Allah, her insanın duasını kabul eder

 

Sonsuz merhamet, şefkat ve güç sahibi olan Allah, Kuran'da insanlara çok yakın olduğunu, Kendisi'ne dua ederek bir şey istediklerinde onların dualarını kabul edeceğini bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)

Allah, ayetinde de bildirdiği gibi her insana çok yakındır, her insanın dileğini, içinden geçirdiklerini, düşündüklerini, bir dostuna söylediklerini, fısıldaşarak konuştuklarına, hatta bilinçaltında taşıdıklarına kadar bilir. Dolayısıyla, Allah Kendisi'ne yönelip dua eden, Kendisi'nden istekte bulunan herkesi duyar ve bilir. Bu, insanlar için çok büyük bir nimet ve Allah'ın rahmetinin, merhametinin ve sonsuz gücünün bir göstergesidir.

Allah, sonsuz bir güç ve ilme sahiptir. Allah, tüm evrende var olan herşeyin sahibidir. En güçlü gibi görünen insanlardan en büyük zenginliklere, en ihtişamlı gök cisimlerinden toprağın derinliklerinde yaşayan küçücük bir hayvana kadar canlı cansız her varlık Allah'a aittir ve Allah'ın irade ve idaresi altındadır.

Bu gerçeğe iman eden bir insan, Allah'tan herşeyi isteyebilir ve Allah'ın duasını kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvuracaktır. Ancak, şifayı verenin Allah olduğunu bilerek, Allah'a sağlığı için dua eder. Veya içinde bir tür korku ya da endişe duyan bir insan, Allah'ın kalbine ferahlık vermesi ve onu tüm korkularından kurtarması için dua edebilir. İşinde karşısına zorluklar çıkan bir insan, Allah'ın işlerini kolaylaştırması, zorluklarını gidermesi için Allah'a yönelebilir. İnsan bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok konuda Allah'tan istekte bulunabilir. Allah'ın hidayetini artırması, onu cennette salihlerle birlikte sonsuza dek ağırlaması, cenneti, cehennemi, Allah'ın gücünü daha iyi kavrayıp anlamak için kavrayışını artırması, zenginliğinin artması gibi...

Ancak, bu noktada belirtilmesi gereken ve Kuran'da bildirilen bir sır daha vardır. Allah bir ayette, “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.” (İsra Suresi, 11) şeklinde bildirmektedir. Örneğin, bir insan çocuklarının geleceği için Allah'tan büyük bir mülk ve zenginlik isteyebilir. Ancak Allah onun bu isteğinde bir hayır görmeyebilir. Belki de zenginlik çocuklarının azgınlaşıp şımarmalarına neden olacaktır. Allah, bu insanın duasını duyar ve onun duasına en hayırlı şekilde karşılık verir. Veya bir insan bir yere bir an önce ulaşmak için dua eder. Ama belki de kendisi için oraya daha geç gitmesi ve biriyle karşılaşarak ondan ahiretine fayda getirecek şeyler öğrenmesi daha hayırlıdır; işte Allah bunu bilir ve bu kişinin de duasına yine en hayırlı olacak şekilde icabet eder. Yani Allah o insanı işitir, ama duasında onun için bir hayır görmüyorsa, onun için en hayırlı olanı yaratır. Bu, çok önemli bir sırdır.

Bu sırrı bilmeyenler, Allah'a dua ettikten sonra duaları gerçekleşmediğinde, Allah'ın kendilerini duymadığını zannederler. Bu, çok sapkın ve cahilce bir inanıştır. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. (Kaf Suresi, 16) O, insanın her konuşmasından, her düşüncesinden, hayatının her anından haberdardır. İnsan uyurken bile, Allah onun her halini, rüyasında gördüklerine kadar bilir. Bunların tümünü yaratan Allah'tır. Dolayısıyla, insan Allah'a her dua ettiğinde Allah'ın duasını bir ibadet olarak kabul ettiğini bilmeli ve duasına kendisi için en hayırlı zamanda ve en hayırlı şekilde karşılık verileceğine iman etmelidir.

