Tevbe suresi, 107. Ayetinin Tefsiri

(Münafıklar)

 

(Sayın Adnan Oktar’ın 28 Ağustos 2010 tarihli röportajından açıklamalar)

ZARAR VERMEK İNKÂRI (PEKİŞTİRMEK) MÜ'MİNLERİN ARASINI AYIRMAK VE DAHA ÖNCE ALLAH'A VE ELÇİSİNE KARŞI SAVAŞANI GÖZLEMEK için mescid edinenler VE: “BİZ İYİLİKTEN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEDİK” DİYE YEMİN EDENLER (var ya) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)

Bunlar zaten mescid taraftarı, mutlaka bir müslüman bulup bir cemaat içine girmek isterler, ama asıl cemaatleri kendileridir, toplanıp biraraya gelirler.

İslam'ın yayılmasını istemez, ama istiyormuş gibi görünür. Müslümanların bir kısmını ayırmak ister, ama işine gelenlere yanaşması ana özelliklerinden birisidir.

Müslümanların aleyhine ne tür faaliyet varsa tamamına destek olmak özellikleridir. Devrin şartları içinde ne gerekiyorsa yapar, yalan ihbarda bulunur, bir kısım basınla, diğer münafıklarla, küfürle iş birliği yaparlar. Gözlemek için mescid ediniyorlar. Allah'ı anlıyor gibi görünerek bir sistem meydana getirirler, sorulduğunda sadece iyilik amaçlıyoruz derler.

Münafıklar iman bağını esas almaz, kan bağını esas alır.

Faşizmin de kökeninde şeytanlık vardır. PKK'nın da kökeninde şeytani düşünce var. PKK da münafık cereyanıdır.Allah'a, dine, Kitaba düşman olduğu belli. Ama kendini zaman zaman öyle değilmiş gibi gösterir. Ama kan bağını esas alıyor, iman bağını esas almaz. Müslüman iman bağını esas alır, aynı soydan gelir ama imansızsa kardeşi değildir.

Münafık kendi şeytani kitabını kendi yazar. Kuran'ı kendine göre düzenler haşa. Ekleme yapar çıkarma yapar. Şeytana uygun bir ruh arar Kuran içinde bulamayınca da dilini eğip bükmeye başlar.

 


Tevbe Suresi, 107. Ayetinin Tefsiri

(Münafığın asıl amacı müslümanlara zarar vermektir)

 

Sayın Adnan Oktar'ın harunyahya.tv'deki canlı röportajı'ndan (4 Ağustos 2010)

Bak, “zarar vermek”, münafığın asıl amacı neymiş? “Zarar vermek, inkarı pekiştirmek”, münafık, müminlerin imansız olmasını ister, hem toplulukla yaşamasını ister, çünkü onlara ihtiyacı var fitne çıkarmak için, hem de inkar etmelerini istiyor. “Müminlerin arasını ayırmak”, münafık akşama kadar bunun için uğraşır. Müminlerin arasını ayırmak için uğraşır. “Ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek”, yani herhangi bir ihbarda bulunur, bir şeyde bulunur, Müslümanlara saldırılmasını gözler ve bekler. Şahitlik yapar, oyun oynar, sahte ihbarda bulunur. Münafığın özelliğidir, “için mescid edinenler”, yani bir topluluk oluşturuyorlar. İlla ki bir mescid ediniyorlar, topluluk oluşturuyorlar, yani birbirlerinden ayrılmaz münafıklar. “Ve biz iyilikten başka bir şey istemedik diye yemin edenler”, sorduğunda da böyle iyilikler taşır, hep iyilik amacıyladır, en aklı başında onlardır, en iyi onlardır, en düzgün onlardır. Yani üzerine bir kendince zırh koymaya çalışıyor ama o sırıtır. Çünkü bir lağımın üzerine naylon da örtsen, lağımdır. Her halükarda o belli olur, bunlar da öyledir.

 


Münafıklar ile İlgili Ayetlerin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından münafıklar ile ilgili açıklamalar.

 

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah. Münafıklar kendilerinin iyi yolda olduklarına inanıyorlar. Bu şekilde tarif ediyorlar kendilerini de. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: ‘Biz iyilikten başka bir şey istemedik’ diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.” İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ayrı mescit bak. Bir de mescit ediniyor değil mi?

CİHAT GÜNDOĞDU: Mescit edinmişler.

ADNAN OKTAR: Namazlar tamam, ibadet tamam, kıyafet tamam. Sarık, cübbe hepsi var bunlarda, o devrin münafıklarında.

