Nisa Suresi, 58-59, 61, 65 Ayetlerinin Tefsiri 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Nisa Suresi 65 ayet. Şeytandan Allah’a sığınıyorum; “Hayır öyle değil” diyor Allah, reddediyor, “Rabbine andolsun,” yemin ediyor Allah, “aralarında çekiştikleri şeylerde” mesela mezhep konularında hangi konuda çekişiyorsa, anlaşamıyorsa, “seni hakem kılıp” Müslümanların lideri kimse ona işaret ediyor Allah. Peygamberimiz (s.a.v)’e işaret var burada ama asrımızda Müslümanların lideri kimse, bir tane lideri olması gerekiyor, ona hitap var. Bakın, “Seni hakem kılıp” seni hakim kılıp, Müslümanların hakimi olarak, adaleti sağlayan olarak. Hz. Mehdi (a.s)’ın bir vasfı ne? Hakimlik. Ne diyor Bediüzzaman; “Hem en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i Nebevîden olacaktır.”

Bakın ne diyor ayette Cenab-ı Allah; “Seni hakem kılıp,” hakim kılıp, “sonra senin verdiğin hükme,” hakim olarak verdiğin, adalet dağıtan birisi olarak verdiğin hükme, mahkeme hükmüne “içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın” kalbinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, “tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” Onun için Hz. Mehdi (a.s)’a tabi olanlar nasıl olacaklar? İçlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın verdiği hükme tam teslimiyetle teslim olacaklar. O zaman dünyada hiçbir anlaşmazlık olmayacak. Şii, Alevi, Sünni, Vahabi çekişmesi, bu ayetin hükmüyle ortadan kalkmış oluyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın hakim olması, adalet dağıtan olması ve hükmüne herkesin rıza göstermesiyle, o sıkıntı, o gerginlik kalkıyor. Ama şu an, her kafadan ayrı bir açıklama geliyor. İran ayrı bir şey söylüyor, Suudi Arabistan ayrı birey söylüyor, Fas, Tunus, Cezayir, Libya ayrı söylüyor, birçoğu kendini allame biliyor, “en akıllı benim” diyor, “en doğru bilen benim” diyor ve hiç kimsenin hükmü hiç kimseyi tutmadığı için, müthiş bir anarşi ve çekişme oluyor. Hiçbir şekilde hüküm oturmuyor.

Allah bunun düzgün olması için, bu ayeti indirmiş Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır öyle değil” diyor Allah. Kabul etmiyor sistemlerini. “Rabbine andolsun” Allah’a yemin ediyorum diyor, “aralarında çekiştikleri şeylerde, mezhepler, cemaatler, anlaşmazlıklar her konularda, “seni hakem kılıp” hakim kılıp, sonra senin verdiğin -mahkeme- hükmüne” adalet hükmüne, “içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” İmanlı sayılmazlar diyor Allah, imanınızı kabul etmem diyor itaat etmezseniz imamınıza. Hz. Mehdi (a.s)’a imanın ve itaatin nasıl olacağını Allah gösteriyor. İman derken, inanç yani, inşaAllah.

61- “Onlara: “Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin” Kuran’a ve Allah’ın Mehdisine gelin, uyun denildiğinde, “o münafıkların” yani Müslüman görünen sahtekarların. Dışı Müslüman görünüyor ama içi sahtekar, “senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.” Gücü yettiği kadar, ne kadar kaçabiliyorsa, o kadar kaçıyor. Münafıkların vasfı olarak Allah belirtiyor. “Kaçabildikleri kadar kaçarlar” diyor.

59- “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de.” Emir sahibi nedir? Hz. Mehdi (a.s). Hz. Mehdi (a.s)’a itaatin, farz olduğunu açıklayan Kuran ayeti. ‘Kuran’da yok’ diyor. Var işte, açıklıyor Allah. “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin;” Kuran’a uyun, “elçiye itaat edin” Peygamber (s.a.v) itaat edin, “ve sizden olan” Müslümanlardan olan “emir sahiplerine de.” Birçok emir sahibi geldi şu ana kadar. Son emir sahibi kim? Hz. Mehdi (a.s).

“Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz” mezhepler, cemaatler, grupların ayrılığı “artık onu Allah'a ve elçisine döndürün.” Yani Kuran’a ve Peygamber (s.a.v)’in sünnetine uygun hale getirin. “Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” Yani Allah’a demek Kuran’a uymak. Elçisi, yani o devirde elçi hükmünde olan yani imam olan kim? Hz. Mehdi (a.s). Hz. Mehdi (a.s)’a uyun diyor Allah. “Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız.” Gerçekten imanlı, samimi imanlıysanız, “bu hayırlı” diyor bak Allah. Öbürü hayırsız. İtaatsiz olursa hayırsız. İmamın olmazsa hayırsız oluyor. “Hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.” Öbüründe sonuç bakımında bir güzellik olmuyor. Burada “sonuç bakımından güzeldir” diyor Allah. Bakın, “eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve elçisine” yani Kuran’a ve asrın mehdisi kimse ona, inşaAllah konuyu getirin diyor. “Onlar o hükmü versinler.” Ona göre hareket edin. Ayrılıp ayrı kafalar, ayrı düşünceler geliştirmeyin. Herkes kendi kafasına göre hareket etmesin. Bir kişiye uyun, hayırlı olsun diyor Cenab-ı Allah.

