Sayın Adnan Oktar'ın 3 Temmuz 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Gerçekten sizden olduklarına dair,” Tevbe Suresi, 56; “Gerçekten sizden olduklarını dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Müslüman olduklarına dair yemin ediyorlar, Müslüman olduklarına dair takva alametleri gösteriyorlar. Çok titiz olduklarını, her konuda dinin hükümlerinin oluşması konusunda özenli olduklarını söylüyorlar, yemin ederek. “Oysa onlar sizden değildirler.” “Müslüman değildirler” diyor Allah. “Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Sürekli korku içinde yaşar. Mesela gazetede bir haber çıkar, ondan korkar; biri bir şey söyler, ondan korkar; bir yerde bir şey olur, ondan korkar; cildinde herhangi bir şey olur, ondan korkar. Veyahut her an öleceğinden korkar, hastalanacağından, yaşlanacağından korkar. O korku içinde yaşarlar.
“Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Normalde Müslümanların yanında durmak istemiyorlar. Fakat sığınacakları emin bir yer arıyorlar. Bir ev, bir imkan, bir para kaynağı, yiyecek kaynağı. Müslümanların yanında da çıkar için kaldıkları anlaşılıyor. Bak Allah diyor; “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı,” herhangi sığınacakları bir yer, “bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Yani onu bulduğunda hemen koşarlar diyor Allah, hemen yanınızdan kaçarlar. Çünkü çıkarcı oldukları için. Nasıl böyle bir vahşi hayvan yiyecek bulduğunda hemen oraya doğru koşar, bunlar da vahşi hayvan gibi o yiyeceğin olduğu yere doğru koşarlar ve “oraya sığınırlar” diyor. Yani “ine sığınır gibi sığınırlar” diyor. “Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı” diyor. Yani “Peygamber (s.a.v.)’in onlara sağladığı veyahut Mehdi (a.s.)’nin onlara sağladığı imkanlardan hoşnut olsalardı daha güzel olurdu” diyor Allah. ““Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek” demeleri gerekirdi” diyor Allah. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Şubat 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı.” Münafıklar. “Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” İhbar etmek, oyun oynamak, kalleşlik yapmak, küfürle işbirliği yapmak. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi” Yani İslam’ın gücü ortaya çıktı. “Ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” Bu Mehdi (a.s.)’ye de işaret eden bir ayet. Bak çünkü “sonunda onlar, istemedikleri halde” Mehdi (a.s)’nin hakimiyetini ister mi onlar? İstemez. Ama buna rağmen diyor “hak geldi” Mehdi (a.s) geldi, İslamiyet geldi. “Ve Allah’ın emri ortaya çıkıp üstünlük sağladı.” Hakim oldu diyor. “Sana bir iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” Yani zenginlik, güç, imkan, sağlık, sıhhat böyle iyilik; bu, onları fenalaştırır diyor münafıkları, din düşmanlarını. “Bir musibet isabet edince ise” yani size diyor bir mesela bir operasyon, aleyhinize bir haber, bir iftira olduğunda, böyle bir durumda ise diyor; “biz önceden tedbirimizi almıştık derler ve sevinç içinde dönüp giderler” diyor. İyi ki onlarla beraber değilmişiz diyorlar, Allah bizi korudu derler diyor.
“De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” Yani bir operasyon, bir olay, bir fitne, bir hakaret, bir iftira varsa mutlaka Allah onu kaderde meydana getirmiştir. Bunun dışında bir şey olmaz bize diyorlar. “O bizim Mevlamızdır.” Allah bizim Mevlamızdır. “Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” Biz Allah’a teslim olduk, değil mi? “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Münafıklar, saklanacak bir buldular mı, yani onlara bakacak, imkan sağlayacak bir yer buldu mu hemen Müslümanlara kahpelik yapıp, o tarafa yöneliyorlar. Kuran buna işaret ediyor. “İçlerinden Peygamberi incitenler ve: ‘O (her sözü dinleyen) bir kulaktır’” O istihbaratçıdır diyorlar Peygamber (s.a.v.)’e, her türlü haberi toplar, dinleme sistemi vardır onun diyorlar.