CİHAT GÜNDOĞDU: Müminlerin başına gelecek olan bir operasyonu gözlüyor olabilirler.

ADNAN OKTAR: Bir daha oku o ayeti baştan oku. Ayetleri sen bütün olarak okuyorsun. Öyle değil de bölüm bölüm okursan daha iyi vurgularsın.

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah. “Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler...”

ADNAN OKTAR: Hatta kelime kelime açıklaman lazım. Yani orada birçok kelimeyi geçmiş oluyorsun.

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Mesela zarar vermek. Müslümanlara zarar vermek; bir. İki:

CİHAT GÜNDOĞDU: “İnkarı pekiştirmek...”

ADNAN OKTAR: Mesela küfrü pekiştirmeye çalışıyor. Çünkü küfür yayılacak ki münafık rahat etsin. Müslümanlık olduğu müddetçe, din yayıldığı müddetçe münafığın keyfi kaçar, rahatı kaçar.

CİHAT GÜNDOĞDU: “Müminlerin arasını ayırmak...”

ADNAN OKTAR: Mesela müminleri cemaatlere bölmek, guruplara bölmek ve bir arada olmalarını istememek, yani birleşmelerini istememek. Savaşacak ki Müslümanlar kendi içinde, münafığın malzemesi çıksın. Ona iş çıksın, imkan çıksın. Onun için inkarın pekişmesi onlar için çok önemli oluyor. Küfrün güçlenmesi çok önemli oluyor. Müslümanların birbirine düşmesi çok önemli oluyor. Onun için münafık dinle sürekli alay eder. Kuran’la alay eder haşa. Yani öyle karikatürleri yayınlar. Müslüman, din aleyhinde, İslam aleyhinde, Cennet, Cehennem ile ilgili fıkralar anlatır. Yani İslam’ı haşa kendince küçük düşürmeye çalışır ki, kendi sistemi güçlensin. Ona ihtiyaç duyulsun. Evet.

CİHAT GÜNDOĞDU: “...ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için...”

ADNAN OKTAR: Yani Müslümanlara yapılan mesela operasyon yapılıyorsa, Müslümanlara bir saldırı varsa herhangi bir yerden, mesela ‘iddia edilen Ergenekon örgütü’ olabilir asrımızda, küfürden herhangi bir şey olabilir. Onu gözlüyor. Acaba ne zaman saldıracaklar? Ne gün bunlara karşı bir hareket yapılacak? Ne gün tutuklanacaklar? Ne gün ezilecekler? Bunun hesapları peşinde.

CİHAT GÜNDOĞDU: “...Gözlemek için mescid edinenler ve...”

ADNAN OKTAR: Bir de mescit, bak mescit ediniyor. Allah’ı anıyorlar, toplanıp Kuran okuyorlar. Evet.

CİHAT GÜNDOĞDU: “...ve: ‘Biz iyilikten başka bir şey istemedik’ diye yemin edenler...”

ADNAN OKTAR: Bir de dışarıya çıkıp iyilik arıyoruz biz, Allah rızası için iyilik olsun diye biz bunu yapıyoruz diyor. Mesela Mehdi’ye karşı çıkacak kişi de bunu yapacaktır. O İstanbul’da çıkacak olan o münafık; iyilik yapıyorum ben diyor, güzellik yapıyorum diyor. Bu, Mehdi değil diyor. Mehdiyet diye de bir konu yok diyor. Bu, bizim dinimizi değiştirmek için gelmiş birisi diyor. Mehdi bambaşka bir insan diyor. Bu böyle değil diyor Mehdiyet diyor.

SUNUCU: Yalanlayacak.

ADNAN OKTAR: Tabii, yalanlayacak. Bu, dinimizi değiştiren bir adam diyor. Bambaşka birisi bu diyor.

CİHAT GÜNDOĞDU: “Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.”

ADNAN OKTAR: Allah onların, evet. Bizzat Allah, yalancı olduklarını açıklıyor.

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah. Yine başka bir ayette de yine münafıklar hakkında şu bildirilmiş. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde...” Demek ki fesat çıkarıyorlar, bozgunculuk çıkarıyorlar, müminlerin arasını ayırıyorlar dediğiniz gibi inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Fesat nasıl çıkarıyor? Müslümanları mezhep düşmanlığına itiyor. Mesela şunları asın, şunları kesin, şu cemaate saldırın. Yani Müslümanları birbirine düşüyor. Ayrı ayrı parçalara, parça ayırıcılar diye geçiyor zaten Kuran’da. Fitne çıkartıyor yani.

