Sayın Adnan Oktar'ın 18 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi 65 ayet. Şeytandan Allah’a sığınıyorum; “Hayır öyle değil” diyor Allah, reddediyor, “Rabbine andolsun,” yemin ediyor Allah, “aralarında çekiştikleri şeylerde” mesela mezhep konularında hangi konuda çekişiyorsa, anlaşamıyorsa, “seni hakem kılıp” Müslümanların lideri kimse ona işaret ediyor Allah. Peygamberimiz (s.a.v)’e işaret var burada ama asrımızda Müslümanların lideri kimse, bir tane lideri olması gerekiyor, ona hitap var. Bakın, “Seni hakem kılıp” seni hakim kılıp, Müslümanların hakimi olarak, adaleti sağlayan olarak. Hz. Mehdi (a.s)’ın bir vasfı ne? Hakimlik. Ne diyor Bediüzzaman; “Hem en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i Nebevîden olacaktır.”
Bakın ne diyor ayette Cenab-ı Allah; “Seni hakem kılıp,” hakim kılıp, “sonra senin verdiğin hükme,” hakim olarak verdiğin, adalet dağıtan birisi olarak verdiğin hükme, mahkeme hükmüne “içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın” kalbinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, “tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” Onun için Hz. Mehdi (a.s)’a tabi olanlar nasıl olacaklar? İçlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın verdiği hükme tam teslimiyetle teslim olacaklar. O zaman dünyada hiçbir anlaşmazlık olmayacak. Şii, Alevi, Sünni, Vahabi çekişmesi, bu ayetin hükmüyle ortadan kalkmış oluyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın hakim olması, adalet dağıtan olması ve hükmüne herkesin rıza göstermesiyle, o sıkıntı, o gerginlik kalkıyor. Ama şu an, her kafadan ayrı bir açıklama geliyor. İran ayrı bir şey söylüyor, Suudi Arabistan ayrı birey söylüyor, Fas, Tunus, Cezayir, Libya ayrı söylüyor, birçoğu kendini allame biliyor, “en akıllı benim” diyor, “en doğru bilen benim” diyor ve hiç kimsenin hükmü hiç kimseyi tutmadığı için, müthiş bir anarşi ve çekişme oluyor. Hiçbir şekilde hüküm oturmuyor.
Allah bunun düzgün olması için, bu ayeti indirmiş Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır öyle değil” diyor Allah. Kabul etmiyor sistemlerini. “Rabbine andolsun” Allah’a yemin ediyorum diyor, “aralarında çekiştikleri şeylerde, mezhepler, cemaatler, anlaşmazlıklar her konularda, “seni hakem kılıp” hakim kılıp, sonra senin verdiğin -mahkeme- hükmüne” adalet hükmüne, “içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” İmanlı sayılmazlar diyor Allah, imanınızı kabul etmem diyor itaat etmezseniz imamınıza. Hz. Mehdi (a.s)’a imanın ve itaatin nasıl olacağını Allah gösteriyor. İman derken, inanç yani, inşaAllah.
61- “Onlara: “Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin” Kuran’a ve Allah’ın Mehdisine gelin, uyun denildiğinde, “o münafıkların” yani Müslüman görünen sahtekarların. Dışı Müslüman görünüyor ama içi sahtekar, “senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.” Gücü yettiği kadar, ne kadar kaçabiliyorsa, o kadar kaçıyor. Münafıkların vasfı olarak Allah belirtiyor. “Kaçabildikleri kadar kaçarlar” diyor.
59- “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de.” Emir sahibi nedir? Hz. Mehdi (a.s). Hz. Mehdi (a.s)’a itaatin, farz olduğunu açıklayan Kuran ayeti. ‘Kuran’da yok’ diyor. Var işte, açıklıyor Allah. “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin;” Kuran’a uyun, “elçiye itaat edin” Peygamber (s.a.v) itaat edin, “ve sizden olan” Müslümanlardan olan “emir sahiplerine de.” Birçok emir sahibi geldi şu ana kadar. Son emir sahibi kim? Hz. Mehdi (a.s).
“Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz” mezhepler, cemaatler, grupların ayrılığı “artık onu Allah'a ve elçisine döndürün.” Yani Kuran’a ve Peygamber (s.a.v)’in sünnetine uygun hale getirin. “Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” Yani Allah’a demek Kuran’a uymak. Elçisi, yani o devirde elçi hükmünde olan yani imam olan kim? Hz. Mehdi (a.s). Hz. Mehdi (a.s)’a uyun diyor Allah. “Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız.” Gerçekten imanlı, samimi imanlıysanız, “bu hayırlı” diyor bak Allah. Öbürü hayırsız. İtaatsiz olursa hayırsız. İmamın olmazsa hayırsız oluyor. “Hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.” Öbüründe sonuç bakımında bir güzellik olmuyor. Burada “sonuç bakımından güzeldir” diyor Allah. Bakın, “eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve elçisine” yani Kuran’a ve asrın mehdisi kimse ona, inşaAllah konuyu getirin diyor. “Onlar o hükmü versinler.” Ona göre hareket edin. Ayrılıp ayrı kafalar, ayrı düşünceler geliştirmeyin. Herkes kendi kafasına göre hareket etmesin. Bir kişiye uyun, hayırlı olsun diyor Cenab-ı Allah.
