Sayın Adnan Oktar'ın 14 Ağustos 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “(Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi” diyor Allah, yani her yeri bahçe. “(Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin.” Ne güzel nimetler ama ne yapacağız? Elhamdülillah diyeceğiz, Allah’a hamd olsun. “Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var).” İstanbul güzel bir belde, ‘beldetün tayyibetün’. Ebcedi kaç tarihini veriyor? 1453. İstanbul’un fethi tarihini veriyor. Bak, bir tane ayet var. Beldetün tayyibetün, güzel bir beldedir. İstanbul’a işaret ediyor, 1453 tarihine, İstanbul’un Fethi tarihi. Bağışlayan bir Rabbiniz var, elhamdülillah. “Ancak onlar yüz çevirdiler” diyor Allah. “Böylece Biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük.” Acı ılgın, sedir ağacı, iki bahçe; zamanı gelince konuşacağız, inşaAllah. “Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?” diyor Allah. Ne yapacağız? Hamd edeceğiz. Sırf hamd etmek değil; adam yemek yiyor, geğirerek hamd ediyor; İttihad-ı İslam için gayret etmiyor, Türk-İslam Birliği için gayret etmiyor.
Allah bela yağdırır, bela. Kim söylüyor? Allah söylüyor, ayette söylüyor. İntikam sebebidir Allah için. Hamd etmek Kuran’a uymakla olur. “Ben hamd ediyorum.” Ee? Yan gelip yatıyorsun. Öyle hamd etmek olmaz. “Kendilerine, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında,” Suriye, Irak, Filistin, İsrail, hepsi Türk-İslam Birliği’nin içerisinde olacak, inşaAllah. “(biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik.” Buradan oturduğumuz yerden İsrail’i göreceğiz, Filistin’i göreceğiz. Ayetin anlamı çok derin. “ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik:” Şu an yürüyebiliyor musun? Çekip vuruyorlar adamı. O zaman göğsümüzü gere gere gezeceğiz. Ayet ona işaret ediyor aynı zamanda, inşaAllah, “"Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (dedik).” Ebcedi kaç? 2023. Hz. Mehdi (a.s)’ın dünya hakimiyeti, inşaAllah. Geceleri gezebiliyor musun Hakkari’de, Siirt’te, Mardin’de? Dağlarında gezebiliyor musun? Gezemezsin. Suriye’de gezebiliyor musun? Gezemezsin. Irak’ta gezebiliyor musun? Gezemezsin. Güvenlik yok. Ne diyor ayette? “Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın.” Mehdiyet devrinde olacak bu, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Sebe suresinde Cenab-ı Allah 17'de. “Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz nimete nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?” diyor Allah. 17. Ayet. Yani şükretmeyen, Allah'a hamd etmeyen, Allah'ın verdiği nimetten hoşnut olmayan kişileri ben cezalandırırım diyor Allah. Nasıl yapıyor? Kıtlık yapıyor. İnşaAllah. Ekonomik kriz meydana getiriyor. Değil mi? Ondan sonra betonları kavzamaya başlıyorlar. Bak diyor ki Allah, “böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla” 17, 7'ye dikkat. “Onları cezalandırdık. Biz nimete nankörlük edenlerden başkasını cezalandırır mıyız?” Değil mi? Dünyada geniş bir ekonomik kriz başladı. Ne zaman başladı? 2007'de başladı. Ve 2014'e kadar devam edecek dedim. IMF çıktı resmi açıklamasına ne dedi?
OKTAR BABUNA: 2014'te sona erecek dedi. Hiçbir teknik gerekçe göstermeden.
ADNAN OKTAR: Bir buçuk yıl sonra. Bak benim açıklamamdan bir buçuk yıl sonra söyleyebildi. IMF. Değil mi?
OKTAR BABUNA: Ondan sonra CIA eski başkanı Graham Fuller söyledi. Sonra Türkiye'den de söyleyenler oldu. Merkez Bankası eski başkanı 2014'te.
ADNAN OKTAR: Adamlara soruyoruz. Neye dayandırıyorsunuz? Kaynak yok. Kaynak ben.
OKTAR BABUNA: Zaten böyle 5 sene sonrasını öngörmek gibi bir şeyleri hiç yok. Tekrar olarak imkanı yok.