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah “… denildiğinde, ‘biz sadece ıslah edicileriz’ derler.”

ADNAN OKTAR: Tabii biz doğruya çekiyoruz diyor yani. Hak olan çizgiye çekmeye çalışıyoruz diyor. O yüzden biz bunları yapıyoruz diyor, bu fitneyi.

CİHAT GÜNDOĞDU: “Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.”

ADNAN OKTAR: Bak fesat çıkarttığından, Müslümanlara zarar verdiğinden haberi bile yok. Mesela çıkıyor şaklabanlık, soytarılık yapıyor, dine ağır şekilde saldırıyor, o diyor ben sempati topluyorum böyle diyor.

SUNUCU: Hocam, İsrail’in yaptığı da aslında buna bir örnek. Hani İsrail, Irak’taki o faaliyetlerin tamamına kalkıp şey dedi; biz burayı sulh etmeye geldik. Hani burada aslında barışı sağlamaya geldik. Demokrasiyi sağlamaya geldik.

ADNAN OKTAR: Amerika’nın mesela Afganistan’daki, Irak’taki faaliyetleri asıldır. Orada zibil gibi, sel gibi kan akıttı. Eğer halkı eğitmek istiyorsan kitap dağıt. Değil mi? Ehl-i sünnet inancını, Müslümanlığı anlat. Sevgiyi, barışı, kardeşliği anlat. Bunla ilgili alimler gönder, hocalar gönder; anlatsınlar halka. Değil mi? Onları kültürel yönden yönlendir, faydalı olmaya çalış. Asıp keserek olur mu? İşgal ederek olur mu? Onların doğal kaynaklarına el koyarak olur mu? Değil mi? Mesela halen de öyle. Zorla ve şiddetle Müslüman ülke düzelir mi? Müslümanın anlayacağı Kuran’dır, Kuran ahlakıdır. İslam Birliği’ni teşvik etmesi lazım eğer düzelmelerini istiyorlarsa, iyi olmalarını istiyorsa. Diyecek ki; Ey Irak halkı, niye İslam Birliği’ni istemiyorsunuz? Müslümanlara birleşin demesi lazım eğer huzur ve mutluluk istiyorsa.

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah.

 


Tevbe Suresi, 107. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

CİHAT GÜNDOĞDU: İnşaAllah. Samimiyetsizlikleri her halükârda zaten anlatılmış oluyor Kuran’da. Allah bildirmiş oluyor.

ADNAN OKTAR: Evet, mesela onun için mesela Mehdi konusu çok rahatsız eder münafıkları. Yani mesela Mehdi’nin varlığından çok çok rahatsız olur. Çünkü Mehdi demek; İslam’ın dünyaya hakimiyeti demek. Bütün çıkarlarının sarsılacağını düşünüyor. Mesela holdingi varsa holdinginin sarsılacağını düşünüyor. Mesela kendi şeyhiyle, talebeleriyle bir mutlu hayat kurmuş. Bir sistem kurmuş. Paralar muntazam akış halinde geliyor. İtibarı var onların içerisinde. Bir hayat şekli kurmuş. Mehdi’yi kabul etmek ne demektir biliyor musun? Tamamını yıkacak bir sistem olarak görüyor. Yani ne şeyhinin itibarı kalır diye düşünüyor, ne kendi itibarının kalacağını düşünüyor. Bir de gelir kapısının da kapanacağını düşünüyor. Çünkü Mehdi gelince mezhepleri kaldırıyor. Değil mi? Yani onun bütün anlattıkları başka bir konuma gelmiş olacak o zaman. Sistemi ve birisine itaat etmiş olacak. Bu yüzden istemez. Hz. İsa (a.s.)’ın inişini istemez. Mesela onu bir kabus gibi görüyor Hz. İsa’nın inişini. Hatta Hıristiyan münafıklar da var. Onlar da diyorlar ki; Hz. İsa gerçekten gelse de diyorlar, biz kendi sistemimizi değiştirmeyiz diyorlar. Yani bu kilise sistemi ve teslis inancına karşıysa diyorlar Hz. İsa, biz onu kabul etmeyiz diyorlar.

CİHAT GÜNDOĞDU: Vatikan’ın o şekilde açıklaması var.

