygamberim o. MaşaAllah. “Ancak sağ elinin malik oldukları başka diyor.” Yani cariyelerden alıyorsan al diyor Cenab-ı Allah. Artık nikahından almak yok sana diyor. İnşaAllah.

“Allah her şeyi gözetip denetleyendir. Ey iman edenler! Rastgele peygamberin evlerine girmeyin.” Yani bir sıkıntı olmuş belli. “Yemek vaktini beklemeyin.” Mesela oturup yemek vakti bekliyor peygamberin evinde. Beklemeyin. “Çağırıldığınız zaman girin.” Peygamber sizi çağırıyorsa girin. Yahut eşleri çağırıyor. Yahut azat şeyler orada çalışan kişiler çağırdığı vakit girin. Eşleri çünkü perde arkasında görüşüyorlar. “Yemeği yiyince dağılın. Ve söze dalmayın.” Yani sürekli konuşma, evde oturmayın diyor. Yemeği yiyince dağılın. “Gerçekten bu peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır.” Yani Allah öyle alışkanlığa cümleler çıkıyor. Yani o kadar şahane bir peygamber ki mesela utanıyor. Ben olsam gümbür-gümbür söylerim. İnşaAllah. Çok utangaç. İnce derili peygamberin derisi. Çok pembe beyazdı. Ufacık bir şeyde utanıyor. Kıpkırmızı oluyor. MaşaAllah. Söyleyemiyor sahabeye. Yiyorlar, içiyor, oturuyorlar. Mesela bu kalabalık. Zaten yiyorlar, işte oturuyorlar mesela. Bu kalabalık zaten küçüktü o devirde ama çok kalabalık sahabeler. Yemek yiyip gitmiyorlar. Sevdikleri için devamlı bakıyorlar peygamberimize. O da utandığı için söyleyemiyor. Allah vahiy ile söylüyor. MaşaAllah. “O da sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı açıklamaktan utanmaz.” İnşaAllah.

“Onlardan peygamberin eşlerinden bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin.” MaşaAllah. Sırf peygamberimize mahsus olarak kalınca bir perde çekiyorlar. Daha önce direkt muhatap oluyorlar peygamberimizin hanımlarıyla. Şimdi bir sıkıntı olmuş orada. Yani peygamberimizi rahatsız etmişler. “Bu sizin kalpleriniz içinde, onların kalpleri içinde daha temizdir.” Yani niyet açısından daha temizdir. Perde arkasında konuşun diyor. Ama sırf peygamberin eşlerine mahsus bir şey değil.

“Allah'ın Resulüne eziyet vermeniz,” bakın, görüyor musunuz? Sıkmışlar peygamberi, eziyet vermişler. “Ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız,” Allah esirgesin. Haşa. “Size ebedi olarak helal olmaz.” İnşaAllah. Onlar bizim annemiz. “Çünkü böyle yapmanız Allah katında çok büyük günahtır” diyor Allah. Demek ki öyle bir risk oluşmuş. Peygamberle işte peygamberden boşanması başka birisinin evlenmesi çok-çok tehlikeli bir şey bu. Allah haram kılıyor. Siz bak diyor ki Allah, “bir şeyi açığa vursanız da saklı tutsanız da şüphesiz Allah her şeyi bilici olandır.” Ben biliyorum diyor Allah. Böyle bir tehlike oluşmuş. Böyle bir riske oluşmuş. Allah kökten yasaklıyor.

Bak 56. ayette diyor ki, Allah “şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e selat ederler. Ey iman edenler siz de ona selat edin ve tam bir teslimiyette ona selam verin.” Yani tam teslim olun, tam sevgi gösterin, destekleyin, sakın onu üzmeyin, yormayın, var gücünüzle ona hürmetle bağlanın. Ebcedi 1986 tarihini veriyor. MaşaAllah. Tek tarih veriyor 1986. MaşaAllah. Mehdi devrine bakıyor. MaşaAllah. İnşaAllah.

“Gerçek şu ki Allah ve elçisini eziyet edenler.” Demek ki Mehdi'ye de 86'da bir eziyet var. Bak Kur'an 56. ayet çok akıcı gidiyor ayet. Manidar.