58- “Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ister” diyor Allah. İttihad-ı İslam’ın başına geçecek kişi kimdir? Herhangi bir kimse olmaz. Kime? Ehline, ehli olan kimseye teslim edilmesi gerekiyor. Sahibine. Kimdir? Sahibü’z Zaman-Hz. Mehdi (a.s). Dünyanın yönetimi bir emanettir. Bunu, bu emaneti “ehline sahiplerine” diyor bakın, Sahibü’z Zaman’a “teslim etmenizi” yani bu konuya işaret ediyor ayet, “ve insanlar arasında hükmettiğinizde” hakimlik yaptığınızda. Her devirde imamlar hakimlik yapmış. Sevgiyi, adaleti, barışı getirmek için hakimlik bu. Suç ceza davaları değil. Bak “insanlar arasında hükmettiğinizde.” Mezhepler arası kargaşa, kavga, Müslüman arasında kavga varsa, “hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” Tam bir hakim olarak, tam bir adaletle hükmetmenizi emrediyor. En bariz vasfı ne? Adalet dağıtması, hakim olması. “Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor.” Ne güzel öğüt diyor Allah. “Doğrusu Allah işitendir görendir.” Şu an konuşuyoruz işitiyor Allah. Şu an bizim faaliyetlerimizi de görüyor Cenab-ı Allah.
Sayın Adnan Oktar’ın 21 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Kuran'ın yeterliliği ile ilgili ayetlerin açıklamaları.
GÖKALP BARLAN: Bir ayette de şöyle buyuruyor kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa o sizi Kitab’ı açıklanmış olarak indirmiştir.” (Enam Suresi, 114)
ADNAN OKTAR: Bak “Allah’tan başka bir hakem mi arayayım?” Allah’tan başka hakem aranıyor o zaman. “Kitab’ı açıklanmış olarak indirdi” diyor. “Yok” diyor “açıklanmış öyle bir şey yok” diyor. “Biz anlamıyoruz Kuran’ı” diyor. “Anlayamıyoruz” diyor. Peki Kuran ne o zaman? Bak sorsunlar, diyorum bakın bir adada kalsan, sadece Kuran’la kalsan Müslüman olabilir misin? “Yaşayamazsın” diyorlar. Sahabe bunları duysa Allahualem kovalardı bunları. İnanılır gibi değil.
MaşaAllah, yaz gelmiş. Yaz geldi çarşıya kiraz geldi. Nelerle büyüdük çocukluğumuzda Allah, Allah. Böyle önden devirle çalışan otobüsler vardı. Çeviriyorlar, birden çalışırdı.
BÜLENT SEZGİN: Hocam Allah ayette şöyle buyuruyor; “Şüphesiz bu Kur’an, en doğru yola iletir..” (İsra Suresi, 9), inşaAllah Hocam.
ADNAN OKTAR: “Kur’an, en doğru yola iletir..”
Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında tecvit ile Kuran okumak. Kuran’ı Habeşîler de okuyordu, Farisiler de okuyordu. Nasıl okuyorsa o andaki samimi okuması esastır. Yoksa zellet-ül kariye ait meseleler tarzında izahlarla insanları namaz kılmaktan uzak tutuyorlar. O tip bir üslup olursa, olmaz. Mesela Fatiha’yı bütün milletimiz bilir. Ama yüzde doksan dokuzu yanlış okur. Hatta %99,99’u yanlış okur. Ama Allah katında o kabul edilen bir duadır. Allah katında kabul olan bir ibadet. Çünkü samimi olarak okuyor. Mesela birisi Karadeniz şivesiyle “cel” diyor, adam geliyor. Ama o “gel” anlıyor. Birisi de mesela “gel” diyor. Her ikisi de geçerlidir. Orada Cenab-ı Allah onun ne demek istediğini bilir. Dolayısıyla öyle kusursuz okumak, hatasız okumak; böyle bir mecburiyeti getirip, insanları namazdan soğutmak çok yanlış bir hareket.
“Nisa Suresi’nin 59. Ayetinde olduğu gibi Allah’a ve Resulüne itaat edin. Dediğini nasıl uygulamalıyız?” Allah’ın Resul’üne uymak demek, Kuran’a uymaktır. Resul sana “namaz kılma” diyebilir mi? Diyemez. Kuran’ın emrini bildirir sana. O da Kuran’a uymakla mükellef olduğunu Cenab-ı Allah ayette söylüyor. “Peygamber de Kur’an’a uymakla mükelleftir, siz de Kuran’a uymakla mükellefsiniz” diyor. “Onun dışında eğer bir şey konuşursa” diyor, Kur’an’ın dışında eğer bir şey konuşursa. “Onun şah damarını koparırım” diyor Cenab-ı Allah. “Siz de araya girip onu kurtaramazsınız, Peygamberi” diyor. Daha nasıl desin Cenab-ı Allah? Açık açık söylüyor. Fakat anlamıyorlar. Bak onların anlayacağı dilden, herkesin anlayacağı dilden söylüyor Cenab-ı Allah.