ADNAN OKTAR: Tabii, Vatikan’ın açıklaması var. Yani gerçekten gelse de kabul etmeyiz diyorlar İsa’yı diyorlar. Hakikaten O da olsa kabul etmeyiz diyorlar. Biz bu sistemi savunuyoruz diyorlar. Mesela bu da bir münafık açıklaması, münafıkane.

 


Tevbe Suresi, 107-108 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Eylül 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 9/107: “Zarar vermek” bak, münafığın asıl amacı budur. Küfre zarar vermek istemez o, münafıklara zarar vermek istemez, Darwinistlere, materyalistlere zarar vermek istemez. Onlarla fikri mücadeleye veyahut ilmi mücadeleye girmez.

“İnkarı (pekiştirmek)” bu alenen inkarı pekiştirmiyor tabii, dolaylı yoldan inkarı pekiştiriyor. Yani Kuran’ı savunuyor gibi yaparak inkarı pekiştirir, hadisi savunuyor gibi yaparak inkarı pekiştirir, dinsizliği pekiştirir.

“Müminlerin arasını ayırmak”; Müslümanların bölünmesi için uğraşır. Münafığın en önemli özelliklerinden birisidir. Mesela küfrün bölünmesini istemez, çünkü küfre sırtını dayıyor. Münafıkların bölünmesini istemez, çünkü sırtını dayıyor. Tuğyan ve delaletin bölünmesini istemez, sırtını dayıyor çünkü. Ama müminlerin bölünmesini ister.

“Müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için”; yani Müslümanlara o devrin polisi, o devrin adli gücü saldırıda bulunuyor. Onların gelmesini bekliyorlar. Yani o devirde Müslümanlara zarar verecek çalışma yapıyorlar, ihbar ediyorlar, sonra da onları, uzaktan bunu izlemeye başlıyorlar. Münafığın ihbarı da sinsicedir. Mesela şöyle yapar münafık; aleni değildir, yani gizlice ihbar eder o ayrı mesele, ama mesela bir haber gönderir, o haberin içerisinde de gene bir ihbar vardır. Yani haberle ihbar eder. Yani Kuran’da biz bunu çok açık görüyoruz. Hadislerde de görüyoruz. İnşaAllah. Mesela diyor ki, bir haber gönderiyor; “onların tutunacak yerleri kalmadı” diyor, bir mektup yazıyor. Bu bir ihbardır, hem küfre diyorlar ki; “tutunacak yerleri yok bunlar zayıf, her an ezebilirsiniz, güçleri imkanları var”. Ayrıca da Müslümanların ondan panik olacaklarını düşünüyorlar. Aynı zamanda küfre de bu bir şeydir, haber göndermiş oluyorlar. Diyor ki, “ne var bunda? Samimi olarak bir mektup yazdım, bir şey yok” diyor. Onun küfrün eline geçeceğini biliyorlar, o haberin. Yani mutlaka onlardan haberdar olacağını bilerek yaparlar. Anlaşıldı mı? Onun hem Müslümanları paniğe kaptıracağını, küfrü de cesaretlendirip, atağa geçireceğini düşünüyor o devirde.

Bak, “Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), müminlerin arasını ayırmak” Müslümanları bölmek, “ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescit edinenler var ya” onların mescit dediği yer zaten şeytanın toplantı yaptığı yer olmuş oluyor. Yani şeytani bir mescit, şeytan mescidi kuruyorlar. Mescitten kasıt, toplantı yeri, şeytan mescidi kuruyor.

“Ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.” Sürekli bunların ağzında Kuran, hadis ve “iyilik istiyoruz, düzeltmek istiyoruz, ıslah etmek istiyoruz”. Git küfre anlat işte o zaman, ıslah et. “Olmaz” diyor. “Niye?” “Ben onlara sırtımı dayıyorum” diyor. Münafıklara, “Allah emretti” diyorsun, münafıklara karşı mücadele et. “Onlara da ben sırtımı dayıyorum” diyor. “Tuğyan ve delalet diyorsun, onlar?” “Onlara da sırtımı dayıyorum, o zaman hiç olurum zaten. Onların korumasına ben muhtacım” diyor. Yani bir şey olduğunda ben nereye dayanacağım ki, zaten oraya dayanacağım, diyor. Onun için ben onları ellemem, diyor. “Peki, kim senin hedefin?” “Müslümanlar” diyor. “Onların ben bazı hatalarını görüyorum, onlarla ilgileneceğim ben diyor. Benim konum bu arkadaş” diyor.

