Maide Suresi'nden Tevrat ve İncil ile ilgili açıklamalar

 

(Sayın Adnan Oktar’ın 1 Şubat 2011 Kaçkar TV’deki Sohbetinden)

ADNAN OKTAR: “Selamun Aleykum Muhammed Adnan Hocam”, Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühu. “Öncelikle herkese koca selamlar, karlı Almanya’dan”, Almanya’da kar yağıyor, demek ki. “Emekleriniz dolayı Allah bin kere razı olsun ve size ve bütün İslam yolunda emek veren kardeşlerimize. Bir sorum olacak Maide Suresi’nin 51. ayetini okuyup açıklayabilir misiniz? Lütfen aklımda soru işaret kaldı, ve hakikaten önem duyduğum bir konu. Çünkü Yahudilerin, Hristiyanların kardeşlerimiz olduğunu söylemiştiniz ve Maide Suresi’nde aksi yazıyor, saygılarımla Ferruh kardeşiniz, elerinizden öpüyoruz cümleten”.

Maide Suresi, 51. ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. İşte kalplerinde hastalık olanları; ‘zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz’ diyerek. Aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya katından bir emir getirecek”, 1996 veriyor ebcedi. “Onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. “Ey iman edenler; olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır, derler”. Ayetin gelişinden başlayalım sonra devam edelim.

Şeytandan Allah’a sığınırım, 44. ayetten başlayalım. “Gerçek şu ki, biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik”. Ne varmış Tevrat’ın içinde? “Hidayet ve Nur olarak indirdik” diyor, Allah Tevrat’ı. “Yahudiler onunla hükmederlerdi. Bilgin yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değiller”. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat. Kuran’da ne diyor Cenab-ı Allah? Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat’ı getiriyorlar, o hükümle Peygamberimiz (s.a.v.)’in hükmetmesini istiyor, Cenab-ı Allah. “Tevrat’la hükmettiğinde seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar” diyor, Cenab-ı Allah.

“Tevrat’ın hükmünü kabul etmiyorlar” diyor, Cenab-ı Allah. Ama Tevrat’la hükmetmeyi Allah istiyor onlara. Çünkü Kuran’a uygun Tevrat hükmü geçerlidir. “Onların ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa (a.s.)’ı gönderdik”, Tevrat’ı doğruluyor, Hz. İsa (a.s). “Tevrat doğru” diyor. “Ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler”. İncil’in içinde geçerli olan, Allah’ın hükümleri var. “Onunla hükmetsinler” diyor. Mehdi (a.s) ne yapacak? Aynısını yapacak. Tevrat’taki geçerli olan hükümlerle Musevilere, İncil’de de geçerli olan hükümlerle Hristiyanlara hükmediyor. Onlara hakkı beyan ediyor. Bak “İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır”. Allah aksini haram bir fiil olarak görüyor, “İncil’le hükmedeceksiniz İncil’in hak olan hükümleriyle” diyor.

“Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı (Tevrat’ı ve İncil’i doğrulayıcı) ona bir şahid-gözetleyici olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet (Kuran’la hükmet). Ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma (Onların dediklerine göre hareket etme). Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık”. Hristiyanlar için ayrı, Museviler için ayrı, senin için ayrı bir şeriat ve yöntem kıldık. “Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı”, “tek bir din olurdu isteseydi” diyor, Allah. “Ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır. Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?”

Tevrat ve İncil’in hak olan kısımlarını biz nereden anlarız? Kuran’dan anlarız. Kuran olmadan anlamamız mümkün mü? Değil. Tevrat’a ve İncil’e uyun dendiğinde, Kuran’a uygun, Tevrat ve İncil’in hükümlerine uyun anlamına gelir. Ama Tevrat ve İncil hiçtir denemez. Çünkü Allah geçerli olduğunu söylüyor. Hangileri geçerli Kuran’a uygun olan hükümler geçerli. “Ey iman edenler” Müslümanlara Allah hitap ediyor. “Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez”. Buradaki ayette Yahudi ve Hristiyanlarla muhatap olmayın, konuşmayın, evlenmeyin, adam yerine koymayın, onları ezin anlamında değildir bu. Buradaki ayet “veli, onları vali edinmek, kendinize yönetici kılmak, üstünde hükümran olmaları, onların hükümlerine göre, onların tahrip olmuş hükümlerine göre yönetilmeyi kabul etmeyin” diyor. Yani Müslümanları ancak kendisini Müslüman bir yöneticinin yönetmesini istemek durumundadır, Kuran’ın anlattığı bu. “Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse (veli edinirse) kuşkusuz onlardandır”. Şimdi adam diyecek ki bize; “teslise uy”, o da uyduğunda, ne olur? Dinden çıkar tabii ki ona uymuş olur o zaman. Veyahut “Hz. İsa (a.s.) öldü, çarmıhta öldü” diyor. Buna inandığında ne olursun? Dinden çıkarsın, Kuran’ın kastettiği budur, yoksa onların hak olan hükümlerine uymak değildir.

