Sayın Adnan Oktar’ın 18 Aralık 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Bu fazl lütuf ve ihsan Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter” diyor Cenab-ı Allah, Nisa Suresi 70’de. Bak “bu fazl lütuf ve ihsan Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter. Ey iman edenler tedbirinizi alın mücadeleye bölük bölük veya topluca çıkın.” Bak iman edenlere Cenab-ı Allah bütün iman edenler hitap ediyor. Mücadele ederken, İslam’ı anlatırken, İslam’ı savunurken ya parça parça veya topluca. İttihad-ı İslam’ın farziyetine bir delil. Bütün İslam alemi topluca birlikte hareket edecekler. Bak “şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır” diyor Allah, Nisa Suresi 72 de. Çok fazla insan vardır. Ağır davranır nasıl olsa vakit var diye. “Şayet size bir musibet isabet edecek olsa” Bir zorluk, bir acı, sıkıntılı bir durum isabet edecek olsa. “Doğrusu Allah bana nimet verdi çünkü onlarla birlikte olmadım der.” Yani onların içinde olsaydım kim bilir başım belaya girecekti ama şu an ne kadar huzurluyum ne kadar iyiyim der diyor. Halbuki risk Müslüman’ın ayrılmaz bir parçası. Müslüman dünyada imtihan olurken, hep belayla imtihan olur. Beladan kaçmaz, belanın içinde oluyor. Bela ne demek? İslam’ı savunurken her türlü riski göze almak. Tabii kanuna hukuka uygun olmak şartıyla. Her türlü zorluğun içinde olmak. Çünkü riski göze almayan mücadele edemez.
İşte Darwinistler ne der? “Aman Darwinizmi anlatmayalım.” Materyalistler ne der? “Materyalizmi eleştirmeyelim, olmaz.” “Hz. Mehdi (a.s)’dan bahsetmeyelim. Bin bir türlü insan muhalefet eder. Yanlış anlaşılırız.” Olmaz, anlatacaksın. İsa Mesih’in inişini anlatmayalım birçok kişi itiraz eder. Birçok kişi yanlış anlar. Olmaz anlatacaksın. “İttihad-ı İslam’dan bahsetmeyelim fitne ayyuka çıkar. Orada burada laf eden olur.” Kardeşim sen Allah’ın hükmünü açıklıyorsun. Korkma, Allah seni korur. Allah’a verecek bir can borcun var. Bak diyor ki Allah, “mücadele üzerlerine yazıldığında onlardan bir grup insanlardan Allah’tan korkar gibi hatta daha şiddetli bir korkuya kapılıyorlar” diyor. “Allah’tan korkar gibi hatta Allah’tan daha fazla korkuyorlar insanlardan” diyor. İttihad-ı İslam’ı anlatamıyor, söyleyemiyor korkmuş. Mehdiyet’i de anlatamıyor korkmuş. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın inişini de anlatamıyor, korkmuş. Korkudan da ayeti de inkar ediyor. Diyor ki, “böyle bir şey demiyor” diyor. Sahih hadisleri de inkar ediyor.
“Böyle bir şey yok” diyor. Bak “insanlardan Allah’tan korkar gibi hatta daha da şiddetli bir korkuya kapılıyorlar. ‘Rabbimiz ne diye mücadeleyi üzerimize yazdın yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?’ dediler.” Bizi erteleseydin, hep ertelemeciler öyle tipler. Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışına daha var erteler. İsa Mesih’in çıkışına daha var erteler. İttihad-ı İslam’a daha var, erteler. Niye? Çünkü belalı görüyor. Erteleyecek ki kurtulsun. Hatta kıyameti de ertelemeye kalkıyorlar. Bediüzzaman “1545” diyor. “Yok ya en az 300 yıl var” diyor. Veyahut “binlerce yıl var” diyor. “Ben Nur talebesiyim” diyor. Bediüzzaman’ın ifadesi açık, hadislerin hükmü açık. Anlamazdan geliyor. Tabi her an da kopabilir. Peygamberimiz (s.a.v) zamanında da ayet iniyor ona. Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki “kıyamet her an kopabilir” diyor. Bu ne demek? “Daha senin peygamberliğin devam ederken kıyameti koparabilirim” diyor Allah. Kıyametten har en korkulur ayrı ama alametleri de vardır kıyametin. Ama Allah kıyametin alametlerini de dinlemeden koparabilir. Allah alametlere mecbur değil. Direk koparabilir kıyameti.