ADNAN OKTAR: “Bak kendileriyle içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında biri diğerinden görünebilen şehirler var ettik.” Yakın, birbirine yakın. Mesela şimdi ne burada? İstanbul'da ilçeler şehir gibi. Değil mi? Nereden baktın? Birbirini görüyorlar. Yakın, iç içe. “Ve orada yürüme imkanlarını takdir ettik.” Geniş caddeler, yollar var. Aynı zamanda İstanbul'a da bakan bir ayet. İnşaAllah. “Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın dedik.” Polis kameraları var, bilmem ne var. Dünyaya göre güvenli. Değil mi? Her türlü imkan var. Güvenlik imkanları var. Ama güvenlik demek ki insanlar için büyük bir nimet ki Allah güvenlik içinde gezip dolaşın diyor.
Sebe Suresi, 33. “Zaafa uğratılanlar,” yani herhangi bir şekilde ekonomik gücü elinden alınan, sosyal güçlü elinden alınan şahıslar, “büyüklük taslayanlara hayır siz gece ve gündüz hileli düzenler kurup bizim Allah'ı inkar etmemizi ve ona eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” Şimdi ne oluyor dünyanın birçok yerinde? Allah'ı inkar ederse adamı modern insan olarak görüyorlar. Çok modern adam ya diyor. Maalesef. Dine, imana karşıysa. Allah'tan dinden bahsedince, ooo diyor sen kardeşim delirdin mi sen ne konuşuyorsun ya diyor. Kaçıncı yıldayız diyor. Ama onu ona Allah söyletiyor o anda. Yani onun o muhalif uslubunu da Allah söyletiyor. MaşaAllah. Bu çok önemli. Ondan haberi yok. Ve beyninin içinde şu kadarcık yerde yaşıyor adam. Orada söylüyor bunu. Ondan da haberi yok. Tabii.
“Hayır siz gece ve gündüz hileli düzenler kurup bizim Allah'ı inkar etmemizi...” Bak hileli düzenler. Hileli düzen nedir? Darwinizmdir. Materyalizmdir. Çünkü oyun, yalan. İspat ettik ve yerle bir oldu biliyorsunuz. “Ve ona eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” Yani madde yarattı deyin, atom yarattı diyeceksiniz. Değil mi? Bu şekilde.
“Dediler azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar.” Bakın enaniyeti görüyor musun? Ahirette cehenneme gitmiş adam orada da pişmanlığını saklıyor. Sezdirmemeye çalışıyor. Azgınlığa bak. “Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik.” Yani enaniyetten kafalar böyle dimdik kalıyor. “Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandıracaklardı? Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” mesela Mehdi veyahut Mesih, “mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri”, paradan, puldan sapıtmış tipler, “gerçekten biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir”. Yani biz ne yaratılış inancına inanıyoruz ne Kur'an'a inanıyoruz diyorlar. Haşa ne de Allah'a inanıyoruz demişlerdir diyor. Demek ki, Mehdi ile böyle tiplerle karşılaşacak. Mesih de karşılaşacak. Peygamberimiz de karşılaştı bütün peygamberler karşılaştılar. Çok normal bu. Allah bunu bu şekilde yarattığını belirtiyor. Bakın “mutlaka” diyor çünkü Allah. Kanun. Kanun haline gelmiş. Değil mi? Allah kanun yaratmış.
“Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” 34. 34 de İstanbul'un kodudur biliyorsunuz. Değil mi? MaşaAllah. Tabii. Tabii. “Mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri, gerçekten biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.” Ne Mehdi'ye inanırız biz diyorlar, ne Mesih'in gelişine inanırız. Öyle bir şey yok. Veyahut yüzyıllar sonra gelecek diyor, tiplerde oluyor. Değil mi? Veyahut gelip geçmiştir diyenler oluyor. Veyahut hiç yoktur diyenler var.
“Ve biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.” Ya diyor senin malın yok, Mehdi'nin malı yok. Çocuğu da yok. Ama diyorlar ki ona karşılık. “Ve biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.” Bizde bol diyor. “Ve bir azaba doğratılacak da değiliz demişlerdi.” Yani herhangi bir azaba uçar olmayacağız. Zaten Allah diyor, kulun azap yapar mı? Var öyle tipler var, kokoş teyzeler oluyor bazen. Böyle oksit sarı saçlı falan, tırnaklar böyle kartal tırnağı gibi falan, gevrek sesler zaten böyle sesler de erkek sesi gibi oluyor. Kokoş muhabbet yapıyorlar kendilerinden kahve içerken, cennet cehennem hakkında böyle ahkam tarzı konuşmalar yapıyorlar. “Ben”, diyor “cehenneme inanmıyorum” diyor. “Niye ki?” diyorlar. Allah diyor kuluna azap eder mi? Diyor. Sen ahlaksızlık yapıyorken yapıyorsun. Azap niye olmuyor o zaman? Değil mi? Ahlaksızlık serbestse azap da serbest tabii ki. Değil mi? Azap da ona göre onun karşılığı. Allah'ın adaleti tam.
