Sayın Adnan Oktar'ın 17 Aralık 2010 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım.
“O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi.”Yani ilişkiye girince bir yük yüklendi hamile kaldı. “ve bununla (bir süre) gezindi.” yani 9 ay 10 gün. “Nitekim ağırlaşınca” yani hamileliğini vaz etme vakti geldiğinde, doğum sancısı yaklaşınca, “ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: “Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız. Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.” Yani önce Allah’tan bekliyorlar, fakat sonra dünyevi güçlere güvenmeye başlıyorlar. Dünyevi etkinin altına giriyorlar. “Kendileri yaratılıp dururken” bak, “kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şey yaratmayan şeyleri mi ortak koşuyorlar?” Mesela; küresel güçleri. “Oysa bu şirk koştukları güçler ve nesneler ne onlara bir yardıma güç yetirebilirler, ne kendi nefislerine yardım etmeye.” “Hepsini Ben yapıyorum” diyor Allah, “Ben yaratıyorum.” “Onları hidayete çağırsanız size uymazlar.” Hidayete yani Mehdiyet’e çağırsanız size uymazlar.
“Onları çağırsanız da, suskun dursanız da size karşı tutumları birdir.” Etkilenmezler artık durağan hale gelmişler artık iptal olmuş, hiçbir yere gidecek gücü yok. Artık adamın kafasında, ruhunda bir ideal, bir inanç, bir düşünce kalmamış, nötr hale gelmiş. “Allah’tan başka taptıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer doğru iseniz hemen onları çağırın da size icabet etsinler.” Bak demek ki, insanlara tapıyor bir kısım insanlar. Yani mesela Amerikalılara tapıyor, Avrupalılara tapıyor, onları bir güç olarak görüyor. Onları küresel güç olarak görüyor, onları Allah gibi görüyor haşa. Onların dünyayı yönettiğine inanıyor, Allah’ın yönettiğine inanmıyor. Dolayısıyla o ilah gördüğü varlıklara göre kendini ayarlıyor. “Allah’tan başka taptıklarınız sizin gibi kullardır” diyor Allah. “Eğer doğru iseniz hemen onları çağırın da size icabet etsinler. Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var, veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: “Ortak koştuklarınızı çağırın sonra bir düzen kurun da bana göz bile açtırmayın.” Yani o küresel güçleri çağırın, sonra düzen kurun, bana da göz açtırmayın. Hiçbir şey yapamazsınız diyor Cenab-ı Allah. Yani Peygamber (s.a.v.) böyle meydan okusun, diyor. Çünkü bütün güç Bende diyor Allah. Yani hiçbir insan, hiçbir put, hiçbir güç Benim gücümle kıyaslanamaz. Çünkü onların gücünü yaratan da Benim diyor Allah. Dolayısıyla onlardan hiç etkilenmeyin diyor Allah.
196. ayette; “Hiç şüphesiz, benim velim Kitabı indiren Allah’tır.” Bizim velimiz kim? Allah. “O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.” Mehdiyet’in, Mehdi (a.s.) talebelerinin, İsa Mesih (a.s.)’in talebelerinin, İsa Mesih (a.s.)’in, Türk-İslam Birliği gönüllülerinin, İttihad-ı İslam’ın aslanlarının koruyuculuğunu yapıyor. “O’ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç yetiremezler, kendilerine de.” Bak Avrupa Birliği çöküyor, Amerika da çöküyor. Ekonomik krizle parçalanıyorlar inşaAllah. “Eğer onları doğru yola çağırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, onlar görmezler bile.” Öküz gibi bakıyor, boş boş. İşte sığır dediğim, odun dediğim bunlar. Bak ne diyor ayette?
“Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa görmezler bile” Bilmiyorum. Kurban Bayramı’nda bakmışınızdır koyunlara. Boşluğa doğru bakar hayvan. Öküz de öyledir. Boşluğa doğru bakar. Bir anlamı olmaz. Bunlar da öyle işte bomboş öküz gibi adamlar. “Sen af ve kolaylık olduğunu benimse, örf ile emret, cahillerden yüz çevir”. Af. Müslüman hep affedecek. “Örf ile emret”. Yani nezaketiyle güzel emret. “Cahillerden de yüz çevir”. Yani cahillerin etkisinde kalma. Onların yönlendirmesiyle, onların Müslümanlığı pasivize etmesi, gücünü kırmasıyla muhatap olma. “Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma veya ifa gelirse”. Yani gazetelerde mesela Müslümanlığı, İttihat-ı İslam'ın, Türk-İslam Birliğini gözden çıkaran, şevkinizi kıran, Mehdiyet’e karşı insanları pasifleştiren, gücünü kıran herhangi bir ifa gelirse, “hemen Allah'a sığın”.