Mesela “La ilahe illAllah” diyen bir Museviye, ben senin bu sözüne uymuyorum haşa diyemez, Müslüman. La ilahe illAllah’a uyar, namaz kılıyor, Hristiyan, Musevi, ona uyar, sadaka veriyor ona uyar. Mesela Allah temiz olmalarını söylüyor, onlara. Mesela bir hüküm var temiz olmalarıyla ilgili, ona uyar. Hangi hükümlere uymayacak? Küfür olan hükümlere uymayacak. Küfür olan hükümlerde onları dost edinmeyeceğiz. Veli edinmeyeceğiz, ona ittiba etmeyeceğiz, ona bağlanmayacağız o anlamdadır. Yoksa o zaman biz Hristiyanlarla evlenemezdik o hükme göre, Musevilerle evlenemezdik, Kuran ayeti var; “evlenin” diyor, Allah. “Evlenebilirsiniz” diyor. “Ve biz Hristiyanız diyenleri, size yakın olarak görürsünüz” diyor, Allah ayette. Ve “onları La ilahe illAllah’a çağırmamızı” söylüyor, Allah. Dolayısıyla hak olan konularda Hristiyanlarla bir karşıtlığımız olamaz, Musevilerle bir karşıtlığımız olamaz. Hangi konular? Küfür olan konular, dine, Kuran’a uygun olmayan, Allah’ın yanlış olduğunu bize bildirdiği konularda biz onları veli edinmeyeceğiz, dost edinmeyeceğiz. Yoksa hak olan hükümlerde, ne diyor Cenab-ı Allah?

“Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler”. Bu hükmü Allah kabul ediyor, işte burada. Biz bu hükme karşıyız mı diyeceğiz, Müslüman olarak haşa? Çok açık değil mi buradaki bak; “İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır”. Demek ki Kuran’a uygun olan hükümlerde biz onlardan razıyız, o konuda saygı duyuyoruz, o konuda değer veriyoruz. Ama küfür olan konularda, itaat etmiyoruz, onları veli edinmiyoruz o konularda, yönetici edinmiyoruz. O hükmü kabul etmiyoruz, o hükme tabi olmuyoruz, bu anlamdadır. Yoksa toptan kayıtsız şartsız onlardan nefret edin, saldırın anlamında diye değildir ayet. Çünkü bak ayetlerin gelişine bakmak lazım. Gelişine bakmadan tek ayete bakarsan anlayamazsın.

Cenab-ı Allah, 44. Ayette diyor ki; “Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. İslam’a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında bulunduğu halde”, bak Tevrat rulo halinde yanlarında bulunduğu halde. “Seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar?” “Tevrat’a uyun. Tevrat’ın ilgili hükmüne uyun” diyor. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) bir mahkeme, bir dava olduğunda Tevrat’a göre hükmediyordu onlara. Herkes bilir bunu, Mehdi (a.s.) peki, Demek ki; Tevrat’ın, İncil’in aslına uyulduğunda sorun yok. Sorun nerede oluyor? Yahudi ve Hristiyanları nerede dost edinmiyoruz?

Hak olmayan konularda. Hak olan konularda, bizim onlara karşı bir muhalefetimiz yok. Onların Allah’ı dost bilmesinden de memnun oluruz. Yani “ben Allah’a dostum” diyorsa o insan bu bir güzelliktir. Biz dua ederiz Allah da onları dost edinsin deriz. Ama adama soruyorsun, “Ben Allah’ın dostuyum. Dostum ben” diyor, Allah’a. Mühim olan tabi Allah’ın da onları dost edinmesidir, inşaAllah. Ama Mehdi (a.s.), mesela İncil’in hükmü ile adam hükmediyor, İncil’in hakikati ile. Mehdi (a.s.) ne yapıyor? Onu dost ediniyor. Adamı düşman görmüyor. İncil’in aslı ile ona hükmettiğinde, tamam. Tevrat’ın aslına göre yine onlara hükmettireceğine göre, hükmettiğinde yine ne olmuş oluyor, dost olmuş oluyor onlara, düşman olmuyor.