“De ki” diyor Cenab-ı Allah “dünyanın metaı azdır” Çıkarı azdır. Ne olacak? En fazla yemek yersin ondan da kolesterolü çıkıyor insanların. Yahut kilo alıyorlar. Onu da yiyemiyor. Ne var dünyada başka yapacağı? “Geziyorum” diyor. Gez gezebildiğin kadar. Hep ölümlü insanları görürsün, ölümlü kuşları görürsün, ölümlü yıkılacak binaları görürsün. Gördüğümüz her bina yıkılacak, kainat yıkılacak zaten. “Ahiret ise muttakiler için hayırlıdır” Niye hayırlı? Çünkü Cenab-ı Allah’ın asıl isteği bu ve sonsuz kadar. “Ve siz hurma çekirdeğinde ki ipince bir iplik kadar haksızlığa uğratılamayacaksınız.” Ne güzel. Bak, Cenab-ı Allah, “size çok adaletle davranacağım” diyor, “ahirette.”
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 74. ayet. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Öyleyse, dünya hayatına karşılık” dünya hayatını bırakmış, “ahireti satın alanlar” sadece ahireti isteyenler “Allah yolunda mücadele etsinler” diyor Allah. Yani işine gücüne gidip yan gelip yatma değil bu. Bakın, “Allah yolunda mücadele etsinler. “Ama dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar.” Sırf ahireti istiyorsa, Allah’ın rızasını istiyorsa Allah yolunda mücadele etsinler diyor Allah.
71- Şeytandan Allah’a sığınırım; “Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa (mücadeleye) bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.” Allah yolunda mücadeleye, ya grup grup yahut sen şurada yap, ben burada yapayım. Veyahut “topluca” diyor, dünya çapında. Türkiye Müslümanları, Afganistan Müslümanları diye hitap etmiyor Allah, bütün dünya Müslümanlarını tek bir topluluk olarak alıyor Allah. Tek bir topluluk kabul ediyor Allah. Başka bir Müslüman kabul etmiyor. Mesela İran Müslümanları, Afganistan Müslümanları demiyor. Ey dünya Müslümanları hepinize sesleniyorum diyor Cenab-ı Allah. Hepsine yönelik ifade var.
72- “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Mesela İttihad-ı İslam’ı yaymada ağır davranıyor, Kuran’ın dünyaya hakim olmasında ağır davranıyor. “Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa” Mesela hapsedilseler Müslümanlar veyahut zora gelseler veyahut münafıkların saldırısına uğrasalar, “doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım” der. Yani Müslümanlardan uzak olmaya seviniyor bu sefer. “Ne kadar isabet oldu, uzak olmam iyi oldu” diyor. “Bana bir şey isabet etmedi” diyor. Halbuki isabet etmemesi zaten onun için bela. İsabet etse kurtulur, isabet etmemesini kurtuluş olarak görüyor, halbuki cehennemde sonsuza kadar kalacak. Akılsızca bir tercih yapmış oluyor.
(Sayın Adnan Oktar’ın 18 Kasım 2009 Tarihli TV Kayseri, Samsun Aks ve Gaziantep Olay TV Röportajından)
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar,” Mesela Irak’ta Müslümanların canını yakıyorlar, Müslümanlar ne diyor? “…Ya Rabbi, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar,” Bize zulmediyorlar diyor. Bizi buradan çıkart kurtulalım diyorlar. “…bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder,” İnsanlar ahir zamanda neyi bekliyor Mehdi’yi bekliyorlar. Bak ne diyor insanlar “bize Katından bir veli (koruyucu sahib)” sahib-ül zamandır Mehdi değil mi? “…gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” O da yardım edicidir Mehdi’de inşaAllah. “..diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?” diyor. Şimdi çocuklar eziliyor orada, kadınlar eziliyor Afganistan’da değil mi? Yaşlı insanlar eziliyor. Cenab-ı Allah bizim Hamiyeti İslamiyemizi tahrik ediyor. Diyor ki Cenab-ı Allah: bu kadar insan eziliyor, niye uğrunda mücadele etmiyorsunuz, gayret etmiyorsunuz diyor onları kurtarmak için.
“..İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda” Yani ateistlik yolunda “…savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” Biz de mücadele ediyoruz. Darwinistlerden, materyalistlerle, masonlarla mücadele ediyoruz. “Şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” diyor Allah. Pek zayıftı, çat diye ortadan kırılıp gittiler. Nitekim Darwinizm yerle bir oldu. Allah diyor “..şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” Koskoca Darwinizm dünya çapında tek bir iğneyle balon gibi patladı. “…Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile.” Yani insanlar ne tedbir alırsa alsın, ne yaparsa yapsın Cenab-ı Allah eğer bir insanın ölümünü takdir ettiyse, ölüm onu mutlaka bulur Allah onu söylüyor. “…Onlara bir iyilik dokunsa: “Bu, Allah'tandır” derler;” Mesela üniversite imtihanını kazanıyor, veyahut iyi bir kazancı oluyor, bu Allah’tandır derler.