Bak, “’Biz iyilikten başka bir şey istemedik’ diye yemin edenler” diyor. Sürekli bunlar dürüstlük, iyilik, güzellik, düzeltmek, “Allah rızası için anlattım” derler. Kuran buna ısrarla dikkat çekiyor, Cenab-ı Allah.

9/108’de Cenab-ı Allah, “Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma” diyor. Yani böyle bir topluluk, böyle bir düşünceye hiçbir şekilde yanaşma diyor Allah. İnşaAllah, durma.

“Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur.” Yani asıl Müslümanların toplu olduğu yerde bulunun, diyor. Yani size başka bir yer gösterildiğinde sakın oraya gitmeyin. Çünkü münafıklar çok fazla mescid kurarlar. Ayrı ayrı ayrı bölümler oluşturabilirler. Her biri ayrı fikir kullanabilir. İlk olan yer diyor esastır. İlk Mehdi (a.s.)’nin olduğu yer esastır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) neydi? O devrin mehdisi idi. Orası esastır, onun dışında bir yere yanaşmayacaksın.

“Orada, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.” Bak ‘arındı’ demiyor Allah. “Orada, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır.” Arınmayı istiyor ve arınmak için gayret ediyor. Arınmış bitmiş demiyor Allah. Peygamberimiz (s.a.v.) için bu vardır, diğer insanlar arınmaya devam ediyorlar. “Allah arınanları sever.” Bir ibadettir, eksiğini, kusurunu Müslümanlar Kuran’dan, hadisten aklıyla ve vicdanıyla kendi anlıyor. Ama münafıklar Müslümanları ana hedef haline getiriyorlar, küfürle mücadeleyi durduruyorlar, kendilerinin arınması diye zaten bir konu yok, küfrün arınıp düzelmesi için onlarla ilgilenmezler, münafıklarla hiç ilgilenmezler. Çünkü münafığı zaten velinimeti gibi görüyor. İnşaAllah.

 


Tevbe Suresi, 107. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 14 Aralık 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 107. Şeytan’dan Allah’a sığınırım.

“Zarar vermek”. Demek ki münafığın özelliği ne? Zarar vermek istemesi, maddi ve manevi zarar vermek. “İnkarı (pekiştirmek)”. İnkarı geliştirmek, yani Mehdiyet’i, İttihad-ı İslam’ı, Türk-İslam Birliği’nin oluşmasını, Kıyamet’in yakın olduğunu; bunları inkar etmek ve buna benzer. “Ve mü'minlerin arasını ayırmak”. Mezheplere ayırmak. İşte “şu Alevi’dir, şu Bektaşi’dir, şu Sünni’dir” diye birbirlerine düşman etmeye kalkmak. Bak; “müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek”. Mesela komünistleri, ateistleri kendilerine ittifak ettirip, onları Müslümanlar’ın üzerine kışkırtması. Ateist Masonları veyahut iftira sonucu bir şeyi organize edip Müslümanlar’ı suçlu gibi gösterme oyunları da olabilir. Bak; “daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler”. Demek ki münafıklar, mescid içinde hareket ediyorlar. Yani bir camide toplanıyorlar, bir yerlerde toplanıyorlar ki, inandırıcı olsun. Yani diyeceksin ki; “bunlar Müslüman muttaki adamlar. Yani söylüyorsa doğrudur” denmesi için mescid ediniyorlar, orada toplanıyorlar. “Ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye yemin edenler”. Şimdi münafıkta buna çok dikkat etmek lazım. Münafık o kadar candan konuşur ki! “Ya” diyor, “ben, senin” diyor, “ayağının tozu olurum” diyor, “sen yeter ki, bu işi yap” diyor, “bu dediğimi yap.” “Ne istiyorsun sen?” diyor. Münafığın derdi günü Kuran’dır. Kuran’ın yetersizliğini sen kabul edersen, münafık ve müşrik seninle anlaşır, bir yönüyle.

