Tevbe Suresi, 5. ve Muhammed Suresi, 4. Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mayıs 2013 tarihli sohbetinden Muhammed Suresi ve Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Muhammed Suresi’ndeki “artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz zayıf bırakıncaya kadar boyunlarına vurun” Tevbe Suresi, 5. “Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o takdirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.” Bir savaş var. Müslümanları gördükleri yerde kadınları kesiyorlar müşrikler o dönemde. Kadınların karınlarını yarıyorlar. Çocukları boğazlıyorlar. Müslüman hanımların ırzına geçiyorlar. Müslümanlar adeta bir muhasara altında her yerde. Adamlar laf söz dinlemiyor, Allah “onlara karşı kendinizi savunun” diyor ayette. Meşru savunma ayetleridir bunlar. Yoksa gece gündüz gidip herkesi doğrayın anlamında değil bu ayetler. Bir saldırı var. Galiz bir saldırı var. Müslümanlar ne yapacağına karar veremiyor. Allah “kendinizi savunun” diyor.

“Tutuklayın, yakalayın, gerekirse öldürün” diyor Allah. Ayet bu, hükmü bu. Adam kılıcı çekmiş, boynunu vuruyor, doğruyor zaten. Kesiyor seni, çocuklarını kesiyor, sana doğru geliyor. “Yapabiliyorsan tutukla” diyor Allah. Bak “tutuklayın” diyor. “Ve onları yakalayın” Mümkünse yakalayın. “Onları muhasara edin” Kuşatın etraflarını. Durdurmaya çalışıyorsun bela akıyor yani. “Gözetleme yerlerinin hepsine oturun” onları gözetleyin yani yakalamak için. Çünkü ani baskın yapıyor kalleşçe, kahpece baskın yapıyorlar. “Onları gözaltında tutun” gözaltına alın tutabiliyorsanız. “Bundan sonra eğer tövbe ederlerse” diyor Allah. Yani Allah bizi affetsin diyor, “namaz kılar ve zekât verirlerse” çünkü güven verici olmuş oluyor o zaman, “o takdirde onların yolunu serbest bırakın.” Öldürmeyin o zaman diyor. Ne yapılabilinir bunun dışında. Adam seni doğruyor, kesiyor. Allah kendinizi savunun diyor. Oluyorsa da tutuklayın diyor. Durdurabiliyorsanız, yapabiliyorsanız tutuklayın diyor.

AYLİN KOCAMAN: Bir önceki ayette de Hocam inşaAllah “sizden ellerini çekerlerse ve barış şartlarını size bırakırlarsa zaten”

ADNAN OKTAR: Şimdi Müslüman bırakmayacak adam. Doğruyor psikopat. Tutuklayamıyorsa öldürüyor. Adam saldırıyor, devam ediyor saldırmaya. Yaralamayla da durmuyor adam. Ancak ölümle duruyor. Onda da Allah “öldürün o zaman” diyor. O devirdeki o savaş için söylenen bir hüküm bu. Yani sürekli de yapın demiyor Allah. O dönemde Müslümanlar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Yani karar vermemişler. Allah “bu şekilde yapacaksınız” diyor. Konu bu.

 


Tevbe Suresi 5-6 Ayetlerinin Tefsiri

 

(Sayın Adnan Oktar'ın “Karanlık Tehlike: Bağnazlık” kitabında Tevbe Suresi, 5-6 ayetleri ile ilgili açıklamaları)

 

Haram aylar (sure tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 5)

Söz konusu ayette gerçekleşen şartları anlayabilmek için Tevbe Suresi'ni 1. ayetten başlayarak okumak gerekir. Bu şekilde okunduğunda, karşı saldırıyı hak eden müşriklerin “bütün müşrikler” değil, Müslümanlara o vahşi saldırıları yapan ve ardından haram aylarda savaşmamak için kendileriyle anlaşma yapılan müşrikler olduğunu anlarız. Buradaki müşrikler, “Müslümanlarla adil bir anlaşma yapmış olmalarına ve Müslümanların haram aylar boyunca bir savaş durumuna girmeyeceklerini çok iyi bilmelerine rağmen” Müslümanları gafil avlamaya ve sinsice yaklaşmaya çalışmış, haram aylarda vahşi saldırılarına devam etmiş ve Müslümanların canına kastetmiş olan müşriklerdir.