Dua, her insan için çok kıymetli bir ibadet ve büyük bir nimettir. Çünkü Allah, insana dua aracılığı ile Allah'ın hayırlı ve güzel gördüğü herşeye erişme imkanı vermiştir. Allah, “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…” (Furkan Suresi, 77) ayetiyle duanın insanlar için önemini bildirmektedir.

Allah sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul eder

Dua edilen zamanlar, insanın Allah'a olan yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a ne kadar muhtaç olduğunun en açık olarak anlaşıldığı anlardır. Çünkü insan dua ederken, hem Allah'ın karşısında ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu anlar, hem de kendisine Allah'tan başka hiçbir gücün yardımının olamayacağının farkına varır. İnsanın duasının samimiyeti ve içtenliği ise, Allah'tan istediği şeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmesi ile ilgilidir. Örneğin her insan dünyaya barış ve huzur gelmesi için dua edebilir. Ancak savaşın ortasındaki bir insanın bu konudaki duası, diğerlerine göre daha sıkıntı ve ihtiyaç içinde olacak, dolayısıyla bu insan bu konuda Allah'a çok daha fazla yalvararak ve muhtaç olarak dua edecektir. Veya denizin ortasında fırtınaya yakalanmış bir gemideki ya da düşmek üzere olan bir uçaktaki insanların hepsi, Allah'a yalvara yalvara dua ederler. Dualarında son derece içten ve boyun eğici olurlar. Allah bir ayette bunu şöyle bildirir:

De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.” (Enam Suresi, 63)

Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdiği makbul dua, “yalvara yalvara” olan duadır:

Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi, 55)

Allah bir başka ayette ise, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul ettiğini bildirir:

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)

Elbette ki bir insanın istekleri için Allah'a yalvarması, sıkıntı ve ihtiyaç içinde dua etmesi için, ölüm tehlikesi içinde olması şart değildir. Bu örnekler, insanların, duanın samimi ve içten olması için nasıl bir ruh hali gerektiğini, gafletten kurtuldukları ölüme yakınlık anlarında nasıl Allah'a yöneldiklerini kıyas edebilmeleri açısından verilmektedir. Allah'a gönülden bağlı olan müminler ise ölümü görmeseler dahi, Rabbimiz'e her zaman samimiyetle ve acizliklerini bilerek muhtaç bir halde yönelirler. Bu onları, inkar edenlerden ve imanı zayıf olanlardan ayıran önemli bir özelliktir.

Duada sınır tanımamak

İnsan helal-haram sınırları içinde Allah'tan herşeyi isteyebilir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, Allah tüm evrenin tek hakimi ve tek sahibidir ve eğer dilerse, insana her dilediğini verir. Dua ile Allah'a yönelen her insan, Allah'ın herşeye gücünün yettiğine, her isteğinin Allah için çok kolay olduğuna, duası kendisi için hayırla sonuçlanacaksa Allah'ın isteğini gerçekleştireceğine iman etmelidir. Kuran'da örnekleri verilen peygamberlerin ve salih müminlerin duaları, müminlerin Allah'tan neleri istediklerine dair birer örnektir. Örneğin Hz. Zekeriya Allah'tan hayırlı bir soy istemiştir ve karısı kısır olmasına rağmen Allah onun duasına karşılık vermiştir:

Hani o (Hz. Zekeriya), Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.” (Meryem Suresi, 3-6)

Allah, Hz. Zekeriya'nın duasını kabul etmiş ve onu Hz. Yahya ile müjdelemiştir. Hz. Zekeriya ise, bir oğlu olacağı müjdesini aldığında, karısı kısır olduğu için buna şaşırmıştır. Allah'ın Hz. Zekeriya'ya verdiği cevap müminlerin dualarında unutmamaları gereken bir sırrı içermektedir:

Dedi ki: “Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.” (Ona gelen melek:) “Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.” (Meryem Suresi, 8-9)

Kuran'da duasına icabet olunan daha birçok peygamberin haberi verilmektedir. Örneğin Hz. Nuh, hidayet bulmaları için her yolu denediği, ancak buna rağmen azgınlığı giderek artan kavmi için Allah'tan azap istemiş ve Allah duasına karşılık kavmine, tarihe geçecek kadar büyük ve şiddetli bir azap vermiştir.

