Tevbe Suresi, 31, 42 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ocak 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Eğer yakın bir yarar, orta bir sefer olsaydı onlar mutlaka seni izlerlerdi”, diyor. Mehdi (a.s.) zamanında da münafıklar bakacaklar ki bir türlü İslam hakim olmuyor, para da kazanamıyor. Yani keyif, zevk elde edemiyor. “Mutlaka seni izlerlerdi.” Ama diyor “zorluk o münafıklara, o alçaklara uzak geldi. Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler” hemen sahtekârca yalan söylemeye başlıyorlar.

“Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar diyor, Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor” diyor Allah, Tevbe Suresi 42.

 


Tevbe Suresi, 42, 93 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 28 Ocak 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak, “Eğer yakın bir yarar, orta bir sefer olsaydı onlar mutlaka seni izlerlerdi” diyor Cenab-ı Allah Peygamber Efendimize (sav) Tevbe Suresi, 42’de. “Yakın bir yarar” çıkar sağlayacaklarını bilseler peşinden gelirler diyor Allah ve “orta bir sefer olsaydı” fazla vakit kaybetmeyecekleri kadar olsaydı, mutlaka seni izlerlerdi. “Ama zorluk onlara uzak geldi”. “Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte çıkardık.” diye Allah adına sana yemin edecekler. Bir de takva gösteriyorlar kendilerini. Bir de ne diyor? “Eğer güç yetirseydik, muhakkak seninle birlikte çıkardık”. Niye güç yetiremeyesin? Gayet de güzel güç yetirirsin. Ama bir çıkarı olmadığı için güç yetiremediğini iddia ediyor. “Kendi nefislerini helake sürüklüyorlar, Allah onların gerçekten yalan söyledikleri biliyor” diyor Allah. Bak, “kendi nefislerini helake sürüklüyorlar” helak olacaklar diyor Allah. “Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor” diyor. Allah onlardan nefretle bahsediyor.

Allah yanlarına bırakmayacağım diyor, Tevbe Suresi, 42. “Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler” diyor. “Fabrika var” diyor “evliyiz, işimiz, gücümüz var, çoluk çocuk”. Bize müsaade” diyor, “biz bu işlere girmeyelim”diyor. “Ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler”. Yani evde oturuyor, ev Müslüman’ı. “Geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler” bak Allah o nefreti ifade eden bir üslupla anlatıyor. “Allah, onların kalplerini mühürlemiştir”. Ne demektir kalbi mühürlenmiş? Cehennemlik demektir. “Bundan dolayı onlar, bilmezler.” diyor Cenab-ı Allah.

 


Tevbe Suresi, 42. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ocak 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Eğer yakın bir yarar, orta bir sefer olsaydı onlar mutlaka seni izlerlerdi” diyor. Mehdi (a.s.) zamanında da münafıklar bakacaklar ki bir türlü İslam hakim olmuyor, para da kazanamıyor. Yani keyif, zevk elde edemiyor. “Mutlaka seni izlerlerdi.” Ama diyor “zorluk o münafıklara, o alçaklara uzak geldi. Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler” hemen sahtekârca yalan söylemeye başlıyorlar.

“Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar diyor, Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor” diyor Allah, Tevbe Suresi 42.

 


Tevbe Suresi, 42. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

CİHAT GÜNDOĞDU: Yine Tevbe Suresi 42. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım: “‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık.’ diye sana Allah adına yemin edecekler.”diye Allah bildiriyor inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Mesela ‘Bilgimiz yok’ diyor. Halbuki canı istiyor, üniversitede doktora yapıyor, doçent de oluyor. Yani mesela kendine çıkar sağlaması gerektiğinde, üniversite imtihanlarına sabahlara kadar çalışıyor. Su gibi ezberliyor kitapları. Mesela tıp kitaplarını, şunları, bunları, hepsini hukuk kitaplarını, hepsini su gibi ezberliyor ama Kuran’ı bir kere baştan sona oku desen, yanaşmaz. Çünkü ondan bir çıkarı yok onun kendi kafasına göre; ama Kuran’ın yüz misli eseri, kitabı okumak durumunda kalıyor, hepsini ezberliyor bir parça maaş alabilmek için, az bir para kazanabilmek için. Yani bak mesela Ahirette sonsuz hayatına vesile olacaktır Kuran ama ona yanaşmıyor. Bu, özel yaratılışı işte onun.

