Tevbe Suresi'nden Allah Yolunda Cehd Etmekle İlgili Ayet Açıklamaları

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Mart 2012 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 32. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım; “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Televizyonlarda, şurada burada konuşarak İslam’ı, Kuran’ı durdurmak istiyorlar; Darwinizmi, materyalizmi yaymak istiyorlar. “Oysa inanmayanlar istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” “Dinini bütün dinlere üstün kılıp, dünya hakimi etmek istiyor” diyor Cenab-ı Allah. “Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Ne olacakmış? Bütün dinlere üstün olacak, yani dünya hakimi olacak İslamiyet, inşaAllah. “Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir.” Eğer insanlar Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmezse… Ayetin işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelmiş bir ayet bu. Asrımıza bakan yönüyle, “siz Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmeseniz de Allah ona yardım etmiştir.” Yani ihtiyacı yok yardıma.

“Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah O’na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti.” İkiden biri, “ikisi mağarada olduklarında,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s), Ashab-ı Kehf gibi mağarada olacaklar, inşaAllah. “Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,” Hz. Hızır (a.s)’ın ordusu, meleklerle desteklemiş, “inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı.” Şu anda da inkar çağrıları alçaltılıyor. Küçük düşürülüyor Allah tarafından. Aşağılanıyor. “Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” 42; “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Mesela Hz. Mehdi (a.s) için de öyle; çok uzun, 40 yıllık bir mücadele veriyor. O yüzden münafıklar dayanamıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’la mücadele etmeye. “Ama zorluk onlara uzak geldi” diyor Allah.

“‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?” Diyor Cenab-ı Allah. Onun için Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep seçilmiştir. Sağlam delikanlılardan, sağlam genç kızlardan oluşacak, inşaAllah. “Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler.” Yani çeşitli bahaneler öne sürmezler. “Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” ‘Allah var mı, yok mu’ emin olamıyor; ‘Hz. Mehdi (a.s) çıkacak mı, çıkmayacak mı’, ‘Hz. İsa (a.s) inecek mi, inmeyecek mi’, ‘İttihad-ı İslam olacak mı, olmayacak mı’, ‘cennet var mı, yok mu’ karar veremiyor. Kuşku içinde kalıyorlar.

Bak, “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Bu da yine iman hakikatlerinin önemini gösteriyor. Ahir zamanda, her zaman ne sorun olmuş? Hep iman zafiyeti. “Eğer (savaşa, tebliğe) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.” Niye? İman zafiyeti. O yüzden yapmıyorlar. “Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; “(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun” denildi.” Adam oturuyor evinde, hiçbir faaliyete katılmak istemiyor. Yiyip, içip yan gelip yatıyor. “Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.” Şimdi de öyle, münafıklar internette, orada-burada fitne sokmak için çaba yürütüyorlar. “İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır.” “Muhbirlik yapanlar da vardır” diyor Allah. “Allah, zulmedenleri bilir. Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Muhbirlik yapıyor, üçkağıtçılık yapıyor; küfürle, müşriklerle işbirliği yapıyorlar. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” İşte bu da dünya hakimiyetine bakıyor. Mehdiyet’in hakimiyetine bakıyor, inşaAllah.

“Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der.” “Çocuğum var, işim var, gücüm var, okulum var. Ben katılmayayım bu faaliyete” diyor. “Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir.” “Asıl belanın içine şimdi düştüler” diyor Allah. “Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” “Cehennemde müthiş bir azapla karşılaşacaklar” diyor Allah. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” “Neşen, sevincin, etrafındaki insanların güzelliği, zenginliğin, bereketin, gücün, kudretin ağırlarına gider, sıkılırlar” diyor Allah. “Bir musibet isabet edince ise:” mesela birisi saldırdığında, bir oyun oynandığında ise, “‘biz önceden tedbirimizi almıştık’ derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “‘Ne iyi yaptık yanına gitmemekle’ diye sevinirler” diyor. “De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” “Kaderde olanın dışında bir şey olmuyor zaten” diyor Cenab-ı Allah. “Böyle de” diyor.

“O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” “Allah’a tevekkül edin” diyor. “De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?’” “En fazla şehit oluruz” diyorlar. “Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz.” Küfre ızdırap verecek bir faaliyet. “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Biz de 10 yıla kadar göreceksiniz diyoruz; Darwinistlere, materyalistlere, inşaAllah. “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;” evlenmiş olmaları, çoluk çocuğa karışmış olmaları, zenginleşmeleri imrendirmesin. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” çünkü maldan dolayı canı yanıyor, çocuğundan dolayı canı yanıyor; “acaba bir şey mi olacak, kazanabilecek mi, şu okula gidebilecek mi, falancanın çocuğundan daha iyi mi giyinecek, falancanın çouğundan daha güzel nasıl olabilir?” Olamayınca canı yanıyor. Sokağa çıkıyor, “acaba sağ salim dönecek mi?” Ticaret yapıyor, “acaba iflas mı edeceğim?” Bak, diyor ki; “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” acı veriyor Allah onlara, bayağı sıkılıyorlar. Mesela ticaret yapıyor, “acaba çekler geri dönecek mi?” diyor.

