ADNAN OKTAR: “Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihada çıkın” diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: “BİZİ BIRAKIVER, OTURANLARLA BİRLİKTE OLALIM” DEDİLER. (Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar. (Tevbe Suresi, 86-87)
Şimdi bu kişilere desen ki “hacca gideceğiz”, “hep beraber gidelim” derler sevinçle. Namaz kılacağız dersen senin kıldığın namazı beğenmez detaylar ister. Ama “Allah’ın dini dünyaya hakim olsun” deyince deliriyor, onu istemiyor. Servet sahibi parasını da korumak istiyor parasını vermek de münafıkların canını yakan ikinci konudur. Münafıkları kızdırmak isteyenler İttihad-ı İslam'dan bahsetsinler.
Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ağustos 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR:Oktar Hocam, anlat.
OKTAR BABUNA: Estağfurullah Hocam. Bir ayet daha okuyorum Hocam, münafıklarla ilgili.
ADNAN OKTAR: Oku evet.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “’Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihada çıkın’ diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: ‘Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım’ dediler. (Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.” (Tevbe Suresi, 86-87)
ADNAN OKTAR: Bakın, gördünüz mü? Şimdi bu adama desen ki; Hacca gideceğiz. “Hep beraber gidelim” der, sevinçle. “Namaz kılalım” diyorsun, yani adam senin kıldığın namazı beğenmiyor. “Öyle namaz kılınmaz, bak beni bir gör” diyor. Sarık on dört metre, cübbe yine öyle. Böyle derin huşu içinde güya kılıyor namazını. Onların hepsini yapıyor. “Allah’ın dini dünyaya hakim olsun” dediğinde, deliriyor. Aklı atıyor yani, manyağa dönüyor. Onu istemiyor, görüyor musun onu? Bir de servet sahibi. Paraya da zarar gelmeyecek yani zenginlik de olsun, inşaAllah. Biraz verecek ama o da çok canını yakıyor. İkinci dereceden çok canını yakan da para vermektir münafığın.
OKTAR BABUNA: Etinden et söküyor gibi oluyor.
ADNAN OKTAR: Yani acayip ızdırap çeker, acayip ızdırap çeker, ama yine haydi, hani yakasını kendince kurtaracağını düşünerek, kısmen verir bir parça. Ama çektiği acı, çektiği acı git, ona bir sor sen yani. Durup durup aklına geliyor, “Ya dün şu kadar altın para verdim Allah için” diyor. Adam sararıyor, soluyor, eriyor aklına geldikçe, acayip ızdırap çekiyor. Ama cehd etme dedin mi, orada doğrudan deliriyor. Yani “Ben gitmiyorum, ben bunu yapamam” diyor. Bakın öbürünü istemeye istemeye yine de veriyor, canını yakıyor. Cihadı hiç istemiyor. İttihad-ı İslam’ı hiç istemiyor. En hassas olduğu noktadır münafıkların. Onun için, münafık kızdırmak isteyen, İttihad-ı İslam’dan bahsetsin. Acayip darlanır, acayip darlanır. Canları pek tatlıdır, münafıkların. Evde otursun, kendisi gibi bir turşu gibi de bir karısı oluyor onların.
“Münafikun ve münafikat,” münafık erkeklere ‘münafıkun’ deniyor, münafık erkekler topluluğu. ‘Münafıkat’ da kadınlar, münafık kadınlar. Ondan sonra, işte, sarımsaklı zerde yapsınlar beraber böyle. Ondan sonra, yesinler ikisi birlikte, dedikodu yapsınlar, mahalle şeyleri gibi. Müslümanları eleştirsinler. Ondan sonra, kendilerince takva adı altında, dini böyle girift ve karma karışık hale getirmeye çalışsınlar. Çocuk yetiştiriyorlar ama onları Sosyal Sigortalar Kurumu gibi görüyorlar; “yarın bir gün bize bir şey olursa, bunlar bize bakar.” Kafa bu. Onun için çocuk yetiştiriyorlar. Yani Allah rızası için, Allah’a adayarak değil. Efendim, ya rahatını bozmayacaksın, tehlike olmayacak, risk olmayacak, şehitlik olmayacak, evinde rahat olacak, yiyip içip yan gelip yatacak. Perdeleri çekip karısıyla mastika oynayacak entarileriyle, karşılıklı, özelde. Yahut daha başka, bilmediğimiz, tahmin edemediğimiz dans çeşitleri varsa, entariyle hoplaya zıplaya oynayacak böyle. Anlaşıldı mı? Müslümanları gördü müydü de Müslümanları sürekli böyle, açmaza sokmaya çalışacak. Öyle bir açmaza sokacak ki, adam diyecek; “artık ben yaşayamıyorum bu dini.”
