Maide Suresi, 5. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Ocak 2010 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA: “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O Ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, 5)

ADNAN OKTAR: Ehli Kitap’tan demek ki hanım alınıyormuş. Musevilerden ve Hıristiyanlardan değil mi hanım alınıyor, evleniliyor. Çoluk çocuğa karışılıyor. Eşi oluyor adamın ömür boyu beraber yaşıyor, sırdaşı oluyor, arkadaşı oluyor. Konuşuyorlar dolayısıyla bir yakınlık oluyor yani boğmuyorlar, pırasa gibi de doğramıyorlar değil mi? Kuran böyle bir şey emretmiyor. Bilakis şefkati, saygıyı emrediyor. Ayrıca yemekleri yenir diyor, değil mi?. Çünkü Museviler tek Allah’a inanıyorlar. Hıristiyanlardan da tek Allah’a inanan çok fazla kişi var, mesela o gün oradaki rahip toplantı da konuşan rahip tek Allah’tan bahsetti. Tek Allah’a inandığını söyledi. Değil mi? Bir sivri akıllı da çıkmış diyor, çelişik konuştu Hoca diyor. Niye diyor, işte hepsinin tek Allah’a inandığını söylüyor, diyor. Adam söylüyor işte tek Allah’a inanıyorum, diyor. Duyuyorsun orada kulağında eğer bir sorun yoksa Museviler de tek Allah’a inanıyorlar. Bende diyorum tek Allah’a inanıyorlar. Haa şu anlamda mesela Türkiye’de şimdi Müslümanım deyip de tek Allah’a inanan adamlar var. Değil mi?

Mesela Müslüman’ım diyor tek Allah’a inanıyor tamam ama hiç Allah’a inanmayan adamlar var. Şimdi biz Türkiye’deki insanlara Müslümanlar tek Allah’a inanıyor dediğimizde biz inananları kastetmiş oluruz. Tek Allah’a inananları kastetmiş oluruz. Müslüman olup da çok Allah’a inanan da olabilir. Hiç Allah’a inanmayan da olabilir. Ama nüfus cüzdanında Müslüman yazar. Değil mi bak burada da bir mantık bozukluğu var o şahıslarda. Hıristiyan’ım der adam tek Allah’a inanır, çok fazla Hıristiyan vardır tek Allah’a inanan. Yani her Hıristiyan teslise inanıyor diye bir konu yoktur. Biz tek Allah’a inanan Hıristiyanları kastediyoruz. Teslise inananları da eleştirdik zaten anlattık. Teslis inancı yanlıştır. Çünkü Cenabı Allah diyor gökler parçalanacak neredeyse diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Değil mi? Şiddetli haramdır ve şirktir. Üçleme teslis yok, tek Allah inancı var. Ama bütün Hıristiyanları hepsi teslis inancına inanır diye töhmet altında bırakmak bu doğru dürüst bir hareket olmaz. Değil mi? Tek inançlı tek Allah’a inanan çok fazla Hıristiyan var, bunları da bilecekler.

 


Maide Suresi, 5. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2010 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA: “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) Kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O Ahirette hüsrana uğrayanlardandır”.

ADNAN OKTAR: Allah burada Hıristiyanları, Musevileri bombalayın, öldürün demiyor değil mi?

OKTAR BABUNA: Evlenebilirsiniz diyor Hocam.

ADNAN OKTAR: Sofra kurun, birlikte yemek yiyin diyor Allah, Cenab-ı Allah değil mi? Onlar sizi yemeğe davet ettiklerinde gidin, evine girin, yemeğini yiyin diyor. Yemeği yiyince insan boş boş, mel mel yüzüne bakmaz değil mi? Sohbet eder, konuşur. Ayrıca o bayanlarla evlenin diyor. Evlenince ne demektir? Eşi oluyor. Çocuğu oluyor yani. Birlikte yaşıyorlar yani. Aynı yatakta yatıyor adam değil mi? Asıp kesme var mı burada?

OKTAR BABUNA: Kesinlikle yok Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Yani bu kadar cehalet olacak iş değil! İnanılır gibi değil! Tabii ama Hıristiyanlarda tek Allah’a inananların kestiği, Musevilerin de hepsinin kestiği yenir inşaAllah. Teslis inancı olmaz. Onu yıllardan beri söylüyoruz. Her seferinde söylüyoruz.

OKTAR BABUNA: Siz onu zaten bütün o radyo konuşmalarınızda, televizyon programlarınızda söylediniz Hıristiyanlara, yani teslisin doğru olmadığını, tek Allah inancına davet ettiniz zaten inşaAllah.

