35/42- Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.
Günümüze bakan yönüyle, kendilerine bir Hz. Mehdi (as) gelecek olsa, çok mükemmel hizmet edeceğiz dediler. Mesela Cübbeli "Ya Rabbi bize Hz. Mehdi (as)'ı gönder" diye yeri göğü inletiyor. Tabii ben Cübbeli’ye bakar demiyorum ayet, ama o tarzda söyleyenler var. Ama kendilerine bir uyarıcı gelince daha da nefretleri arttı diyor Allah ayette.
35/43- (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.
Büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek: Enaniyet yaparak ve İslam’ın hakimiyetini engelleyerek, Müslümanların kurtuluşunu engelleyerek
Mutlaka Allah’ın kanunları oluşur diyor Allah.
35/44- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Mesela Osmanlı yıkıldı, diğer devletler yıkıldı, Kuran’a tam tabii olunmadığında Allah hep felaket vermiş.
Muazzam bir güçtüler hakikaten.
Ne münafıklar, ne üçkağıtçılar, ne cahiller İslam’ın hakimiyetini engelleyemez.
Sayın Adnan Oktar'ın 26 Eylül 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Demin açtığım ayette Fatır Suresi çıktı, 42. ayet. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa,” bir Mehdi gelecek olsa, “ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a yemin ettiler” Çok mükemmel hizmet edeceğiz diyorlar. Hani diyor ya Cübbeli, “Ya Rabbi bize Mehdi (a.s.)’yi gönder,” diyor, yeri göğü inletiyor. Tabii ben Cübbeli’ye bakıyor demiyorum ayet de, fakat o tarzda diyenler varmış. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı” Daha da nefretleri arttı, diyor Allah ayette. “(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa” diyor bak, hem de yeryüzünde büyüklük, enaniyet yaparak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek, yani İslam ahlakının hakimiyetini engelleyerek, Müslümanların kurtuluşunu engelleyerek. “Oysa hileli düzen,” oyun, “kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın” Mutlaka Allah’ın kanunları oluşur, diyor Cenab-ı Allah. “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler” Mesela Osmanlı yıkıldı, diğer devletler yıkıldı, değil mi? Kuran’a tam tabi olunmadığında, sünnete tam tabi olunmadığında Allah felaket vermiş hep. “Üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler” Muazzam bir güçtüler hakikaten. “Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir” Ne münafıklar, ne üç kağıtçılar, ne it-kopuk takımı İslam ahlakının dünya hakimiyetini engelleyemez. Ne cahil cühela.
Sayın Adnan Oktar'ın 29 Kasım 2012 tarihli sohbetinden Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Fatır Suresi 42; “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu,” bir Mehdi, “gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler.” Yani, “çok şahane insanlar olacağız, birlik beraberlik içinde olacağız, muazzam mücadele edeceğiz, yeter ki Allah göndersin” diyorlar. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu” bir Mehdi, “geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.” Çünkü enaniyetlerine ağır geliyor, gururlarına ağır geliyor. Ve Allah diyor; “Nefretlerinden başkasını artırmadı.” “(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak,” enaniyet taslayarak, “ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek,” tuzak hazırlayarak. “Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz.” “Eğer hile yaparsanız kendinizi sarar” diyor. “Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler?” “Daha öncekilerin başına gelen bela onların da başına gelmek üzere” diyor Allah. “Bunu mu gözlüyorlar?” diyor. “Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.” “Daha önce yaptıklarımın aynısını yaparım” diyor Allah; “u benim sünnetimdir. Belalarını veririm” diyor. “Madem başınıza bir lider istiyorsunuz, gönderdiğimde büyüklük taslamayacaksınız” diyor Cenab-ı Allah. Peygamberimiz (s.a.v) gelmişti, “Ebu Kasım’ın yetimine mi tabi olacağız?” demişlerdi. “İki büyük şehrin büyüklerinden birisi olması gerekmiyor muydu? Ebu Kasım’ın yetimine mi tabi olacağız?” diyorlar. Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde de; “300 sene önce gelmişti,” “300 sene sonra gelecek,” yok, “kabul etmiyoruz,” işte “şahs-ı manevidir,” yok, “hayalettir, her eve girer…” Bin bir türlü bahaneyle Mehdiyet’in bütün alametlerini reddeden, Mehdiyet’i reddeden bir tavır içinde bazı insanlar. Ama bazı koç yiğitleri de görüyorsunuz Mehdiyet’i aşkla, şevkle sevinçle karşılıyorlar. Büyük Birlik Partili koç yiğitlerimizde olduğu gibi aşkla, şevkle, sevinçle olayı güzellikle insanlara duyuruyorlar, maşaAllah.