Bir sıkıntı dolayısıyla Hz. Eyüp de Allah'a çağrıda bulunarak “... Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın” (Enbiya Suresi, 83) demiştir. Allah, Hz. Eyüp'ün duasının karşılığını Kuran'da şöyle bildirir:

Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)

Hz. Süleyman'ın Kuran'da haber verilen, “Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen karşılıksız armağan edensin” (Sad Suresi, 35) şeklindeki duasına karşılık Allah ona çok büyük bir iktidar ve zenginlik vermiştir.

Dolayısıyla, dua edenler, Allah'ın gücünün herşeye yettiğini ve Allah'ın 'Ol' emriyle, herşeyin bir anda olabileceğini bilmeli ve bunlara iman ederek Allah'tan istekte bulunmalıdırlar. Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, Allah için herşey kolaydır ve Allah her duayı işitir ve bilir.

Allah, dünyayı isteyenlere dünyayı verir, ancak onlar ahirette büyük bir kayıp içinde olurlar

Allah'tan gereği gibi korkup sakınmayan, ahirete de kesin bir bilgiyle iman etmeyen insanların istekleri sadece dünyaya yönelik olur. Onlar zenginliği, mülkü, itibarı hep bu dünyadaki hayatları için isterler. Allah, sadece dünya için istekte bulunanların ahirette bir kazançları olmayacağını bildirir. Müminler ise hem dünya hayatları hem de ahiretleri için Allah'tan istekte bulunurlar, çünkü ahiretin dünya hayatı kadar kesin ve yakın bir hayat olduğuna iman ederler. Allah, bunu Kuran'da şöyle bildirir:

... İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir. (Bakara Suresi, 200-202)

Müminler de dualarında Allah'tan sağlık, zenginlik, ilim ve güzellik isterler. Ancak onların her dualarında Allah'ın hoşnutluğu ve dine uygun bir niyet vardır. Örneğin zenginliği, Allah yolunda kullanmak için isterler. Bu konuyla ilgili olarak Allah'ın Kuran'da örnek verdiği peygamberlerden biri Hz. Süleyman'dır.

Hz. Süleyman, Allah'tan kendisine kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülk vermesini isterken bunu dünyaya yönelik bir hırs olarak değil, Allah yolunda kullanmak, insanları Allah'ın dinine çağırmak ve Allah'ı zikretmek için istemiştir. Hz. Süleyman'ın Kuran'da bildirilen sözleri onun samimi niyetinin bir göstergesidir: Ayette şöyle buyrulmaktadır:

“... Gerçekten ben mal sevgisini Allah'ı zikretmekten dolayı tercih ettim.” (Sad Suresi, 32)

Allah, Hz. Süleyman'ın bu duasını kabul etmiş, ona hem dünyada büyük bir mülk vermiş, hem de onu ahiret nimetleriyle mükafatlandırmıştır. Bunun yanında, sadece dünya hayatını isteyen, ahireti düşünmeyenlere de Allah dünyada isteklerini verir, ancak onlara ahirette azap dolu bir hayat vardır. Dünya hayatında sahip oldukları hiçbir nimete ahirette ulaşamazlar.

Allah bu önemli bilgiyi Kuran'da şu ayetleriyle insanlara bildirmektedir:

Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur. (Şura Suresi,20)

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)

 


Araf Suresi, 55, 63, 66-67 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ocak 2010 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: İnşaAllah. Efendim Araf Suresi’ni açmışsın. Cenab-ı Allah diyor ki 55. ayette “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin” diyor şeytandan Allah’a sığınırım. “Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez”. Bakın “yalvara yalvara için için dua edin”. Duada bir sır vardır. Yani insanlar diyor ki, hani mesela dua ediyorum ama olmuyor işte şöyle oluyor, böyle oluyor diyor. Şimdi her dua bir kere kabul olur. Ama Allah yani onun sevabını alır, duanın sevabını alır meydana getirmiyorsa onda mutlaka bir hayır vardır. Mesela diyor ki, üniversite imtihanını illa kazanacağım. Kazanırsın çok mutsuz bir yola girersin, o senin için bir hayırdır. Orada hayır göreceksin.