 


Maide Suresi, 5, 51 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 3 Mayıs 2011 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Yahudi ve Hıristiyanlar:” Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında Kuran’ın hükmüne bakılır. Kuran’da Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetleri incelediniz mi, biliyor musunuz? Yok. Bir tek ayete bağlanmışlar: “Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin.” Tamam da, Kuran’ın diğer ayetlerini niye görmezlikten geliyorsunuz. O ayet; ayet tamam. Diğer ayetler ayet değil mi? “Dininizi, alay ve oyun konusu (edinenleri)” dost edinmeyin diyor Allah. Bir tek o değil. “Kafirleri de dostlar (veliler) edinmeyin” diyor. Onu niye söylemiyorsun? Çünkü kafir akrabaları var, işine gelmiyor. Belki kendi de kafir, o da işine gelmiyordur. Dininle alay ediyorsa, dinine saldırıyorsa dost edinmiyorsun, veli edinmiyorsun. Kuran’ın hükmü de budur. Peygamberimiz (s.a.v.); otursunlar diye cübbesini çıkarıp, Hıristiyanların altına seriyordu, Musevilerin altına seriyordu. Allah ayette hususi özel olarak “Ehl-i Kitab’ın yemeklerini yiyebilirsiniz” diyor, “size helal kılındı” diyor. “Ehl-i Kitap’tan Hıristiyan bir kadınla evlenebilirsiniz diyor” Allah. Hıristiyan kadını nikahladığında, karın oluyor; eşin. Veyahut Musevi kadını nikahlıyorsun diyorsun ki; “sevgilim, aşkım, bir tanem” diyorsun. Nerenin düşmanı olması, nerenin lanetli bilmem ne olarak görülmesi. Aynı yastıkta yatıyorsun, onun pişirdiği yemeği yiyorsun, çocuklarının annesi oluyor. Bunu Allah söylüyor, Allah.

 


Kitap Ehli İle İlgili Ayetler

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Eylül 2011 tarihli röportajından Kitap Ehli ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Demirsoy kardeşimiz, bazı ayetler göndermiş, fakat Kuran’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek, müşriklerin özelliğidir. Allah Kuran’da, bunu açıkça belirtiyor; “Onlar, ayetlerin bir kısmını kabul eder, bir kısmını kabul etmezler” diyor. Şimdi Demirsoy kardeşimiz de, ayetlerin bir kısmını kabul ediyor, bir kısmını kabul etmiyor, olmaz. Allah ayete diyor ki; “Size en yakın dost olarak, Hıristiyanlarız diyenleri bulursunuz” diyor. Bu ayeti neden kabul etmiyorsun? Ediyor musun bu ayeti? Etmezsin. Ayeti kabul etmediğinde, sen dinden çıkarsın. Allah diyor ki; “Hıristiyan ve Musevi hanımlarla evlenebilirsiniz” diyor, “yemeklerini yiyebilirsiniz” diyor. Sen bu ayeti kabul ediyor musun? Etmiyorsun. Ediyorsan zaten konu bitti. Konuşacağın bir şey kalmaz. Müşriki veyahut dinsizi, din anlamında dost edinmek zaten olmaz. Yani onun dediklerine göre hareket etmek olmaz. Mesela Cenab-ı Allah müşrik için diyor ki; “Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse' ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır' diyor, “canınızı tehlikeye atarak götürün” diyor Allah. Müşrik için, dinsiz için. Bizim yapacağımız nedir?

Müşriği dine çekmek için şefkat göstermektir. Yoksa müşriğin kafasını ezmek değildir. Mesela bir dinsiz, sen ona uymadıkça, senden razı oluyor mu? Mesela bu Demirsoy kardeşimizin akrabalarından, arkadaşlarından dinsiz arkadaşları vardır. O, ona uymadıktan sonra, o onunla arkadaş oluyor mu? Dost oluyor mu? Olmaz. Bu dediği ayet; “Sen onların dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ne Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar” ayeti, geniş kapsamlı bir ayet. Bu, Budist için de geçerli, komünist için de geçerli. Mesela bir PKK’lı, sen PKK’lı olmazsan adam seninle dost olur mu? Olmaz. Veyahut akrabasından dinen titiz olmayan, İslam’a uygun olmayan, mesela çok farfara tipler vardır, babasından, dedesinden bayağı bir insan vardır. Bu kişi, bunlarla uyum gösterebiliyor mu? Gösteremiyor. O zaman burada kastedilen nedir? İnsanlar, inançlarda uyum içinde olmazlar. Kendi inancına çekmek isterler. Orada, bunu kabul etmeyin diyor Allah. Kastedilen budur. Yoksa ona tebliğ yapmayın, şefkat göstermeyin, İslam’a, Kuran’a davet etmeyin, onunla sosyal bağlarınızı koparın anlamında değildir. Kardeşlerimiz bunu yanlış anlıyorlar. Aslında bu konuyu Risale haline getirelim de, daha kapsamlı anlatalım, yoksa kavrayacakları gibi pek görünmüyor. Defalarca anlattım, aynı şeyi bir daha anlattırıyorlar, iyi oluyor, güzel oluyor, sevap alıyoruz ama anlamaları açısından iyi olur.