“Çünkü o işitendir, bilendir. Allah'tan sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde önce iyice düşünürler”. Kur'an'a göre bütün güç Allah'ın. Allah alametleri de gösterdi. Darwinizm, materyalizm yıkılıyor. İttihat-ı İslam ilerliyor. Türk alemi birleşme safhasında, İslam alemi birleşme safhasında çok kolay bir İttihat-ı İslam olacağı görülüyor. Kur'an hakikatleri ortaya çıktı. İman hakikatleri ortaya çıktı. İnternet var, televizyonlar var. Gücümüz de ortada. EvelAllah biz bu güzel neticeyi almak üzereyiz diyecek. Düşünecek.
“İyice düşünürler. Allah'ı zikredip anarlar. Sonra da hemen bakarsın ki görüp bilirler”. Çok netleşir kafaları diyor Allah. “Şeytanın kardeşleri ise onları sapıklığa sürükler sonra peşlerini bırakmazlar”. Önce sapıklığa sürüklüyor sonra peşlerini bırakmıyor. Onlar ümitsizliğe, şevksizliğe, korkaklığa, haf damarına, yeis ve ümitsizliğin içerisinde çırpınmaya, kendini hiç görmeye, nötr görmeye, sıradan insanlar haline getirip manevi önüme doğru sürüklemeye götürüyor. “Ve peşlerinde bırakmazlar”, diyor yani. Sabırla aynı münasebetsiz işlemeye devam ediyorlar. “Onlara bir ayet getirmediğin zaman”, yani onların şirk düşüncesine uygun onların hurafelerine, onların abuk sabuk inançlarına uygun hürriyeti, güzelliği ortadan kaldıran talepleri oluyor onlar biliyorsun müşriklerin, münafıkların.
“Onu getirmediğin zaman”, diyor “sen onu inmeyen ayeti derleyip toplasana derler”. Yani peygamberimize sen çıkart bir şey söyle diyorlar. Peygamber söylemeyince ne yapıyor? Peygamber adına hurafe çıkarıyor. Çünkü peygamberimiz diyor, “ben Kur'an'a uyuyorum”, diyor. O zaman ben de peygamberin adına bir şey çıkarayım diyor. “Peygamber dedi ki”, diyor. “Duydum ki. Duymuşuz ki. Duymuşlar ki”. Al sana hurafe ondan sonra.
Bak, “sen onu inmeyen ayeti derleyip toplasana derler. De ki; “ben yalnızca bana Rabbimden vahyoluna uyarım”. Kur'an'a uyarım diyor peygamber. “Bu Rabbinizden olan basiretlerdir. İman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir. Kur'an okunduğu zaman hemen onu dinleyin”. Yani sohbete devam etmeyin. “Ve susun”. Konuşmayın. Dikkatinizi Kur'an'a verin diyor Allah. “Umulur ki esirgenmiş olursunuz”. Kur'an okunurken konuşmak haramdır. Mesela camilerde görüyorum. Bağıra bağıra Kur'an okuyorlar yüksek sesle. Güzel. Ooo. Hemşerim nasılsın? Ne yapıyorsun? Çoktan beri göremiyorum, caminin içinde sohbet ediyor ama Kur'an'da bir yandan okunuyor, muhatap dahi olmuyor. Kur'an okunduğunda dinlenir, susulur.
“Rabbini sabah akşam yüksek olmayan bir sesle kendi kendine ürpertiyle”, yani derin heyecan derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara ve için için zikret, gaflete kapılanlardan olma”. Bakın bu ayet çok hayati bir ayettir. Çok önemli. Her ayet önemli fakat bu ayet de çok önemli. Bak, “Rabbini sabah akşam yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine”, bakın dikkat edin, “ürpertiyle”, derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara”, derin konsantrasyonla, “için için”, içinden gelerek coşkulu bir derinlikle. Allah aşkıyla, değil mi? Derin bir sevgiyle, “hakkıyla Allah'tan korkarak zikret, gaflete kapılanlardan olma”, böyle bir dua bütün dünyayı değiştirir söyleyeyim. İnşaAllah. İnşaAllah. Çok hayatidir. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mart 2012 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım.