“Kar edecek miyim?” diyor. Çocuğu oluyor, “falancanın çocuğu daha başarılı” diyor. O, ona iç acısı oluyor. Araba alıyor, “falancanın arabası daha güzel” diyor. O da ona ızdırap veriyor. Hatta aynı arabadan alıyor, kendininki siyah oluyor, onunki beyaz diye yine canı yanıyor. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” “Ölürlerken can çekişerek ve feci şekilde öldüreceğim” diyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” “‘Biz de elhamdülillah Müslümanız’ derler” diyor. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Çok korkaktırlar, herkesten korkarlar. Höt dedin mi yatağın altına giriyorlar, en iyi bildikleri şey kaçmak. “Niye kaçıyorsun?” deyince de, “hicret ediyorum” diyor. Korkaklığın adını hicret koymuş. Peygamberimiz (s.a.v.) savaş meydanlarında hicret mi etti oraya buraya? Göğüs göğse mücadele etti Allah rızası için. Korkaklığın adı hicret oldu. Ama iyi niyetle, İslam’ı daha iyi yaymak için yapılan faaliyetleri tenzih ediyoruz. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Gidip saklanırlardı, zarar gelmesin diye. Tutuklanma korkusu, yakalanma korkusuyla. “Hapse atılırım, dövülürüm, sövülürüm diye mutlaka bir yerlere kaçarlar” diyor Cenab-ı Allah. “Oraya da sığınırlar, haberleri orada beklerler” diyor Allah.

 


Tevbe Suresi, 49. Ayetinin Tefsiri

(Münafıklar dini karmaşık ve zor olarak görürler)

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Tevbe Suresi, 49 “Onlardan bir kısmı “bana izin ver, beni fitneye katma” der.” Diyor ki; ya ben şimdi bu Müslüman topluluğu içinde olmak istemiyorum. Ben çıkayım. Beni fitneye sokuyorsun, siz fitne yaşıyorsunuz, fitneye düşmüşsünüz, beni de fitne içerisine sokma” diyor. “Ben ayrılıp gideceğim” diyor münafık. Niye diyorsun. “Ya kardeşim, sen burada özgürlükten bahsediyorsun” diyor, “burada ibadetler kolay, İslam’ı yaşamak kolay, Kuran’ı yaşamak kolay, böyle bir din olmaz ki. Benim dinim, anladığım din, karmakarışık zor ve girift. Sen çok kolay bir dinden bahsediyorsun” diyor. “Ben bunu kabul etmem. Bu bir fitne” diyor, “beni fitneye katma” diyor. Ne yapmam gerekiyor, “ben gidiyorum” diyor. Münafığın özelliğidir. “Haberin olsun, onlar fitnenin ta içine düşmüşlerdir.” “Gittiği yer asıl pisliğin içidir” diyor Cenab-ı Allah. Hani diyorum ya, domuzun en pislik yerine gider yapışır münafık.

 


Tevbe Suresi, 49. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Eylül 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABNUNA: Tevbe Suresi, 49. “Onlardan bir kısmı: (Allah böyle, münafıklardan birtakım kesitler göstertiyor.) “Bana izin ver ve beni fitneye katma” der. (Yani ben gideyim, diyor. Ben gideyim, çünkü fitne çıkarıyorsunuz siz burada diyor. Nasıl fitne, diyorsun. Şimdi kardeşim tamam, diyor; Kuran’ın yüzde 99.99’unu yapıyorsunuz ama, diyor; o kısım ne, ben onu anlamadım, diyor; o yüzden ben gidiyorum, diyor. Nereye gidiyorsun, diyoruz. Domuzun pisliğinin içine, diyor. Balıklama dalacağını söylüyor. Be hey köpek, sen yarım santim için –şaşı gözünle göremediğin hak olan yarım santimlik güya eksiklik için- milyonlarca tonluk pisliğin içine giriyorsun, bu nasıl oluyor? Demek ki sen karaktersizsin.

Bak, “Bana izin ver ve beni fitneye katma” ben gideceğim, diyor. Beni fitneye katma, çünkü fitne çıkarıyorsunuz siz, diyor Müslümanlara. Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir. diyor bak Allah. Tevbe Suresi, 49. Yani o pisliğin ta içine girmişlerdir, diyor bak, yanına yanaşırlar demiyor Allah, dokundular demiyor; ta içine, ortasına kadar gittiniz diyor pisliğin içine diyor. Münafığın vasfı budur. Ama müthiş bir gurur ve enaniyet vardır, ahmak olduğu için laf, söz de dinlemez. Mesela sen Hitler’e istediğin kadar anlat, anlamaz. Adam kudurmuş gibi anlatıyor, var ya o yayınlanıyor falan. Şu Lenin’in falan da resimleri vardı son zamanlarında bir manyak resimleri var, onları da bir gösterelim, millet nasıl deli olduklarını bir görsün.

 


Tevbe Suresi, 49. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 14 Aralık 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 49. Şeytan’dan Allah’a sığınırım.

“Onlardan bir kısım bana izin ver, beni fitneye katma der.” Diyor ki; ya ben şimdi bu Müslüman topluluğu içinde olmak istemiyorum. Ben çıkıyım beni fitneye sokuyorsun, siz fitne yaşıyorsunuz, fitneye düşmüşsünüz beni de fitne içerisine sokma” diyor. “Ben ayrılıp gideceğim” diyor münafık. Niye diyosun, “ya kardeşim sen burda özgürlükten bahsediyosun” diyor, “burada ibadetler kolay, İslam’ı yaşamak kolay, Kuran’ı yaşamak kolay, böyle bir din olmaz ki. Benim dinim anladığım din, karma karışık zor ve girift. Sen çok kolay bir dinden bahsediyorsun” diyor. “Ben bunu kabul etmem. Bu bir fitne” diyor, “beni fitneye katma” diyor. Ne yapmam gerekiyor, “ben gidiyorum” diyor. Münafığın özelliğidir. “Haberin olsun onlar fitnenin ta içine düşmüşlerdir.” “Gittiği yer asıl pisliğin içidir” diyor Cenab-ı Allah. Hani diyor ya domuzun en pislik yerine gider yapışır,münafık.