57. ayette diyor ki bak. “Gerçek şu ki Allah'a ve elçisine eziyet edenler.” Yani 1956 yılında bir eziyet olacağına Kur'an açıkça ebcedlerle işaret etmiş oluyor. “Eziyet edenler Allah'a ve onlara dünyada ve ahirette” bak “gerçek şu ki Allah'a ve elçisine” şimdi Allah'a nasıl eziyet olur? Peygambere eziyet ettin mi Allah'a eziyet etmiş olur. Allah ben onu böyle kabul ediyorum diyor. Bana eziyet etmiş olursunuz diyor. Allah'a eziyet edenler Allah'a nasıl paramparça edeceğini bilirsiniz. “Gerçek şu ki Allah'a ve elçisine eziyet edenler” asrımıza bakan olursa Mehdi'ye eziyet edenler, “Allah onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş,” Allah lanet etsin Mehdi'ye eziyet edenlere, kasten yapanlara ve “onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.”

“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikâp etmedikleri bir suç sebebiyle eziyet edenler” demek ki, Mehdiye'de iftira atılacak. Bak Kur'an buna inşaat ediyor. Yani peygamberimize ve hanımlarına iftira atılmış o devirlerde. Yani ebcedi Kur'an onu gösteriyor. Allah'u alem. “Mümin erkeklere ve mümin kadınları irtikap etmedikleri bir suç sebebiyle eziyet edenler,” iftira atanlar ise “gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.” İftira atmışlardır diyor. Ve açık bir günah yüklenmişlerdir diyor.

Bak diyor ki Cenab-ı Allah, “Andolsun eğer münafıklar kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapanlar” o devirde peygamber aleyhinde münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar şehirde kışkırtıcılık yapıyor, haber yayıyor o zamanın basını, televizyonları, gazetelerini, dedikoducu kadınlar, çocuk adamlar, tellallar orada burada konuşuyorlar yani peygamber hakkında aleyhde haber yayıyorlar. “Bu tutumlarına bir son vermeyecek olurlarsa,” bunu durdurmayacak olurlarsa “gerçekten seni onlara musallat ederiz”, inşaAllah. “Sonra orada seninle pek az bir süre komşu kalabilirler.” Allah diyor belalarını veririm diyor. MaşaAllah.

Aynı şekilde Mehdi ile uğraşanlarında Allah belasını verir. Buna işaret ediyor Kur'an. Onlar da orada pek az bir süre kalabilirler. Bir makamı varsa makamından gider. İşi varsa işinden gider. Sağlığı varsa sağlığını kaybeder. Canı varsa canını kaybeder. Allah'ın dilemesi ile.

“Laneti uğranmışlar olarak nerede ele geçirirlerse yakalanırlar” diyor Allah. “Ve ölçüldükçe sürekli öldürürler” diyor. O devirde Peygamberimize karşı savaş açanlar, fitne çıkaranlar, İslam'ı, Kur'an'ı ortadan kaldırmaya kalkanlara karşı Cenab-ı Allah Müslümanların kendini koruyacağını söylüyor. Ve tehdit ediyor. Onlar da kendini koruyacağını söylüyor.

“Daha önceden gelip geçenler hakkında uygulanan Allah'ın sünnetidir bu. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.” Tevrat'ta da böyledir, İncil'de de böyledir, Zebur'da da böyledir. İbrahim devrinde de böyledir, Nuh devrinde de böyledir. Her devirde bu böyle diyor Cenab-ı Allah. Elçilerimle uğraşırsanız, Mehdilerimle uğraşırsanız sizi perişan ederim. Bu Allah'ın sünneti. İnşaAllah.

59. ayette de “Ey peygamber eşlerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden cilbaplarından üstlerine giymelerini söyle.” Yani üstleri kapalı o zaman kadınlar açık saçık giyiniyorlar. Göğüsleri açık. Orası burası açık. “Onların özgür ve iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlandır. Çok esirgeyendir.” Hem onları özgür görmüyorlar. Yani gayrimeşru kadın olarak görüyorlar. Ve tanınmaları için yani Müslüman olarak tanınmaları ve eziyet görmemeleri. Çünkü eziyet ediyorlar, laf atıyorlar, hakaret ediyorlar. Bunu engeller diyor Allah. Dış elbiselerini giysinler üstüne. Cilbab.

 