“Şah damarını koparırım” (Hakka Suresi, 46) diyor Allah. “Eğer Kur’an’a herhangi bir ilave yapmaya kalkarsa, çıkarma yapmaya kalkarsa, kendinden bir şey ilave ederse. Onun şah damarını koparırım” diyor, peygambere. “Ve araya girip siz onu kurtaramazsınız” diyor, Allah. Adam anlamıyor. Resule İmam olarak itaat etmek vardır ayrıca Kuran’da. Başkomutan olarak. Gel dersin, gelir. Git dersin, gider. Zaten ulü’l emre itaat farz. O her ulü’l emr için geçerlidir. Sırf Peygamber (s.a.v) için değil ki. “Ulü’l emre itaat edin” diyor Allah. “İçinizden emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa Suresi, 59) O anlamda bir itaattir. Peygamber (s.a.v)’ in her dediği yerine getirilir. Ama Peygamber (s.a.v) sana, yeni bir hüküm getiremez. Kuran’ın dışında sana hüküm getiremez. Kur’an’ı değiştirme yetkisi yok Peygamber (s.a.v)’in. İnen vahye Peygamber (s.a.v) uymakla mükellef.
ASLI SÜME: Allah bir ayette şöyle buyuruyor, Peygamberimiz (s.a.v) için; “O, hevadan konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.” (Necm Suresi, 3-4)
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yani ne? Kuran. Vahiy demek, Kuran’dır.
GÖKALP BARLAN: Allah Peygamber Efendimiz (s.a.v)’ e söylemesini buyuruyor Hocam. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım; “Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcadan başkası değilim.” (Ahkaf Suresi, 9)
ADNAN OKTAR: Vahyedilenler Kuran’da geçiyor. Gizli vahiy olur mu? Gizli hüküm olur mu? Eğer Allah’ın hükmüyse, Allah Kuran’a koyuyor. “Yok” diyor “Allah Kuran’a koymadı” diyor. Nereye koydu? “Yaprağın üzerine yazıldı. Onu da keçi yedi” diyor. “Yaprak nerede?” diyorsun. “Onu da keçi yedi” diyor. Nereye gitti ayet? “Yok” diyorsun. Keçi yediğini farz edelim. Ezberinde değil mi? Koy Kuran’a. “O kadar da yapamıyoruz artık” diyor. Yapamıyor, çünkü yapsan o devirde sahabeler senin iflahını keserler. Yapamazsın çünkü ilave edeceksin Kuran’a.
AYLİN KOCAMAN: Allah bir ayetinde kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kulluk edin” demeye yetkisi yoktur. Fakat o, “Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitap’a göre Rabbaniler olunuz” deme görevindedir.” (Ali İmran Suresi, 79)
ADNAN OKTAR: Bak “Kitap’a göre” diyor Peygamber (s.a.v); “Kitap’a göre Rabbaniler olunuz.” “Bana göre” demiyor Peygamber (s.a.v). “Ben size yeni vahiyler çıkartacağım, yeni hükümler çıkartacağım” demiyor. “Allah’ın vahyine uyuyorum ben, Kuran’a. Siz de bu Kitap’a uyun, hep beraber uyalım” diyor. Bunu nasıl anlamazlar? İnanılır gibi değil, mucize bu. Hayır diyor ki adam “Peygamber (s.a.v) Kuran’ın hükmünü değiştirdi” diyor. “Peygamber (s.a.v) değil mi?” diyor. “Nereden anladın?” “İmam Ebu Hanefi böyle diyor” diyor. İmam-ı Şafi’ye soruyoruz. “Olur mu? Yalan söylüyorlar, öyle bir şey yok” diyor. İmam-ı Malik diyor ki “İkisinin de dediği yanlış benim bir tane dediğim var. O doğru, ben onu söylüyorum” diyor. İmam-ı Hanbeli “Üçü de yanlış söylüyor, ben doğrusunu söylüyorum. Alakasız” diyor. “Ben de bir hadis var hepsini düzeltiyor” diyor. Görmüyor musunuz? Dört mezhep, dördü de ayrı hüküm veriyor. Dördü de birbirini yalanlıyor. “Doğru değil, yalan söylüyorsun” diyor. Mesela hepsine, dört mezhebe göre namazın hükümleri değişik. Kiminde Fatiha farz, kiminde değil. Bambaşka bir şey. Mesela son iki rekat hükümleri ayrı. Yiyeceklerin hükümleri ayrı. Mesela bir mezhepte helal olan, diğer mezhepte haram. Hadise göre. Diyor ki, “Bu hadis uydurma” diyor İmam-ı Hanbeli. Ebu Hanife diyor ki “Geçerli bu hadis” diyor. Hangisine inanalım biz. Kuran’a uymuyorlar dört ayrı din çıkıyor. Dört ayrı inanç.
OKTAR BABUNA: Hocam Allah bir ayette, “Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.” (Rum Suresi, 32) diyor, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabii “Fırka-ı Naciyeyiz biz” diyor. “Kurtuluşa ereniz” diyor.