Dünyayı Allah insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Ve imtihanın gereği olarak her insanı bazen bolluk ve güzellik vererek, bazen de şiddetli sıkıntılara uğratarak dener. Olayları, Kuran'da bildirilen gerçeklere göre değerlendirmeyen insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilemez, karamsarlığa kapılır, ümitsizliğe düşerler. Oysa Kuran'da Allah'ın bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ve ancak samimi bir imana ve teslimiyete sahip olan kulların görebildiği önemli bir sır vardır. Bu sırrı Allah şöyle bildirmiştir:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)
Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi, yaşanan durum ne kadar zor ve içinden çıkılması güç gibi görünüyorsa da, Allah müminler için mutlaka o durumdan çıkmayı kolaylaştıracak, söz konusu zorluğu hafifletecek bir sebep yaratmıştır. Mümin güzel bir sabırla sabrettiğinde ve sabrında sebat gösterdiğinde, tüm zorluklarla beraber Allah'ın kolaylık verdiğini görecektir. Nitekim Allah başka ayetlerinde de Kendisi'nden korkup sakınan kullarına yol göstereceğini, onları nimetlendireceğini ayetlerde şöyle müjdelemiştir:
… Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter… (Talak Suresi, 2-3)
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemez
Allah sonsuz merhameti, şefkati ve adaleti ile, yarattığı her olayda hem bir kolaylık kılar, hem de her insanı gücüne göre denemelerden geçirir. Allah'ın insanlara emrettiği ibadetler, onları denemek için yarattığı zorluklar, insanlara yüklediği sorumlukların hepsi insanların gücü oranındadır. Bu iman edenler için bir müjde ve rahatlık, Allah'ın rahmetinin bir göstergesidir. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirir:
“Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.” (Enam Suresi, 152)
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)
Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Mü'minun Suresi, 62)
Allah'ın dinine uymak kolay olandır
Insanların büyük bir çoğunluğu, dinin hayatlarını zorlaştıracağını, onlara birtakım ağır sorumluluklar yükleyeceğini zannederler. Bu, şeytanın dinden saptırmak için insanlara verdiği bir vesvese ve büyük bir yanılgıdır. Önceki konularda da değinildiği gibi, din kolaylıktır. Allah, iman eden insanlara zorlukların ardından kolaylık dilediğini bildirir. Ayrıca tevekkül ve kadere iman gibi dinin temel konuları, insanın üzerindeki tüm ağırlıkları, zorlukları, sıkıntı ve hüzün veren tüm olayları kaldırır. Din ahlakını yaşayan bir insan için sıkıntılı, hüzün veya ümitsizlik veren hiçbir konu kalmaz. Allah, birçok ayetinde Kendisi'ne uyanları ve dinine yardım edenleri yardımıyla destekleyeceğini ve onları hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla yaşatacağını vaat eder. Vaadinden asla dönmeyen Rabbimiz'in bu konu hakkındaki sözleri şöyledir:
(Allah'tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Allah, bunun yanında dinine uyanları bu kolay olan yolda başarılı kılacağı sırrını da müminlere Kuran'da şöyle müjdeler:
Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 5-7)
Kuran'da bildirilen bu sırlardan anlaşıldığı gibi, Allah'ın dinine samimi olarak yönelen insan en başından başarılı olacağı, dünyada da ahirette de kazanç elde edeceği bir yolu seçmiştir. İnkar edenler içinse, tam tersi söz konusudur. Onlar da en başından kaybedilmiş, hüzün, mutsuzluk ve kayıp dolu bir dünya ve ahiret hayatına sahip olurlar. Onlar inkara karar verdikleri anda, hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybederler. Allah, bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, ve en güzel olanı yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 8-10)
Allah herşeyin sahibi ve yaratıcısıdır. Elbette ki Allah'ın dostluğunu, yardımını, desteğini kazanmak bir insan için tüm güçlerin ve desteklerin üzerindedir. Kim Allah'ı dost edinir ve O'na teslim olursa, o insanın dünyada ve ahirette çok büyük bir kazanç ve güzellik içinde yaşayacağı, hiçbir olaydan ve hiçbir insandan zarar görmeyeceği kesin bir gerçektir. Öyle ise, akıl ve vicdan sahibi her insanın, Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sırları kavrayıp, akılcı ve doğru olanı seçmesi gerekir. İnkarcıların bu açık gerçekleri anlayamamaları ise ayrı bir sırdır. Onlar ne kadar zeki veya kültürlü olurlarsa olsunlar, Allah onların akıllarını almıştır ve bu gerçekleri görmeleri engellenmiştir.