Hatta Peygamberimiz (s. a. v.)’i ikna etmeye çalışıyorlar. “Az da olsa onlara meyledecektin” diyor Cenab-ı Allah, “Ben müdahele ettim” diyor Cenab-ı Allah, “az da olsa meyledecektin.” Yani senden razı olmaları için sana baskı yaparlar diyor Allah münafıklar. Ne istiyorlar peygamber diyecek ki haşa “tamam Kuran yetersiz dir” diyecek “bazı eksiklikleri vardır. İlaveler gerekir. Bende o ilaveleri yapayım” diyecek, Bunu istiyorlar münafıklar. Allah “eğer onu yapsaydın” diyor “sana hayatında ölümün de acısını kat kat taddırırdım” diyor cenab-ı Allah. “Seni şah damarından yakalardım” diyor peygamberimiz (s. a. v.)’e. Bak az da olsa onlara meyil edecektin diyor. Münafık diyor ki; “her konu tamam” diyor, “ama bak senden istediğim Kuran’ın yeterliliğini kabul etmeyeceksin” diyor. “Kuran’da eksiklikler var, eksiktir Kuran” diyor. “Onu hurafelerle tamamlayalım. Benim hurafelerimi eğer kabul edersen ben senin kölen olurum ne istiyorsan yapayım” diyor. “Ama öbür türlü düşmanın olurum” diyor. Allah’ta diyor ki; “eğer sana sebat ve güç vermeseydik az da olsa onlara meğil edecektin” diyor Kuran ayetinde. Münafığın vuruş yaklaşımı ordandır. Yani Kuran’ın yetersizliğini kabul ettirerek vurmak ister. Çünkü Kuran bir kere yetersiz kabul edildiğinde, yetersiz görüldüğünde, yobazlığın kapısı patladı demektir artık sonuna kadar açılır. İşte yobazlığın kökeni budur. Bak, “Biz iyilikten başka bir şey istemedik diye yemin ederler.”

Bak hem de iyilik, “biz iyilikten başka bir şey istemedik.” Onun için münafığın böyle candan gibi konuşan üslubuna aldırmamak lazım. O direk küfür ağzıyla, pislik ağzıyla konuşur. Yani tam bir pislik ve mikroptur. Hiçbir şekilde inanmamak gerekir. Çok dikkatli olmak gerekir. Mutlaka melanet ve ahlaksızlık için yapar, ikinci bir ihtimal yoktur. İnşaAllah. “Diye yemin eden”, Allah adına yemin ediyorlar “var ya Allah onların hiç şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir.” Münafığın özelliği ne? Bol, bol yalan söyler yani gözünün içine baka, baka uydurur. Bir daha yalan söyler rezil eder anlatırsın deli olduğu için dinlemez, bir daha söyler. Yine yemin ediyor mesela diyorsun; “yalan söylüyorsun ispat ediyorum” diyorsun. Durur, durur bir daha söyler, münafığın özelliğidir. Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in hadisinde de var; “Münafığın en belirgin özelliklerinden birisi yalan söylemesidir. Sürekli yalan söyler.”

 


Tevbe Suresi, 107-109 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Nisan 2013 tarihli sohbetinden Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 107.ayet, şeytandan Allah’a sığınırım; “Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek),” bak, PKK’yı çok iyi açıklıyor; “…zarar vermek,” işte orayı bombalasın, burayı yıksın, falancayı şehit etsin; “…inkarı pekiştirmek,” Darwinist, materyalist eğitimle, Allah’ı inkar ederek bunu iyice pekiştirmek; “…mü'minlerin arasını ayırmak,” işte Lazistan, Çerkezistan, Kürdistan, Türkistan… Türkiye’yi paramparça etmek; “…ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için,” Allah’a ve elçisine karşı savaşan ne? PKK. Gözlüyor, onları bekliyor. Onların atağa geçmesini bekliyor. “…mescid edinenler,” hakikaten bakıyorsun ayrı bir cami yapıyor, PKK camisi ayrı. “PKK’lılar gelsin, burada namaz kılsınlar” diyor. “…ve: ‘Biz iyilikten başka bir şey istemedik’ diye yemin edenler,” diyor ki: “Biz Türkiye’nin sağlık, selametini ve demokrasi istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz.” Bir de yemin ediyor. “Öyle bir şey yok, sadece huzur olsun. Barış, kardeşlik için geldik. Sorun bu, savaş isteyenler var, biz barış istiyoruz, onun için geldik” diyor. Elinde ağır makineli tüfekle, “barış istiyorum” diyorsun sen. Ve on binlerce askerimizi, aslanımızı şehit etmişsin sen. “Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir” diyor Cenab-ı Allah.

“Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç bir zaman durma.” Yani böyle bir topluluğun içinde durma. “Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur.” Nedir buradaki mescit? İttihad-ı İslam meclisi, İttihad-ı İslam mescidi, bütün Müslümanların toplu olduğu mescit. “Onda, arınmayı içten-arzulayan,” eksik ve yanlış yönlerini düzeltmek isteyen, “adamlar (insanlar) var” diyor Cenab-ı Allah “Allah arınanları sever.” (Tevbe Suresi, 108) Yani “yanlıştan kurtulan, hatadan kurtulanları sever” diyor Allah.

“Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır,” ne için kurulması gerekiyormuş? Allah korkusu ve Allah’ın rızası, hoşnutluğu üzerine kuracaksın. Eğer bir sistem düşünüyorsan, bir iyilik yapmak istiyorsan, onun kökeninde mutlaka Allah korkusu ve Allah’ın rızası olması gerekiyor. “…yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi?” diyor. “Öbür türlü göçecek bir yarın kenarına kurarsınız sistemi” diyor. “Kendiniz de çökersiniz, cehennemin dibine gidersiniz” diyor Allah. “Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe Suresi, 109) Zulüm oldu mu, orada hidayet olmuyor.

 


Tevbe Suresi, 107-108, 110 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 28 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Ya Allah, bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Tevbe Suresi, 9. Sure. “Zarar vermek” şeytandan Allah’a sığınırım. Bak “zarar vermek” Müslümanlar’a zarar vermek, inananlara zarar vermek “inkarı (pekiştirmek)” yani Darwinist Materyalist sistemi oturtmak, geliştirmek. Şirk sistemini, müşrik, Kuran’a karşı olan, Kuran’dan yanaymış gibi görünen, fakat Kuran’a karşı olan yobaz sistemini pekiştirmek için “müminlerin arasını ayırmak” için. Yani müminler birbirlerine bağlı olmaktan çıkarıp birbirinden uzak hale getirmek, Müslümanlar’ı hak yoldan, hak topluluktan ayırmak için “daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı” yani Müslümanlar’a karşı mücadele eden o devrin güçlerini, o devrin polisini, o devrin polis gücünü “gözlemek için mescid edinenler.” Yani ayrı bir yapılanma, ayrı bir topluluk, ayrı bir kin yapılanması oluşturanlar “ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye yemin edenler.” Yani “amacımız Allah’ın rızası, İslam’ın gerçekten dünyaya hakim olması, gerçek İslam’ın yaşanması” tarzında yalan söyleyerek “Allah adına da yemin edenler,” inandırıcı olması için yeminle de onu güçlendiriyor.

“Yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına” münafık olduklarına “şahidlik etmektedir.” (Tevbe Suresi, 107) Sahtekarlar yani “Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma.” Yani yobaz sistemin, bağnaz sistemin veyahut Darwinist, materyalist sistemin içinde durma. “Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur.” Yani orada bulunman, orada faaliyet yapman, İslam’ı yayman için, tebliğ yapman için daha uygundur. “Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid” nedir? Peygamberimiz (s.a.v)’in kurduğu sistemdir. Nedir o? Kuran’dır. Kuran’ın yeterliliğidir. Kuran’ın yeterliliğini reddeden şirk sistemi İslam karşıtı, Kuran’ın yeterliliğini savunan sistem de Mehdiyet ruhudur. “Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid” Yani bizim şu an savunduğumuz sistem. “Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid” neydi? Resulullah (s.a.v)’in yoluydu. Resulullah (s.a.v)’in yolu neydi? Kuran’dı. Bizim yolumuz ne? Kuran. “Senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur.” “Bu sistemde dur” diyor Allah O sistemden çıkma. “Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır.” Arınmak ne demek? Yanlış yönlerini atan, hatalarını düzelten, eksiklerini düzelten, kendini mükemmelleştiren, mükemmelleştirmek için gayret eden insanlar vardır.

“Allah arınanları” temizlenenleri, kendini mükemmelleştirenleri, geliştirenleri “sever.” (Tevbe Suresi, 108) Münafıklar için de diyor ki Allah “Onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir.” (Tevbe Suresi, 110) Münafık hiçbir şekilde vazgeçmiyor. Çok azgındır. Şeytanidir. Alçak ruhludur. Kuşkucu, manyak ruhludur münafık. Kuran’ın yeterliliğini kabul etmez. Kuran’a karşı mücadele eder. Ama Kuran adına yapar bunu. Kuran’a ilaveler kor. Kuran’dan ilaveler çıkartır. Yahut kendi koyduğu ilaveleri çıkartır. Veyahut Kuran’da olanları çıkartır. “Onların kalpleri parçalanmadıkça” Yani “Allah onların belasını vermedikçe onlar vazgeçmezler” diyor Allah. Ölünce vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Cehennemde vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Şeytanla el eleler. “kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir.” Yani kurdukları sistem bir şüphe olarak. Yine de emin olmuyorlar. “Doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz?” falan gibi şeyleri var. Ama münafık kin ruhu içerisinde kendilerinden eminler. Ama o şüphe içerisinde de sürekli devam ediyorlar. “Ya Allah belamızı verirse” kafasında oluyorlar. “Ya Mehdi (a.s)’a karşı mücadele veriyorsak, ya İsa Mesih (a.s)’a karşı mücadele veriyorsak, ya kafir, müşrik sisteminin bir numaralı adamıysak” gibi bir kuşku içerisinde yaşarlar” diyor Allah. “Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 110)