Araf Suresi, 196; “Hiç şüphesiz, benim velim kitabı indiren Allah'tır.” Allah hemen Kuran’a dikkat çekiyor, başka bir şeye değil. “O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.” Samimi olan insanların koruyuculuğu. Kimi koruyormuş Cenab-ı Allah? Samimi olan insanları koruyor.
197; “O'ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç yetiremezler, kendilerine de.” “Boşa yapıyorsunuz onun dışında, hiçbir faydası olmaz onun size” diyor.
198; “Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler.” Eğer hidayet ehli değilse istediğin kadar anlat, etkilenmez. “Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile.” İnsanların hatası orada oluyor, bakıyor olduğunu görünce onu canlı zannediyor. İnanamıyor ona, nasıl söz dinletemiyorum diye. Halbuki o zaten bakar durumda ama ölü. Allah, “Siz onları canlı zannedersiniz, oysa onlar ölüdürler” diyor.
199; “Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.” “Şefkatle yaklaş” diyor Cenab-ı Allah, “af ve kolaylık yolunu benimse.” Kolaylık bakın, af ile kolaylık. “Örf ile emret,” makul insanların kabul edeceği, toplumun kabul edeceği örf ile emret. İnsanların alışık olduğu, makul göreceği bir tarz; “bununla emret.” “Ve cahillerden yüz çevir, anlamıyorlarsa bırak onları” diyor Cenab-ı Allah.
200; “Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın.” Kendin halletmeye kalkma, Allah’a sığın. “Çünkü O, işitendir, bilendir.”
201; (Allah'tan) Sakınanlara,” helale, harama dikkat edenlere, “şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler” diyor. Bakın, düşüncenin önemine Allah dikkat çekiyor; hafif değil, iyice düşünürler. “Düşünürler” derdi Allah ama “düşünürler” demiyor; “iyice düşünürler” diyor, beynin kapasitesini iyice kullanırlar. “(Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.” Allah, “o zaman hemen bilgiyi veririm” diyor. Ama önce beynini kullanmak için beynine emir verecek, dua edecek. Beynini son kapasitede kullanacak; o zaman Allah, “hemen bakarsın ki görüp bilirler” diyor. “Hemen doğru bilgiyi veririm” diyor Cenab-ı Allah.
202; “(Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar.” Şeytanla dost olanlar, onları sapıklığa sürüklüyor; yobazlığa, Darwinizme, materyalizme sürüklüyorlar; “sonra peşlerini bırakmazlar.” Mesela yobaz kafanın içinden çıkmıyor. Yobaz yobazı destekliyor, komünist komünisti destekliyor, iddia edilen Ergenekon terör örgütü mensupları birbirlerini destekliyorlar. Birbirlerinin peşini bırakmıyorlar.
203; “Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana” derler.” İşte bu yobazların mantığı. Allah demiyor, o zaman uydurmaya ihtiyaç duyuyorlar ve uydurmaya başlıyorlar. “De ki: “Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım.” “Kuran’a uyarım” diyor Peygamber (s.a.v). “Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” Bakın, “Rabbinizden olan basiretlerdir.” “Basiret bu şekilde olur” diyor Cenab-ı Allah. “İman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” Dikkat ederseniz, hep iman hakikatinin önemi vurgulanıyor ayetlerde. Görüyor musunuz? Ben tekrar tekrar hatırlatmıyorum, o gözle bakın; sürekli hakim olan iman zafiyeti ve iman hakikatlerinin önemidir.
204; “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun.” Bir çok yerde, camilerde adamlar konuşuyor; Kuran okunuyor dinlemiyor ve susmuyorlar. “Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Bu muhkem ayettir, farzdır. Kuran okunduğu zaman dinlenir, konuşma olmaz. Bakın, “susun” diyor Allah. Haramdır Kuran okunurken konuşmak. Umurunda bile değil bir çok insanın.
205; “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” Allah’a dua ederken olanca samimiyetiyle, olanca candanlığıyla insan dua edecek, olanca candanlığıyla Allah’ı anacak. 206; “Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve yalnız O'na secde ederler.”