(Sayın Adnan Oktar’ın 10 Aralık 2010 Kaçkar TV’deki Sohbetinden)
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. 42. ayet: “İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-” Her imtihan olan mutlaka, onu rahatça kaldırabilecek durumda oluyor. Bu bir mucizedir. Yani normalde insan çok aciz. Gücünün yetemeyeceği bir şeyle karşılaşması da beklenebilir değil mi? Allah böyle bir şey yok diyor. Her insan mutlaka kaldırabileceği şekilde imtihan oluyor. “Onlar da Cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.” Sonsuzluk içgüdüsünün tatmini bu. “Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız.” İnsanlar, Müslümanlar birbirine kin duyuyor, öfke duyabiliyorlar. Diyor ki; “Cennet’te ben bu kinle nasıl arkadaş olacağım, kardeş olacağım?” Cennet’e bir gidiyor, kin duymuyor, haberi bile yok. Allah almış, kin duygusu alınıyor ahirette. Rahatsız eden bir duygudur, iki tarafın arasını bozan bir duygudur, Allah onu alıyor. “Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: “Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.” Bak Cennet’te de Allah’a hamd ediyorlar. “Eğer Allah bize hidayet vermeseydi” Allah bize Mehdi’sini göndermeseydi değil mi Peygamberimiz (s.a.v.)’i veyahut Hz. İbrahim (a.s.)’ı veyahut ahir zaman Mehdi (a.s.)’ı, Kuran’ı ve Allah’ın vereceği hususi ibadeti, kalpleri açmasını, Allah’ın verdiği imanı vermeseydi, “biz doğruya eremeyecektik. Andolsun,” yemin ediyor, “Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler.”
Mehdi (a.s.) da hak ile geliyor. Yani neyle? Kuran’la. İsa (a.s.) neyle gelecek? Kuran’la. “Onlara: “İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız Cennettir” diye seslenilecek.” Cennet’in kapısından içeri girdiğinde, oh diyecek Elhamdülillah ne şahane. Bir daha ölüm de yok, hayret edilecek bir dünya, hayret edilecek bir yapı. Ama burada çok uzun bir imtihanla imtihan oluyoruz. Bu imtihan da olmazsa, Cennet’e girdiğinde adam, “bu koltuklar neye yarıyor” der, anlayamaz. “Niye oturmamız gerekiyor” der, anlayamaz. Cennet kadehlerini de anlayamaz. Yani “niye içmemiz gerekiyor ki” der, yani “öyle bir his duymuyorum” der. “Meyve niye yememiz gerekiyor” der. Hepsini burada öğreniriz. Dünya, Cennet kursudur, Cennet kursu. Cennet’i nasıl kullanacağımızın, Cennet’te nasıl zevkler alacağımızın kursudur. Cennet’te her şey mesela arabadan zevk almayı biz burada öğreniyoruz. Cennet arabalarından da o yüzden zevk alacağız. Mesela uçmanın zevkini biz burada alıyoruz. Yoksa bilmeyiz, ihtiyaç da duymayız. Onun için bu kadar uzun ve detaylı eğitimden geçiyoruz.
Bu kursu bitiren Cennet’te, bütün zevklerden çok detaylı zevk alacak hale geliyor. İnsan sevgisini burada öğreniyoruz, şefkati burada öğreniyoruz, muhabbeti burada öğreniyoruz, aşkı tutkuyu burada öğreniriz, hepsini burada öğreniriz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Az şeyi Cennet’te öğreneceğiz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Mesela süslü bir sofra, biz burada öğreniyoruz. Cennet sofralarından o yüzden zevk alacağız. Yoksa sofra, bakar, iyi, güzel. Ama kadeh mesela “Cennet kadehlerinden” bahsediliyor. Kadehi biz bu dünyada seviyoruz. Ben dışarı çıktığımda kadeh meraklısıyım ben, çok güzel bardaklar alıyorum kadehler, her çeşit kadeh böyle koleksiyon tarzında. Her seferinde değişik, çay içerken, meyve suyu içerken ayrı bir kadehle, ayrı bir bardakla içmeyi severim. Acayip güzel yapıyorlar, çok süslü. Ruhumda var kadeh sevgisi, bardaklara karşı olan sevgi. Çünkü Cennet kadehlerine olan eğilimden gelir bu. Mesela güzel sofrayı severim ben. Cennet’e olan eğilimdendir, Cennet ruhudur.
Sayın Adnan Oktar'ın 10 Aralık 2010 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Araf Suresi, evet. Şeytan’dan Allah’a sığınıyorum.
“Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun” diyor Cenab-ı Allah, Araf Suresi, 44’te.
45’te: “Ki onlar Allah'ın yolundan alıkoyanlar, onda çarpıklık arayanlar ve ahireti tanımayanlardır.” Ebcedi: 1945 tarihini veriyor ve 45. ayet. Yani o devirlerdeki, 45’lerdeki dünyanın içinde bulunduğu duruma işaret eden bir ayet. Yani o zaman Faşist’lerin, Komünist’lerin falan en azgın oldukları dönemler. Yani Komünizm’in en tırmandığı dönemler evet. “Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı.” Dinlerini bir eğlence ve oyun konusu nasıl ediniyor? Çıkıyor televizyonlara, soytarılık yapıyor. Fıkralar anlatıyor dinle ilgili, ayetle ilgili, Cennet’le ilgili, adamlarda yerlerde uğunarak gülüyorlar.