“Hey bre kafir, görüyor musun?” diyecek. Ondan sonra diyor ki; “Tam istediğim oldu şimdi.” diyor. Kendisi gibi bir adam yetiştirmiş oluyor sonunda, değil mi? Bunlara dikkat edeceğiz. Hem ne dikkat edeceğiz, biliyor musun? Bediüzzaman diyor ki, bakın; Mehdi (a.s.), küfürle mücadele ediyor, dalaletle mücadele eder, Darwinizm’le materyalizmle mücadele eder ama onun hayati bir görevi var; anti-süfyandır. Mehdi (a.s.) anti-süfyandır. Allah onun payına süfyanı da koymuştur, deccalı da koymuştur. Süfyaniyeti un gibi yapar, üfürür, denize atar. Anlaşıldı mı? Anti-süfyandır. Süfyaniyet için ne diyor Bediüzzaman?
“Cereyan-ı münafıkane.” Kafir cereyanı demiyor, “cereyan-ı münafıkane”; münafık cereyandır diyor. Demek ki Ahir zamanda, Müslüman görünümlü yobazlar türeyecek. Ne diyor Peygamberimiz (s.a.v.)? “Başları sarıklı yetmiş bin kişi, deccalın ordusuna girecek, Süfyan’ın ordusuna girecek”, yetmiş bin kişi. Ve bir detay daha veriyor; “başları tıraşlı” diyor, “yetmiş bin kişi”. Yani o, çoğunluk ifade etmek için söylüyor. Belki yedi yüz bin, daha da fazla olabilir. “Yetmiş bin” çoğunluk ifade eder, ama detay veriyor Peygamberimiz (s.a.v.). Süfyan’ın ve deccalın ordusunda olacaklar. Mesela süfyanın ordusunda Hafız Esad ne yaptı? On binlerce, yüz binlerce Müslüman’ı şehit etti, değil mi? Arap sosyalizmini bütün ülkelere yaydı, İslam ülkelerine yaydı. Ateizmi, materyalizmi yaydı ama oğlu çok iyi, Beşar Esad. O yakasını kurtardı maşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Aralık 2011 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın,” İslam’a hizmet edin, tebliğe çıkın, “diye bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar,” imkan sahibi olanlar, “senden izin isteyip: “Bizi bırak, oturanlarla birlikte oturalım” dediler.” “Biz uzaklaşalım, ayrı olalım. Müslümanlarla birlikte olmayalım” diye izin istiyorlar. “Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler.” Müslümanlarla birlikte olmayan diğer bölümle, diğer parçalarıyla, diğer ekipleriyle, diğer kardeşleriyle birlikte olmayı seçtiler. “Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar” diyor Allah Tevbe Suresi, 86-87’de. “Bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler” diyor Allah. Tevbe Suresi, 93.
“Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda mücadele edin, hazırlık yapın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız?” diyor Cenab-ı Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 72 “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olsa doğrusu “Allah bana nimet verdi” diyor. “Çünkü onlarla birlikte olmadım” der.” Uzak duruyor ya Müslümanlardan onu “akıllı tedbir olarak görür” diyor. Buradan da anlıyoruz ki münafık çok ağır davranıyor. Yani atak değildir Müslümanların hiçbir işini yapmak istemez. İslam’a Kuran’a hizmet etmek istemez ağırdan anlaşılan budur. Çok flu çok hafif İslam’a faydası oluyor gibi yapar. Çünkü İslam’a zaten düşman olduğu için İslam’a hizmet etmek istemez. O küfür kimse o devirde, kim güçlüyse ona hizmet etmek ister. Mesela şu an İngiliz derin devleti bu devrin Firavun zihniyeti olmuş oluyor. Ona hizmet eder ama Nemrut devrinde olsa o Nemrut’a hizmet eder. Münafığın vasfı budur ve içinde bir uhdedir o yani mutlaka yapılması gereken bir şey olarak düşünür. Ve akılcı bir hareket olarak görür. Çünkü elde tutulur bir şey olarak görür. Din de tabii ahirette olacağı söyleniyor bu ahirete inanmadığı için. Elde tutulur bir şey olarak gördüğü için küfre göre hareket eder.
BÜLENT SEZGİN: Allah bir ayette şöyle buyuruyor; “Allah’a iman edin, O’nun elçisiyle cehd edin (mücadeleye çıkın) diye bir sure indirildiğinde. Onlardan servet sahibi olanlar senden izin isteyip “Bizi bırakıver oturanlarla birlikte olalım” derler” (Tevbe Suresi, 86) diyor.
ADNAN OKTAR: Bir daha oku bu ayeti.
BÜLENT SEZGİN: “Allah’a iman edin, O’nun elçisiyle cehd edin (mücadeleye çıkın) diye bir sure indirildiğinde. Onlardan servet sahibi olanlar senden izin isteyip “Bizi bırakıver oturanlarla birlikte olalım” derler” (Tevbe Suresi, 86) diyor.
ADNAN OKTAR: Yani evinde oturmak istiyor, kim oturuyorsa anası babası kim varsa yahut arkadaşları onlarla oturmak istiyor. Müslümanlarla beraber hareket etmek istemiyor.