SUNUCU: Ne kazanacağının farkında değil, ne kaybettiğinin.

ADNAN OKTAR: Tabii, yani. Tabii, ne kaybedeceğinin farkında da değil. Kuran’a göre yaşasa ne kazanacağının da farkında değil.

 


Tevbe Suresi, 42. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mayıs 2011 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi” diyor Allah, münafıklar için. Bak, şeytandan Allah’a sığınıyorum; “yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Kolay olursa izliyor ama kolay olmazsa gelmiyorlar. Mehdiyet bakıyorlar ki zorlu, kaçıyorlar. İttihad-ı İslam bakıyorlar zorlu, kaçıyorlar ama hurafeler eğlendirici geliyor adamlara. Cübbeli de bakıyor, bir kısım insanların hurafeye ihtiyacı var, onlara bol bol hurafe sunuyor. Çünkü İttihad-ı İslam için hizmet etmemek, Hz. Mehdi (a.s)’a hizmet etmemek, Hz. İsa (a.s)’a hizmet etmemek vicdan azabı veriyor adamlara. O zaman o vicdan azabını ne ile dengeliyor? Hurafe ile dengeliyor. Ne yapıyor? “Sabaha kadar şunu yapın, öğleden sonra şunu yapın,” “şunları yiyin, şunları yemeyin,” “şuralarda oturun, şuralara gidin,” “şu sözleri söyleyin”… Bu şekilde onları hurafelerle, psikolojik olarak doyuma ulaştırmaya çalışıyor. Halbuki Kuran’a uymaları, sünnete uymaları esastır.

ALTUĞ BERKER: Şöyle söylemiştiniz Hocam; “Bütün Müslüman aleminin birleşmesi esastır. O olduğunda asıl mutluluk olur. Yoksa bir bölgenin, bir yerin bağımsız olması ve yahut özgür olması yeterli bir konu değil. Dolayısıyla hepsinin, İsrail’in de rahat etmesini istiyoruz, Ermenilerin de rahat etmesini istiyoruz; Hıristiyanların da, Katoliklerin de, Ortodoksların da, Protestanların da, herkesin huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Ama İslam ahlakı dünyaya hakim olmalı. Bir öncü olmadan bu olmaz. Olsa bunca sene içinde olurdu. Olmuyor işte, mutluluk olmuyor. İllaki başta iyi bir insanın olması gerekiyor. Onlar da Hz. Mehdi (a.s)’dır ve İsa Mesih (a.s)’dır” dediniz Hocam, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Demek ki, iman zafiyetinde adam izin istiyor. Adam ne yapıyor? “Bana 570 sene izin ver. İttihad-ı İslam’ı savunmayayım, Türk-İslam Birliği’ni savunmayayım, Hz. Mehdi (a.s)’a talebe olmayayım, Hz. İsa (a.s)’a talebe olmayayım” diyor. Ne kadar istiyor? 570 sene. Daha da olmazsa 700 seneye çıkarıyor. Ayette ne diyor Cenab-ı Allah; “yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin isterler.” Süre istiyorlar, daha bol zaman ve kaçmak istiyorlar. Faaliyet yapmak istemiyorlar. Cenab-ı Allah bu vahim duruma dikkat çekiyor.

 


Tevbe Suresi, 42. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Aralık 2011 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Eğer yakın bir yarar,” yani “hemen onlara bir para sağlayacak; araba, ev sağlayacak, imkan sağlayacak bir şey olsaydı” diyor Allah, “ve orta bir sefer olsaydı,” kolay, bir yıl içerisinde, altı ay içerisinde yahut üç ay içinde olacak bir çıkar elde edeceklerine dair inansalardı, “onlar mutlaka seni izlerlerdi.” “Öyle bir konuda tereddüt etmezlerdi” diyor Allah. “Ama zorluk onlara uzak geldi.” Ne para kazanabiliyor, ne de süre bir türlü bitmiyor; yani bir çıkar sağlayamıyor. “Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte mücadele ederdik” diye sana Allah adına yemin edecekler.”