Şimdi Tevrat’ın ve İncil’in aslına uyduğunda o düşman mı olmuş oluyor? Dost olmuş olur. Mehdi (a.s.) onların düşman olmadığını kendisi söylüyor, Tevrat’a uydun sen, ben sana düşman oldum mu diyecek Mehdi (a.s.)? Dost olmuş olacak. Hristiyan olan kişi İncil’in aslına uyduğunda ona düşman mı olacak? Dost olacak. Nitekim bak diyor ki Cenab-ı Allah 63. ayette, “Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), onları günah söylemelerini ve haram yiyeceklerden sakındırmalı değil miydi?” Neyle yapacaklar bunu? Tevrat ile yapacaklar, buradaki hüküm bu, Tevrat’la. Ama bak Allah Kuran’da belirtiyor şimdi, devam ediyor. “Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır”. Şimdi namaz ile alay ediyor adam. Sen bunu nasıl dost edineceksin? Tabiî ki edinemezsin orada dost.

Zulüm yapıyor adam. Açıklıyor Kuran bunu. “De ki: “Ey Kitap ehli; yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?” Demek ki pislik yapanlar ayrı Ehl-i kitap’tan, Kuran onu ayırmış. “Eğer Kitap Ehli iman edip sakınsalardı elbette onların kötülüklerini örter ve onları nimetlerle donatılmış cennetlere sokardık. Ve eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirilen Kuran’ı ayakta tutsalardı”, bak, Tevrat’ı, İncil’i ve Kuran’ı. Demek ki Tevrat’a uyan Muhammedi olmak durumunda, İncil’e de uyan Muhammedi olacak. Tevrat’a uymalarına bir şey demiyor, Allah. Tevrat’a uyabilir. Biz de Tevrat’ı hak olan kısımlarına uyuyoruz. Ben de uyuyorum Tevrat’ın hak olan kısmına, İncil’in hak olan kısmına ben uyuyorum.

Tevrat’ın hak olan kısmına uyan bir insana karşı da ben kin duymam. Yani Tevrat’ın orijinaline, İncil’in orijinaline uyan bir insana düşman olunmaz. Mehdi (a.s) düşman olmuyor. “Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirilen Kuran’ı ayakta tutsalardı. Elbette üstlerinden ve ayakları altından sayısız nimeti yiyeceklerdi”. Yani “ne ekonomik kriz olur, ne bir sıkıntı olur” diyor, Allah. “İçlerinde aşırı olmayan mutedil bir ümmet vardır”. Bak, “içlerinde aşırı olmayan mutedil bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür”. Bak demek ki aşırı olmayan, mutedil olanlar var. Bir de kötülük yapanlar var. Kuran bunu ayırıyor. “Gerçek şu ki iman edenlerle Yahudiler, Sabiler ve Hristiyanlardan Allah’a, (Allah birdir diyen) ahiret gününe (cennete, cehenneme) inanan ve salih amellerde bulunanlar, onlar için korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaklardır. De ki: ‘Ey Kitap Ehl-i, Tevrat ve İncil’i size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz’”.

Ayakta tutmak demek, hükümlerini titizlikle korumak, Allah’ın indirdiği gibi hayata geçirmek ve onları tahriften sakınmak. Bak Cenab-ı Allah diyor ki; “De ki; ‘Ey Kitap Ehl-i (Peyamber (s.a.v)’e emir); Tevrat ve İncil’i size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça”, Tevrat’ı da koruyun, İncil’i de koruyun ama Kuran’ı da koruyun. Ve Kuran’a da uyun. “Hiçbir şey üzerinde değilsiniz. Andolsun Rabbinizden sana indirilen onlardan çoğunun tuğyanlarını ve inkarlarını artıracaktır. Sen kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma”. Demek ki; Muhammedi olduktan sonra adamın, Hristiyanın İncil’e uyması, hak olan kısmına uyması güzel olan bir tavır oluyor. Tevrat’ın da hak olan kısmına uyması güzel olan bir tavır olmuş oluyor. Ehl-i Kitaptan bir kimseyi de Mehdi (a.s) gördüğünde ne yapacak? Onu önce Tevrat’ın orijinaline çağırıyor. Ve ona hükmediyor. O hükmetmeyi Allah güzel görüyor. Çünkü orijinaline uymuş oluyor, gerçeğine uymuş oluyor. O zaman orada bir küfür alameti yok. Küfür hareket yok. Fakat tam olması için, mükemmel olması için Kuran da bunu açıklıyor. Muhammedi olmaları gerekiyor. Kuran’a da tam uyduklarında hiçbir sorun kalmamış oluyor.