206; Bakın, “Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler.” Melekler büyüklenmiyor, Hz. İsa (a.s) büyüklenmez. “O'nu tesbih ederler,” Allah’ı anarlar, “ve yalnız O'na secde ederler,” ibadet ederler. Bütün melekler Allah’a secde ediyor, ibadet ediyor, inşaAllah. Cenab-ı Allah, Hz. İsa (a.s)’ın gökte canlı olduğunu vurgulamak için, Hz. İsa (a.s)’ın da meleklerle birlikte ibadet ettiğini söylüyor ayette. Sırf Hz. İsa (a.s)’a mahsus bir ayettir, sadece Hz. İsa (a.s). Başka hiçbir Peygamber için demiyor Cenab-ı Allah, sadece onun için diyor. Meleklerle birlikte ibadet ettiğini söylüyor. Çünkü ölü olsa ibadet etmez, diri olduğu için ibadet ediyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 5 Ocak 2010 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Hiç şüphesiz benim velim, kitabı indiren Allah’tır.” Yani beni koruyan, Kuran’ı indiren Allah’tır. “O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.” Allah yolunda olan herkesin koruyucusu; Mehdi (a.s.)’nin, Hz. Mesih (a.s.)’in, Mehdi (a.s.)’nin talebelerinin, Mesih (a.s.)’in talebelerinin, ahir zaman Müslümanlarının. “Onlara bir ayet getirmediğin zaman:” sen onu, (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana derler.” Yani Peygamber (s.a.v.)’in Kuran’ı kendi yazdığına inanan birçok sapık var, şu anda da var öyle tipler. O zaman da bu tip adamlar var. “De ki: ‘Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım’.” Yani vahiye uyuyorum ben diyor, kendi kendime aklımdan bir şey yapmam diyor Peygamber (a.s.). “Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir;” Basiret, basiret, yani akılcı, güzel, doğru düşünme. “...İman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir. Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun.” Haramdır. Mesela Kuran okunuyor, ben Topkapı’da da gördüm, mesela Kuran okunuyor, turistler bağırıyor-çağırıyor, konuşuyorlar, yani bu çok acayip bir şey. Bak, “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun.” diyor Allah. Mesela kahvelerde de Kuran okunuyor, millet işinde gücünde, bağırıp-çağırıyorlar. Olmaz, haramdır. Susup dinlemek lazım. “...Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Bu bilinmeyen farzlardandır. Bakın, “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin.” Bakın bu bir farz, muhkem bir hüküm. Bir kere dinleyecek, dinlemek farz. İkincisi, konuşmak haram, susulacak Kuran okunurken. Ya kapatsın televizyonu, yahut o okuyan adam dursun veyahut dinleyecekler. Kuran’a saygıya uygun olmaz aksi, ve haramdır.
“...Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Bak, Allah tehdit ediyor, yani nezaketli bir üslup ile Cenab-ı Allah, her zaman Cenab-ı Allah, Kuran’da, Cenab-ı Allah’ın bir güzelliğidir o, nezaketli bir üslup kullanmıştır. Bak, “...umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Aksinde ne olur? Esirgenmemiş oluruz. “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpetiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” Bakın, “Rabbini sabah akşam” yani sürekli, sık sık. “Yüksek olmayan bir sesle”, bağıra bağıra değil. “Kendi kendine” yani kendi kendinin duyacağı kadar. “Ürpertiyle” yani derin konsantre olarak, aşk ile, derinlikle, tutkuyla. “Yalvara yalvara”, aczini bilerek, yalvarma tarzında. “İçin için” yani içten gelerek, vicdanın içinden gelerek “zikret”, dua et. Allah’a yaklaş, Allah’ı o şekilde zikret. “...Gaflete kapılanlardan olma.” Şimdi, bu da farz. Bak, sabah akşam 1, yüksek olmayan bir ses 2, kendi kendine 3, yani içinden ürperti ile, yalvara yalvara, yani coşku ile, heyecan ile ve derinlik ile, için için zikret. Ne olur der adam, mesela öbür türlü dua etsem. Duada bir sır var. Yani dua, hakkı ile yapıldığında çok büyük netice alınır, çok büyük netice. İnsanlar bunu bilmiyorlar. Yani dua ediyorum, olmuyor diyor. Her dua kabul olur. Tecelli etmeyebilir, ama onun sevabını alırsın. Anlaşıldı mı? Bir ibadettir dua. İbadet kastıyla yapılır ve Allah rızası için yapılır. Olmuyorsa hayır var. Diyor ki, mesela Amerika’ya gideceğim.