 


Kitap Ehli İle İlgili Ayetler - 1

 

Sayın Adnan Oktar’ın 16 Ocak 2011 tarihli röportajından Kitap Ehli ile ilgili ayet açıklamaları.

 

AL-İ İMRAN, 113-115

ALTUĞ BERKER: İnşaAllah hocam. “Onların hepsi bir değildir” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Al-i İmran Suresi 113-115’te. “Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar.”

ADNAN OKTAR: İşte biz bu Ehl-i Kitab’ı, burada Kuran’da bahsedilen, Allah’ın övdüğü Ehl-i Kitab’ı seviyoruz ve destekliyoruz. Cübbeli’nin bu ayetlerden haberi yok veyahut anlamazlıktan geliyor.

AL-İ İMRAN SURESİ, 199

ALTUĞ BERKER: “Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır” diyor, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bizim sevdiğimiz Ehl-i Kitab’ı, Kuran bize tarif ediyor. Biz bu insanları sevip, bunları destekliyoruz Ehl-i Kitab’tan. Cübbeli’nin bu ayetleri bilmesi lazım. Tek yanlı, bir ayetin üzerinde duruyor. Diğer ayetler nedir, Kuran ayetleri? Onları niçin okumuyorsun?

AL-İ İMRAN SURESİ, 75

ALTUĞ BERKER: “Ehl-i Kitab’tan öylesi vardır ki, kendisine yüklerle altın emanet bıraksan onları sana öder; ama öylesi de vardır ki, bir altın bile versen, başında dikilip durmadıkça onu sana geri vermez.”

ADNAN OKTAR: Demek ki iyisi de var, kötüsü de var. Mesela, Cenab-ı Allah’ın takdir ettiği bölümü var Kuran’da. O bir hiç değil. Ayeti sen beğenmiyorsan o zaman küfre gidersin. Allah bir doğru olanını söylüyor, bir de yanlış olanı söylüyor.

ANKEBUT SURESİ, 46

ALTUĞ BERKER: “İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.”

ADNAN OKTAR: Hakaret, aşağılama, saldırma, asma, kesme; demek ki bunlar yok. En güzel tarzın dışında tartışma, konuşma olmuyor Ehl-i Kitapla. Allah yasaklamış. Küfretmek yok. Hakaret yok. Saldırmak yok. Asmak kesmek yok.

ALTUĞ BERKER: “Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz.”

ADNAN OKTAR: Bizim hitabımız işte budur. Biz Cübbeli’den değil, Kuran’dan öğreniriz. Onun vereceği akla hiç ihtiyacımız yok. Kuran’ı tenzih ederim, ayetleri tenzih ederim.

AL-İ İMRAN SURESİ, 64

ALTUĞ BERKER: “De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.”

ADNAN OKTAR: Bu ayeti yok hükmünde sayıyor herhalde Cübbeli, anladığım kadarıyla. Biz ne diyoruz? “‘Allah birdir’ deyin” diyoruz. “Allah birdir” demelerini Allah beğeniyor ve güzel buluyor Allah. Bunu bu ayette belirtmiş. Cübbeli’ye göre bu ayetin hükmü ne olmuş oluyor o zaman? Kabul etmiyor gibi bir üslubu var. Bir tek ayet, birkaç ayet; ama bak bu ayetler, diğer ayetler diğer ayetleri şerh ediyor, açıklıyor. Bu ayetleri bütün olarak değerlendirmesi lazım. Bir ayetle, iki ayetle olmaz; hepsini değerlendirmesi lazım. O ayeti bir daha oku.

ALTUĞ BERKER: İnşaAllah. “De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin.”