“…onlara bir kötülük dokunsa: “Bu sendendir” derler.” Yani senin uğursuzluğundan oldu diyor. Halbuki onu da yapan Allah, hayır var. “…De ki: “Tümü Allah'tandır.” Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar?” Yani bir gaflet, kafa kapanıklığı var üstlerinde. “Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir.” Yani bir şey yapmışsındır, Allah onu sana bela olarak verebilir bunu belirtiyor Allah. “…Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter.” Mesela, şimdi biz de insanlara Allah’ın dinini anlatıyoruz. Ama, Cenab-ı Allah diyor yani insanların şahit olması şart değil diyor Allah. Benim şahit olmam yeter diyor. “ …Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.” Geçenlerde Habertürk’te bu konuyla ilgili bir açıklama yapılıyordu, “...onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.”. Onu, sırt kemiği olarak alıyor, açıklamasında. Yani böyle diyenler var diyor. Yani Kuran’ı samimi olarak inceleyen bir insan, mesela Allah insanlar için diyor. Mesela doğru yoldan ayrılmayın dediğinde, doğru yola gidin dediğinde, bir insanın bel kemiği mi gelir aklına? Değil mi? Belli ki güzel ahlak, Kuran’a uyma gelir inşaAllah. Evet.
“Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” diyor Allah. Ağır, hakikaten yemeği ağır yer, konuşması ağırdır, hareketleri ağırdır, düşünmesi ağırdır. Bir ara bizim bir siyasetçimiz vardı, böyle konuşurdu içimiz eserdi böyle, bir türlü cümleyi bitiremez. Bugün gün, duruyor duruyor. Karşınızda, bekle bekle, bu hususu. İnsan biraz desene bir anda bitir şunu. “…Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa:”. Mesela Allah esirgesin hapsedilse, veyahut dövülse, sövülse iftiraya uğrasa “…Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım” der.” Allah korudu beni diyor. İyi ki onlarla beraber değildim, ne iyi oldu diyor. “…Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse” Bir güzellik, iyilikte olursa. “…o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; “Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim.” Yani ahirette ve dünyada bir kurtuluşa ve mutluluğa erseydim.
Sayın Adnan Oktar'ın 28 Ocak 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır”. Hele dur bakalım ya yaparız diyor. Acelesi ne? Yani yavaş yavaş anlatırız diyor. Bak ağır davrananlar vardır. Allah bunu bir suç olarak belirtiyor. “Şayet size bir musibet isabet edecek olsa”, mesela tımarhaneye konsan veyahut akıl hastanesinden konmakta değil mesela hapishaneye konsan veya tutuklansan yahut dövülüp sövülsen hakarete uğrasan veya basın üzerine gelse, “doğrusu Allah bana nimet verdi der”, diyor, size öyle bir şey olduğunda. “Çünkü onlarla birlikte olmadım”, Allah korudu bizi ya diyor ya onlarınla birlikte olsaydık diyor biz de hapse atılacaktık diyor. Bizim de üstümüze hakaretler yağacaktı. Bizi de toplum baskı altına alacaktı. Bir kısım toplumdan bazı kesimler.
“Eğer size Allah'tan bir farz, zafer isabet ederse”, mesela İslam'ın dünya hakimiyeti değil mi böyle muazzam bir şey. “O zaman da sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi”, hiçbir olay olmamış gibi. Sanki onlara o söylememiş gibi, “kuşkusuz şöyle der; “keşke onlarla birlikte olsaydım. Böylece ben de büyük kurtuluş ve mutluluğa erseydim”. Nisa suresi 72-73
Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ocak 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Böyle, acelesi ne ya diyor. 100 yıl, 200 yıl sonra İslam hakim olur, yahut geçmişte diyor. Bu devirde İslam mı hakim olur, olur mu öyle şey diyor? Türk-İslam Birliği, bunlar hayal diyor, bunları bırakın diyor. Avrupa Birliği olur mu? Olur, diyor. Komünist birlik olur mu? Olur. Faşist birlik olur mu? Oluyor. İslam Birliği niye olamıyor, Türk-İslam Birliği niye olamıyor, değil mi? Akdeniz birliği oluyor, hepsi oluyor. Bir tek Türk-İslam Birliği olamaz diyor.
“Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Ağır davranıyor. “Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa” mesela tutuklansa, saldırılsa, dövülse, hakarete uğrasa, “’Doğrusu Allah bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım’ der” diyor. Allah korudu diyor. Beni de tutuklarlardı diyor, ben de hakarete uğrardım, okuldan atarlardı, bir şey olurdu, istikbalim yarım kalırdı. Allah beni korudu diyor.
Bir de bak bunu Allah’ın ona nimet vermesi olarak belirtiyor. “Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi” pişkin olur bunlar, çok arsız, “kuşkusuz şöyle der; ‘keşke onlarla birlikte olsaydım’” hatta diyor direkt; “biz sizinle birlikte değil miydik?” diyorlar, değil mi? Ayet var, inşaAllah.
“Böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim.” Büyük mutluluk ve kurtuluş ahir zamandadır. Mehdi (a.s.) devrindedir inşaAllah aynı zamanda, Kuran’ın bir işareti.
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Eylül 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 72; “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: “Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım” der.” Münafıkların ağır davranması vardır. Ağırlaştırırlar, her şeyi zorlaştırırlar, uzaklara atarlar, ağırlık verirler. Bir kısmı da cahilliğinden yapar tabii. Fakat Allah, Hz. Mehdi (a.s)'nin cemaatine zafer verip, İslam ahlakı dünyaya hakim olduğunda aynı kişiler “Keşke onlarla birlikte olsaydık, böylece biz de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydik” diyecekler.” Münafıkların ahlakıdır bu.
“Nisa Suresi, 73 – “Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse,” yani Mehdi (a.s.) ve cemaati bir zafer kazanır, İslam dünyaya hakim olursa “o zaman da, sanki onunla aranızda hiç bir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; “Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim”.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Aralık 2011 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Mesela İslam’a tebliğe yanaşmıyor, Allah yolunda bir kazanç elde etmeye yanaşmıyor. Daha ziyade kendine baktıran, kendini geliştiren, yani böyle malını-mülkünü arttırmaya çalışan, Müslümanlardan bir şeyler koparmaya çalışan, Müslümanların imkanlarını sonuna kadar gasp etmeye çalışan bir ruh içinde oluyorlar. “Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa:” bir saldırı olsa, bir şey olsa, “Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım” der.” Kaçtı ya, gidiyor ya, “yanlarında olsam Allah bela verecekti. Bak Allah beni korumuş; ne güzel, uzakta kaldım” diyor. Nisa Suresi, 72.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 72 “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olsa doğrusu “Allah bana nimet verdi” diyor. “Çünkü onlarla birlikte olmadım” der.” Uzak duruyor ya Müslümanlardan onu “akıllı tedbir olarak görür” diyor. Buradan da anlıyoruz ki münafık çok ağır davranıyor. Yani atak değildir Müslümanların hiçbir işini yapmak istemez. İslam’a Kuran’a hizmet etmek istemez ağırdan anlaşılan budur. Çok flu çok hafif İslam’a faydası oluyor gibi yapar. Çünkü İslam’a zaten düşman olduğu için İslam’a hizmet etmek istemez. O küfür kimse o devirde, kim güçlüyse ona hizmet etmek ister. Mesela şu an İngiliz derin devleti bu devrin Firavun zihniyeti olmuş oluyor. Ona hizmet eder ama Nemrut devrinde olsa o Nemrut’a hizmet eder. Münafığın vasfı budur ve içinde bir uhdedir o yani mutlaka yapılması gereken bir şey olarak düşünür. Ve akılcı bir hareket olarak görür. Çünkü elde tutulur bir şey olarak görür. Din de tabii ahirette olacağı söyleniyor bu ahirete inanmadığı için. Elde tutulur bir şey olarak gördüğü için küfre göre hareket eder.
BÜLENT SEZGİN: Allah bir ayette şöyle buyuruyor; “Allah’a iman edin, O’nun elçisiyle cehd edin (mücadeleye çıkın) diye bir sure indirildiğinde. Onlardan servet sahibi olanlar senden izin isteyip “Bizi bırakıver oturanlarla birlikte olalım” derler” (Tevbe Suresi, 86) diyor.
ADNAN OKTAR: Bir daha oku bu ayeti.
BÜLENT SEZGİN: “Allah’a iman edin, O’nun elçisiyle cehd edin (mücadeleye çıkın) diye bir sure indirildiğinde. Onlardan servet sahibi olanlar senden izin isteyip “Bizi bırakıver oturanlarla birlikte olalım” derler” (Tevbe Suresi, 86) diyor.
ADNAN OKTAR: Yani evinde oturmak istiyor, kim oturuyorsa anası babası kim varsa yahut arkadaşları onlarla oturmak istiyor. Müslümanlarla beraber hareket etmek istemiyor.