“Gücümüz yetmiyor, bedenimiz yetmiyor. Ruhen bitap olduk, bedenen bitap olduk. Psikolojimiz buna imkan vermiyor. Psikolojik olarak yorgunuz. Dimağımız durdu artık, yapacak bir imkanımız yok, bize müsaade et” diyorlar. “Bizim yapacak bir şeyimiz yok”. “Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte mücadele ederdik” diye sana Allah adına yemin edecekler.” Kuran’a, Allah adına yemin ediyorlar. “Kendi nefislerini helake sürüklüyorlar.” Allah, “belaya doğru gidiyorlar” diyor. “Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor” diyor Allah, Tevbe Suresi, 42’de.

 


Tevbe Suresi'nden Allah Yolunda Cehd Etmekle İlgili Ayet Açıklamaları

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Mart 2012 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 32. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım; “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Televizyonlarda, şurada burada konuşarak İslam’ı, Kuran’ı durdurmak istiyorlar; Darwinizmi, materyalizmi yaymak istiyorlar. “Oysa inanmayanlar istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” “Dinini bütün dinlere üstün kılıp, dünya hakimi etmek istiyor” diyor Cenab-ı Allah. “Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Ne olacakmış? Bütün dinlere üstün olacak, yani dünya hakimi olacak İslamiyet, inşaAllah. “Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir.” Eğer insanlar Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmezse… Ayetin işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelmiş bir ayet bu. Asrımıza bakan yönüyle, “siz Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmeseniz de Allah ona yardım etmiştir.” Yani ihtiyacı yok yardıma.

“Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah O’na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti.” İkiden biri, “ikisi mağarada olduklarında,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s), Ashab-ı Kehf gibi mağarada olacaklar, inşaAllah. “Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,” Hz. Hızır (a.s)’ın ordusu, meleklerle desteklemiş, “inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı.” Şu anda da inkar çağrıları alçaltılıyor. Küçük düşürülüyor Allah tarafından. Aşağılanıyor. “Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” 42; “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Mesela Hz. Mehdi (a.s) için de öyle; çok uzun, 40 yıllık bir mücadele veriyor. O yüzden münafıklar dayanamıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’la mücadele etmeye. “Ama zorluk onlara uzak geldi” diyor Allah.

“‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?” Diyor Cenab-ı Allah. Onun için Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep seçilmiştir. Sağlam delikanlılardan, sağlam genç kızlardan oluşacak, inşaAllah. “Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler.” Yani çeşitli bahaneler öne sürmezler. “Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” ‘Allah var mı, yok mu’ emin olamıyor; ‘Hz. Mehdi (a.s) çıkacak mı, çıkmayacak mı’, ‘Hz. İsa (a.s) inecek mi, inmeyecek mi’, ‘İttihad-ı İslam olacak mı, olmayacak mı’, ‘cennet var mı, yok mu’ karar veremiyor. Kuşku içinde kalıyorlar.

Bak, “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Bu da yine iman hakikatlerinin önemini gösteriyor. Ahir zamanda, her zaman ne sorun olmuş? Hep iman zafiyeti. “Eğer (savaşa, tebliğe) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.” Niye? İman zafiyeti. O yüzden yapmıyorlar. “Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; “(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun” denildi.” Adam oturuyor evinde, hiçbir faaliyete katılmak istemiyor. Yiyip, içip yan gelip yatıyor. “Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.” Şimdi de öyle, münafıklar internette, orada-burada fitne sokmak için çaba yürütüyorlar. “İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır.” “Muhbirlik yapanlar da vardır” diyor Allah. “Allah, zulmedenleri bilir. Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Muhbirlik yapıyor, üçkağıtçılık yapıyor; küfürle, müşriklerle işbirliği yapıyorlar. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” İşte bu da dünya hakimiyetine bakıyor. Mehdiyet’in hakimiyetine bakıyor, inşaAllah.

“Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der.” “Çocuğum var, işim var, gücüm var, okulum var. Ben katılmayayım bu faaliyete” diyor. “Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir.” “Asıl belanın içine şimdi düştüler” diyor Allah. “Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” “Cehennemde müthiş bir azapla karşılaşacaklar” diyor Allah. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” “Neşen, sevincin, etrafındaki insanların güzelliği, zenginliğin, bereketin, gücün, kudretin ağırlarına gider, sıkılırlar” diyor Allah. “Bir musibet isabet edince ise:” mesela birisi saldırdığında, bir oyun oynandığında ise, “‘biz önceden tedbirimizi almıştık’ derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “‘Ne iyi yaptık yanına gitmemekle’ diye sevinirler” diyor. “De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” “Kaderde olanın dışında bir şey olmuyor zaten” diyor Cenab-ı Allah. “Böyle de” diyor.