“De ki: ‘O sizin için bir hayır kulağıdır.’” Hayır yönünde bilgi topluyor diyor. “Allah'a iman eder ve müminlere inanıp-güvenir.” Müslümanları sever diyor Allah. “Sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır.” Aynı şekilde Mehdi (a.s.)’ye de yöneliktir bu. İçlerinden Mehdi (a.s)’yi eza edenler vardır, o bir kulaktır diyenler vardır. Yani haber toplar, istihbarat ağı vardır diyenler vardır. “De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, müminlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın Mehdi’sine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır.” Kuran’ın bir yönü de Mehdi (a.s.)’ye bakar yönü de budur. Yani Allah intikam alacağım, mutlaka belalarını vereceğim diyor, uğraşanların. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile uğraşanların mutlaka Allah belasını verdi. Ebu Cehiller, Ebu Leheb’ler hepsinin Allah belasını verdi. Mehdi (a.s.) ile uğraşanların da Allah belasını verecek. Kuran buna işaret ediyor, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Mart 2012 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 32. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım; “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Televizyonlarda, şurada burada konuşarak İslam’ı, Kuran’ı durdurmak istiyorlar; Darwinizmi, materyalizmi yaymak istiyorlar. “Oysa inanmayanlar istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” “Dinini bütün dinlere üstün kılıp, dünya hakimi etmek istiyor” diyor Cenab-ı Allah. “Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Ne olacakmış? Bütün dinlere üstün olacak, yani dünya hakimi olacak İslamiyet, inşaAllah. “Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir.” Eğer insanlar Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmezse… Ayetin işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelmiş bir ayet bu. Asrımıza bakan yönüyle, “siz Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmeseniz de Allah ona yardım etmiştir.” Yani ihtiyacı yok yardıma.
“Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah O’na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti.” İkiden biri, “ikisi mağarada olduklarında,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s), Ashab-ı Kehf gibi mağarada olacaklar, inşaAllah. “Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,” Hz. Hızır (a.s)’ın ordusu, meleklerle desteklemiş, “inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı.” Şu anda da inkar çağrıları alçaltılıyor. Küçük düşürülüyor Allah tarafından. Aşağılanıyor. “Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” 42; “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Mesela Hz. Mehdi (a.s) için de öyle; çok uzun, 40 yıllık bir mücadele veriyor. O yüzden münafıklar dayanamıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’la mücadele etmeye. “Ama zorluk onlara uzak geldi” diyor Allah.
“‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?” Diyor Cenab-ı Allah. Onun için Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep seçilmiştir. Sağlam delikanlılardan, sağlam genç kızlardan oluşacak, inşaAllah. “Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler.” Yani çeşitli bahaneler öne sürmezler. “Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” ‘Allah var mı, yok mu’ emin olamıyor; ‘Hz. Mehdi (a.s) çıkacak mı, çıkmayacak mı’, ‘Hz. İsa (a.s) inecek mi, inmeyecek mi’, ‘İttihad-ı İslam olacak mı, olmayacak mı’, ‘cennet var mı, yok mu’ karar veremiyor. Kuşku içinde kalıyorlar.
Bak, “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Bu da yine iman hakikatlerinin önemini gösteriyor. Ahir zamanda, her zaman ne sorun olmuş? Hep iman zafiyeti. “Eğer (savaşa, tebliğe) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.” Niye? İman zafiyeti. O yüzden yapmıyorlar. “Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; “(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun” denildi.” Adam oturuyor evinde, hiçbir faaliyete katılmak istemiyor. Yiyip, içip yan gelip yatıyor. “Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.” Şimdi de öyle, münafıklar internette, orada-burada fitne sokmak için çaba yürütüyorlar. “İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır.” “Muhbirlik yapanlar da vardır” diyor Allah. “Allah, zulmedenleri bilir. Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Muhbirlik yapıyor, üçkağıtçılık yapıyor; küfürle, müşriklerle işbirliği yapıyorlar. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” İşte bu da dünya hakimiyetine bakıyor. Mehdiyet’in hakimiyetine bakıyor, inşaAllah.
“Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der.” “Çocuğum var, işim var, gücüm var, okulum var. Ben katılmayayım bu faaliyete” diyor. “Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir.” “Asıl belanın içine şimdi düştüler” diyor Allah. “Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” “Cehennemde müthiş bir azapla karşılaşacaklar” diyor Allah. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” “Neşen, sevincin, etrafındaki insanların güzelliği, zenginliğin, bereketin, gücün, kudretin ağırlarına gider, sıkılırlar” diyor Allah. “Bir musibet isabet edince ise:” mesela birisi saldırdığında, bir oyun oynandığında ise, “‘biz önceden tedbirimizi almıştık’ derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “‘Ne iyi yaptık yanına gitmemekle’ diye sevinirler” diyor. “De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” “Kaderde olanın dışında bir şey olmuyor zaten” diyor Cenab-ı Allah. “Böyle de” diyor.
“O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” “Allah’a tevekkül edin” diyor. “De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?’” “En fazla şehit oluruz” diyorlar. “Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz.” Küfre ızdırap verecek bir faaliyet. “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Biz de 10 yıla kadar göreceksiniz diyoruz; Darwinistlere, materyalistlere, inşaAllah. “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;” evlenmiş olmaları, çoluk çocuğa karışmış olmaları, zenginleşmeleri imrendirmesin. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” çünkü maldan dolayı canı yanıyor, çocuğundan dolayı canı yanıyor; “acaba bir şey mi olacak, kazanabilecek mi, şu okula gidebilecek mi, falancanın çocuğundan daha iyi mi giyinecek, falancanın çouğundan daha güzel nasıl olabilir?” Olamayınca canı yanıyor. Sokağa çıkıyor, “acaba sağ salim dönecek mi?” Ticaret yapıyor, “acaba iflas mı edeceğim?” Bak, diyor ki; “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” acı veriyor Allah onlara, bayağı sıkılıyorlar. Mesela ticaret yapıyor, “acaba çekler geri dönecek mi?” diyor.
“Kar edecek miyim?” diyor. Çocuğu oluyor, “falancanın çocuğu daha başarılı” diyor. O, ona iç acısı oluyor. Araba alıyor, “falancanın arabası daha güzel” diyor. O da ona ızdırap veriyor. Hatta aynı arabadan alıyor, kendininki siyah oluyor, onunki beyaz diye yine canı yanıyor. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” “Ölürlerken can çekişerek ve feci şekilde öldüreceğim” diyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” “‘Biz de elhamdülillah Müslümanız’ derler” diyor. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Çok korkaktırlar, herkesten korkarlar. Höt dedin mi yatağın altına giriyorlar, en iyi bildikleri şey kaçmak. “Niye kaçıyorsun?” deyince de, “hicret ediyorum” diyor. Korkaklığın adını hicret koymuş. Peygamberimiz (s.a.v.) savaş meydanlarında hicret mi etti oraya buraya? Göğüs göğse mücadele etti Allah rızası için. Korkaklığın adı hicret oldu. Ama iyi niyetle, İslam’ı daha iyi yaymak için yapılan faaliyetleri tenzih ediyoruz. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Gidip saklanırlardı, zarar gelmesin diye. Tutuklanma korkusu, yakalanma korkusuyla. “Hapse atılırım, dövülürüm, sövülürüm diye mutlaka bir yerlere kaçarlar” diyor Cenab-ı Allah. “Oraya da sığınırlar, haberleri orada beklerler” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar’ın 7 Eylül 2013 tarihli sohbetinden Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNANOKTAR: Bakın diyor ki Cenab-ı Allah Tevbe Suresi, 65, şeytandan Allah’a sığınırım. “Onlara sorarsan “and olsun biz dalmış oyalanıyorduk” derler. De ki “Allah ile, ayetleri ile, elçisi ile alay mı ediyordunuz?” Mesela bak, yobaz takımında, bağnazlarda Müslümanlıkla alay etmek, cennetle cehennemle alay etmek ana konu halinde. Yani başka hiçbir konuda alay etmiyor, espri yapmıyor. Bu kadar anormallik ben görmedim. İlla ki cennetle, illa ki cehennemle, meleklerle, Cebrail’le onunla ilgili espriler yapıyor. Ya git sen babanla ilgili espri yap. Değil mi? Kendi arkadaşlarınla ilgili espri yap. Onu yapmıyor illa ki dinle ilgili. Bunu zaman zaman uyarmak lazım. Bu çok çirkin bir şey. Ve bu hoca takımında oluyor bazı hocaların. O tip adamlar ben ona diyorum. Başka türlü ne diyelim onlara tam yahut işte kendini hoca zanneden kişiler diyelim.