 


Maide Suresi, 44. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 19 Ekim 2010 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Maide Suresi, 44; “Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun.” Münafık insanlardan korkar. Sahtekarca, inanmadığı halde şirk dinine girer. Ve Allah’ın dinine ilaveler yapar, ekler yapar alçakça, Kuran’ın yeterli olduğunu bildiği halde. “Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun.” diyor Cenab-ı Allah, “...ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın.” Münafıklara. Münafık kendini satıyor, dinini satıyor, az bir değere karşılık; bir tabak yemeğe, biraz çıkara, biraz rahatlığa, biraz riskten uzak olmaya karşı satıyor. “Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” Yani Allah’ın indirdiğinin dışında yeni bir şeyler ortaya çıkartırsa, Allah; “küfre gidersiniz” diyor. Küfür içinde olursunuz.

 


Maide Suresi, 44. Ayetinin Tefsiri 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Aralık 2010 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah, şeytandan Allah’a sığınırım; Maide Suresi, 44; “Gerçek şu ki” diyor Cenab-ı Allah, “Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet,” nedir? Mehdilik, hidayet, Allah’ın ‘Hadi’ isminin tecellisi, Mehdilik. “Ve nur olarak indirdik.” Nur; kalplere, akla, vicdana ışık. “Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi.” Tevrat-ı Şerif’le hükmederlerdi, yani başka bir şeyle değil, kendi kafalarına göre değil, sadece Tevrat’la. Bak bu çok önemli. “Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” “Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi.” Allah’ın Kitabı’yla. “Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)” Tevrat’a göre hükmediyorlar. Demek ki her devirde sapıtmanın nedeni Kitap’ın dışında bir şeyler yapmak, Kitap’ın dışına çıkmak. Tevrat’a göre hükmetmiş olsalardı bu perişanlık yaşanmayacaktı demek ki.

“Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun” diyor Cenab-ı Allah. Bak, “Öyleyse insanlardan korkmayın.” O, haram olmuş oluyor, Diyor ya adam; “falancadan korkuyorum, feşmekancadan korkuyorum;” insanlardan korkmak, açık-muhkem ayetle haram. “Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun” diyor Cenab-ı Allah, “ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın.” Kuran ayetlerini az bir değere karşılık satmayın. Demek ki insanlar hem kitabı değiştirebiliyor geçmiş devirlerde; Museviler para karşılığı, çıkar karşılığı ayetlerin hükmünü değiştirmişler. Ayrıca da, yani ikinci anlamı da; Kuran’ın hükümlerini, mesela Kuran’ı para karşılığı okuyanlar var biliyorsunuz, aynı zamanda ona da işaret ediyor, inşaAllah. “Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” “Kuran ahlakıyla hareket etmezseniz, bu durumda küfre gidersiniz, küfür içinde olursunuz” diyor Allah. “Kuran ahlakını hayatınıza geçireceksiniz” diyor Allah, inşaAllah.

 


Maide Suresi, 44, 46-49, 56-57 Ayetlerinin Tefsiri

 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Nisan 2011 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Maide Suresi 44, “Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” ‘Allah’ın hükmüyle hükmedeceksiniz’ diyor Allah. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de o zamanlar, Musevilere Tevrat’la hükmediyordu, Tevrat’ı getirtiyordu, rica ediyordu Tevrat’ı, Tevrat’ın aslına göre hükmediyordu. Hristiyanlara da İncil’in aslıyla hükmediyordu. Hz. Mehdi (a.s) da ahir zamanda Tevrat’ın aslıyla Musevilere, İncil’in aslıyla da Hristiyanlara hükmedecek, inşaAllah. Kuran ayeti o gerçeğe bakıyor, inşaAllah.

Mesela Maide Suresi, 47. ayette: “İncil sahipleri” yani Hristiyanlar “Allah'ın onda” İncil’de “indirdikleriyle hükmetsinler.” İncil’e göre hükmetsinler. “Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır.” ‘Siz de İncil’e göre hükmedeceksiniz’ diyor, Allah. Musevilere de ‘siz de Tevrat’a göre hükmedeceksiniz’ diyor. ‘Tevrat’ın orijinaline, aslına göre, siz de İncil’in aslına göre hükmedeceksiniz’ diyor. Tevrat’ın aslı da, İncil’in aslı da zaten Kuran’da var, ama kendi kitaplarında da var. Biz oradan onu kitap haline getirdik zaten. İncil’i kitap haline getirdik, Tevrat’ı da kitap haline getirdik. Yani muhalif olan kısımları çıkarttık, tahrif edilmemiş kısımları, kitap halinde şu an bulunduruyoruz. İnternette de var, isteyenler oradan ücretsiz olarak indirebilirler.