Ahzab Suresi, 56, 58, 60 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Ahzab Suresi çıkmış bakın, yine 1956’ya işaret eden bir ayet çıkmış, 56. ayet Ahzab. Çok manidar bak öylesine açtım  çıktı. “Şüphesiz, Allah ve Melekleri Peygambere salat ederler”,  elçiye yardımcı olurlar. “Ey İman edenler siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin”, ebcedi bak; “ey İman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin”  ebcedi 1986 yılını veriyor, maşaAllah. Ona yardım edin, ona destek olun diyor. 1986’da bir şeyler olacağına da işaret ayet inşaAllah. Mehdiyete bakıyor, Hz. Mehdi (as)’ye de siz yardım edin, salat edin, selam verin, destekleyin. Zahirde ve batında canı gönülden ona tabi olun, aynı zamanda işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v)’e “salat edin”in anlamı çok geniştir. Hem “Allahumme Salli Ala Muhammedin” cümlesinin dışında, onu çok sevmek, desteklemek, yardımcı olmak, emrinde olmak, itaatte kusur etmemek değil mi, salatin anlamı çok geniştir. Bakın 58. ayetler de çok manidar yine, “Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara irtikab etmedikleri”, yani yapmadıkları “bir suç nedeniyle eziyet edenler ise,  gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir”. Hz. Mehdi (as)’ye de aynı şeyler yapılacaktır, “irtikab etmedikleri”, bakın “mümin erkeklere mümin kadınlara irtikab etmedikleri”, ki ahir zamanda biz de Hz. Mehdi (as) öncüsüyüz. Bizlere de mesela kız arkadaşlarımıza da iftira atıldı, bizlere iftira atıldı değil mi?

Bak ayette diyor ki; “Mümin erkeklere mümin kadınlara irtikab etmedikleri bir suç sebebiyle eziyet edenler”. Ki zorla polisler iftira sonucu söyletildi, işkenceyle söyletildi. 16 kişi Adli Tıp raporu aldı, 16 kişi. Yani acaip bir zulüm yapmışlardı o zamanlar. “Bir suç sebebiyle eziyet edenler”, ki işkenceden geçti arkadaşlarımız o dönemde, elektrik şu bu falan hepsi. “Gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir” diyor Cenab-ı Allah. “Andolsun, eğer münafıklar”; Hz. Mehdi (as)’ye karşı da münafıklar olacaktır, hatta Peygamberimiz (s.a.v) diyor; “buğdaya musallat olan kurt gibidir onlar” diyor. Hz. Mehdi (as) diyor, “buğdayı temizler, kurtları atar ama yine kurtlar yine buğdayları yerler” diyor. Sürekli temizlenir, sürekli temizlenir, en sonunda 313 kişi olarak dünya hakimiyetine vesile oluyorlar inşaAllah. “Ve kalplerinde hastalık bulunanlar”; yani dengesi bozulmuş, bir iman ediyor, bir imanı geliyor, bir bozuluyor, “ve şehirde kışkırtıcılık yapanlar”, mesela bu dönemde kimdir; gazeteciler, bir kısım gazeteciler, radyocular bir kısım, bir kısım televizyoncular Müslümanların aleyhinde halkı kışkırtan, olumsuz haber yapanlar. ”Bu tutumlarına bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara etkileyecek şekilde musallat ederiz” diyor. “Sonra orada seninle pek az bir süre komşu kalabilirler”. Yani, senin mücadelen için sana imkan veririz, sen de onlara karşı bir mücadele verirsin diyor Cenab-ı Allah.

 


Ahzab Suresi, 56-58, 60, 62 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Kasım 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Azhab Suresi 56. ayet “Şüphesiz, Allah ve Melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin”. Bu da ebcedi 1986 tarihini veriyor.

ALTUĞ BERKER: MaşaAllah, 56. Ayet inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet, 1956’ya bakıyor, inşaAllah. “Gerçek şu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler..”, bakın ayete dikkat edelim, şeytandan Allah’a sığınırım. “Gerçek şu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler..”, benim elçime, yani “benim Mehdime eziyet ederseniz” diyor, Cenab-ı Allah, “bana eziyet edersiniz” diyor. Allah’a eziyet etmek ne demektir? Mahvolmak demektir. Cehennemin ortası demektir.

ALTUĞ BERKER:  İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Allah’ın intikamı demektir. “Allah, onlara dünyada ve Ahiret’te lanet etmiş”, münafıklara lanet ediyor. “Ve onlar için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler (iftira edenler) ise, gerçekten bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir”. Bak münafıkları Allah tehdit ediyor. Demek ki Peygamberimize de cinsel iftira atılıyor. Hz. Yusuf (a.s.)’a da cinsel iftira, Hz. Musa (a.s.)’ya da cinsel iftira, Hz. İsa (a.s)’a, Hz. Meryem (a.s.)’e bütün Peygamberlere bu şekilde iftiralar atılmıştır. “Andolsun” diyor Allah, yemin ediyor 60. ayette; “Andolsun, eğer münafıklar”, dünyanın en aşağılık mahluklarıdır, “kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirlerde kışkırtıcılık yapanlar”, kalplerinde hastalık olanlar ne yapıyor? Şehirlerde kışkırtıcılık yapanlar; mesela İstanbul’da Mehdi (a.s.)’nin aleyhinde haber yayacaklar, iftira atacaklar, cinsellikle ilgili iftiralar atacaklar, çıkarcılıkla ilgili iftiralar atacaklar. Kuran’da geçen her türlü iftirayı yapacaklar. Buna biz şaşırmayız. Onun Mehdilik’inin imzasıdır o, mührüdür. Eğer deccal ve iblis orduları, münafıklar Mehdi (a.s.)’ye iftira atmıyorlarsa, Mehdi (a.s.) bildiğimiz kişiye, o Mehdi (a.s.) değildir zaten. Aynı Peygamberler’e atılan iftiralar gibi iftira atıyorlarsa doğru adresteyiz, doğru yere geldik, Mehdi (a.s.)’yle karşı karşıyayız demektir, inşaAllah. Bak, “şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar”, şu an nasıl yapar? Radyoyla, televizyonla, basınla, fısıltı gazetesiyle yapar, değil mi? “(Bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız (musallat ederim)” diyor, Cenab-ı Allah. Mehdi (a.s.) de bütün münafıklara musallat olacaktır. İslam ahlakı dünyaya hakim olduğunda da bütün münafıklar aşağılanacaklardır, dünya çapında. Yani insan içine çıkamayacak hale geleceklerdir.