ADNAN OKTAR: “Ey Kitap Ehli” derken Yahudiler ve Hıristiyanlar, “ortak bir kelimeye gelin” diyor Cenab-ı Allah, “bunu deyin” diyor. Demek ki Müslüman bağlantı halinde, onlarla konuşuyor ve onlara tebliğ yapıyor. Ne Diyor? “La İlahe İllallah”a onları inandırmaya çalışıyor. “Muhammeden Resulullah” ayrı. Önce “La İlahe İllallah”. Evet, devam et.

 ALTUĞ BERKER: “Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.”

ADNAN OKTAR: “Önce onları şirkten kurtarın” diyor Cenab-ı Allah, “La İlahe İllallah’a davet edin” diyor ve bunu Allah güzel görüyor Kuran’da. Onun arkasından Muhammeden Resulullah teklif edilecektir. Ama bak bir aşamasında Allah “bunu yapın” diyor. Bizim yaptığımız da budur. Ve Allah’ı onların sevmesi, Allah’ın bir olduğunu söylemelerini Allah beğeniyor. “Allah birdir” demelerini beğeniyor Allah. Aksi şirk. Yeterli mi? Değil ama Allah bunu hiç hükmünde görmüyor. Bu, Allah’ın beğendiği bir tavır olmuş oluyor. Evet.

MAİDE SURESİ, 5

ALTUĞ BERKER: Şeytandan Allah’a sığınırım. Maide Suresi, 5’inci ayet. “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.”

ADNAN OKTAR: Hıristiyanların, Musevilerin yemeğini Müslümanlar yiyor; Müslümanların yemeğini de Hıristiyanlar, Museviler yiyor. Beraber yemek yiyebiliyorlar demek ki. Birbirlerini asıp kesmiyorlar, hakaret etmiyorlar. Evet.

ALTUĞ BERKER: “Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara mehirlerini ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)”

ADNAN OKTAR: Mesela bak, Musevi ve Hıristiyan kadınla evlenilebiliyor. Nikahlıyorsun, eşin oluyor. Aynı odada ona “sevgilim” diyor, bağrına basıyor. Eşi oluyor onun. İnsan eşine nasıl hitap eder? Hepsini söylüyor. Ama Ehl-i Kitap. Ömür boyu onunla nikahlı kalıyor, çocukları oluyor, birlikte oluyorlar. Bunu ben söylemiyorum; Allah söylüyor, Kuran’da söylüyor. Cübbeli bu ayetleri okuması ve anlatması lazım. Bunları söylemeden birkaç ayetle olmaz. Ayetler bir bütündür; ayet, ayeti açıklar. Mesela Yahudi hanımı olabiliyor bir insanın, Hıristiyan bir hanımı olabiliyor. Ona “ey kafir” demiyor; “hanımım” diyor, “eşim” diyor. “Bu kim?” dediğinde; “bu kafir” demiyor, “hanımımla tanıştırayım sizi” diyor, “sevgilim” diyor. İnsan karısına nasıl hitap ediyorsa o şekilde hitap ediyor. Çocukları da annesine “ey kafir” demiyor; “anneciğim” diyor, “canım anneciğim” diyor. “La İlahe İllallah” diyen Hıristiyan hanımla da Musevi’yle de evlenildiğini Kuran gösteriyor.

MAİDE SURESİ, 82

ALTUĞ BERKER: “Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Hıristiyanlarız” diyenleri bulursun.”

ADNAN OKTAR: “İman edenlere, Müslümanlara en yakın olan Hıristiyanları bulursun” diyor, Cenab-ı Allah. Ayet bu. Cübbeli’nin bu ayetten haberi yok. Bu ayeti söylesene sen. Bu ayet hiç hükmünde mi? Buy ayet bir şey anlatıyor; “Hıristiyanları, inananlara yakın bulursun” diyor Allah ayette. Biz Allah’a inanıyoruz, Kuran’a inanıyoruz. Kuran’a göre bunun hükmü açık işte, anlatıyor Allah.

BAKARA SURESİ, 62

ALTUĞ BERKER: “Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır.”