Kardeşim, ya gangsterler seni orada öldürecekse, ya başına bir şey gelecekse, Allah onu engellemiş oluyor, bir hayır var. Kurdeşen döküyor gidemedim diye. Allah’a hamd edecek. Ya Rabbi diyecek, bunda bir hayır, hikmet vardır diyecek. Mesela otobüsü kaçırıyor, deliriyor. Tevekkül et, vardır bir hayır. Mesela trafik kazası geçiriyor, bir hayır vardır. Allah onu çok daha büyük bir beladan kurtarmıştır, Allah Kendine döndürmek istemiştir, derin düşünmesine vesile olmuştur, belki dünyaya dalmıştır, belki de bunun sonucunda Cehenneme gidecektir, Allah Kendine döndürmek için bir kaza meydana getirir; o, ölümü düşünür, Ahireti düşünür, artık dünyadan geçer, Allah’a teslim olur. Daha mütevazi, daha şefkatli, daha sevgi dolu olur, o bir sevap kazanır. Etrafındaki insanlar onunla ilgilenir, alaka göstertir, şefkat göstertir oradan bir sevap kazanır o etrafındaki insanlar. Ayrıca imtihanın doğal ortamı olmuş olur ve bütün insanlara bir ibret olur, bu yönden de ayrı bir sevabı vardır ve kaderdedir o. Yani diyor ki mesela, ben diyor, sağa sola baksaydım, o araba bana çarpmazdı. Sağa sola değil, istersen böyle teleskop ile bak, büyüteç ile bak, kuzu kuzu gider o arabanın altına yatarsın sen. Yani onu sana kimse engelleyemez, o kaderde ise olacak o, yani tedbir takdiri bozmaz. Onun için pişmanlık şöyle; pişmanlıktan amaç bir daha yapmayındır. Ama bu hikmet ile, hayır ile oldu diyecek adam. Yani bu, bunun oluşunda bir hikmet var, hayır var. Yani mutlaka hayır var.
Ama bir daha olmaması için bana tecrübe oldu diyecek, bilgi olarak. Yoksa hani var ya, vah vah pişman oluyor, keşke şunu yapmasaydım, işte gidiyor meyhanede içiyor, kafasını duvarlara vuruyor falan bunlar rezillik, yani rezalet. Bunlara gerek yok. Doğrusu, hayır var deyip ondan sonrasına devam edilmesidir. Çünkü burası imtahan meydanı. Trafik kazası da olur, hastalık da olur, bela da olur, ölümler olur değil mi? İşte genç yaşta öldü, 90 yaşında dede ölüyor, ona da ağlıyorlar hüngür hüngür. 100 yaşında ölüyor, ona da ağlıyorlar. Kardeşim ne istiyorsunuz yani? Siz mi yarattınız onu, Allah yarattı. Allah verdi, Allah aldı. Sizin ne zorunuz? Niye derdine düşüyorsunuz yani? Bir de niye ağlıyorsun ki? Cennete gittiyse sevin, hem ne sevin yani. Ne yapacak dünyada durup adam? Cennet kıyas mı olur dünyaya? Ve sonsuz hayata kavuşmuş oluyor. Cehenneme gittiyse hak etmiştir zaten, ona da sevin, değil mi?
(SAYIN ADNAN OKTAR'IN KAÇKAR TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (17 ARALIK 2010))
ADNAN OKTAR: “Onlara bir ayet getirmediğin zaman”, yani onların şirk düşüncesine uygun, onların hurafelerine, onların abuk sabuk inançlarına uygun, hürriyeti, güzelliği ortadan kaldıran talepleri oluyor onların biliyorsunuz müşriklerin, münafıkların. “Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Sen onu (inmeyen ayeti) toplasana” derler. Yani Peygamberimiz (s.a.v.)’e “sen çıkart, bir şey söyle” diyorlar. Peygamber (s.a.v.) söylemeyince ne yapıyorlar? Peygamber (s.a.v.) adına hurafe çıkarıyorlar. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) diyor; “ben Kuran’a uyuyorum” diyor. “O zaman ben de Peygamber (s.a.v.) adına bir şey çıkarayım” diyor. “Peygamber dedi ki” diyor. “Duydum ki, duymuşuz ki, duymuşlar ki.” Al sana hurafe ondan sonra. Bak “Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana” derler. Dedi ki: “Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım.” “Kuran’a uyarım” diyor Peygamber (s.a.v.). “Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.
“Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin.” Yani “sohbete devam etmeyin ve susun, konuşmayın. Dikkatinizi Kuran’a verin” diyor Allah. “Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Kuran okunurken konuşmak haramdır. Mesela camiilerde görüyorum bağıra bağıra Kuran okuyorlar, yüksek sesle güzel. “Hemşerim nasılsın? Ne yapıyorsun? Çoktan beri göremiyoruz.” Camiinin içinde sohbet ediyor. Ama Kuran da bir yandan okunuyor. Muhatap dahi olmuyor. Kuran okunduğunda, dinlenir, susulur. “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle” yani derin heyecan, derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” Bakın bu ayet çok hayati bir ayettir. Çok önemlidir. Her ayet önemli fakat bu ayet de çok önemli. Bak, “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine,” bakın dikkat edin “ürpertiyle”, derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara”, derin konsantrasyonla, “için için”, içinden gelerek, coşkulu bir derinlikle, Allah aşkıyla, derin bir sevgiyle, “hakkıyla Allah’tan korkarak zikret. “Gaflete kapılanlardan olma.” Böyle bir dua bütün dünyayı değiştirir söyleyeyim. Çok hayatidir inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 26 Ekim 2010 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Araf Suresi, 203. “Onlara bir ayet getirmediğin zaman” yani onların istediği gibi, müşriklerin, münafıkların istediği gibi olmadığı vakit Kuran’ın hükmü. Hurafe ekleyecek; olmuyor. “Bana vahiy geliyor” diyecek; olmuyor. O dönem sahtekârlık da yapamıyorlar Peygamber (s.a.v.) de olduğu için. O zaman ne diyorlar, biliyor musun? “Sen onu” yani istedikleri ayeti “(inmeyen ayeti) derleyip-toplasana” derler” diyor. Yani “sen kafandan bir şey yapsana” diyorlar. Yani “inmesine gerek yok ki” diyorlar, “vahiy inmesine. Kuran’a ilave et bir şey” diyorlar, “bizim dediğimiz gibi olsun” diyorlar. Münafıkların hep kafasında hazır bir din vardır, müşriklerin. O dini ararlar Kuran’da. Onu bulamazsa delirir o. O illaki hurafe ile yahut “bana vahiy geldi” diyerek ilave edecek onu, aklını takmıştır. Kuran’da Cenab-ı Allah dikkat çekiyor bak; “sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana” derler. De ki: “Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım.” Yani “Kuran’a uyarım” diyor, “ben. İlave yapamam ben, hurafe de katamam, olmadığı halde de ‘bana vahiy geliyor’ demem” diyor, “gelirse söyleyebilirim” diyor. “Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” Neymiş Kuran? Hidayetmiş ve rahmetmiş.
Şeytandan Allah’a sığınırım. “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun.” Birçok yerde Kuran okunuyor, camilerde de bağıra bağıra Kuran okunuyor. Adamlar konuşuyor, geziniyorlar, caminin tavanı hakkında bilgi ediniyorlar. Yahut radyoda da Kuran okunuyor, adam; hangi takım maçı kazanmış, onu konuşuyor. Bak, ayette haram kılmış Allah. “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin” Dikkat verecek, dinleyecek Müslüman. “Ve susun.” “Konuşmayı kesin” diyor Allah; farz, muhkem ayet. “Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” “O zaman Allah sizi korur” diyor. Aksi ne demektir? “Bela veririm” diyor Allah.
“Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” “Allah’ı zikrederken, dua ederken çok candan, derin bir konsantrasyonla Allah ile bağlantı kurun” diyor Cenab-ı Allah. “Bir de yüksek sesle yapmayın” diyor, “duayı” diyor, “kendi duyacağınız kadar.” Var ya bağıra bağıra dua ediyorlar. Bak, Allah onu yasaklıyor. “Bağıra bağıra olmaz” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ağustos 2011 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Mesela, şeytandan Allah’a sığınıyorum; Araf Suresi,
196; “Hiç şüphesiz, benim velim kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.” Şimdi, ahir zamana bakan yönüyle baktığımızda ne anlarız? Hz. Mehdi (a.s)’ı Allah korur, Hz. İsa Mesih (a.s)’ı Allah korur, talebelerini Allah korur. Türk Milleti’ni Allah koruyor, Türkiye’ye komünizmin gelmesini engelleyen Allah’tır. Türkiye’nin batmasını, yıkılmasını, bölünmesini engelleyen Allah’tır. Bin kere batardı Türkiye, bin kere bölünürdü. Salihleri Allah koruyor, bunu görüyoruz. Şeytandan Allah’a sığınırım,
198; “Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler.” Biz de bir kısım cins tipleri, yobaz takımını doğru yola çağırıyoruz, Kuran’a çağırıyoruz; işitmiyorlar, anlamıyorlar. “Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile.” Mesela televizyonda seyrediyor ama görmüyor adam, anlamıyor, kavrayamıyor.
199; “Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.” Biz de ne yapıyoruz? Kolaylık yolunu benimsiyoruz, dini zorlaştırmaktan kaçınıyoruz. Kuran’ın sade anlatımına tabi oluyoruz. “(İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.” Adam anlamıyorsa biz de ondan yüz çeviriyoruz.
200; “Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.” Allah bizi şeytandan korusun, şeytanın şerrinden, etkisinden korusun. Çünkü şeytanın etkisi var, Allah şeytanın etkisinden dua ettiğimizde bizi koruyacağını söylüyor. Allah’a sığınıyoruz.
204; “Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun.” Mesela bak, çok büyük bir bela bu; insanların Kuran okunduğunda dinlememeleri. “Umulur ki esirgenmiş olursunuz.” Ben camilere gidiyorum, Kuran okuyor orada hocaefendi, cayır cayır konuşuyorlar. Dedikodu yapıyor böyle ayakta, arı kovanı gibi, uğultu var. Halbuki Kuran okunduğunda susup dinlemeleri lazım. Bak, “hemen onu dinleyin” diyor, “hemen onu dinleyin ve susun.” Adam ne susuyor, ne dinliyor. “Hocam” diyorlar “ahir zaman ağırlıklı anlatıyorsunuz, Darwinizm ağırlıklı anlatıyorsunuz, başka konuları bize anlatmıyorsunuz.” Anlatıyorum işte. Anlamazdan gelirseniz, anlamazsınız tabii.
205; “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine,” yalnız, “ürpertiyle,” derin bir heyecanla, huşuyla “yalvara yalvara ve için için zikret.” Dua böyle olur, Allah’ı zikretmek böyle olur. Bir daha söylüyorum, “sabah akşam,” ne demek sabah akşam? Günün her saatinde, sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar, her zaman, “sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle,” bağıra bağıra değil, var ya camilerde hocaefendiler, bağıra bağıra dua ediyorlar, bunu istemiyor Allah. Biliyorsunuz, değil mi? Bağıra bağıra dua ediyorlar. “Kendi kendine,” yalnız, “ürpertiyle,” yani “tüylerin ürpersin” diyor Cenab-ı Allah. “O kadar konsantre ol ki, o kadar derinleş, o kadar huşuyla, o kadar samimi dua et ki onun heyecanıyla tüylerin diken diken olsun” diyor Allah. Ve “yalvara yalvara,” yalvarma üslubuyla, “ve için için” kalpten, içinden gelerek, coşkuyla Allah’ı zikret, Allah’a dua et, “gaflete kapılanlardan olma.”
(SAYIN ADNAN OKTAR'IN KAÇKAR TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (17 ARALIK 2010))
ADNAN OKTAR: “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle” yani derin heyecan, derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” Bakın, bu ayet çok hayati bir ayettir. Çok önemlidir. Her ayet önemli fakat bu ayet de çok önemli. Bak, “Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine,” bakın dikkat edin “ürpertiyle”, derin konsantrasyonla, “yalvara yalvara”, derin konsantrasyonla, “için için”, içinden gelerek, coşkulu bir derinlikle, Allah aşkıyla, derin bir sevgiyle, hakkıyla Allah’tan korkarak zikret. “Gaflete kapılanlardan olma.” Böyle bir dua bütün dünyayı değiştirir söyleyeyim. Çok hayatidir inşaAllah.