ALTUĞ BERKER: İlgili hadisleri okuyorum Hocam, inşaAllah. Muhammed Bakır’dan rivayet ediliyor; “Hz. Mehdi (a.s)’ın Hz. Mehdi (a.s) diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; ‘Gizli bir işe doğru yönlendirilecek, Tevrat ve diğer semavi kitapları Antakya’da bir mağaradan çıkartacak ve Yahudiler arasında Tevrat’la, Hıristiyanlar arasında İncil’le hükmedecektir.” Başka bir hadisi şerifte de; “Tevrat kitaplarını çıkartacak, Yahudilere karşı delil getirecektir.” “Tevrat kitaplarını oradan çıkartır ve onlara dayanarak Yahudilere münazara eder ve sonuçta bir grup Yahudi onun eliyle Müslüman olur.”

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Kuran’ın bu hükümlerini hiç yerine koyanlar var. Bu ayetleri okuyacaklar, ona göre hareket edecekler. Maide Suresi, 46. Ayet, şeytandan Allah’a sığınırım; “Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı” Tevrat’ı doğrulayıcı “olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan” bakın “içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik” diyor, Allah. Adam, hiç hükmüne koyuyor. Hiç hükmüne koyulur mu? O zaman sen iman etmemiş olursun, dinden çıkarsın. İncil var, Tevrat var; hak kısımları geçerlidir, inşaAllah. “Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma” diyor, Allah yine 49. ayette. Maide Suresi, 48. ayette; “Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı” Tevrat ve İncil yanında Peygamberimiz (s.a.v.)’in.

Onların doğru olan, tahrif olmamış kısımlarını biliyordu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zaten. “ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma.” ‘Kuran’a göre hareket et’ diyor, Cenab-ı Allah. Aynı zamanda Hz. Mehdi (a.s)’a hitaptır bu, aynı zamanda bütün Müslümanlara hitaptır. “Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir” diyor, Allah, inşaAllah.

Maide Suresi 56, “Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” Hizbullah; Allah hizbi, Allah taraftarlarıdır. Ebcedi; şeddesiz; 2007, şeddeli; 2055 tarihini veriyor. Tam dünya hakimiyetinin tarihini veriyor, inşaAllah. Bakın, “hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” ‘Hizbullah’tır’, diyor Allah yani Allah hizbi, Allah taraftarları demek Allah hizbi aynı kelime. Kuran’da geçen şekli de ‘Hizbullah’ olarak geçer Kuran’da, inşaAllah. “Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin.” Demek ki; Hristiyanlardan, Musevilerden, it kopuk takımından da, müşriklerden de kim olursa olsun, “Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri” İslamiyet ile alay ediyorsa, oyun oynuyorsa “ve kafirleri” küfür içinde dinsiz, ateist, komünist veyahut neyse artık, ama dinle alay ediyor, hakaret ediyor, oyun oynuyor haşa, Allah diyor ki; bunları “dostlar (veliler) edinmeyin.” ‘bunlarla bir dostluğunuz olmasın’ diyor. ’Bunları bir yönetici kılmayın, başınıza getirmeyin, muhatap olmayın’ diyor, Allah. “Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.” Çünkü dine saygılı olacak. Bir Müslüman nasıl Hıristiyanlığa saygılı, Museviliğe nasıl saygılı, aynı şekilde bir Musevi, bir Hristiyan, bir kafir de Müslümanlığa saygılı olacak. Saygılı değilse onunla bir velayet kalmaz, inşaAllah. Cenab-ı Allah, Kuran’da ona dikkat çekiyor.

 


Maide Suresi, 44-51, 54, 56-60 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 21 Nisan 2011 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik.” Demek ki insanların hidayetine sebep oluyor Tevrat ve bir nur. Hak kısımlarının özelliği budur. “Tevrat diye bir kitap yok” diyemeyiz şu an, Tevrat var. Tahrif olmuş kısımlar geçersizdir ama geçerli olan kısımları hidayet ve nurdur. “Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından,” Tevrat’ı korumakla görevli kılındıklarından, “ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Ben’den korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın.” Bakın, insanlardan korkmak haram, Allah’tan korkmak gerekiyor, Kuran’ın bir hükmü bu. “Ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın.” Kuran’ın hükümlerini değiştirmeyin, yerine hurafeler koymayın, Allah’ın hükmüne karşı put inançlar çıkarmayın. “Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” Kuran ahlakına uymadığınızda, Kuran’a göre hareket etmediğinizde küfür içinde olursunuz diyor Allah.