“O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” “Allah’a tevekkül edin” diyor. “De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?’” “En fazla şehit oluruz” diyorlar. “Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz.” Küfre ızdırap verecek bir faaliyet. “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Biz de 10 yıla kadar göreceksiniz diyoruz; Darwinistlere, materyalistlere, inşaAllah. “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;” evlenmiş olmaları, çoluk çocuğa karışmış olmaları, zenginleşmeleri imrendirmesin. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” çünkü maldan dolayı canı yanıyor, çocuğundan dolayı canı yanıyor; “acaba bir şey mi olacak, kazanabilecek mi, şu okula gidebilecek mi, falancanın çocuğundan daha iyi mi giyinecek, falancanın çouğundan daha güzel nasıl olabilir?” Olamayınca canı yanıyor. Sokağa çıkıyor, “acaba sağ salim dönecek mi?” Ticaret yapıyor, “acaba iflas mı edeceğim?” Bak, diyor ki; “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” acı veriyor Allah onlara, bayağı sıkılıyorlar. Mesela ticaret yapıyor, “acaba çekler geri dönecek mi?” diyor.

“Kar edecek miyim?” diyor. Çocuğu oluyor, “falancanın çocuğu daha başarılı” diyor. O, ona iç acısı oluyor. Araba alıyor, “falancanın arabası daha güzel” diyor. O da ona ızdırap veriyor. Hatta aynı arabadan alıyor, kendininki siyah oluyor, onunki beyaz diye yine canı yanıyor. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” “Ölürlerken can çekişerek ve feci şekilde öldüreceğim” diyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” “‘Biz de elhamdülillah Müslümanız’ derler” diyor. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Çok korkaktırlar, herkesten korkarlar. Höt dedin mi yatağın altına giriyorlar, en iyi bildikleri şey kaçmak. “Niye kaçıyorsun?” deyince de, “hicret ediyorum” diyor. Korkaklığın adını hicret koymuş. Peygamberimiz (s.a.v.) savaş meydanlarında hicret mi etti oraya buraya? Göğüs göğse mücadele etti Allah rızası için. Korkaklığın adı hicret oldu. Ama iyi niyetle, İslam’ı daha iyi yaymak için yapılan faaliyetleri tenzih ediyoruz. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Gidip saklanırlardı, zarar gelmesin diye. Tutuklanma korkusu, yakalanma korkusuyla. “Hapse atılırım, dövülürüm, sövülürüm diye mutlaka bir yerlere kaçarlar” diyor Cenab-ı Allah. “Oraya da sığınırlar, haberleri orada beklerler” diyor Allah.

 


Münafıklar Çok Akılsızca Bahanelerle Allah Yolunda Mücadeleden Ayrılırlar

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Mayıs 2015 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınırım. “Ey Yesrib (Medine) halkı artık sizin için burada kalacak yer yok. Şu halde dönün. Onlardan bir topluluk da; “gerçekten evlerimiz açıktadır” diye peygamberden izin istiyordu. Oysa onların evleri açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı”. Münafık böyle sürekli karşılaştığımız bir olay. Halen de karşılaşıyoruz. Çok pis, akılsızca bahaneleri vardır münafığın. Bilirsin ama söylesen, olumsuz etkilenecek söylemiyorsun. O söylemeyince de senin farkına varmadığını zannediyor. Bak, “gerçekten evlerimiz açıktadır”. Ev, aile, hep münafıklar onu kullanırlar. Ana, baba, kutsal olan şeyleri kullanırlar.