Mesela ben Akademi’ye ilk girdiğimde kazanamamıştım. 78’de girdim, 1978’de kazanamadım. Akademi’ye bir daha gittim 79’da bu sefer üçüncü olarak kazandım. Allah 78’de kabul etmiyor. Bak, kader öyle çünkü. Mesela gidecektim bir türlü gidemedim. Okullar açıldı, annem ısrarla git ısrarla git dedi. O geminin patladığı akşam, gece annem illa bu akşam gideceksin dedi. Dedim artık ben bir bahane bulmak için burada gemi patlamış dedim. Ortalık birbirine karışmış dedim. Yok dedi gideceksin, olsun dedi git dedi. Geminin patladığı o akşam gittim. Akşam dediğim sabahına gittik ortalık böyle duman ateş böyle şey gibi. O işte benim kaderim. Mesela o gün o olacak. Ben de o gün oraya gideceğim. Yani daha önce gidemedim. Allah göndermedi. Kader öyle inşaAllah. Kadere tam tabi olmak lazım. Hayır oldu, mesela Akademi’de ben Akademi’yi bitireyim diye düşünmüştüm. Sonra baktım, tebliğ; İslam’ı, dini yaymak daha önemli vazgeçtim. Benim için daha hayırlı oldu, daha hikmetli oldu.

SUNUCU: Hocam, merak ettiğim bir şey var, bir de hani hayırlısıyla olsun diye bir dua şekli de var. Hayırlısıyla olsun.

ADNAN OKTAR: Tabii, hayırlısını istemek Cenab-ı Allah’tan. Ya Rabbi hayırlısını ver diyecek, hayırlıysa nasip et diyecek tabii ki. Ama bakın duada, çok müthiş sırlar vardır. Yani duayla dünyanın şekli değişir. Duayla mesela İslam dünyaya hakim olur. Duayla Mehdi (a.s)’ı görmek mümkün olur. Duayla Mesih (a.s)’ı görmek mümkün olur. Duayla Hızır (a.s)’ı görmek mümkün olur. Hatta, hatta Melekleri görmek mümkün olur. Yani çok çok ısrar edilirse, ısrar demeyeyim de Allah affetsin yani üstünde durulursa Meleği görmek mümkün olur. Ama, tabii insan suretinde görünür. Bazen fark edemeyebilir o ayrı. Hz. İbrahim (a.s) nasıl fark edemedi? Hz. Meryem nasıl fark edemedi? Değil mi? Melek geldi fark edemedi insan zannettiler. Melek de görebilir. Başka ruhani özellikler kazanabilir. Derin iman elde edebilir, çok derin iman. Mesela iman zafiyetinden birçok insan muzdariptir. Dua etmediklerinden. Dua ediyorum, öyle dua olmaz ki. Bak ne diyor ayette Allah?

“Yalvara yalvara için için” diyor. Bu ayrı bir duadır bu. Dua etmek ayrıdır, yalvara yalvara için için dua etmek ayrıdır. “İçin için”de müthiş bir konsantrasyon kastediliyor. Derin konsantrasyon. Onunla bambaşka bir aleme geçersin. Yani Allah’la doğrudan bağlantıdır bu inşaAllah. Onun için duanın derinliğini kavramak lazım. Yani herhangi bir dua... İnsanlar vardır mesela namazdan sonra hemen bir tesbih çekerler, hemen elini kaldırıp bir dua eder. Tamam, Allah kabul etsin. Ama kastedilen dua bu o değil. Değil mi? Ürpere ürpere diyor Cenabı Allah. Yalvara yalvara. Derinlik alarak, tutkuyla, aşkla Allah sevilecek. Değil mi? İnşaAllah. Derin teslimiyetle, derin bir korku ve derin bir saygıyla Allah'la bağlantı kurulacak inşaAllah.

“Sakınıp rahmete kavuşmanız için içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir gelmesine mi şaştınız?”, diyor Allah. Tebliğ yapılacak. Değil mi? Ahir zamanda İslam'ı anlatıyoruz. İnsanlara Kur'an'ı anlattığımızda insanlar şaşırıyorlar. Aynı şekilde Peygamber Efendimiz zamanında da. “İçinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracıyla bir zikir gelmesine mi şaştınız?” Peygamber Efendimize hitap ediyor ayetin birinci kısmı. Ama ikinci kısmına baktığımızda işari manasına baktığımızda, “sakınıp rahmete kavuşmanız için içinizden sizi uyarıp korkutacak”, 1993 ebcedi. “Bir adam aracıyla bir zikir gelmesine mi şaştınız?” 2011. MaşaAllah. Bak her ikisi de Mehdi devrini veriyor. Başka da anlamı yok. Yani başka da ebcedi yok. Bunu veriyor.