46. ayet; “Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik.” Bakın, yanlarında Tevrat var, Tevrat duruyor; yani Tevrat diye bir kitap var, duruyor. “Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik.” Hak kısımlarını doğrulayıcı ama, geçersiz kısmını değil. “Ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan,” tasdik eden, Tevrat’ın hükmünü tasdik eden, doğru kısımlarını tasdik eden, “ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik.” Neymiş İncil? Yol gösterici ve öğütmüş. Neymiş başka? Hidayet ve nurmuş. Bakın, İncil’in dört özelliği: Bir, hidayet, hidayet verici olması; iki, nur olması; üç, öğüt olması; dört, yol gösterici olması. Demek ki İncil denen bir kitap var. Neresi geçerli? Hak olan kısımları. Batıl olan kısımları geçerli mi? Değil. Hak olan kısımlarını biz ayırdık, kitap haline getirdik.

“İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler.”İncil’e göre hareket etsinler, İncil sahipleri diyor Allah. “Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır.” Yani İncil’in hak kısımlarıyla hükmetsinler diyor Allah, yapmazlarsa fasık olurlar diyor. Çünkü İncil’in hak kısmı ile Kuran tam mutabıktır. Peygamberimiz (s.a.v)’e söylüyor Allah; “Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı,” Tevrat ve İncil’i doğrulayıcı, “ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik.” Kuran neymiş aynı zamanda? Tevrat ve İncil’in doğruluğuna bir şahit, böyle bir kitabın var olduğunu söylüyor Allah ve gözetleyici. Yanlış olan kısımları ve doğru olan kısımları birbirinden ayırt edici. “…olarak “Kitab’ (Kuran’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet.” Kuran’la hükmet. “Ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma.” Yobazların uydurma ve hurafelerine, sahtekarların çıkardığı put inançlara uyma.

“Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.” “Her birinize ayrı bir yol, bir mensek, bir yol kıldık” diyor Allah. Mesela, Hıristiyanlara Hıristiyanlık, Musevilere Musevilik olmuş, değil mi? Önce Musevilik dini geliyor, sonra Hıristiyanlık geliyor. Museviler ne yapıyorlar? Hıristiyanlık gelince, Hıristiyanlığa uyuyorlar. Hıristiyanlıktan sonra ne geliyor? Müslümanlık geliyor. Ne yapıyor Hıristiyanlar? Müslümanlığa uyuyor. Her yeni gelen şeriata insanlar uyuyorlar. Daha önce ne var? Hz. Nuh (a.s) var, Hz. Nuh (a.s)’a uyuyorlar. Hz. Nuh (a.s)’dan sonra kime uyuyorlar? Hz. İbrahim (a.s)’a uyuyorlar. Kalmıyorlar yani, Hz. Nuh (a.s)’da kalmıyorlar, Hz. İbrahim (a.s)’a uyuyorlar, yani onun getirdiği kitaba uyuyorlar. “Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız.” Yani sürekli şeriatlar gelmiştir, sürekli hükümler gelmiştir, bu sizi denemek içindir diyor Allah. Bir renk, bir güzellik olarak böyle yaratmış Allah. “Artık hayırlarda yarışınız.”

49. ayette; “Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma”diyor Allah, yine. “Kuran’la hükmet” diyor. “Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar?” diyor Cenab-ı Allah, yobazlara. O devirde de var yobazlar; aynı, klasik yobaz. “Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar?” Hurafe, pis şeyler, milletin tiksindiği yobaz düşünceler var ya, aynısı Peygamberimiz (s.a.v) zamanında da var. Yobazlar Peygamberimiz (s.a.v)’e baskı yapıyorlar; “bunları dine koy, bunlar da dinin içerisinde olsun” diyorlar. Peygamberimiz (s.a.v) de şiddetle kabul etmiyor. “Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” “Kuran’a uyun” diyor Allah. Yobazlar, “tamam Kuran’a uyalım, bir de ilave yobazlık da olsun, ne mahsuru var?” diyor. “Eğer onlara uyacak olursan, az da olsa uyacak olursan, sana dünyanın da, ahiretinde azabını en şiddetli şekilde tattırırım” diyor Cenab-ı Allah. Hatta bir ayette de, “az da olsa uyacaktın” diyor, “az da olsa meyledecektin” diyor, değil mi? “Cenab-ı Allah seni korudu” diyor. Yanlış aklımda kalmadıysa; mealen, yaklaşık, manası bu şekilde.

“Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se,” dinsiz olursa, mürted olursa, “Allah (yerine) Kendisi'nin onları sevdiği, onların da Kendisi'ni sevdiği,” Türk Milleti’ne bakıyor bu ayet; bu çok önemli, Türk Milleti anlatılıyor; “Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü',” Türk Milleti’nin özelliği bu, “'ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden,”Osmanlı dönemi hep cihattır, hep cihat, “ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir.” Bir kavim getirir. “Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir.” Bakın, Mehdiyet de yine Türk Milleti’ne nasip oluyor. Mehdilik görevi de Türk Milleti’ne nasip, inşaAllah. “Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse.” Bakın, Allah’ı, Resulü’nü ve Müslümanları dost ve veli edinirse. “Hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” “Hizbullahtır” diyor Allah, Allah hizbidir. Şeddesiz 2007 şeddeli 2055; tam dünya hakimiyetinin olacağı aralık, inşaAllah. Şimdi bak, başlıyor ayet açıklamaya; “Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin.”

Ayette ne diyor bakın, 51. ayette; “Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” Şimdi 51. ayet bu, 57. ayete geçiyoruz, açıklıyor; “Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi,” İslam’ı, “alay ve oyun (konusu) edinenleri”. Bakın, saygılı olanları değil; dine, mukaddesata saygılı, inançlarına karşı saygılı olanları değil; dine, inanca karşı saygısı olmayıp, “alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin.” Şimdi bakın, ayet şerh etmiş burada. Demek ki kendi halinde, dinimize saygılı bir Hıristiyan, bir Musevi bu hüküm içerisinde değil. Onlarla evleniliyor, onların yemeği yeniyor, onlara misafirliği gidiliyor, onlarla ticaret yapılıyor, inşaAllah. Ama yönetici kılamazsın tabii, başına vali yapamazsın, başbakan yapamazsın. Çünkü inancın ile çelişir, senin inancınla onun inancı çelişecektir, uygulama bambaşka bir şey olur, değil mi? Kendi inancından biri olması lazım.

“Dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.” Bir Hıristiyan’a, bir Musevi’ye sırf Hıristiyan ve Musevi diye düşman olun, onunla aradaki bağları, kökleri koparın anlamında bir ayet değil. Çünkü diğer ayetler bunu açıklıyor. Bakın, diyor ki Allah; “Ehl-i Kitap’ın yemeği size helal kılındı.” Şimdi, bu ne demek? Biz evine gideceğiz, yemeğini yiyeceğiz. Düşman olduğumuz adamın yemeğini nasıl yiyeceğiz? Bakın, olayı netleştiren bir ayet daha var. Diyor ki Allah; “Ehl-i Kitap’tan hanımlarla, Musevi ve Hıristiyan hanım alıp evlenmeniz size helal.” Şimdi, ne diyor; “falanca hanım, ben sizi aşkla seviyorum, çok beğeniyorum, evlenmek istiyorum” diyor, haber gönderiyor babasıyla, anasıyla; evleniyor. Ne diyor eşine? “Aşkım,” “sevgilim,” “bir tanem” diyor, değil mi? “Dostuz” diyor, bağrına basıyor. Aynı yatakta yatıyorlar, bütün ömürleri beraber geçiyor. Ehl-i Kitap değil mi onlar? Şimdi yanlış mı bu? Doğru. Dinle alay ediyor mu bu kadın? Etmiyor, dinine saygılı. Adam da onun dinine saygılı. Öyle olunca sorun yok. Ama yönetici kılamazsın. Ayrı bir hüküm olarak yönetici kılamazsın.