 


Tevbe Suresi, 107. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ağustos 2016 tarihli sohbetinden Tevbe Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi 107, şeytandan Allah’a sığınırım. “Zarar vermek” Müslümanlara zarar vermek, “inkarı pekiştirmek” yani Rumilik, Darwinizm, homoseksüellik. “Müminlerin arasını ayırmak” Müslümanları parçalamak, vatanı parçalamak “ve daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için” kim bu? İngiliz derin devleti. Bak Allah’a ve elçisine karşı savaşan. Kimdir? İngiliz derin devleti. “Gözlemek için” yani onları davet etmek için “mescit edinenler” Müslümanca görünüp bir organizasyon yapanlar “ve biz iyilikten başka bir şey istemedik” yani vatanın selameti için, hayır için bunu yapıyoruz “diye yemin edenler var ya Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir” (Tevbe Suresi 107) diyor Allah.

 


PKK'nın Mutlaka Mağlup Olacağına İşaret Eden Ayetler

 

Sayın Adnan Oktar'ın 24 Nisan 2015 tarihli sohbetinden PKK'nın mutlaka mağlup olacağına işaret eden ayet açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: PKK mağlup olmaya mahkum. Kur'an hükmüne göre, Allah'ın kanunlarına göre, yani ilahi kanunlara göre Allah'ın kanunlarına göre mahkumdur. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Allah'ı inkar edenleri”, inkar edenleri PKK, inkarcı mı inkarcı? Küfür. Yani ta tağut, deccaliyet. “Allah inkar edenleri kin ve öfkeleri ile geri çevirdi”, diyor Allah. Bunlar kinli mi? Kinli. Öfkeli mi? Öfkeli. Ama Allah geri çevirdi diyor. Bak geri çevirdi. “Onlar hiçbir hayra varamadılar”. Allah başarılı olamayacaklar diyor. “Savaşta, mücadelede Allah yardımcı ve zafer nasip edici olarak müminlere yetti”. Demek ki, Türk ordusu galip gelecek.

“Allah çok güçlüdür, üstün ve galip olandır”. Bu ayete göre açık. O kadar çok öyle ayet var ki, müminlerin daima galip geleceğine dair, inananların. Küfrün de hüsrana uğrayacağına dair. Hüsr, hüsr. Hüsran yani.

GÖKALP BARLAN: Allah bir ayetinde şöyle buyuruyordu hocam, şeytandan Allah'a sanırım. “Allah müminlerin aleyhine kafirlere asla yol vermez”.

ADNAN OKTAR: İşte bu ayete göre de PKK'nın galip olması imkansız. Yani mutlaka mağlup olur. Mesela bak. Tövbe suresi 107. PKK ne yapmak istiyor? Zarar vermek istiyor değil mi? Bak ayette diyor ki, “zarar vermek”. 2. “İnkarı pekiştirmek”. Bunlar inkarı pekiştiriyor. Darwinist, materyalistler, stalinistler propaganda yapıp gençleri, insanları imandan soğutmaya çalışıyorlar. Allah'a inancına karşı mücadele veriyorlar. “Müminlerin arasını ayırmak”. Türkiye'yi bölmek istiyorlar. Kürt kardeşlerimizden bizim aramızı ayırmak istiyorlar. Bak müminlerin arasını ayırmak. “Ve daha önce Allah'ın elçisine karşı savaşlarını gözlemek”. Mesela Amerika'yı gözlüyorlar. Türkiye'ye karşı savaşsın diye. “için mescit edilenler”, yani orada toplananlar, orada harekat yapmaya çalışanlar. “ve biz iyilikle başka bir şey istemedik diye yemin edenler var ya”, onlara da sorduğunda biz barış, kardeşlik, iyilik, güzellik, huzur istiyoruz başka istediğimiz bir şey yok diyorlar. “Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir”, diyor Cenab-ı Allah. Bak tam PKK'ya bakan bir ayet.