Evler açıktaymış. Peygamberin evi yok mu? Diğer müminlerin evi yok mu? Senin evin açıktaysa diğer müminleri mahvedecekler. Orada sen kendi evini düşünecek halin var mı? Ne kadar Müslüman varsa hepsini imha edecekler. Kendi evini de alıp geleceksin oraya. Müslümanları kurtaracaksın. Sen egoistçe kendi evini ve kendini kurtarmanın peşindesin. “Ben kendi evimi kurtarayım da bana ne ondan” diyorsan sen ahlaksızlık yapmış olursun. Zulüm yapmış olursun. Olur mu öyle şey? Şehitler, bizim aslanlarımız, benim evim önemli, bana ne demediler. Aslan gibi gidip o mübarek canlarını Allah'a teslim ettiler. Ve şehit oldular yani.

GÖKALP BARLAN: Bir ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor. Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. “Babalarınız, kardeşleriniz, aşiretiniz, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, onun elçisinden, onun yolunda mücadele etmekten daha sevimliyse Allah'ın emri gelinceye kadar bekleye durun. Allah fasıklar toplumuna hidayet vermez”.

ADNAN OKTAR: Tam klasik insanların kafaya taktığı şeyleri Cenab-ı Allah sayıyor. Ama ölümü de hatırlatıyor.

BÜLENT SEZGİN: Münafıklar diyor, “Bu sıcakta savaşa çıkmayın”.

ADNAN OKTAR: Aklına bak ya sıcak tamam sıcağı akım aldı. E orada Müslümanları imha edecekler. Sıcak hadi en fazla baygınlık geçirirsin, tansiyonun çıkar falan peş mekân yahut bunalırsın. E orada çoluk çocuk bütün Müslümanları imha edecekler. Orada mutlak ölüm var. İmha var. Büyük ızdırap acılar var. O mu önemli? Sen sıcaktan bunalman mı önemli? Münafık çok akılsızdır. Kendince o delille çok güçlü bir açıklama yaptığını zannediyor. Tabii ki çok kolay oradaki mantık. Anlaşılmayacak bir mantık değil. Evet.

KARTAL GÖKTAN: Bir başka ayette diyor. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Eğer yakın bir yarar veya orta bir sefer olsaydı onlar seni izlerlerdi ama zorluk onlara uzak geldi”, diye buyuruyor.

ADNAN OKTAR: Ya fedakar olmamak çok büyük bir vicdansızlık, ahlaksızlık. Mesela bak bu Suriyeli mazlumlar. Ya tabii ki o bize bir ekonomik yük getiriyor, zorluk getiriyor. E feda olsun. Yani çoluk çocuk imha olacaklarına, işkence çekeceklerine, acı çekeceklerine bizim paramızdan gitsin. Hayır bize zorluk da getirebilir. Getirsin. Yeter ki o canlılar canlı olarak, güzel olarak yaşasınlar. O canlılar imha olmaz.

Yani Esad'ın eline verip niye doğrattıralım ya? Esad derken o salağın yapacağı da bir şey değil. O derin devlet yapıyor. Suriye derin devlet. O sırık gibi boynuna geziyor. Kafa pek çalışmıyor. Onu aldı getirdiler yurt dışından. O anlamaz böyle işlerden zaten. Sembolik. Kardeşi onun azılıdır. Yani azılı katildir kardeşi. Derin devlet elemanları çok azgınlar.

BÜLENT SEZGİN: “Yine yanımızda olsalardı öldürülmezlerdi”. Ama Allah diyor, “yüksek köşklerde olsanız dahi herkes gideceği yere gidecektir”.

ADNAN OKTAR: Canları çok tatlı.

ENDER DABAN: Başka bir ayette de Allah, şeytandan Allah'a sığınırım. “Mücadeleye çıkmak isteselerdi herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah gönderilmeni çirkin gördü de, “siz de oturanlarla birlikte oturun” denildi”.

ADNAN OKTAR: Oturdu mu da seviniyor ona. Ya sonunda kardeşim bağıra bağıra ölüyorsun, aklını başını al. Allah'ın nefretini kazanmış oluyorsun. Allah'ın büğzunu kazanmış oluyorsun. Cenab-ı Allah kendisini çok sevilmesini istiyor. Allah'ın çok gücüne gidiyor insanların bu hali. Sürekli bak Kur'an'ın neredeyse %80-90'ı insanlara tehdit ve Allah'ın onlara karşı sitemidir. Mesela şunu yapmazsınız, bunu yapmazsınız. Mesela diyor Cenab-ı Allah şöyle yapsam bu paraları vermezsiniz, zekat vermezsiniz değil mi?