İşte bu şartlar söz konusuyken Müslümanlara bu ayet ile vahşice saldıranlara karşı kendilerini savunma hakkı verilmiştir. Ayette görüldüğü gibi, müşriklerin saldırıları haram aylarda gerçekleşmesine rağmen Müslümanlar Allah'ın hükmü gereği haram aylar sırasında karşı koymamakta, bu dönem boyunca sabretmekte ve haram aylar bittikten sonra savunmaya başlamaktadırlar. Ayette yine, savunmada izlenmesi gereken yöntemin tarif edildiğini görürüz: Tutuklama, kuşatma ve bütün geçit yerlerinin tutulması. Uluslararası hukuka dayalı savaşlarda mutlaka öncelikli şart kuşatma ve tutuklamadır. Kuşatma için geçit yerleri tutulur ve böylelikle karşı tarafın ilerlemesi engellenmiş olur. Dolayısıyla bu ayette, şu anda uluslararası hukukta izlenen ve haklı görülen yöntem tarif edilmiştir. Aradaki tek fark, burada saldırıyı Müslümanların yapmaması, onların sadece ve sadece kendilerine saldıranları durdurmaya çalışmalarıdır.

Yine aynı ayete göre, saldırısından vazgeçen ve tevbe edenlere karşı herhangi bir savaş durumu söz konusu olmamaktadır. Onlar özgür bırakılmaktadırlar.

Söz konusu ayetten hemen sonraki ayete baktığımızda ise Kuran'ın gerçek sevgi ve koruyuculuk ruhunu anlatan önemli bir açıklama ile karşılaşırız. İşte bu ayet, İslam karşıtlarının bu konuda Müslümanlara yönelik tüm iddialarını ortadan kaldıran bir ayettir. Ayet şöyledir:

Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. (Tevbe Suresi, 6)

Bu ayet ile Müslümanlara, kendilerine sığınmış olan ve kendilerinden yardım isteyen bir müşrike “kendi canlarını tehlikeye atarak” yardım etmeleri öğütlenmektedir. Öyle ki ayete göre söz konusu Müslüman, müşrikleri koruyabilmek için KENDİSİNİ SİPER ETMEKTEDİR. Bir başka deyişle bir Müslüman, Allah'ı inkar eden bir kişinin canını koruyabilmek için kendi canını riske atarak, onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştırmakla yükümlüdür.

Bu, Kuran'ın hükmüdür. Kuran'ın hükmüne göre bir insan Allah'a inanmıyor diye “öldürülmemekte”, tam tersine Müslümanların canı pahasına korunmaktadır. Dolayısıyla savaş gerekçesi, karşı tarafın Allah'a inanıp inanmamasıyla veya başka dinden olup olmamasıyla ilgili değildir. Savaşın gerekçesi, karşı tarafın saldırı ve işkencede bulunması, cana kastetmesidir.

Ayetin işaret ettiği başka bir gerçek ise, saldırıda bulunmadıkları, azgınlık ve taşkınlık yapmadıkları sürece; din, dil, millet, inanç ayrımı yapılmaksızın tüm insanların Müslümanlar tarafından korumaya alınmaları gerektiğidir. Bir Müslüman, Müslümanı koruduğu gibi, Kitap Ehli'ni de, hatta ateisti, komünisti de korumakla yükümlüdür. Bu, Müslüman olmanın gereğidir. Bu, Kuran'daki Müslüman tarifidir. Bir insan “Müslümanım” diyorsa, koruyucu olmak zorundadır.