Ayette ne diyor Cenab-ı Allah, Araf Suresi 51’de; “Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı.” Para karşılığında, çıkıyor, “İslam Birliği’nin olmayacağını” söylüyor mesela. “İttihad-ı İslam’ın olmayacağını” söylüyor. “Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.” diyor “Ben de onlara bela vereceğim” diyor Allah inşaAllah.
Şeytandan Allah’a sığınıyorum.
42. ayet: “İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-” Her imtihan olan mutlaka, onu rahatça kaldırabilecek durumda oluyor. Bu bir mucizedir. Yani normalde insan çok aciz. Yani gücünün yetemeyeceği bir şeyle karşılaşması da beklenebilir değil mi? Allah böyle bir şey yok diyor. Her insan mutlaka kaldırabileceği şekilde imtihan oluyor. “Onlar da Cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.” Sonsuzluk içgüdüsünün tatmini bu. “Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız.” İnsanlar, Müslümanlar birbirine kin duyuyor, öfke duyabiliyorlar. Diyor ki; “Cennet’te ben bu kinle nasıl arkadaş olacağım, kardeş olacağım?” Cennet’e bir gidiyor, kin duymuyor, haberi bile yok. Allah almış kin duygusu alınıyor ahirette. Rahatsız eden bir duygudur, iki tarafın arasını bozan bir duygudur, Allah onu alıyor.
“Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: “Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.” Bak Cennet’te de Allah’a hamd ediyorlar.”Eğer Allah bize hidayet vermeseydi” Allah bize Mehdi’sini göndermeseydi değil mi Peygamberimiz (s.a.v.)’i veyahut Hz. İbrahim (a.s.)’ı veyahut Ahir zaman Mehdi (a.s.)’ı, Kuran’ı ve Allah’ın vereceği hususi ibadeti, kalpleri açmasını, Allah’ın verdiği imanı vermeseydi, “biz doğruya eremeyecektik. Andolsun,” yemin ediyor, “Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler.” Mehdi (a.s.)’da hak ile geliyor. Yani neyle? Kuran’la. İsa (a.s.) neyle gelecek? Kuran’la. “Onlara: “İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız Cennettir” diye seslenilecek.” Cennet’in kapısından içeri girdiğinde, “oh diyecek Elhamdülillah ne şahane. Bir daha ölüm de yok, hayret edilecek bir dünya, hayret edilecek bir yapı. Ama burada çok uzun bir imtihanla imtihan oluyoruz. Bu imtihanda olmazsa, Cennet’e girdiğinde adam, “bu koltuklar neye yarıyor” der, anlayamaz. “Niye oturmamız gerekiyor” der, anlayamaz. Cennet kadehlerini de anlayamaz. Yani “niye içmemiz gerekiyor ki” der, yani “öyle bir his duymuyorum” der. “Meyve niye yememiz gerekiyor” der. Hepsini burada öğreniriz. Dünya, Cennet kursudur, Cennet kursu. Cennet’i nasıl kullanacağımızı, Cennet’te nasıl zevkler alacağımızın kursudur. Cennet’te her şey mesela arabadan zevk almayı biz burada öğreniyoruz.
Cennet arabalarından da o yüzden zevk alacağız. Mesela uçmanın zevkini biz burada alıyoruz. Yoksa binmeyiz, ihtiyaçta duymayız. Onun için bu kadar uzun ve detaylı eğitimden geçiyoruz. Bu kursu bitiren Cennet’te, bütün zevklerden çok detaylı zevk alacak hale geliyor. İnsan sevgisini burada öğreniyoruz, şefkati burada öğreniyoruz, muhabbeti burada öğreniyoruz, aşkı tutkuyu burada öğreniriz, hepsini burada öğreniriz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Az şeyi Cennet’te öğreneceğiz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Mesela süslü bir sofra, biz burada öğreniyoruz. Cennet sofralarından o yüzden zevk alacağız. Yoksa sofra, bakar, iyi, güzel. Ama kadeh mesela “Cennet kadehlerinden” bahsediliyor. Kadehi biz bu dünyada seviyoruz. Ben dışarı çıktığımda kadeh meraklısıyım ben. Çok güzel bardaklar alıyorum kadehler, her çeşit kadeh böyle koleksiyon tarzında. Her seferinde değişik, çay içerken, meyve suyu içerken ayrı bir kadehle, ayrı bir bardakla içmeyi severim. Acayip güzel yapıyorlar, çok süslü. Ruhumda var kadeh sevgisi, bardaklara karşı olan sevgi. Çünkü Cennet kadehlerine olan eğilimden gelir bu. Mesela güzel sofrayı severim ben. Cennet’e olan eğilimdendir, Cennet ruhudur.