OKTAR BABUNA: Hocam sure 34. sure miydi? Demin okuduğumuz ayet de 34'tü. 34. surenin 34. ayetiydi maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Haa aferin. Sebe suresi tabii bak 34. ayet de 34'tü. 34. surenin 34. ayetiydi. MaşaAllah. Aferin Oktar. Maşallah. 34'ün 34'ü. Tabii. Sebe. Demek ki İstanbul'a işaret var. İnşaAllah.
“De ki şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir, yayar.” Kim isterse zengin eder. İnşaAllah. Değil mi? Mesela bize de soruyorlar. Nereden geliyor para pul? Allah gönderiyor. Hazreti Süleyman'a kim verdi? Hazreti İbrahim'e kim verdi? Allah verdi. Değil mi? Allah verdi. E bize de Allah veriyor. Ne derdine düşüyoruz? MaşaAllah. Değil mi? Mühim olan helalinden kazanıyor olmak. “Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğiyle genişletir ya yer, kısar da”, ekonomik kriz de olur. Kısar da.
“Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. Bizim katımıza sizi, bizi yaklaştıracak olan ne mallarınız ne evlatlarınızdır.” Mesela Mehdi'nin ne malı var ne evladı var. MaşaAllah. Değil mi? “Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka.” Samimi. Salih samimi demektir. İman ediyor. Samimi eylemlerde, tavırlarda bulunuyor.
“İşte onlar, onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır.” Yani cennet kastediliyor ve Allah'ın rızası kastediliyor. “Onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.” Bakın görüyor musun? İlk verilen nimet güven. Mesela birine karşılaştığında arkadaş olmak istediler. İlk aranan şey güven. Güven olmadın mı mümkün değil. Her şeyi yapmayacak. Ne sevgi olur, ne dostluk olur, ne arkadaşlık olur, ne vefa, ne sedakat, ne muhabbet, ne derinlik, ne aşk, ne tutku hiçbir şey olmaz. Anlaşıldı mı? Onun için Allah bak en hayati noktaya dikkat çekmiş. “Yüksek köşklerinde güven içindedirler.” İnsanların en çok aradığı şey budur. Allah onun için dünyayı güvensiz yaratmıştır. Biz Allah'a dayanarak güveniyoruz. İnşaAllah. Fakat sebepler aleminde her yerde bir tehlike var.
Mesela ne bileyim suya elini sokuyorsun adam elektrik çarpabiliyor. İlaç içiyor adam zehirleniyor. Sokağa çıkıyor anarşist teröristle karşılaşabiliyor. Kafasını eğiyor beyin kanaması oluyor. Bir şeye kızıyor, beyin kanaması oluyor yahut kalbi duruyor. Veya hiç durduk yere kanser gelişiyor. Hiç ummadık kanser türleri var. Mesela damakta kanser gelişiyor. Kulakta gelişiyor. Her hücrenin değişik kanserleri var. Gözde ayrı gelişiyor. Beyinde ayrı kanser türü var, kanda ayrı, kasın ayrı, tabii hepsini ayrı. Karaciğer kanseri, mide kanseri ayrı, akciğer kanseri ayrı, kemik, böbrek. Onun için şimdi ne kadar kontrol ettirirsen her gün kontrol ettirmesi gerekiyor. Etsin de yine kurtulamıyorlar. Yani bütün ömrü hastanede geçmesi gerekiyor zaten. Yani hastane kapısından çıkmaması sürekli o alet edavattan taranması gerekiyor. Ondan gayri yine kanser oluyor bir sefer. Dolayısıyla dünyada o anlamda güven ortamı yoktur. Fakat biz Allah'a güvendiğimiz için güven içinde oluruz. En büyük güvenci Allah'tır. Bir tane güvence vardır.
“Ayetlerimizi” 38. Ayet, “ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar işte onlar azabın içine getirilmişlerdir.” Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar. Yani Kur'an'ın etkisini ortadan kaldırmaya çalışanlar.
Sebe suresi, 46. “Sizin sahibiniz olan elçide hiçbir delilik yoktur. O yalnızca şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır.” Mehdi de ne diyor? Şiddetli bir azabın öncesinde insanları uyarıyor. “Sahibiniz”, yani aynı zamanda Mehdi'ye de bakıyoruz. Sahibi zamandır Mehdi. Yani zamanın sahibi, lakabıdır. Muhtemelen Mehdi'ye de çeşitli iftaralar atılacak. Hapse atılacak, iftaralar atılacak. Birçok eziyet görecek, inşaAllah.