58- “Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ister” diyor Allah. İttihad-ı İslam’ın başına geçecek kişi kimdir? Herhangi bir kimse olmaz. Kime? Ehline, ehli olan kimseye teslim edilmesi gerekiyor. Sahibine. Kimdir? Sahibü’z Zaman-Hz. Mehdi (a.s). Dünyanın yönetimi bir emanettir. Bunu, bu emaneti “ehline sahiplerine” diyor bakın, Sahibü’z Zaman’a “teslim etmenizi” yani bu konuya işaret ediyor ayet, “ve insanlar arasında hükmettiğinizde” hakimlik yaptığınızda. Her devirde imamlar hakimlik yapmış. Sevgiyi, adaleti, barışı getirmek için hakimlik bu. Suç ceza davaları değil. Bak “insanlar arasında hükmettiğinizde.” Mezhepler arası kargaşa, kavga, Müslüman arasında kavga varsa, “hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” Tam bir hakim olarak, tam bir adaletle hükmetmenizi emrediyor. En bariz vasfı ne? Adalet dağıtması, hakim olması. “Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor.” Ne güzel öğüt diyor Allah. “Doğrusu Allah işitendir görendir.” Şu an konuşuyoruz işitiyor Allah. Şu an bizim faaliyetlerimizi de görüyor Cenab-ı Allah.

 


Elçiye itaat Allah'a itaattir

 

Müminlere Kuran'da bildirilen en önemli ibadetlerden biri de Allah'ın elçilerine itaattir. Allah, elçilerini, kendilerine itaat edilmeleri için gönderdiğini bildirmiştir ve her dönemde iman edenler elçiye itaat etmekle denenmişlerdir. Elçiler Allah'ın sözünü, emirlerini insanlara ileten, insanları Allah'ın ayetleri ve ahiret günü ile uyarıp korkutan, Allah'ın insanlar arasından seçerek diğerlerine göre üstün kıldığı, insanlara takvaları, tavırları ve ahlakları ile en güzel örnek olan, samimi, Allah'ın dostu ve yakını olan mübarek insanlardır. Elçilere itaat Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi gerçekte Allah'a olan itaatin bir göstergesidir.

Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)

Elçiye itaatsizlik ise, o insanın Allah'a ve dine karşı olduğunu, Müslüman olduğunu söylemesine rağmen inancında samimi olmadığını gösterir. Bu Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli sırlardan biridir. Allah bir ayetinde elçiye itaat edenlerle etmeyenlerin durumlarını şöyle bildirmiştir:

Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır. (Nisa Suresi, 13-14)

Allah Kuran'da elçiye olan itaat ile ilgili birçok detay bildirmiştir ve bu detaylar ile gerçek itaat ve teslimiyet ruhunun nasıl olması gerektiğini, hangi itaatin Allah Katında kabul göreceğini insanlara göstermiştir. Bu ayetlerden de görüleceği gibi, bir insanın dinin tüm hükümlerine uyuyor, din için çok fazla hizmet ediyor gibi görünmesi yeterli değildir. Eğer bu insan, elçiye itaat konusunda Allah'ın bildirdiği ahlak ve tutuma uymuyor, elçiye itaatte Kuran'a göre kusur işliyorsa, Allah onun bütün yaptıklarını geçersiz kılabilir. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:

 

Elçiye tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar

Allah, Nisa Suresi'nde insanlara çok önemli bir sırrı bildirir. Bu ayet şöyledir:

Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (Nisa Suresi, 65)

Bu ayet, bize peygambere olan itaatin nasıl olması gerektiği konusunda önemli bir sır vermektedir. İnsanların birçoğu itaat kavramını tanır ve bilir. Ancak, elçiye itaat, insanın bildiği tüm itaat şekillerinden farklıdır. Allah'ın bu ayetinde de bildirdiği gibi, bir mümin elçiye, gönülden, içinde hiçbir kuşku veya tereddüt olmadan itaat etmelidir. Eğer bir insan elçinin söylediklerine karşı içinde bir kuşku duyuyorsa, kendi aklını daha çok beğenip, kendi fikrinin daha doğru ve iyi olduğunu zannediyorsa, bu o insanın Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi iman etmediğini gösterir.

