Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mart 2010 tarihli röportajından Hadid Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki”, mesela adam nezle oldu veyahut başı ağrıyor. Bir musibettir bu, değil mi? Bak nefislerinizde bedenlerinizde olan herhangi bir musibet, herhangi bir hastalık, herhangi bir rahatsızlık en ufak bir şey, “Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın”. Mutlaka yazılı diyor Allah. Mesela gözüne çöp kaçsa toz kaçsa mutlaka o bellidir daha önceden. Bir kitapta yazılı olduğu için oluyor diyor Allah, “şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır” diyor yani kitapta olması inşaAllah. Sen mesela diyorsun ya örnek sana bir tane örnek işte. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir”. Bak “bütün yeryüzü ölecek” diyor, “Allah hayat verecek” diyor. Yeryüzü niye ölsün, nasıl ölür? Manen ölür, fikren ölür. Nasıl oldu? Darwinizm ve materyalizm ile ilk defa bütün yeryüzünde hayat öldü. Ekonomik kriz oldu. Ne zaman başladı? 2007’de. Bu kaçıncı ayet, 17. ayet. Yani o anlamdaysa tabii bunun önü sonu yok, çok fazla maşaAllah. Ebcedi ayrı bir konu, tabii. “Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir”. Kiminle hayat verecek? Mehdi (a.s.)’la. Ölmüş olan bütün dünyayı canlandıracak. Sevgide ölecekler, şefkatte ölecekler, merhamette ölecek, adalette ölecek, ilimde ölecek, sanatta ölecek, hayat sevincinde ölecek, her şeyde toplum ölecek ve öldü şu an dünya. İşte şu an Mesih olan Mehdi (a.s.) dünyaya yeniden Allah’ın dilemesiyle hayat verecek. Ve ölü olan dünyayı Allah’ın izniyle Hz. İsa (a.s.) gibi. Hz. Mesih (a.s.)’in gelişiyle bu tam gerçekleşmiş olacak. İsa Mesih (a.s.), Hz. İsa (a.s.), İbn-i Meryem. Meryem oğlu Mesih (a.s.) ayrıdır, Kral Mesih (a.s.) ayrıdır. Tevrat’ta geçen Kral Mesih (a.s.), o Mehdi (a.s.)’dir işte Kral Mesih. Yani Mesihleri karıştırmasınlar diye söylüyorum.
ALTUĞ BERKER: Başka bir ayette Hocam, şeytandan Allah’a sığınırım, “size hayat verecek şeylere çağırdığında elçiye icabet edin” diyor.
ADNAN OKTAR: Mesela tam bu bunu tamamlayan bir ayet. “Hayat verecek” demek ki ölmüş adam, manen ölmüş. O hayat vermiş oluyor işte, canlandırıyor. Sevgiyi yeryüzünden kaldırdılar. Kardeşim en büyük beladır, Allah vermesin. Sevgi gittiyse ne kaldı geriye zaten, değil mi? Bak Yunanistan zari zari ağlıyor. Hep birlikte duaya çıktılar, niye ekonomik tedbir almıyorlar? Getirsinler profesörleri toplasınlar şöyle, ekonomi profesörleri top sakallı falan, bilmiş bilmiş anlatsınlar bakalım kurtarıyorsa. Anladılar oradan çıkış olmadığını. Yani Allah’ın bir harika meydana getirdiğini anladılar, toplum öldü, manen öldü toplum. Ve kurtuluş ancak Mehdi (a.s.)’yladır. Bunu görecekler inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: 2017 inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet, 17 zaten inşaAllah. Çok net.
Tevekkül, sadece güçlü bir imana sahip, Allah'ın gücünü takdir edebilen ve O'na yakın olan müminlere ait bir özelliktir. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve büyük nimetler vardır. Tevekkül, Allah'a ve yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güvendir. Allah, insanlar da dahil olmak üzere, canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Örneğin güneşin, ayın, denizlerin, göllerin, ağaçların, çiçeklerin, küçük bir karıncanın, daldan düşen tek bir yaprağın, masanızın üzerindeki tek bir toz zerresinin, yolda yürürken ayağınıza takılan bir taşın, on sene önce satın aldığınız elbisenizin, buzdolabınızdaki şeftalinin, annenizin, babanızın, akrabalarınızın, ilkokul arkadaşlarınızın, sizin, kısacası herkesin ve herşeyin Allah Katında, milyonlarca yıl önce belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah'ın Katında Levh-i Mahfuz isimli bir kitapta yazılıdır. Kimin ne zaman öleceği, hangi yaprağın ne zaman hangi hızla yere düşeceği, buzdolabınızdaki şeftalinin ne zaman, hangi noktasından çürümeye başlayacağı, taşın ayağınıza takılana kadar geçireceği aşamalar, kısacası küçük büyük her olay bu kitapta kayıtlıdır.