Zaten olmaz, adam “ben Hıristiyan’ım” diyor, bambaşka bir inançta olacaktır, nasıl yönetsin o seni? Senin inancını bilmez ki sana ona göre davransın. Bu makul zaten, böyle olması lazım. Ama ayetin hükmü burada çok açık görülüyor. Mesela, diyor ki Allah; “Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler.” Şimdi burada bunu dost edinemezsin tabii ki; adam dinine saldırıyor, buğz edersin ona. Ben öyle adamla konuşmam, dava ederim, mahkemeye veririm. Nasıl alay eder, oyun oynar, değil mi? “Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.” Şeytandan Allah’a sığınırım. “De ki: “Ey Kitap Ehli,” “ onlara hitap edin, “yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız,” “biz Tevrat’a ve İncil’e de inanıyoruz” diyorlar Müslümanlar, değil mi? Kuran’a inanıyoruz. “Ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız,” zaten dininizin hükmünü yapmamanız, “nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?” “Bu tavrınız nedir?” diyor. Dost edinilmeyen bir insanla nasıl konuşulacağını da Allah gösteriyor. Alay eden, fasık olan bir Hıristiyan’ın; fasık olan, fısk içinde olan bir Musevi’ye nasıl cevap vereceğimizi anlatıyor Allah. Bakın, adamlara nasıl hitap etmeye devam ediyoruz? Dinle alay ediyor ve dini oyun konusu ediniyor ama bunlar.

60. ayet: “De ki: “Allah Katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır.” “Bakın, “Müslüman buğzunu bu şekilde açıklasın” diyor Allah. “Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı,”maymun ve domuz hükmünde, hatta “daha da aşağılıktır” diyor. Dinle aday edilmez, dinle alay eden küfre girer. Küfür içinde olan adamla, dinine hakaret eden adamla sen dost olabilir misin? Olmayacağın açık. Ama dinine saygılıysa sorun yok. Müşrik de mesela, adamın müşrik olması bizi ilgilendirmez, dinde zorlama yok. Ama dinimize saldırırsa, hakaret ederse, kendimizi koruruz; hukuk, kanun ölçüsünde koruruz. Ama müşrik dinimize saygılıysa ne yapıyoruz? Ayet var, Kuran ayeti var; adamı tehlikeli bölgeden alıyoruz askeri kuvvetle; can tehlikesini, mal tehlikesini göze alarak. Canımızı verme ihtimali var, malımızın alınması ihtimali var, buna rağmen adamları güvenlikle alıp, güvenlikli bir bölgeye kadar götürüyoruz. Can ve mal emniyetini sağlıyoruz, görevimiz bitiyor. Çünkü dinimize saygılı, oyun ve eğlence konusu edinmiyor, konu bu.

Cübbeli bu kadar ayeti görmezlikten geliyor, tek bir ayeti alıyor, diğer ayetleri görmüyor. Kuran’ı açıklarken diğer ayetlerle açıklamak gerekir. Ayet ayeti açıklar, Kuran Kuran’ı açıklar. Tek bir ayet aldın mı, yanlış yorumlarsın, yanlış hareket edersin. “Ehl-i Kitabı dostlar, veliler edinmeyin” diyor, öbür ayette de “evlenin” diyor. Veli edinmiyorsan niye evlenesin ki sen o zaman, değil mi? Demek ki anlamı başka, nereden anlıyoruz anlamını? Dinimizi alay ve oyun konusu etmeyecekler; o zaman tamam. Biz onların dinini alay ve oyun konusu edinmeyiz, onlar da bizim dinimizi alay ve oyun konusu edinmezler, konu bu. Saygılı olacaklar, karışık bir şey yok.

 


Kuran'ın Yeterliliği İle İlgili Ayetler

 

Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2015 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

GÖKALP BARLAN: Allah Peygamberimize şöyle buyuruyor Kur'an'da hocam, Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. “Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafir olanlardır”.

ADNAN OKTAR: “Allah'ın indirdiği”, bak indirdiği, indirdiği nedir? Kur'an, Kur'an ile hükmet diyor. Hükmetmeyenler küfür içindedir diyor Allah. Ben hiç unutmam ya Akademideki Kur'an'ın yeterliliğini konuşmuştum bir delikanlıya o söylemişti. “O zaman din ya müthiş kolay oluyor ya”, diyor. Ya şaşırıyor, gülüyor. “O zaman”, diyor “helaller, haramlar, her şey helal oluyor”, diyor. “Çok az şey haram oluyor”, diyor. “İbadetler son derece kolay oluyor”, diyor. Öyle öyledir kardeşim. Niye ilave yapmaya çalışıyorsun ya? Öyleyse öyledir. “Ben Kur'an'da bulamıyorum”, diyor. Ya Kur'an'da bulamıyorsan yoktur işte. Demek ki uydurmuşsun.

OKTAR BABUNA: Bir ayette, şeytandan Allah'a sığınırım. “Biz Kur'an'da hiçbir noksan bırakmadık”, diyor Allah inşaAllah.

OĞUZHAN SEVİNÇ: “İnsanlar için her örneği verdik”, diye buyuruyor Allah'ın izniyle.