“Onlara kendilerinden öncekilere Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şeylerin haberi gelmedi mi?” Bak dünyanın her yerini Allah birbirine katıyor. Mesela şimdi Suriye başka zaman Irak, mutlaka o kavim onu hakkettiği için o bela geliyor. Bir kavim belayı hakketmeden bela gelmiyor. Ne İslam’ı tebliğ ediyorlar, ne dini yayıyorlar dünyaya dalıyorlar işte. Köşe dönsün, evlensin, çoluk çocuk olsun. Onları da yeniden evlendirsin sonra torunları evlendirsin üresin yani. Kardeşim sen hamamböceği misin? İnsan mısın sen? Allah’a, dine, Kitap’a hizmetin nerede senin? Vatana, millete, devlete, bayrağa hizmetin nerede senin? Hiç, hiçbir şey onu ilgilendirmiyor. İlla ki keyfi, zevki, dünyası. Gidiyor mesela bir genç görüyor. Kafaladığını zannediyor, kandırdığını zannediyor. Ömür boyu başına bela olmaya hazırlanıyor. Veya bir genç kız görüyor onu kafaladığını zannediyor, kandırdığını zannediyor. Ya parasına tamah ediyor, ya bir çıkarı olmuş oluyor.
Veya ailesinden birileri ona uygun olmuş oluyor. İlla ki kafalasın köşe dönsün. Böyle kan içen vampir gibi. Ya o çocuğun etine dişini geçirecek kanını emecek. O kızın etine dişini geçirecek kanını emecek. Böyle bir kafa olmaz, bunlar çok büyük bir vicdansızlık biz Allah’a kul olmak için geliyoruz. Güzel ahlakı yaşamaya geliyoruz, vefayı yaşamaya geliyoruz. Allah’a, Kitap’a, dine, vatana, millete hizmet etmeye geliyoruz. Yani köşe dönmeye hamam böceği gibi üremeye değil. Tamam insanın çoluğu çocuğu olabilir ama bu Allah’a amade edersen, Allah’a adarsan olur. Allah için yaşarsan olur. Yoksa bir anlamı yok. “Münafık erkeklerle, münafık kadınlar bazısı bazısındandır.” Şeytandan Allah’a sığınırım. “Kötülüğü emrederler, iyiliği alıkoyarlar.” Yani illa ki pislik yapmaya kalkar. “İyilikten alıkoyarlar” peki bunu yaparlarken. Münafık kötülüğü emrederken nasıl emrediyor. Daha anasından doğmadan emrediyor. İlmi ledün “iyilikten alıkoyarlar,” daha anasından doğmadan iyilikten alıkoymuş oluyor, daha anasından doğmadan,
Münafık. “ellerini sımsıkı tutarlar.” daha anasından doğmadan elini sımsıkı tutar. Ama başkasını yolmaya kalkar o, başkasını soymaya kalkar da, kendi eli çok sıkıdır onun. “Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır.” (Tevbe Suresi, 67) Bak hep sebep ne? Allah’ı unutmak. “O da onları unuttu” diyor Allah da onları unuttu. Unutma değil tabii burada kastedilen. Unutmuş gibi perişan oluyorlar. Unutulmuş bir insana çeviriyor Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” (Tevbe Suresi, 57) İşte bir yere iş olmak, bir yere bela olmak yani bu sülük özellikleri, bu kene özelliklerine dikkat çekiyor ayet. Bak diyor ki “onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı,” herhangi bir yer. Yani birinin üzerine yapışsalardı “hızla oraya yönelip koşarlardı.” yani zenginse, imkanı varsa, yiyip içeceği bir yer varsa gider onun başına bela olur.
“Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar,” yani ona bir iyilik yaparsan, bak sadaka değil sırf bu. Mesela ev olabilir, araba olabilir, mesela evlenme konusu olabilir. İlla birine kafayı takıyor, “şu kızı istiyorum” diyor. Olursa tamam, hoşnut oluyor. Olmazsa bela olur. Ve yahut delikanlıyla evlenmek istiyor, reddederse onun da başına bela olur. Ve yahut ev almak istiyor, alamazsa onun da başına bela oluyor “kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.” (Tevbe Suresi, 58) İşte ya çekip vuruyor, ya yakıp yıkıyor. Yahut kindarlık ediyor, pislik ediyor, komplo yapmaya kalkıyor. İşte bu ahlaksızlığa Allah dikkat çekiyor Kuran’da. “Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı” yani ne demek? Allah’a tevekkül etselerdi, Allah’a teslim olsalardı, Allah’ın onlara kaderde yarattığı imkana yeterlilik gözüyle baksalardı “ve: “Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek,” bak önce ne diyor? “Allah bize yeter” ne para ne pul ne şu ne bu. Çünkü ölmez insan açlıktan, uykusuzluktan da ölmez. “Allah bize yeter” diyor
“Allah pek yakında bize fazlından verecek,” hep ümitli olmak “pek yakında” biz ne diyoruz? “Allah pek yakında bize fazlından verecek,” biz ne diyoruz? “Dünya hâkimiyeti verecek, bize Hz. Mehdi (a.s)’ı verecek, bize İsa Mesih (a.s)’ı verecek, bize güvenliği, huzuru verecek” diyoruz Müslüman olduğumuz için. “O'nun elçisi de.” Yani Mehdisi de bunu yapacak bize. Bu nimetleri sunacak bize. Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s)’ın bize güzellikler sunacağına inanıyoruz. “Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz” deselerdi (ya).” (Tevbe Suresi, 59) ne demek Allah’a rağbet etmek? O’na rağ olmak, O’na bağlanmak, yani hırs yapmamak, rahat olmak. Mesela bak biz şimdi burada konuşuyoruz. Bundan para kazanmıyoruz biz. Bilakis üzerine para veriyoruz tebliğ yapmak için. Ama hoca efendiler ne yapıyorlar? Üzerine para alıyorlar.
Biz üzerine para veriyoruz. Allah’ı anlatabilmek için, Din’i sevdirmek için, Kuran’ı anlatabilmek için üzerine para veriyoruz. “Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir.” (Tevbe Suresi, 60) diyor Cenab-ı Allah “fakirler, düşkünler” İslam’da sosyal adaleti emreden açık hükümler, ayetler. Nasıl? Sadaka ne demek? Gönlünden koptuğunca. Gönlünden nasıl kopar bir insanın? Mesela yüz kişi varsa, eğer yüzünü de doyurmazsan gönlün nasıl ferahlayabilir ki? Demek ki Müslüman zibil gibi dağıtıyor, zibil gibi, bol bol.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 57. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Müslümanların yanında kalmaları yancılık yaptıkları için. Müslümanların malından, mülkünden istifade etmek için. Yoksa o nefretten dolayı Müslüman’ın yanında durmak istemiyor aslında. Dışarıdan daha iyi saldıracağını düşünüyor çünkü. Müslüman’ın yanında rahatça pislik yapamayacağını düşünüyor. Çünkü gözaltında ya, görünüyor. Halbuki dışarıda daha rezil rüsva olur münafık. Hep öyle olmuştur. “Dışarıdan sizin haberlerinizi sorarlar” diyor ya ayette. “Araştırırlar, Bedevilerin, halkın arasına dalıp sizin haberlerinizi araştırırlar” diyor. (Ahzab Suresi, 20)