Gerçek imanda ve teslimiyette, müminler elçinin her söylediğinin kendileri için en hayırlısı ve en güzeli olduğunu bilirler. Söylenenler çıkarları ile çatışsa dahi bunları büyük bir şevk ve istekle kabul ederek uygularlar. Bu ahlak, gerçek imanın bir göstergesidir ve Allah, bu şekilde teslimiyetle itaat edenlerin kurtuluşa ereceklerini müjdeler. Allah'ın bu müjdeyi verdiği ayetlerden bazıları şöyledir:

Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar? (Nisa Suresi, 69)

Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup O'ndan sakınırsa, işte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. (Nur Suresi, 52)

De ki: “Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz, artık onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.” (Nur Suresi, 54)

Allah'ın yukarıdaki ayette de bildirdiği gibi, elçiye itaat edenler hidayet bulacaklardır. Tarih boyunca tüm insanlar Allah'ın elçilerine uyup uymamaları ile denenmişlerdir. Allah elçilerini hep insanların arasından seçmiştir. Bazı sığ görüşlü ve akılsız kimseler ise kendi aralarından çıkan veya malca diğerlerine göre fazla zengin olmayan bir insana itaat etmeyi kavrayamamışlardır. Oysa, Allah elçilerini seçmiş, Kendi Katından her yönüyle güçlendirmiş, onlara ilim ve kuvvet vermiştir. Bu insanların kavrayamadıkları mühim gerçekse, seçimin Allah'a ait olduğudur. Samimi bir mümin, Allah'ın seçtiği insana gönülden itaat eder, ona gönülden bağlanır ve saygı duyar. Elçinin sözüne her uyduğunda ise, aslında Allah'a uyarak itaat ettiğini bilir. Allah'a ve dine teslim olanlar, Allah'ın elçisine de tam bir teslimiyetle teslim olurlar. Allah Kendisi'ne teslim olanlar içinse ayette şöyle bildirir:

Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)

 

Sesini peygamberin sesinin üzerinde yükseltenlerin amelleri boşa gider

Allah Kuran'da şöyle buyurur:

Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider. Şüphesiz, Allah'ın Resûlü'nün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır. (Hucurat Suresi, 2-3)

Allah'ın elçisi, her zaman müminleri hak yola, en doğru ve en güzel olana çağırır. Elçilerin bu çağrıları elbette ki, çevrelerindeki insanların nefisleri ile zaman zaman çatışır, ancak mümin olanlar ve elçiye itaat edenler, en zor koşullarda dahi nefislerine değil, Allah'ın, elçisinin ve Kuran'ın sözüne uyarlar. İmanı zayıf veya nefsine hakim olamayan insanlar ise, elçinin hakka olan çağrısı karşısında itaatsiz veya zayıf davranışlar gösterebilirler. Ayette de bildirildiği gibi, ses tonları, konuşma üslupları, seçtikleri kelimeler, onların kalplerindeki hastalığı, itaatteki zayıflıklarını ortaya çıkartacak şekilde olabilir. Saygısızca, peygamberin söylediğine muhalefet ederek, seslerini yükseltme akılsızlığını gösterebilirler. İşte, Allah bu insanların amellerinin boşa gideceğini bildirmektedir. Bu insan, daha önce de söz ettiğimiz gibi, gece gündüz din ahlakının yayılması için çalışıyor olsa da, itaatsizliği nedeniyle Allah onun bu çalışmalarının boşa gideceğini bildirmiştir.

Bu, Kuran'da pek çok ayetle bildirilen çok önemli bir sırdır. Allah insanlara hayırlı amellerde bulunmalarını, İslam'ın menfaati için kararlı bir şevk ve hizmet içinde olmalarını, güzel ahlak göstermelerini, fedakar, sabırlı, hoşgörülü, doğru sözlü, sadık insanlar olmalarını emretmiştir. Kuşkusuz bunların tümü insana ahireti için fayda sağlayacak çok önemli ibadetlerdir. Ancak yukarıda belirttiğimiz Hucurat Suresi'ndeki ayette görüldüğü gibi, insanın tüm amelleri Allah'ın elçisine karşı gösterdiği saygıdan uzak bir hareketle boşa çıkabilmektedir. Kuşkusuz bu da, Allah'ın elçilerine gösterilen itaat ve saygının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.

 

Allah, elçiye itaat etmeyenlerin güçlerini alır

Allah'ın Kuran'da haberini bildirdiği Talut ve ordusu ile ilgili olay, Allah'ın elçisine itaatin önemini gösteren hatırlatmalardan bir diğeridir. Kuran'da bildirildiğine göre, Allah'ın elçisi olan Talut, ordusu ile birlikte düşman ordusuna doğru yol alırken, ordusundakileri uyarmış ve ileride karşılaşacakları ırmaktan su içmemelerini söylemiştir. Konu ile ilgili ayet şöyledir.

Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): “Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok” dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: “Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 249)

Ayettede görüldüğü gibi, Talut'un emrine uymayanlar güçsüz kalmışlardır. Talut'a uyanlar ise güç kazanmışlar ve Allah'ın izniyle sayıları çok az kalmasına rağmen galip gelmişlerdir. Bunlar Allah'ın Kuran'da bildirdiği sırlardır. İnsanların sandığı gibi güç, zafer ve üstünlük, maddi imkanlarda, sayıca üstünlükte, mevki-makamda ya da fiziksel özelliklerde değildir. Kim Allah'ın sınırlarına uyar, Allah'a ve elçisine itaat ederse, Allah o insanı tüm insanların üzerinde güçlü kılar, o insanı akıl, sağlık, güzellik, rızık, zenginlik gibi sayısız nimetle ödüllendirir. Onlar için ahirette ise çok daha güzel ve ihtişamlı sonsuz bir hayat hazırlanmıştır.