ALTUĞ BERKER: İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: “Sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler”. Yani Mehdi (a.s.)’nin bulunduğu yerde bulunmayacak münafıklar, inşaAllah. Peygamberimiz’e bakıyor ayet, ben Ahir zamana bakan yönünü anlatıyorum. “(Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir” diyor. “Ben hep böyle yaptım. Hep Peygamberlerime, Mehdilerime münafıkları, küfrü benim dilememle musallat olmalarına izin verdim. Musallat ettim ve onları cinsel iftiralarla, çeşitli iftiralarla imtihan ettim. Ama sonunda münafıkları ezdim ve perişan ettim, aşağıladım, Mehdilerimi galip ettim” diyor, Cenab-ı Allah.

ALTUĞ BERKER: İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bak “Allah’ın sünnetidir bu. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın” diyor. “Hiç değişmez” diyor. Mehdi (a.s.) zamanında da böyledir, İsa Mesih (a.s.) zamanında da böyledir. İsa (a.s) gelecek ona da iftira atacaklar. "Bu şaşmaz" diyor Cenab-ı Hak. Hiç değişmeyen bir sünnettir.

 


Ahzab Suresi, 60. Ayetinin Tefsiri

(Münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar)

 

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. (Ahzab Suresi, 60)

Allah yemin ediyor. Kalplerinde hastalık bulunanlar münafığı çok andırır.  Ama Allah münafığı öncelikle söylüyor. Çünkü galizdir münafığın konumu. Onlar cehennemin en derin tabakasında olanlar. Ama hastalıklı olanlar tedavi olabiliyorlar.

Şehirde kışkırtıcılık yapan: Yalan haber yayan veya fitne çıkaran, Müslümanlar hakkında kuşku ve tereddüt meydana getirmeye kalkan, İslam hakkında şaibeler çıkartmaya kalkan münafıklar bu tavırlarına devam ederse, demek ki Müslüman onlara karşı ilimle, bilgiyle , düşünceyle saldıracak. Durmayacak. Onun saldırısının karşılığında sen de saldıracaksın. Bu farzdır.

 


Ahzab Suresi, 60. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 9 Eylül 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Allah yemin ediyor, bakın; “Andolsun” diyor, 60’ıncı ayette. “Eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar” bak, münafıkları ayrı alıyor Allah; “kalplerinde hastalık bulunanlar” birbirine benzer çünkü. Münafığı çok andırır, kalpte hastalık bulunması. Çok andırdığı için Allah onu da; ama münafığı öncelikle söylüyor. Çünkü galizdir münafığın konumu, yani onlar Cehennemin en derin tabakasında olurlar. Ama hastalıklı olanlar, tedavi olabiliyor onlar. “Kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar” veyahut fitne çıkaran, Müslümanların hakkında kuşku ve tereddüt meydana getirmeye kalkan, İslam hakkında şaibeler çıkartmaya kalkan münafıkların “(bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa,” yani bu tavırlarına devam ederlerse, “gerçekten seni onlara saldırtırız,” Peygamber (s.a.v.)’e, “seni onlara saldırtırız.” Demek ki Müslüman onlara karşı saldıracak; ilimle, bilgiyle, düşünceyle, fikirle. Durmayacak, yani onun saldırısını seyretmeyecek. Çünkü o saldırıyor, sen de saldıracaksın. Farzdır, münafıklara saldırmak. “Sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.” Demek ki it gibi kaçıyorlar bir yerlere gidiyorlar, inşaAllah, inşaAllah.