Müminlerin Kuran'da müjdelendikleri sırlardan birini Allah şöyle bildirir:
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır." (Muhammed Suresi,7)
İman edenler, hayatları boyunca Kuran ahlakını insanlar arasında yaygınlaştırmak, insanların Allah'a iman etmelerine vesile olmak için ciddi bir çaba içinde olurlar. Onların bu çabalarına karşılık, inkar edenlerden bir grup ise, tarih boyunca hep iman edenlerin karşısında yer almış, onları baskı ve şiddetle engellemeye çalışmışlardır. Allah, Kuran'da, inkar edenlere karşı hep müminlerle birlikte olduğunu, onların işlerini kolaylaştıracağını, müminlere yardımcı ve destek olacağını bildirir. Allah yolunda samimi bir çaba içinde olan müminler bunları kendi hayatlarının her anında yaşarlar. Allah, her işlerini kolaylıkla sonuçlandırır, her işlerinde başarı ve güzellik verir. En zor veya karmaşık gibi görünen olaylarda dahi, müminlere bir kolaylık sağlar. Hatta zayıf imanlıların "eyvah" dedikleri, ümitsizliğe düştükleri, hiçbir kurtuluş yolunun kalmadığını sandıkları durumlarda dahi Allah, müminlere Katından yardım göndermiş ve müminleri başarılı kılmıştır.
Allah'ın yardımının ve desteğinin kendileriyle olduğuna iman eden müminler hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmaz, Allah'ın olayı nasıl sonuçlandıracağını heyecanla beklerler. Hz. Musa ve kavmi buna bir örnektir. Hz. Musa, İsrailoğullarını Firavun'un zulmünden korumak için Mısır'dan çıkarır. Firavun ise ordusuyla birlikte Hz. Musa'nın ve kavminin peşine takılmıştır. Hz. Musa ve İsrailoğulları deniz kıyısına ulaştıklarında, içlerinden bazı zayıf imanlılar, Firavun tarafından sıkıştırıldıklarını düşünerek, panik olmuşlar ve ümitsizliğe kapılmışlardır. Oysa, Hz. Musa "... Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." (Şuara Suresi, 62) diyerek, Allah'ın müminlerle beraber olduğuna dair inancını göstermiştir. Gerçekten de Allah, denizi ikiye yararak, Hz. Musa'nın ve kavminin karşı kıyıya geçmesini sağlamış, hemen artlarından denizi kapatarak Firavun'u ve ordusunu suda boğmuştur.
Allah'ın müminlerle beraber olduğuna iman eden, Allah'a dost ve yakın bir mümin, hayatının her anında bu sırrın tecellilerini görecektir. Elbette ki, denizin yarılması gibi mucizeler Allah'ın bazı elçilerine gösterdiği olaylardır. Ancak her mümin, samimi olarak düşünüp, yaşadığı her olayda Allah'ın yaratışını ve Kuran ayetlerini düşünürse, neredeyse mucize denecek kadar, büyük küçük yaşadığı her olayda Allah'ın desteğinin ve yardımının belirtilerini görecektir.
Allah, müminlere sezilmez yollarla da yardım eder
Allah, birçok ayetinde müminlere desteğinin ne şekillerde olabileceğini bildirmiştir. Örneğin bir ayette Allah müminleri, düşmanlarının gözünde iki misli gösterdiğini şöyle bildirir:
Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır. (Al-i İmran Suresi, 13)
Allah müminlere kurulan tuzakları bozarak müminlere yardım eder
Daha önce de belirtildiği gibi, inkar edenler müminleri Allah'ın yolundan engellemek için onlara türlü zorluklar çıkarırlar ve onların aleyhinde tuzaklar kurarlar. Ancak Allah, Kuran'da müminlere kurulan tüm tuzakların bozulacağını, tuzakların kurucularının başına geçeceğini ve müminlere hiçbir zarar veremeyeceklerini bildirir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 43)
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120)
Kurulan tuzakların zaman içinde mutlaka müminlerin lehine, tuzağı kuranların ise aleyhine döndüğünü gösteren örneklerden birisi Hz. Yusuf'a kurulan tuzakla ilgilidir. Yusuf Suresi'nde bildirildiğine göre, babalarının sevgisini kıskanan kardeşleri Hz. Yusuf'a tuzak kurup, onu bir kuyuya atarak ölüme terketmişledir. Hz. Yusuf'un genç yaşlarında ise, yanında kaldığı Vezirin karısı tarafından bir başka tuzak kurulmuştur. Ancak Allah'ın vaadi gereği kurulan bu tuzakların hiçbiri Hz. Yusuf'a bir zarar verememiştir. Hz. Yusuf'a kurulan tuzaklar ve kuyuya atılması ile gelişen olayların sonucunda Hz. Yusuf, Mısır hazinelerinin başına getirilmiştir. Hz. Yusuf, tüm bu olaylar neticesinde hileli düzenlerin başarıya ulaşmayacağını söylemiştir:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi." (Yusuf Suresi, 52)