ADNAN OKTAR: Evet, yani hak din olarak, mesela Hıristiyan, Hz. İsa (a.s.) devrinde hak din olarak yaşadıysa Ehl-i Nejat’tır ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geldikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i kabul etmemesi Ehl-i Nejat olmasını kaldırır. Muhakkak “Muhammeden Resulullah” demesi lazım. O zaman gerçek Hıristiyan olur. Musevi de, Hz. Musa (a.s.)’a bağlı; çok güzel. Sevsin, aşkla sevsin, muazzam sadakat göstersin ama Muhammedi olmadan gerçek Musevi olması mümkün değil. Çünkü Müslümanlığın bir şartı da peygamberlerin tamamına iman etmektir. Biz Müslüman’ız, bütün peygamberlere iman ediyoruz. Bir adam çıksa dese ki; “ben bütün peygamberlere iman ediyorum ama bir tek Hz. Nuh (a.s.)’a iman etmiyorum.” Bitti, Müslüman olamaz. Hz. Nuh (a.s.)’a iman edecek.

Aynı şekilde bir Musevi de; “bütün peygamberlere iman ediyorum, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman etmiyorum” derse, gerçek anlamda iman etmiş olmaz. Çünkü peygamberleri ayırmış oluyor. Peygamber olduğu açık Peygamberimiz (s.a.v.)’in. Net, İslam peygamberi olduğu belli. Hiçbir vicdan aksini söyleyemez. Bir Hıristiyan da öyle; bütün Peygamberleri kabul edip, Peygamberimiz (s.a.v.)’i kabul etmezse Hıristiyan olamaz zaten. Gerçek bir Hıristiyan olamaz. Gerçek bir İsevi olmak istiyorsa mutlaka Muhammedi olmak durumundadır. Mutlaka Kuran’a tabi olmak durumundadır. Kuran’a tabi olduğunda gerçek İsevi olur. Her Müslüman gerçek anlamda -daha önce de söyledim- hem Muhammedi’dir, hem Musevi’dir, hem İsevi’dir, hem Nuhi’dir, hem Yakubi’dir; bütün peygamberlere bağlısındır. Çünkü peygamberlerin hepsi övülüyor. Onların ne dediği de Kuran’da uzun uzun anlatılıyor. Hepsine tabi olmuş oluyor. Hz. İbrahim (a.s.)’ın her sözüne tabiyiz, Kuran’daki her sözüne. Ve dolayısıyla İbrahimi’yiz aynı zamanda.

 


Maide Suresi, 5. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 2 Ocak 2015 tarihli sohbetinden Maide Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Maide Suresi, 5; “(Kendilerine) Kitap verilenlerin” yani Musevi ve Hıristiyanların “yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.” “Karşılıklı yemek yiyin” diyor, beraber. Nerede yemek yenir? Evde. Evine çağırıyorsun, oturuyor, beraber yemek yiyorsun.

“Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden” yani Musevi ve Hristiyanlardan “özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)” “Onlarla da nikâhlanabilirsiniz” diyor Allah. Bağnaz ne yapıyor? “Taşın arkasına sığınacak, taş bize haber verecek, biz de öldüreceğiz” diyor. Allah evlenin diyor, evlenebilirsiniz diyor, o da öldürmeye kalkıyor. Bunları bilmiyor ki birçok insan.

 


Maide Suresi, 5. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 24 Ağustos 2011 tarihli röportajından Maide Suresi ile ilgili açıklamaları.

 

BETÜL HANIM: Hocam ayeti okumak istiyorum, inşaAllah. Maide Suresi 5. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.”

ADNAN OKTAR: Şimdi bakın bu cahillere ben soruyorum; bu ayette ne anlatılıyor? Düşman bildiğin, lanetli gördüğün, dost olmadığın adamın evinde ne işin var? Nasıl yemek yiyorsun evinde? Ayette “yemeğini yiyin” diyor, “gidip evlerinde yiyebilirsiniz” diyor. Tavsiye ediyor Allah. Sen evine niye sokuyorsun o zaman? Evinde nasıl yemek yiyorsun, dost değilsen? Demek ki, insan olarak dostsun, inancına katılmıyorsun, inşaAllah. Ve nasıl evleniyorsun peki? Allah “evlenebilirsiniz” diyor. Ben mesela Hıristiyan bir hanımla evlenebilirim, Musevi bir hanımla evlenebilirim. Ayet var. Madem öyle lanetli görüyorsunuz, madem öyle dost değil, düşman olunması gereken insanlar olarak görüyorsunuz onları, nasıl evleneceksin? Peygamberimiz (s.a.v.) neden evlendi? Niye Musevi hanım aldı, niye Hıristiyan hanım aldı? Allah niye ayette bunu açıkça gösteriyor? Demek ki biz, onların insanlarıyla dost oluyoruz. Sadece inancına katılmıyoruz. Ayetin anlattığı budur, anlaşılmayacak bir şey yok.