“Kavmin önde gelenlerini inkar edenler dediler ki; “Gerçekte biz seni aklı bir yetersizlik içinde görüyoruz”. Sen delisin diyorlar peygamberimize. “Ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz”. Yalan söylüyorsun sen diyorlar. Ahir zamanda İstanbul'da zuhur edecek yobaz da, Mehdi'ye karşı ayaklanacak yobaz da, Mehdi'yi yalancılıkla itham edecek. Yalan söylüyor diyecek. Değil mi? Bak o zamanın yobazları da peygambere aynı şeyi söylüyor. Bak doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz diyorlar.

Ahir zamanda Mehdi'ye karşı huruç edecek, Mehdi'ye karşı tavır alacak azılı bir yobaz vardır. Bu kişi özenle yaratılmıştır Allah tarafından. İmam-ı Rabbani birçok detay varken Ahir zamanla ilgili, Mehdi devrinde onun üstünde çok durmuştur. Ahir zaman yobazının üstünde çok durmuştur. Mehdi'ye karşı tavır alacak yobazının üstünde çok durmuştur. Hud (a.s.) dedi ki, “ey kavmim bende akıl yetersizliği yoktur”, ben deli değilim diyor. “Ama ben gerçekten alemden Rabbinden bir elçiyim”, diyor. Ben bir tebliğciyim diyor inşaAllah.

 


Araf Suresi, 55-56, 63, 66, 68, 74 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Mayıs 2013 tarihli sohbetinden Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bakın Cenab-ı Allah diyor ki, Araf Suresi, 74-”yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.” Terör anarşi çıkarmayın diyor Allah, haram kılmış. “Size Rabbimin risaletini” Allah’ın emrettiğini “tebliğ ediyorum” Araf Suresi, 68. Ebcedi; 2029. Bak 2029, 9 ile bitiyor sonu da, maşaAllah. İki sıfır, iki dokuz. İki kere iki tekrar ediyor. “Size Rabbimin tebliğ ettiğini, Rabbimin bildirdiğini size aktarıyorum” Biz ne yapıyoruz? Kuran’ı aktarıyoruz. Peygamberimiz (s.a.v.) ne yaptı? Cebrail (a.s)’dan geleni aktardı. Biz de Peygamberimiz (s.a.v.)’e aktarılan bilgiyi insanlara aktarıyoruz. Şeytan’dan Allah’a sığındım. “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.” (Araf Suresi, 55) Duanın samimi olması lazım. Bunu özel bir konsantrasyonla, özel bir samimiyet ruhuyla elde etmek lazım. Bak, “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin” diyor Allah. Bir de çok uzun dua değil, yani özlü, derin ve samimi dua çok önemlidir, candan, inşaAllah.

“Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (Araf Suresi, 56) Allah Allah. 56. ayet. 1996 tarihini veriyor. “Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” Demek ki, İslam’ın hakimiyeti pek yakın. 1996’dan sonra vakit artık daraldı, inşaAllah. 2016, 2026, inşaAllah. “İçinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam” Araf Suresi, 63, 2011 tarihini veriyor. “İçinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam” Araf Suresi, 63. 2011 tarihini veriyor. Bakın, Peygamber (s.a.v.)’e ne diyorlar? Araf Suresi, 66. “Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki” o devrin işte basınından bir kısım, işte o sermayedarlar, o zamanın sosyetesi, o zamanın ileri gelen entel dantel takımı, dinsiz, eracif takım, o devrin. “Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz.” Yani senin akli dengen bozulmuş, yani delisin sen diyorlar, Peygamber (s.a.v.)’e. Kim diyor? O devrin yöneticileri, o devrin derin devleti, o devrin züppeleri söylüyor. “ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz” hâşâ, yalancı, oyuncusun sen diyorlar. Ve delisin ayrıca diyorlar işine gelmediği için. Ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s)’a ne diyecekler? Aynı şekilde “sen yalancı ve delisin” diyecekler.