Müminler kadere iman ederler ve Allah'ın yarattığı kaderin en hayırlısı ve en güzeli olduğunu bilirler. Bundan dolayı da hayatlarının her anında tevekküllüdürler. Yani olayları Allah'ın belli bir hikmetle yarattığını ve şahit oldukları olay ne olursa olsun, Allah'ın bunda bir hayır dilediğini bilirler. Örneğin, ölümcül bir hastalığa yakalanmak, çok çetin ve acımasız bir düşman ordusu ile karşılaşmak, masum olmasına rağmen iftiralara uğramak veya insanın aklına gelebilecek en ürkütücü olaylar dahi, müminleri telaşa veya korkuya kaptırmaz. Onlar Allah'ın kendileri için yarattığını sabır ve metanetle beklerler. İman etmeyen bir insanın dehşete ve ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında onlar büyük bir zevk alırlar. Çünkü en ürkütücü görüntü ve konuşma dahi, Allah Katında önceden planlanmış ve insanın imtihanı için yaratılmıştır. Bunlara sabır ve tevekkülle karşılık verenler, Allah'a ve O'nun yarattığı kadere teslim olup güvenenler Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanacaklar, karşılığında sonsuza dek cennette yaşayacaklardır. Dolayısıyla, müminler hayatları boyunca tevekkülün konforunu ve imani neşesini yaşarlar. Bu, Allah'ın müminlere verdiği bir sır ve güzelliktir ve Allah Kuran'da tevekkül edenleri sevdiğini bildirir. (Al-i İmran Suresi, 159)
Tevekkül hakkında Kuran'da bildirilen bir başka konu ise, tedbirdir. Kuran'ın birçok ayetinde, müminlerin çeşitli konumlarda alabilecekleri tedbirler bildirilmektedir. Bununla birlikte Allah, tedbirlerin kendi takdirini değiştirmeyeceğini ancak bunların bir ibadet olarak kabul edileceğini de farklı ayetlerinde insanlara bir sır olarak verir. Hz. Yakup'un oğullarına şehre girerken tavsiye ettiği tedbirler ve bunun ardından tevekkülü hatırlatıcı olması bunun bir örneğidir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:
Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)
Hz. Yakup'un sözlerinde de görüldüğü gibi, müminler mutlaka her konuda önlem alırlar. Ancak, Allah'ın kaderlerinde kendileri için dilediklerini değiştiremeyeceklerini bilirler. Örneğin,bir insan trafik kurallarına çok dikkat etmeli, arabasını tehlikeli bir şekilde sürmemelidir. Bu, kendisinin ve diğer insanların hayatı için önemli bir tedbir ve ibadettir. Ancak, eğer Allah bu insan için bir trafik kazasında ölmeyi yazmışsa, alacağı hiçbir tedbir onun ölümünü engelleyemez. Bazen bir insanın aldığı önlem veya yaptığı bir hareket onu ölümden döndürmüş gibi görünebilir. Veya bir insan, hayatında ani bir karar alarak, hayatının akışını tamamen değiştirebilir, bir başkası ölümcül bir hastalığa yakalanmışken, güç ve irade göstererek hastalığını yenmiş olabilir. Ancak bütün bunlar o kişilerin kaderlerinde olduğu için böyledir. Bazı insanlar bu tür olayları "kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi son derece mantıksız ve yanlış bir şekilde yorumlarlar. Oysa hiçbir insan, en güçlü ve azimli görüneni bile, Allah'ın kendisi ve başkaları için yazdığı kaderi değiştiremez. Hiçbir insan böyle bir güce sahip değildir. Aksine her varlık, Allah'ın yarattığı kader karşısında acizdir ve aslında doğal olarak kaderine teslimdir. Sadece birçoğu bunu kabul etmek istemez. Kaderin varlığını inkar etmek de onun kaderindedir aslında. Dolayısıyla, hastalıktan veya ölümden kurtulan, ya da hayatının akışı tamamen değişen insanlar, hepsi kaderlerinde olduğu için bunları yaşarlar. Allah, bu durumu ayetlerinde şöyle bildirir:
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)
Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, insanın karşılaştığı her olay Allah Katındaki bir kitapta önceden tespit edilerek yazılmıştır. Ve Allah, bu nedenle insanın elinden çıkana üzülmemesi gerektiğini söyler. Örneğin büyük bir yangında veya girdiği ticaret hayatında tüm malını mülkünü kaybeden bir insan, bunu kaderinde olduğu için yaşar. Bunu engellemesi veya önüne geçmesi mümkün değildir. O zaman bunun için üzülmesi de anlamsız olacaktır. Allah, insanları kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.